Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
BOĞAZİÇİ ŞİİRLERİ
Hikmet Şinasi Önol’un bu ismi taşıyan bir derlemesi vardır; bu kitab 1942 de Cumhuriyet Matbaasında basılmış ve ayni yıl içinde Uğur Kitabevi tarafından yayınlanmışdır. 14X20,5 santim eb’adında 96 sayfa olan bu derleme kitaba yazıları alınan şâirler şunlardır:
Fâtih Sultan Mehmed (Avni): (Galatalıya gazel); Nev’izâde Atâî; Fenni (Sâhilnâmeden bir parça); Rahmi: (Beşiktaş üzerine bir şarkı); Nâşid: ( Bir şarkı); Seyyid Vehbi; (Üsküdar üzerine bir şarkı); Sâhib: (Üskudar üzerine bir şarkı); Nedim: (Beşiktaş üzerine bir gazel, Göksü üzerine bir gazel, Boğaz üzerine bir şarkı); Esrar Dede: (Mehtâb âlemi üzerine gazel); Neccarzâde Şeyh Rizâ Efendi: (Beşiktaş üzerine gazel, Beşiktaş üzerine gazel); Vâsıf (Boğaz üzerine şarkı, İstinye üzerine şarkı); Enderunlu Fâzıl: (Mektâb âlemi üzerine şarkı); Ârif: (Tarabya, üzerine şarkı, Mehtâb âlemi üzerine şarkı); Recâizâde Ekrem Bey: (Küçüksu mezarlığında); İsmail Fenni Efendi: (Göksu üzerine şarkı); Abdulhak Hâmid Tarhan: (Çamlıcada bir türbe). Nabizâde Nâzım: (Anadolu Hisarında); Tevfik Fikret: (Hisardaki şehidlik de); Hüseyin Suad Yalçın: (Altınkumda); Hüseyin Sîret Özsever: (Göksuda, Küçüksu); Mehmet Âkif: (Boğazda ses); Fuad Hulûsi Demirelli: (Boğaziçine hasret, Hey Kanlıca); Kudret Erhat: (Boğaziçine); Yahyâ Kemal Beyatlı: (Üsküdar vasf...
⇓ Devamını okuyunuz...
Hikmet Şinasi Önol’un bu ismi taşıyan bir derlemesi vardır; bu kitab 1942 de Cumhuriyet Matbaasında basılmış ve ayni yıl içinde Uğur Kitabevi tarafından yayınlanmışdır. 14X20,5 santim eb’adında 96 sayfa olan bu derleme kitaba yazıları alınan şâirler şunlardır:
Fâtih Sultan Mehmed (Avni): (Galatalıya gazel); Nev’izâde Atâî; Fenni (Sâhilnâmeden bir parça); Rahmi: (Beşiktaş üzerine bir şarkı); Nâşid: ( Bir şarkı); Seyyid Vehbi; (Üsküdar üzerine bir şarkı); Sâhib: (Üskudar üzerine bir şarkı); Nedim: (Beşiktaş üzerine bir gazel, Göksü üzerine bir gazel, Boğaz üzerine bir şarkı); Esrar Dede: (Mehtâb âlemi üzerine gazel); Neccarzâde Şeyh Rizâ Efendi: (Beşiktaş üzerine gazel, Beşiktaş üzerine gazel); Vâsıf (Boğaz üzerine şarkı, İstinye üzerine şarkı); Enderunlu Fâzıl: (Mektâb âlemi üzerine şarkı); Ârif: (Tarabya, üzerine şarkı, Mehtâb âlemi üzerine şarkı); Recâizâde Ekrem Bey: (Küçüksu mezarlığında); İsmail Fenni Efendi: (Göksu üzerine şarkı); Abdulhak Hâmid Tarhan: (Çamlıcada bir türbe). Nabizâde Nâzım: (Anadolu Hisarında); Tevfik Fikret: (Hisardaki şehidlik de); Hüseyin Suad Yalçın: (Altınkumda); Hüseyin Sîret Özsever: (Göksuda, Küçüksu); Mehmet Âkif: (Boğazda ses); Fuad Hulûsi Demirelli: (Boğaziçine hasret, Hey Kanlıca); Kudret Erhat: (Boğaziçine); Yahyâ Kemal Beyatlı: (Üsküdar vasfında gazel, Mihrâbâd, Boğazın bir tepesinde, Gece, Ses); Midhat Cemal Kuntay: (Boğaziçi); Emin Bülend Serdaroğlu: (Hisarlara karşı); İbrahim Alaeddin Gövsa: (Nazlı Boğaz, Boğaziçi); İsmail Hikmet Ertaylan: (Sidrei Huzur); Sıdkı Akozan: (Mehtâbın şiiri, Beykoz); Halid Fahri Ozansoy: Boğazın dilberleri); Edip Ayel: (Boğaziçi türküsü, Göksu, Teşrin, Yalılar); Mehmed Nuri Gencosman: (Bahâriye); Faruk Nafız Çamlıbel: (Boğaziçi, Göksu, Kış bağçeleri); Necdet Rüştü Efe: (Boğazda Mehtab, Arnavudköyü, Yaz ve Boğaz, Kavaklar); Rıfkı Melûl Meriç: (Boğazda seyran); Safa Erkün: (Çamlıcaya); İskender Fikret Akdora: (Boğazda bir ses); Yusuf Mardin: (Boğaz sevgisi, Yûşâda, Sarıyer seni bekler, Beykozda); Hikmet Şinasi Önol: (Boğaziçinde bahar, Kandilli, Çınaraltı); S. Cenan: (Hülyâ gecesi, Dâüssıla, Boğaziçinde keman, Kandilli); Ahmed Şevket Bohça: (Göksu); Sâdi Kemâlî Söylemezoğlu): (Boğazda bir seyahat); Ercümend Berker: (Boğazdan Ses); Ercümend Alacakaptan: (Boğazda yaz); Nevzad Kemal Özmeriç: (Boğaziçinde geceler, Boğaza bir bakış, Kanlıca Türküsü); Mustafa Kemal Özkök: (Boğaziçinde akşam); İsmail Turalı: (Hatırlayış); Nedim Harmankaya: (Sâhilden uzakda); M. Kâmil Özkan: (Boğaziçinde saatler). Erol Aktün. (Yıldız Parkında); Mehmed Bekir: (Boğazın suları); Fikret Cenap: (Şehitler yolu); Oğuz Kâzım Altı ok: (Beyaz sandalınızda); Naci Marmara: (Vaniköyü).
Bu ansiklopedide, çağdaş türk şiirindeki Boğaziçi terennumlerini tesbit için bu kitapdan bâzı şiirleri nakletmekle yetindik.
GÖKSU’DA
Yaz geldi çiçeklerle yüzü güldü zemînin
Günden güne gitmekte gamı kalbi hazinin
İhyâ idelim biz de heman bezm-i safâyt
Yok fâidesi derd-i dille âhü eninin.
Bir şûhi dilâra bulalım evvel emirde
Tertib idelim meclisi bir gizlice yerde
Bir eğlenelim Göksu’da ya semti Fener’de
Yok fâidesi derd-i dile âhü eninin.
İsmail Fennî
ALTINKUM’DA
Gösterip âyine-i endâmını Altınkum’da sen,
Şâha kaldırdın hayât-ı aşkı ben merhumda sen;
Bir dalarsın, bir çıkarsın sâhili rûhumda sen
Ey sinâver, anladım meçhûl de sen, malûm da sen.
Hem açarsın, hem kaparsın gonca-i pistânını,
İğnelersin fitnelikler keşfedip hayrânını,
Nûr-u aynım, anladım ben hilkatı fettânını;
Lezzeti sevdâ da sensin, lezzeti zakkum da sen...
Dikkat ettim kol atarken göğsünü indirmedin,
Sinemi yaktın fakat bir âh’ımı dindirmedin,
Sen bu akşâmı, güzel kız, rûhuma sindirmedin;
Olmadın uryan tamamiyle dil-i mahrumda sen.
Kumların üstünde bir koşsak seninle el ele
Bir sarılsam şöylece fırsat bulup ıslak bele,
Bûse toplasam telâşla inci ağzından hele,
Gör o dem dünya nasılmış Gâve-i mazlûmda sen.
Gördüm uryân cismini, zahmetlerim zâyi değil,
Gönlüm amma sâdece bir rü’yete ka’ni değil,
“Vuslatın mühtâc-ı ibrâm olsa da mâni değil”
Gir benim âğûşuma rûyâ olup uykumda sen.
Hüseyin Suat Yalçın
GÖKSU’DA AY
Göksu sırtında Ay, kızıl bir tunç,
Sanki bir heykelin yanık bedeni;
İçiyor dalgalar alevlerini
Kıyılar bir taput taşır, korkunç.
Suya akmış çapaklı bir kandil;
Kapkaranlık Küçüksu makberesi,
Göz yaşından geçilmiyor deresi,
Bir bulut dağda yaslı bir mendil,
Hüseyin Siret Özsever
KÜÇÜKSU
Geç vakit köyde el etek çekilir,
Çöker etrâfa bir siyah korku;
Şi’r-ü hûlyâyı sevmiyen uyku
Gözlerin kör bakışlı perdesidir.
Bir bulut yaşlı bir haberle geçer...
Gizli bir el biçer ufukta kefen;
Çıktı ürkek Küçüksu köşkünden,
Ekrem’in sevdiği hilâl-i seher
Hüseyin Siret Özsever
BOĞAZ’DA SES
Başlanır Mevlid’e mutâd olan âdâbiyle;
Önce tevhid okunur gaşyile dinler herkes.
O, güzel, sonra müessir, sekiz on parlak ses,
Kimi yerlerde ilâhi kimi yerlerde durak;
Kimi yerlerde cemâatle beraber coşarak,
Kalan üç bahri terennümle, çekerken “âmin!”
Tâ uzaklarda çakar zulmet içinden bir enin.
Gecenin kalbi durur; ürperir inler, cinler;
Açılan pencereler, göz kulak olmuş, dinler.
O enin karşıki sâhilden açılmaz mı biraz,
Sûr-u mahşer gibi sesler çıkarır, şimdi Boğaz!
Tutuşur, Cebhe-i Sînâya döner, sîne-i cev:
Sanki yüzlerce yanık ney, savurur yer yer alev!
Kayalardan, kıyılardan bir ateştir çağlar:
Lâhn-i Dâvûd ile inler yine gûyâ dağlar!
Âh o kudsi nefes eşbâha ederken sereyân.
— Karalar vecd ile pür-cûş, sular pür-galeyân-
Dem çekip, dem tutarak etmeye başlar feryâd,
Boğaz’ın her tarafından bir ilâhi inşâd.
Mehmet Âkif
BOĞAZİÇİ’NE
Bir baharsın ki tabiatte senin yoktur eşin,
Sanki bin bir çiçeğin sihrini almış güneşin.
Erguvan, lâle ve gül rengi dumanlar savurup,
Bir buhurdan yakıyor dalların üstünde gurup!
Suların sâfi ışık, bahçelerin sâfi ıtır,
Rüzgâr estikçe demetlerle çiçekler dağıtır.
Her zaman çift açılır goncaların bahçende,
Şimdi hûlyalı iken, şimdi görülür sende,
Neş’eler kahkaha hâlinde köprümüş taşıyor,
Sende akşamları Leylâ bile Mecnunlaşıyor.
Akşamın başka güzellikte sabâhın başka,
Bir kucaksın heyecanlarla açılmış aşka.
Dem tutar bûsenin âhengine dalgın dereler,
Bir derin hâtıra saklar kapanan pencereler;
Her kuşun bülbül olur, her çiçeğin lâle ve gül,
Bir kadın hâline girmiş dolaşır sende gönül.
Dağınık saçların üstünde eser bâd-ı bahâr,
Bir buluttan tülün altında doğar Ay gibi yâr.
Görürüm, her biir bir başka mücevher saklar,
Bir mavun mahfaza şeklinde duran sandallar,
Sarı bir gül gibi her yerde açarken mehtâp,
İçilir fecre kadar lâle kadehlerle şarâp!..
Kudret Erhat
BOĞAZİÇİ
Bûsenin rengini binlerce gülün rengi öper,
Ay’ın âhengini yıldızların âhengi öper,
Suyu, gölgeyle ziyânın ebedi cengi öper.
Burda mehtâbı - denizden çıkarak - dengi öper.
Burda erkekle kadın âşık olur, şâir olur,
İkilik kaygusu kalkar, iki simâ bir olur.
Burda sâhil mütefekkirdir... Ufuk şâirdir,
Burda dağ: Bağrı yanık, benzi uçuk şâirdir,
Burda şebnem gibi bir damla çocuk şâirdir,
Göksu, her şi’rini bir bir okuduk şâirdir.
Burda erkekle kadın âşık olur, şâir olur.
İkilik kaygusu kalkar, iki simâ bir olur.
Mithat Cemal Kuntay
MEHTÂBIN ŞİİRİ
Gene meltemlere hasretle kucak açtı deniz.
Gene hûlyalı sular çöktü bu sâhillere diz;
Taktı bir neş’eli akşam Boğaz’ın sâzına tel
Bir anış olmak için değdi bu yapraklara el;
Dinledim Göksu civarında gurûbun sesini
Geceler söyledi cümbüşlerin efsânesini.
Dinledim âşk okuyan neş’eli hânendeleri,
Telleri kalbe sarılmış yüce sâzendeleri:
Geçmiş âlemlerin âhiyle çömelmiş ağlar:
Gün gören eski kadınlar gibi virân yalılar.
Seyrederken gece mehtâbı sükûnetle Bebek,
Gene raksetti köpükler, fakat, ürkek ürkek!
Göksu’yun şimdi Küçüksu’yla açılmış arası,
Yaşıyor burda Nedim’in ebedi hâtırası.
Burda örmüştü kadın, hâreli yaşmaklara sim.
Burda giymişti şiir tâcını rahmetli Nedim.
Örttü sislerle uzaklarda Emirgân yüzünü,
Söyledi bülbül açan güllere en son sözünü
Bir temâşânın önünde içini çekti Boğaz...
Dedi şâir, kırılan sazlara bir mersiye yaz!
Bosfor’un şi’irini sordum; dediler: Belli yazar,
Şu böğürtlenli yamaçlarda yeşil saçlı Hisar.
Sıtkı Akozan
BOĞAZ’IN DİLBERLERİ
Boğaz’ın gölgeli sâhillerini,
Mayıs akşamları sislerle boyar.
Dinlerim dalgaların dillerini:
Yâdederler hepsi ilâhi bir yâr
Uçarak mevceli yeldirmeleri,
Çamlar altında koşar genç kızlar.
Serper etrâfa peri gülmeleri,
Bu firârî, küçücük yıldızlar.
Öpüşür pembe dudaklarla bahâr,
Sînelerden süzülür gül kokusu.
Bir demet nazlı karanfil gibi hâr,
Bu güzel kızları bekler Göksu.
Ay açar pembe gülüstanlarını,
Suya sessizce düşer bir kuru dal.
Boğaz’ın cilveli sultanlarını,
Gezdirir şimdi beyaz bir sandal...
Halit Fahri Ozansoy
BOĞAZİÇİ TÜRKÜSÜ
Meltem öpecek alnını sevgiyle birazdan
Ürpermededir işte sular, belli ki hazdan,
Setler bunalır gülden, ağaçlarsa kirazdan
Kuşlar bile dem çekmedeler hep bir ağızdan
Aç göğsünü aç, esmede yaz işte Boğaz’dan!
İnsanlarının gam ne arar duygularında
Köyler gerinir tatlı yazın uykularında,
Hûlyâ gezinir koylarının kuytularında,
Bir mâvi gözün işvesi var gür sularında
Aç göğsünü aç, esmede yaz işte Boğaz’dan!
Dağlardaki renk âlemi cennetten emâre
Bir hazza alâmet kamaşan gözdeki hâre
Sandalları âhûlar eder burda idâre
Yakmışsa eğer kahbe felek gönlünü nâre
Aç göğsünü aç, esmede yaz işte Boğaz’dan!
Kumsalda yatar yanyana arzû ile hûlyâ
Sâhilde kayıklar görülür, emre müheyya!
Bir beste okur kuşlar, ağaçlar suya gûyâ,
Gel eyliyelim burda, geçen günleri ihyâ
Aç göğsünü aç, esmede yaz işte Boğaz’dan!
Edip Ayel
YALILAR
Yalılar var Boğaz’da loş, köhne
Can verirler, böğürlerinde direk,
Bir hayâlet gezer durur diyerek
Bir saray, olmuş işte boş hâne!.
Tünemiş damlarında mestâne
Mütevekkil ve feylosof leylek!
Boyalar toz, duvarlar olmuş elek,
Kalmamış cam ayakta bir tâne!
Sofalarda geçerken on halayık
Şu karanlık oyukta vardı kayık
Ve tavanlarda billûr âvize.
Ey hayâletler uğrıyan yalılar!!
Bakarak ses gelen harâbenize...
Edip Ayel
KIŞ BAHÇELERİ
Dinmiş denizin şarkısı, rüzgâr uyumakta
Rıhtım boyu sonsuz bir üzüntüyle karaltı...
Körfez düşünür, Kanlıca mahzundur uzakta,
Mâzi gibi sislenmiş Emirgân, Çınaraltı.
Can verdi kışın sunduğu taslarla zehirden,
Her gonca kızıl bir gül açarken yolumuzda.
Üstündeki son dallar ağarmış diye birden,
Pas tuttu nihâyet suların rengi havuzda..
Yerlerde gezen hâtıralar var korulukta;
Yapraklar, atılmış nice mektuplara eştir.
Mehtâba çalan sapsarı benziyle, ufukta,
Binlerce dalın verdiği tek meyva güneştir!
İçlenme, tabiatteki yekpâre kederden:
Yas tutma, dağılmış diye kuşlarla çiçekler...
Onlar dönecektir yine gittikleri yerden,
Onlarla giden günlerimiz dönmiyecekler!...
Fâruk Nâfiz Çamlıbel
YAZ VE BOĞAZ
Kış bitti bahâr geldi bu yıl.. Kendimi yordum:
Yaz mevsimi dinlenmeğe bir köy arıyordum!..
En sonra gözüm cennete benzer yeri seçti:
Nîsânın otuz akşam Kandilli’de geçti!..
Kim böyle şirin ülkede köyden köye gitmez,
Ömrüm tükenir, belki güzellikleri bitmez!..
En mâvi, temiz körfezi İstinye’de gördüm,
Bir ay da bu cennet bağının zevkini sürdüm.
Kollardı gözüm başka yeşil semti ilerde,
Nurlandı içim, geçti haziran Sarıyer’de!..
Ah! İşte Bebek, Kanlıca, Beykoz ne güzeldi,
Onlarda geçen bir günümüz ömre bedeldi!..
Billûr gibi menbaları keşfettim uzakta,
Temmuzda sular buz gibidir Kanlıkavak’ta
Gönlümde duyardım yeni bir zevki derinden.
Avcumla içerken eğilip çeşmelerinden!..
Rûhum bu güzel yerdeki rûyâlara daldı,
Bir yer ki asırlarca cihânın gözü kaldı!..
Necdet Rüştü Efe
BOĞAZ’DA SEYRAN
Elde etmekçün hayâtın bir tesellî ânını,
Peyledik eyyâm-ı sayfın bir şeb-î nisânını,
Dinleyüp evtâr-ı kalbin en girift elhânını
Fecre dek nakş-ı hayâl ettik Boğaz seyrânını.
Mutrıb-î mehtâb ile demsâz olup cûş eyledik,
Lücce-i âlâmı külliyyen ferâmûş eyledik,
Böyledir kaanûnu Cemşîd’in dedik nûş eyledik
Fecre dek reşk-î zülâl ettik Boğaz seyrânını.
Âh edince kişver-i tab’ı selîmin Hüsrevi,
Arşa pervaz eyledi Sûzıdilârâ peşrevi,
Hâsılı olduk yine Yahya Kemal’in peyrevi
Fecre dek bezm-î kemal ettik Boğaz seyrânını.
Rıfkı Melûl Meriç
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM060010
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 6, sayfalar 2899-2902
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.