Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BOOSTANCI OĞLAN VAK’ASI (Sarâyi Hümâyunda)
Haremi Hümâyunun muhâfızları ve hizmetkârları olan zencî hadımların kadına karşı duydukları hazin arzû ve erkeklere, bilhassa şehbaz gençlere karşı besledikleri kin ile bir mâsum gencin idâmına sebeb oldukları bir dramdır.
Hicrî 1102, milâdî 1691 senesinin yaz mevsimi idi. İkinci Sultan Ahmed yeni cülûs etmişti.
Topkapı Sarayında Haremi Hümayundaki câriyeler ve saraylı kadınlarla zenci hadım ağalar arasında bâzı aşk maceraları ve el ile dudak oyunları gittikçe göze batan bir şekil alıyordu. İkinci Ahmed, haremdeki hadımların “nöbetçi namile içeride kaldıkları sırada yaptıkları fezâhatleri” daha şehzadeliği zamanında iken işitmişti. Padişah olur olmaz:
— Hizmeti olmıyan arap içeri girmesin ve nöbetçi olan da gece haremde kalmasın!
Diye şiddetli bir emir verdi. Hem haremdeki cariyelerle saraylılar, hem de hadımlar bu emirden fevkalâde müteessir oldular. Saray hadımları, böyle bir emrin verilmesini hareme giremedikleri için kendilerini kıskanan Birûn halkının tezvîrâtına hamlederek onlardan intikam almak için câriyeler ve saraylılarla beraber şöyle bir vak’a tertip ettiler:
Haremdeki kadınlar bir gece odalarından: “Duvarın üstünde koca var!..” Yahut “damın üstünde koca gördük!” diye bağrışmağa başlıyacaklardı. Harem ıstılahında “koca gördük!..” demek “erkek gördük!” demekti. Ha...
⇓ Devamını okuyunuz...
Haremi Hümâyunun muhâfızları ve hizmetkârları olan zencî hadımların kadına karşı duydukları hazin arzû ve erkeklere, bilhassa şehbaz gençlere karşı besledikleri kin ile bir mâsum gencin idâmına sebeb oldukları bir dramdır.
Hicrî 1102, milâdî 1691 senesinin yaz mevsimi idi. İkinci Sultan Ahmed yeni cülûs etmişti.
Topkapı Sarayında Haremi Hümayundaki câriyeler ve saraylı kadınlarla zenci hadım ağalar arasında bâzı aşk maceraları ve el ile dudak oyunları gittikçe göze batan bir şekil alıyordu. İkinci Ahmed, haremdeki hadımların “nöbetçi namile içeride kaldıkları sırada yaptıkları fezâhatleri” daha şehzadeliği zamanında iken işitmişti. Padişah olur olmaz:
— Hizmeti olmıyan arap içeri girmesin ve nöbetçi olan da gece haremde kalmasın!
Diye şiddetli bir emir verdi. Hem haremdeki cariyelerle saraylılar, hem de hadımlar bu emirden fevkalâde müteessir oldular. Saray hadımları, böyle bir emrin verilmesini hareme giremedikleri için kendilerini kıskanan Birûn halkının tezvîrâtına hamlederek onlardan intikam almak için câriyeler ve saraylılarla beraber şöyle bir vak’a tertip ettiler:
Haremdeki kadınlar bir gece odalarından: “Duvarın üstünde koca var!..” Yahut “damın üstünde koca gördük!” diye bağrışmağa başlıyacaklardı. Harem ıstılahında “koca gördük!..” demek “erkek gördük!” demekti. Haremi Hümâyun duvarının yanında Enderunun zülüflü ağalarının koğuşları vardı. Kadınlar bağrışınca haremağaları bu koğuşlara: “Vay! Duvara siz mi çıkarsınız!” diye hücum edecekler ve sarayın içinde bir gürültü, rezâlet çıkaracaklardı.
Câriyelerle zencîlerin hazırladıkları bu intikam plânı derhal tatbik edildi. Şevval ayının on dokuzuncu pazar gecesi (16 temmuz) haremi hümâyun kadınları ince ve çıngıraklı seslerile:
— Duvarın üstünde koca var!... Duvarın üstünde koca var!... diye feryâda başladılar.
Bu çığlıklar üzerine bütün saray ayaklanmıştı. Haremağaları zaten hazırdı. Kimi yalın kılıç, kiminin elinde hançer ve pala, bir kara bulut gibi Enderun gilmanları koğuşlarına, bilhassa Hasoda semtine doğru koşmağa başladılar.
Meş’um bir tesadüf: Hasoda koğuşunda gece nöbeti tutan bostancı neferlerinde bir tâze ve şehbaz oğlan, bu sıcak yaz gecesinde canı meyva istemiş, küçük bir erik ağacına çıkmış, yemiş topluyordu. Zenciler hemen bîçare delikanlının üstüne atıldılar. Kollarından, ayaklarından yakalandılar, ağaçtan indirdiler, sürüklemeğe başladılar. Erkeğe karşı sönmez bütün düşmanlığı ile zavallı delikanltyı:
— Hareme girmek isteyen hain işte budur!
Diye itham ettiler. Genç bostancı, sille ve yumruk ve tekme altında ezilerek kızlar ağasının huzuruna çıkarıldı. Delikanlı baygın ve bitkin bir halde çırpınıyor, avazı çıktığı kadar istimdat ediyordu. Fakat yalın kılıç cehennem zebanilerine kim müdahale edebilirdi. Bütün saray halkı ayağa kalkmış ve vak’a yerine birikmişti.
Bu vak’ayı anlatan müvverrih Fındıklılı Mehmed Ağa da o zamanlar Hasoda gilmanlarından idi. Dostu dülbent gulâmi Çerkes Osman Ağayı odasına davet etmiş, kahve içiyorlardı. Feryad ve figan üzerine onlar da kahvelerini bırakıp bahçeye koşmuşlardı. Kızlarağası doğruyu sever, insaflı, dindar bir adamdı; zencileri dinledi, masum olduğunu söyliyen delikanlıyı dinledi, vak’ayı yerinde tetkik etmek üzere bahçeye indi:
Bahçede bir bostancının çıktığı erik ağacına baktı, bir de harem duvarına... Evvelâ ağaç, duvardan 10 - 12 zira uzakta idi. İnsan kuş olmalıydı ki bu ağacın üstünden duvara atlıyabilsin! Sonra, duvarın yüksekliği ağacın irtifaından belki iki buçuk misli fazla idi. “Ne mümkün çıkıp inmek, bin pâre olması muhakkak idi”. Fakat Kızlar ağası ağzını açamadı. O da bir hadım ve zencî idi; cinsiyet gayretile haremağalarının haremi hümayuna girmek istiyen bir bostancı neferini yakaladıklarını padişaha arzetti. İkinci Ahmed, vak’ayı işitir işitmez bir gazab ateşi kesildi.
Ertesi gün pazardı. Bostancıbaşı Süleyman Ağa sabahleyin erkenden padişahın yanına çıktı. Zencîlerin intikam kasti ile bir masum delikanlıyı ölüme doğru sürüklediklerini söyliyerek, padişaha, bostancıların namusu ile oynanılmasınr protesto etti:
— Padişahım biz bu nâmı kabul itmeyiz, cümle neferlerime kefilim, buyurun padişahım, ağaç ile duvar arası ne kadar uzaktır gör, eğer bu ağaçtan haremi hümayuna girmenin imkânı var ise, ibret için beni ve cümle neferlerimi katliâm et!... dedi.
Bostancı başı Süleyman Ağa coşmuştu. Genç bostancının haksız yere mahvolması onu çok müteessir etmişti. Sözlerini İkinci Ahmedin yüzüne bağıra bağıra söylemişti. Padişah belki sözlerini haklı bulur, zavallı gencin bir entrikaya kurban gtimesine müsaade etmezdi.
İkinci Ahmed Bostancıbaşıyı dinledi. Fakat vak’ayı bizzat tetkik etmek büyüklüğünü gösteremedi. Zavallı delikanlının Babıhümayun önünde boynu vuruldu. Onun masum kanı evvelâ haremdeki zencîlerin ve câriyelerin, sonra İkinci Ahmedin boynuna yazıldı. Haremi hümâyun duvarı civarında ne kadar ağaç var ise kökünden kestirildi. Hadımlara da eskisi gibi haremi hümayuna girip çıkmak için izin verildi.
Bir mâsumun kanı karşılığı gülünc oynaşmalara yeni fırsat yolu açıldı.
Zenci hadımların kurbanı Bostancı neferi
(Resim : Sabiha Bozcalı)
Tema
Olay
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM060111
Tema
Olay
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tanım
Cilt 6, sayfalar 3003-3005
Not
Görsel: cilt 6, sayfa 3004
Tema
Olay
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.