Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BOŞ
Batı türkçesinde bir sıfat olan bu kelimeyi “Büyük Türk Lûgatı” adlı eserinde dil bilgini Hüseyin Kâzım Bey: “Bir şeyi hâvî ve muhtevî olmayan” diye târif ediyor.
Dilimizde ve dilimizi hakkiyle temsil eden İstanbul ağzında mecâzen çeşidli anlamda kullanılır; meselâ “kafa” ismine eklendiği zaman, “Boş kafa”, câhil, düşüncesiz, asîl kayguları olmayan adam mânasınadır. Boğaz ismine eklendiği zaman, “Boş boğaz”, sonu nereye varacağını hiç düşünmeden aklına geleni konuşan adam, sır saklayamayan adamdır.
Başı boş — Kendi hâline bırakılmış, misaller:
İki kişi dertleşir:
— Yâhu nedir bu hırsız çocuklar!.. Bir hafta içinde “Kara Belâ Çetesi”, “Tahtabacak Çetesi”, “Küçük Alkapon Çetesi” adında üç çete tutulmuş, tam 186 ev ve apartıman soymuşlar, üçünün de efrâdı on üç ile on yedi yaş arasında çocuklarmış, hem çoğu temiz âile evlâdı imiş, iki de milyoner oğlu varmış içlerinde...
— Kabahat çocuklarda değil, oğullarını başı boş bırakan analarda, babalarda...
* Bir kahvehânede iki dost, birinin elinde gazete:
— Bar kızını okudun mu?
— Hayır...
— Bir gece klübünde Japon dansları yapan Sarı Krizantem diye bir kız yakalamışlar, kim imiş biliyor musun?
—?...
— Bizim boksör Cemalin oğlu Feridun!..
— Şaşma... Bazan bir oğlanı başı boş bırakmak kadar fazla baskı da yoldan çıkarır.
* “... Geçen...
⇓ Devamını okuyunuz...
Batı türkçesinde bir sıfat olan bu kelimeyi “Büyük Türk Lûgatı” adlı eserinde dil bilgini Hüseyin Kâzım Bey: “Bir şeyi hâvî ve muhtevî olmayan” diye târif ediyor.
Dilimizde ve dilimizi hakkiyle temsil eden İstanbul ağzında mecâzen çeşidli anlamda kullanılır; meselâ “kafa” ismine eklendiği zaman, “Boş kafa”, câhil, düşüncesiz, asîl kayguları olmayan adam mânasınadır. Boğaz ismine eklendiği zaman, “Boş boğaz”, sonu nereye varacağını hiç düşünmeden aklına geleni konuşan adam, sır saklayamayan adamdır.
Başı boş — Kendi hâline bırakılmış, misaller:
İki kişi dertleşir:
— Yâhu nedir bu hırsız çocuklar!.. Bir hafta içinde “Kara Belâ Çetesi”, “Tahtabacak Çetesi”, “Küçük Alkapon Çetesi” adında üç çete tutulmuş, tam 186 ev ve apartıman soymuşlar, üçünün de efrâdı on üç ile on yedi yaş arasında çocuklarmış, hem çoğu temiz âile evlâdı imiş, iki de milyoner oğlu varmış içlerinde...
— Kabahat çocuklarda değil, oğullarını başı boş bırakan analarda, babalarda...
* Bir kahvehânede iki dost, birinin elinde gazete:
— Bar kızını okudun mu?
— Hayır...
— Bir gece klübünde Japon dansları yapan Sarı Krizantem diye bir kız yakalamışlar, kim imiş biliyor musun?
—?...
— Bizim boksör Cemalin oğlu Feridun!..
— Şaşma... Bazan bir oğlanı başı boş bırakmak kadar fazla baskı da yoldan çıkarır.
* “... Geçenlerde bir gece balıkçılar tarafından Hayırsız Adalar açığında başı boş bir sandal ile içinde bir çift kadın botu ve bazı kadın çamaşırları ile yine bir çift kayıkçı yemenisi ve bir lâz zıbkası bulunduğunu haber vermiş idik; bu kerre yapılan tahkikatda mezkûr başı boş sandalın Salıpazarı İskelesinde mukayyed Deli Hasan, nâmı diğer ile Lâz Hristo adında şahıs tarafından kullanıldığı ve merkumun o günden beri gaaib olduğu anlaşılmışdır” (Sabah Gazetesi, 1307).
Boş, boşamak, boşanmak, boşatmak, boş düşmek, “Boş ol!...” — Aralarındaki nihâh akdi feshedilmiş kadın ve erkek, nikâh feshi ile karı - kocanın ayrılması, ayırtılması; bu arada “Boş ol!..” hitâbı medenî kanunun kabûlünden evvel, aralarındaki nikâhın feshi hakkı kendisinde olan kocanın, bu hakkını kullandığını bildirmek için karısına hitâben sarf edilirdi, klişeleşmiş bir tâbirdir; sarf edildiği anda kocası yabancı erkek olur, kadın başını örterdi. Bu hususda o kadar dikkat edilir idi ki, bilhassa ayak takımı karılarının yanında, her hangi mânâda olursa olsun “boş” kelimesini telâffuz edemezdi, meselâ: “Desti boş ayol... dolduruver!..” diyemezdi, karısı hemen başını örter: “Boş düştün!” der, işini, evini, kocasını, çocuklarını bırakıp komşuya giderdi.
* Darbı meseller:
“Boşanıp kocana, sevişip dostuna varma ”
“Ergene karı boşaması kolaydır.”
Boşanmak — Bir kötü muameleye, bir acı manzaraya dayanamamak; misaller:
Bir mağaza tezgâhtarı patronundan bahseder:
— Ağzımla kuş tuttum be... nankör, nobran herif, her gün kalbimi kırdı... Bu gün de ben boşandım, ağzıma geleni söyledim... işi bırakdım, çıkdım.
* 1961 - 1962 kışında Şarkda açlık çekilen bölgede dolaşmış bir gazeteci anlattı:
— Evime döndükden sıcak odama, türlü nîmetlere kavuşdukdan sonradır ki orada çekilen mahrûmiyeti bütün acısı ile duydum, boşandım boşandım ağladım...
Benim de bitti nihâyet tahammülüm, tâbım,
Boşandı şeyli dumûğum...
Mehmed Âkif
Boşanmak — Münferid yahud toplu olarak muhâfıza, yasağa, emre karşı gelerek mahbesden, kışladan kaçmak, çıkmak; misaller:
“1648 sipâhî ihtilâli Galata Sarayı ve At Meydanındaki İbrahim Paşa Sarayında bulunan acemioğlanlarının kışlalarından boşanması ile başladı...”.
* Herif azdıkça azdı... Zincirinden boşanmış deliye döndü...”.
* Oburlara hitab darbımesel: “Boşan da semerini ye!”.
Boşboğaz — Yukarda da kaydettik, sır saklamaz, sözünün nereye varacağını düşünmeden konuşan, aklına geleni söyleyen; yâve, herze konuşan adam; misâl:
— O boşboğazla bir yere gidilmez, hele dâvete, ziyâfete aslaa... Adamı rezil eder...
* Darbımeseller:
“Boşboğazlık karın doyurmaz”.
“Boşboğazı Cehenneme atmışlar, odun yaş diye bağırmış”.
Boşda, boşda kalmak, boşda oturmak, boş gezmek, boş kalmak — Açıkda, işsiz, aylâk kalmak; misâller:
— Ali arpacı kumrusu gibi düşünüyor...
— Boşda da ondan...
* Bir baba derd yanar:
— Ne aşk ile, ne ümitlerle okudu, parlak parlak imtihanlar verdi, diploma aldı, o yetmedi bir de doktora tezi yapdı, şimdi felsefe doktoru bey, tam altı aydır boşda geziyor azizim...
* Darbı mesel: “Boş gezenin boş kalfası...”.
Boş yere, Boş yere gitmek, Boş yere söylemek, Boş yere düşünmek, — Nâfile, faydasız olarak gitmek, söylemek, düşünmek.
Boş bulmak — Ele fırsat geçirmek, ekseriya “ortalığı, meydanı boş bulmak” diye kullanılır; misâl:
“Alemdarın şehâdetinden sonra İstanbulun hayta, hergele, it ve kopuk uygunsuz gürühû meydanı tamamen boş buldu...”.
Boş bulunmak — Gaflet, ihtiyatsızlık; misâl:
Bir dolandırıcıdan bahsedilir:
— Yemin de etmişdim hani... Bin dereden su getirdi, boş bulundum bir binliğimi daha çarpdı gitti.
* Bir lüks gazinodan bahseder:
— Deniz kenarı, güzel de döşenmiş, üstü başı temiz, eli yüzü düzgün garsonlar, boş bulundum, girdim, meğer ne kazık yermiş azizim...
Boşu boşuna — Abes, nâfile; misâl:
Kıyılır gibi değil, arslan gibi genç, sen gir iki serserinin arasına ayıracağım diye, itlerden birinin savurduğu kama ona rastlamış, boşu boşuna gitti yavrucuk...
Boş vakit — İşsiz zaman, müsâid vakit, dinlenme zamanı; misâl:
Başımı kaşıyacak boş vaktim yok...
Darbı meseller — Dilimizde boş kelimesi üzerine darbımeseller de günlük sohbetimizde çok kullanılır. Büyük Türk lûgatından alıyoruz:
Boş attı, dolu tuttu.
Boş ite menzil olmaz.
Boş çuval dik durmaz.
Boş torba ile at tutulmaz.
Boşuna telâş, dikine tıraş.
Boşa koysam dolmaz, doluya koysam almaz.
Boş anbar dibsiz kile.
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM060130
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 6, sayfalar 3017-3019
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.