Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BOĞÇA
Halk ağzında, ve hâlen yazı dilimizde de “Bohça” şeklinde telaffuz edilir ve yazılır; “Boğmak” kökünden isim; Lehçei Osmanî: “uçları bir yere getirilmiş sargı”, Büyük Türk Lûgatı: “dört tarafından sarılıp bağlanmış eşyâ; ufak ve elde, koltukda götürülen bağ ve denk; hediye verilecek eşyâyı sardıkları müzeyyen örtü” diyor.
Mehmed Zeki Pakalın “Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri” adlı eserinde şunları yazıyor:
“Basmadan ve sâir kumaşdan değirmi olarak yapılıp içine eşyâ konulan büyücek sargı. İçine çamaşır ve sâir konulan büyücek sargı. İçine çamaşır ve sâir eşya konulup dört ucu bir yere getirilir, karşılık uçlar düğümlenerek böylece iki düğümle bağlanır. Boğçalar yapıldıkları kumaşa ve içlerine konulan şeyler ile gördükleri hizmete göre ad alırlardı: Şal Boğça, Ahmediye Boğça, Basma Boğça, Yazma Boğça, Parçalı Boğça; Mendil Boğçası, Çamaşır Boğçası, Esvab Boğçası, Hamam Boğçası gibi. Boğçaların ağır kumaşdan olması zenginlik alâmeti idi; yüzleri kumaş olan boğçaların içleri astarlı olurdu. Küçük kız çocukları dikiş dikmeyi, kırpıntı kumaşlardan “Parçalı Boğça” dikmekle öğrenirlerdi. Vaktiyle türk evlerinde, kumaşa taalluk eden bütün eşya (dikilmiş, dikilmemiş) kendilerine mahsus boğçalar içinde muhafâzaya olunur, (sanduklara boğçaları içinde yerleştirilir idi; sandıklar da çam...
⇓ Devamını okuyunuz...
Halk ağzında, ve hâlen yazı dilimizde de “Bohça” şeklinde telaffuz edilir ve yazılır; “Boğmak” kökünden isim; Lehçei Osmanî: “uçları bir yere getirilmiş sargı”, Büyük Türk Lûgatı: “dört tarafından sarılıp bağlanmış eşyâ; ufak ve elde, koltukda götürülen bağ ve denk; hediye verilecek eşyâyı sardıkları müzeyyen örtü” diyor.
Mehmed Zeki Pakalın “Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri” adlı eserinde şunları yazıyor:
“Basmadan ve sâir kumaşdan değirmi olarak yapılıp içine eşyâ konulan büyücek sargı. İçine çamaşır ve sâir konulan büyücek sargı. İçine çamaşır ve sâir eşya konulup dört ucu bir yere getirilir, karşılık uçlar düğümlenerek böylece iki düğümle bağlanır. Boğçalar yapıldıkları kumaşa ve içlerine konulan şeyler ile gördükleri hizmete göre ad alırlardı: Şal Boğça, Ahmediye Boğça, Basma Boğça, Yazma Boğça, Parçalı Boğça; Mendil Boğçası, Çamaşır Boğçası, Esvab Boğçası, Hamam Boğçası gibi. Boğçaların ağır kumaşdan olması zenginlik alâmeti idi; yüzleri kumaş olan boğçaların içleri astarlı olurdu. Küçük kız çocukları dikiş dikmeyi, kırpıntı kumaşlardan “Parçalı Boğça” dikmekle öğrenirlerdi. Vaktiyle türk evlerinde, kumaşa taalluk eden bütün eşya (dikilmiş, dikilmemiş) kendilerine mahsus boğçalar içinde muhafâzaya olunur, (sanduklara boğçaları içinde yerleştirilir idi; sandıklar da çamaşır sandığı, esvab sandığı, çeyiz sandığı, öteberi sandığı gibi isimler alır) idi (B.: Sandık).
“Eski devirlerde hediye olarak gönderilen kumaş, çuha, iç çamaşırı ve emsâli şeylere de, (sargılarına nisbetle) boğça denilirdi.
“Vaktiyle evlenen kızlar, kayınbaba, kayın ana, kayın ve görümce gibi vardıkları erkeğin yakınlarına (içlerini giyim eşyası ile donatarak) birer boğça gönderirlerdi. Boğçayı alanlar da bu hediyenin altında kalmayup mukaabele ederlerdi.
“Eski zamanlarda elinde boğça olmaksızın sokağa çıkan bir kadını yeniçeriler havâî meşrebdir diye kaldırırlardı, onun için nâmuslu kadının ya elinde boğçası, ya kucağında çocuğu olurdu. (Biz ki geçmiş asırların zâbıta vak’aları üzerinde, bu ansiklopediye kendine has sîmâyı verebilmek için bilhassa uğraşmışızdır, târih kaynaklarımızda M. Z. Pakalının bu kesin ifâdesini teyid eder tek vak’aya rastlamadık, hele boğça kaydını hiç görmedik; İst. An).
“Alışveriş için çarşıya giden kadının da mutlaka bir boğçası bulunurdu. Çünkü o vakitlerde elbiselik kumaş satanlar, satdıkları kumaşa kâğıda sarmazlardı; kadın koynuna sokduğu boğçasını çıkarır, aldığı şeyleri içine yerleştirirdi” (M. Z. Pakalın).
Merhum Nureddin Rüşdi Büngül “Eski Eserler Ansiklopedisi” adındaki eserinin Boğça maddesinde şu satırları yazıyor:
“Türlü türlü nam alan boğçalarımızın da ağır kumaşdan yapılanları, ve bilhassa bunların içinde “pesend” ve “sûzenî” tepebaşı işlemelileri 100 liraya kadar eder (1939 daki bedesten piyasası fiatı); vasat derecede olanları 15-20 liraya kadar alınıp satılır; “kırk pâre” denilen parça boğçaları da vardır” (N. R. Büngül).
Millî kütüphanemize bir eser verecek kadar mesleğine âşinâ düşkün bir antikacının, kendi başına büyük maddî kıymet ve üstün sanat değeri taşıyan inci ve som altın veya gümüş sırma işlemeli ağır boğçalardan hiç bahsetmemi garibdir. 1922 de İstanbullu kibar bir âilenin Konyada düşdüğü bir sıkıntı ânında al atlas üzerine altın sırma ve inci işlemesi bir güvey çamaşırı boğçası 200 altına satılmışdır.
Eski İstanbul konaklarında, yılda iki bayram, ayvaza, külhancıya, seyise varınca istisnasız bütün bendegâna, mevkilerine göre, kavuğa sarılacak dülbendden, iç donuna, çorabına varınca birer çamaşır boğçası donatılıp verilirdi.
Yine eski konaklarda, evin oğlu okuma çağına basıb da bir hoca tutulduğunda, “elif” diyerek ilk dersini aldığı gün hoca efendiye de âlâsından bir çamaşır boğçası hediye edilirdi.
Hediye boğçası üzerine güzel bir fıkradır:
İkinci Sultan Mahmud devri şöhretlerinden gümrükcü Dağlı Bolpaça Ahmed Ağa Beylerbeyinde sarâyı hümayun civârında büyükce bir yalı yapdırmış, bu yalı her nedense devrin seçkin ulemâsından ve sözünü sakınmaz sîmâlarından şâir Keçecizâde İzzet Mollanın sinirine dokunurmuş, fırsat düşdükçe: “Herif saray gibi yalı yapdırdı!..” der imiş. Bu söz Bolpaça Ahmed Ağanın kulağına gitmiş: “Bu adam beni diline doladı, başıma bir felâket getirecek” diye korku ve telâşa düşmüş; mollanın hatırını hoş idüp dilini tutmak için bir yolunu bulmuş, İzzet Mollayı yalısına dâvet etmiş. Beylerbeyindeki yalıya kayıkla gelen İzzet Molla fevkalâde hürmetle karşılanmış, hattâ Ahmet Ağa bizzat kapudan karşılamış; döner iken de ayni hürmetle uğurlanmış; kayığa bindiğinde o zamanın âdet ve an’anesince, önüne bir de hediye boğçası koymuşlar. Kayık Bolpaçanın yalısı rıhtımından ayrılıp açılacağı sıra bir yalıya, bir de önündeki boğçaya bakan İzzet Molla Bolpaçanın kâhyasına:
— Boğça hoş, yolunda; fakat yalı ağaya yine büyük, yine büyük!.. demiş.
Son yeniçerilerden halk şâiri ve Çardak kolluğu çolbacısı Galatalı Hüseyin Ağa Defterhâne kâtiblerinden Osman Bey adında bir nevcivan şânında yazdığı 70 kıt’alık uzun bir destanın 8, 9 ve 10 uncu kıtalarında, Divânı Hümayun kalemi kâtiblerinden Vasfî Bey adında genç ve çok zengin bir zâtın güzel Osman Beye gönderdiği hediye hamam boğçasını ve içindekileri şöyle târif ediyor:
Donandı sırmalı hamam boğçası
Tâki hoşnud kala o nur parçası
Som sırma tumanın uçkur parçası
Nâlinler abanoz altun nalçası
Bürümcük gömleği ipek peştemal
İncili havlular çevre destimal
İnce nârin bele hem lâhurî şal
Çorabadek unutmadı bir hilâl
Hem dahi munakkaş kebir altun tas
Çıkma akçesi var kisesi atlas
Hizmetine iki nevcivan kavas
Alkış etsün hamamdaki cümle nâs
Büyük hiciv şâiri Sürûri de kendi şiirlerini şöyle hicvediyor:
Boğça ittim eş’arımı kâlâyi gibi
Sûki Tiryâkîye vardıkda harâc etsem gerek.
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM060020
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 6, sayfalar 2936-2938
Bakınız Notu
B.: Sandık
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.