Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BOK
Dilimizde pislik, necâset demek olan bu isim mecâzen ehemmiyetsiz, kıymetsiz, âdî kötü mânâlarında kullanılır; bu mecâzî mânâlarda bu ismi rahat rahat kullananlar da yalnız terbiyesi kıt ayak takımı değildir, ilmü irfan, ve toplum hayatında mevkî sahibleri ağzından da işidilir.
Bu bakımdan büyük hiciv şâiri Sürûrî aşağıdaki beyiti ile yalnız bir şahsı değil, nezâketini kaybetmiş dilleri, bu arada kendi dilini de hicvetmişdir:
Bulur bokdan sidikden lâf hem işe
Kelâmı Kâni’ye hem sıç hem işe
İstanbulun günlük hayatında, yukarda da kaydettiğimiz gibi, her tabakadan halk ağzında kullanılan bu isimle vücud bulmuş deyimler pek çokdur. Ayrıca argo deyimlerde çokdur.
Bok atmak — Argo deyim. “iftirâ”; misâl:
— Senin Susurlukluyu Zehir aldı götürdü dün gece.
— Bok atma çocuğa!..
— Gözümle gördüm ulan..
Bokdan künet — Argo; ehemmiyetsiz, kıymetsiz insan veyâ şey, iş; çürük çarık eşyâ; hakikate aykırı laf; misâller:
Ali mi? bokdankünet herifin biridir.
* Kafasında kendi devrinin eğitim sistemi olan baba, koleksiyonu için posta pulları ile meşgul olan oğluna:
— Evlâdım, bırak o bokdan künet şeyleri de eline bir ders kitabı al oku be yâhu..
* Kitablarım, kitablarım diye övünür, gittim gördüm, bir yığın bokdan künet roman.
* Ben öyle bokdan künet mâzereti anlamam, doğru söyle, bu s...
⇓ Devamını okuyunuz...
Dilimizde pislik, necâset demek olan bu isim mecâzen ehemmiyetsiz, kıymetsiz, âdî kötü mânâlarında kullanılır; bu mecâzî mânâlarda bu ismi rahat rahat kullananlar da yalnız terbiyesi kıt ayak takımı değildir, ilmü irfan, ve toplum hayatında mevkî sahibleri ağzından da işidilir.
Bu bakımdan büyük hiciv şâiri Sürûrî aşağıdaki beyiti ile yalnız bir şahsı değil, nezâketini kaybetmiş dilleri, bu arada kendi dilini de hicvetmişdir:
Bulur bokdan sidikden lâf hem işe
Kelâmı Kâni’ye hem sıç hem işe
İstanbulun günlük hayatında, yukarda da kaydettiğimiz gibi, her tabakadan halk ağzında kullanılan bu isimle vücud bulmuş deyimler pek çokdur. Ayrıca argo deyimlerde çokdur.
Bok atmak — Argo deyim. “iftirâ”; misâl:
— Senin Susurlukluyu Zehir aldı götürdü dün gece.
— Bok atma çocuğa!..
— Gözümle gördüm ulan..
Bokdan künet — Argo; ehemmiyetsiz, kıymetsiz insan veyâ şey, iş; çürük çarık eşyâ; hakikate aykırı laf; misâller:
Ali mi? bokdankünet herifin biridir.
* Kafasında kendi devrinin eğitim sistemi olan baba, koleksiyonu için posta pulları ile meşgul olan oğluna:
— Evlâdım, bırak o bokdan künet şeyleri de eline bir ders kitabı al oku be yâhu..
* Kitablarım, kitablarım diye övünür, gittim gördüm, bir yığın bokdan künet roman.
* Ben öyle bokdan künet mâzereti anlamam, doğru söyle, bu saate kada nerede idin!.
* Bir düğünde yatak odasının eşyâsı tenkid edilir: — Nerede bokdankünet şeyler varsa onları almışlar..
* Yeni koltuğa şöyle bir dayanayım dedim, arkası kaykılıverdi, ne boktankünet şeymiş..
Bokunda arpa bulmak, boncuk bulmak — Argo deyim. Ferid Devellioğlu bu argo deyim için: “düşüncelerini bir matah sanmak, kendini beğenmiş olmak” diye târif ederek: “Hele sükür bokunda boncuk buldun, satacağına sakla!.” misâlini veriyor. Biz ki, İstanbulun külhânîleri ve hâneberduş pırpırıları ile yıllar boyunca hayli düşdük kalkdık, bu deyimin bu mânâda kullanıldığına rastlamadık. Bu deyim, sevilen bir kimsenin, bir çıkar kasdi ile sevilmeyen birisine yaklaşması, ona âdetâ dalkavukluk etmesi karşısında, o üçüncü şahsı kasdederek târiz yolunda kullanılır; mişâller:
— Seninki Hasan Kaptandan ayrılmıyor..
— Bokunda arpa bulacak keratanın..
* Sevdiği, yardakcılık yapdığı adamdan umduğu menfaate kavuşamamışdır:
— Bokunda boncuk buldum...
* Ayakdaşını çevirir:
— Neredesin ulan, yüzünü görelim be...
— Çok işim var ağabey..
— Koş öyleyse, bokunda boncuk bulursun herifin.
Bokunu Çomaklamak — Argo deyim, “münâsebetsizlik etmek”, “inadda ısrar”, ki hemen dâimâ muhâtaba menfi sîga ile kullanılır; misâl:
— Ağabey, bu gece gelemem diyorum sana..
— Bokunu çomaklama (inad etme), yürü!.
* İki ayakdaş bir meyhâneye gidip biraz keyif çatacaklardır:
— Bir saatden fazla kalmam, peşin pazarlık..
— Bokunu çomaklama (münâsebetsizlik etme)!.
Aynı mânâda çomaklama yerine tokaçlama da denilir.
Bir bokun soyu — Halk ağzı deyim, “kötülükde, kıymetsizlikde, âdîlikde eşid”; misâl:
İki hâneberduş genç barındıkları kahvehânenin sahibi ile çırağı üzerinde konuşurlar:
— Ali Ağadan çekiniyorum ama Ahmed temiz delikanlı..
— Ondan da çekin sen, bir bokun soyudurlar..
* Yollarda, vapurlarda, tirenlerde ayak satıcılarının sattığı tıraş bıçaklarından bahsedilir:
— Bir sefer zor tıraş oldum...
— Falan markadan al..
— Boş ver, hepsi bu bokun soyu..
* Balkan Harbinde uğradığımız bozgun felâketinin başlıca sebebi, “İttihad ve Terakki” ve “Hürriyet ve Îtilâf” adındaki iki siyasî partinin pis ihtiras ile iktidar mücâdelesi olmuşdu. Temiz, nâmuslu vatandaş şâir Üsküdarlı Talât Bey o zamanlar bu iki partiyi şu kıt’a ile hicvetmişdi:
Bence milletde kaabiliyet yok
Gerçi tâbirimiz bir az koyudur
İttihad olsun, Îtilâf olsun
Doğrusu hepsi bir bokun soyudur!
Bok yemek — Argo deyim; 1 — Dokunulmaması gereken yere elini sürerek, yapma denilen şeyi yaparak maddî bir zarara sebeb olana karşı tevbih yollu kullanılır. misâl:
Hassas bir âletini kıran çırağına usta bağırır: — Bok yedin!..
2 — Bir sırrı fâş edene, doğruyu söylememesi tenbih edildiği halde söyleyene, münâsebetsiz gevezelikle bir işin bozulmasına sebeb olana, veyâ hakikati tahrif edene karşı tevbih yollu kullanılır; misâl:
Bir kız kaçırma vak’asında şâhid olarak karakolda ifâde veren bir delikanlıyı yolda semtinin bir kabadayısı çevirir:
— Ulan hergele, karakolda ne bok yemişsin?..
— Ye yapmışım ağabey?..
— Benim de bulunduğumu söylemişsin ulan, ben orda mıydım be?...
3 — Hüner, mârifet, iş; misaller:
Vapur iskeleye yanaşırken pırpırı hammal gençler iskeleden vapura atlamaya hazırlanırken içlerinden biri, benzerleri bir çocuğa:
— Çekil ulan!. senni yiyeceğin bok değil o!...
Bok yemenin arabcası — Halk ağzı argo deyim, “münâsebetsiz laf veya hareket; misâl: “Elinde yeni moda küçük ceb radyoları ile dolaşan türedi gençlerden biri vapurdadır, ve radyosu da çalar; huzûrunu kaybeden iki zât konuşur:
— Ne dersin şu hâle?
— Bok yemenin arabacısı!..
Ayni mânâda “Bokyemenin gül penbesi” de denilir.
Bok tulumu — Külhânı, pırpırı hâneberduş ağzı argo, “gaayet şişman”; ekseriyâ tezyif, hakaaret yolunda kullanılır; misâl:
Bir gece hırsızlığına niyetli üç serseri uygunsuz genç, şişman bir ayakdaşlarını kasdederek: — Boktulumunu almayalım.. tüyemez, enselenir, hepimizi yakar..
Boku bokuna, Bok yerine, Bok yoluna — Argo deyim, “bir hiç yüzünden başa gelen kötülük, hattâ ölüm”, misâl:
Köprünün Kadıköy İskelesinde gazete satan yalın ayaklı, pırpırı bir oğlancığı iskele memurlarından biri “yasak demedik mi size” diye tutup bir kaç tokat atmak için kovalar, çocuk korkup kaçarken ayağı kayar, denize düşüb boğulur (vak’a aynen olmuşdur); iskelede mahşeri kalabalık:
— Gözümle gördüm!.. boku bokuna gitti oğlan!..
* Bir dalgıcın ölümünden bahsedilir:
“Arslan gibi delikanlı bok yerine öldü.. ulan deniz dibine adam indiriyorsunuz, hava borusu muayene edilmez olur mu?!..”
* Bir delikanlının esrarkeş olarak yakalanması konuşulur:
— Ulan o kız gibi oğlan, Yusuf otlarmıydı? (esrar kullanır mıydı)
— Bok yoluna yakdılar çocuğu, Çamur gelmiş, şunu azıcık sakla demiş, sonra aynasızlar (polisler) gelmiş, sarı kızı (esrarı) Yusufun cebinde bulmuşlar.. içerde (hapisde) dumandır hâli...
Bokun başı — Argo, “fitnenin, fesadın kaynağı, müşevviki; müfsid (yerine göre müzevir), bir iş yerinde huzûru bozan, işçi ile patronun arasını açan elebaşı; misâller.
Bir kahvehânede kumar yüzünden çıkan kavga sonunda kavgacılar karakola getirilir; komiser sorar:
— Çopuru (Kahvecinin lakabıdır) niye getirmediniz, bokun başı asıl odur!..
* Bir müessesede, kanunî primleri verildiği halde gece mesâisi yapmak istemeyen, ve bu sûretle ekmek kapularını sebebsiz sabote eden işçiden birine hitâben:
— Ben bu bokun başını biliyorum Yaşar Usta...
— Kim imiş efendim?..
— Bir zamanlar sokakda yalın ayak, yarı çıplak aç kalıp da buraya aldığımız, adam etdiğimiz adam (Bu, ustanın kendisidir).
Kargo bok yemeden — Halk ağzı, argo, “çok erken, gün doğmadan, alaca aydınlık”, misâl:
Yeni işe girmiş ve işi icâbı eivnden alaca aydınlıkda çıkan oğluna anası:
— Bu ne biçim iş anlayamadım bir türlü, karga bok yemeden sokağa fırlıyorsun!..
* İki mahalle karısı komşuları tâze bir dulu çekişdirirler:
— Karı karga bok yemeden gidiyor, karanlıkda da dönüyor, var bu işde bir bit yeniği ama öğrenemedik...
Bu argo deyime Hüseyin Kâzım Bey Büyük Türk Lugatında “bir fenâlığın vukuundan evvel” diye bir mânâ veriyor ki fâhiş hatâdır, bu mânâda, asla kullanılmaz.
Her boku yemek — Halk ağzı deyim, “her edebsizliği, rezâleti, münasebetsizliği yapmak”; misaller:
İki serserî konuşur:
— Ulan senin dızgallı (sakallı) ne yapmış Mustafaya be.. hiç umulur muydu?..
— Her boku yer o kereta...
* Yaşlıca bir adam bir delikanlıya nasihat verir:
— Oğlum, çek elini o karıdan, kahbenin biridir, her boku yer, yanarsın sonra...
* Daha tüysüz oğlan iken boyundan aşkın sabıkası olan bu it, bir pençelince her boku yer, kaatil bile olur...
Bu deyim Mehmed Âkifin kalemi ile de edebiyatımıza geçmişdir:
Eskiden vardı ya meydanda gezen ipsizler,
Hani bir “Sâyei Şâhâne” çekip her boku yer!..
Bokdan — Argo, “geliri az, inti püfden, değersiz”; misâller:
Uzun zaman görüşememiş iki ahbab karşılaşır:
— Neredesin? ne yapıyorsun be Ahmedciğim?
— Bizim işde ekmek kalmadı biliyorsun, şimdi Yenicamiden, Bayazıddan güvercin pisliği toplayup gübre yapub paketlere koyarak...
— Aferin!..tam bokdan iş buna derler!..
Bokluk — 1: Halk ağzında Çöplük karşılığı kullanılır; 2: argo; kötülük, kabahat, güçlük; misâller:
İki serseri konuşur:
— Hizmetçi karı bana tutkun, her kes yattıkdan sonra mutfak kapısından içeri alıyor, beyin içkileriyle odasında bana bir de sofra kuruyor, bak ayağımdakine, bu da beyin eski pantalonu...
— Ulan ayağını denk al, sonunda bir bokluk çıkar bunun...
* Bir serserî hâneberduş bir oğlana:
— Ulan Ali, senin bir bokluğun var (suçun var), aynasızı (polisi) görünce yüzünde renk kalmadı...
— Olsa söylemez miyim abi, benim senden gizli nem var...
* Bir işden bahsedilir:
— Deriyi yüzdüm, kuyruğuna getirdim, bir bokluk (aksilik) çıkmazsa yarın paraları alacağım...
Boka basmak, Boka saplanmak, Boka düşmek, Boka batmak, Boka girmek — Sonu tehlikeli pis bir işe girmek, kötü tiryâkiliklerden birine başlamak ,bir işde bir tehlike belirmek; misaller:
Bir gencin heroine alışdırılmasından bahsedilir:
— Gül gibi oğlanı boka basdırdılar nihâyet, mahvoldu, gitti demekdir.
* Bir serserî delikanlı kendisini doğru yola sevketmek isteyen birine:
— Ağa bey, ben boka saplanmışım artık (türlü pis itiyadlarım var), mahvolmuşum, kimse kurtaramaz...
* Pırpırı kıyafet bir küçük delikanlıya pabuç, pantalon, mintan vaadi ile bir gece hırsızlığında gözcülük teklif edilir:
— Ağabey.. ben yalınayak gezerim, boş ver sen bana, ben boka girmem..
* Gece bir köşkün bahçesine giren iki hırsız, bir bekci köpeğin bağırması üzerine fısıldaşır:
— Kaçalım, iş boka sardı...
Bokyedi başı — Argo deyim; “Bir yerde- bir müessesede, kendisinden üstün mevkilerde kimseler bulunduğu halde işlerin çevrilmesinde sözü en çok nâfiz olan şahıs”, misâl:
— Boşver patrona oğlum, sen Hasan Efendiyi kafese koy, buranın bokyedibaşısı odur!.
Fakat sohbet arasında öyle bir söz gelimi ile kullanılır ki o şahsın hemen dâimâ aksi, münâsebetsiz kişi olduğu sezilir.
Bokluca bülbül — 1) mâlûm bir kuşun adı; mısrâ Mehmet Âkifindir:
Ötmeyin bokluca bülbül gibi karşımda, susun...
2) İstanbulun külhâniler, pırpırılar argosunda ne çirkin, ne güzel; hemen ekseriyâ bir sevgili hakkında kullanılır:
— Senin yeni şıkırdım nasıl? hiç görmedim...
— Boklucabülbül...
Boküstün bok — Argo deyim; işlerin gitdikçe kötülemesi, misâl:
— İşler nasıl gidiyor?
— Sorma, boküstün bok...
Darbı meseller — Münâsebetsiz, patavatsız konuşanları kasid yolunda:
Lafını bilmeyen çavuşlar
Döner bokunu avuçlar
Bütün işleri edebsizlik, münâsebetsizlik, rezâlet olduğu halde ortalıkda yüzsüz ve pervâsız dolaşanları kasid ile:
Bok yer, bok içer
Dâveti keyfi seher eyler
“Ehveni şer” yerine, iki kötünün mukaayesesinde:
Boka nisbetle tezek anberi sârâ gibidir
(Kâzım Paşa)
Ne yanından tutulsa kötü iş; kötü durum için:
İki ucu boklu değnek
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM060036
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 6, sayfalar 2945-2948
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.