TR
Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
About
Istanbul Encyclopedia
Reşad Ekrem Koçu
Web Project
Entries
❯
Volume 5: Bay-Boğ
BIÇKIN
Bıçak, bıçkı isimleri gibi “Biçmek” kökünden isim; Hüseyin Kâzım Bey bu kelimeyi Büyük Türk Lügatına almışdır. M. Zeki Pakalın “Osmanlı Tarih Deyim ve Terimleri”nde: “Haylaz, Çapkın, külhanbeyi yerinde kullanılır bir tâbirdir” diyor. Pakalının târifi doğru, fakat noksandır; Bıçkın, zorba, kabadayı, vurucu, kırıcı, külhanbeyi, haytanın körpesi tâzesidir; ve hemen dâimâ bir zorbanın, kabadayının, haytanın, şeririn himâyesi, kanadı altındadır, ve o adamın mahbûbudur; böyle bir ağası olmayan, fakat o yolara hevesli, meyyâl olan tâzerû gencleri “bıçkın meşreb” denilir, ustasını buldu mu da bıçkın olur, o yaman pençe ve bıçağın himâyesinde, hiç beklenmedik, umulmadık bahânelerle, etrâfa karşı mütecâviz olurdu, biri kazârâ yüzüne şöyle baksa, ortaşâ bir nâmus davâsı çıkarırdı; aslında ise cemiyetin bütün kudsi kıymetleri, kendisinde çokdan silinmiş gitmiş bulunurdu. Perçem, zülüf salmak, yalın ayak, sine uryan dolaşmak, levendâne çalım; fesi, külâhı kaş üstüne eğmek, yalın ayağında yemeni, kundura varsa, parça sıvayub topuk göstermek, elinde, şakağında, kulak arında bir çiçek bulundurmak; ceketi, câmedânı giymeyüb omuza atmak, kuşağın bir ucunu yere doğru sarkıtmak, kuşakdan bıçak göstermek; yalın ayak dolaşdığı halde bir parmağında, ne bahâsına olsa da bir elmas, yakut, zümrüt yüzük bu...
⇓ Read more...
Bıçak, bıçkı isimleri gibi “Biçmek” kökünden isim; Hüseyin Kâzım Bey bu kelimeyi Büyük Türk Lügatına almışdır. M. Zeki Pakalın “Osmanlı Tarih Deyim ve Terimleri”nde: “Haylaz, Çapkın, külhanbeyi yerinde kullanılır bir tâbirdir” diyor. Pakalının târifi doğru, fakat noksandır; Bıçkın, zorba, kabadayı, vurucu, kırıcı, külhanbeyi, haytanın körpesi tâzesidir; ve hemen dâimâ bir zorbanın, kabadayının, haytanın, şeririn himâyesi, kanadı altındadır, ve o adamın mahbûbudur; böyle bir ağası olmayan, fakat o yolara hevesli, meyyâl olan tâzerû gencleri “bıçkın meşreb” denilir, ustasını buldu mu da bıçkın olur, o yaman pençe ve bıçağın himâyesinde, hiç beklenmedik, umulmadık bahânelerle, etrâfa karşı mütecâviz olurdu, biri kazârâ yüzüne şöyle baksa, ortaşâ bir nâmus davâsı çıkarırdı; aslında ise cemiyetin bütün kudsi kıymetleri, kendisinde çokdan silinmiş gitmiş bulunurdu. Perçem, zülüf salmak, yalın ayak, sine uryan dolaşmak, levendâne çalım; fesi, külâhı kaş üstüne eğmek, yalın ayağında yemeni, kundura varsa, parça sıvayub topuk göstermek, elinde, şakağında, kulak arında bir çiçek bulundurmak; ceketi, câmedânı giymeyüb omuza atmak, kuşağın bir ucunu yere doğru sarkıtmak, kuşakdan bıçak göstermek; yalın ayak dolaşdığı halde bir parmağında, ne bahâsına olsa da bir elmas, yakut, zümrüt yüzük bulundurmak; ve meyhânede ağasına sâkilik bıçkınlık icâblarındandı; herhalde Bıçkın, makbul genç değildi, fakat “bıçkın meşreb” güzel gençler, divân edebiyatının kalender şâirleri tarafından dâimâ övülmüşlerdir biz buna “hakikî bir bıçkın olmaları da asla temenni edilmemişdir” diye ilâve edebiliriz. Elimizde, geçen asır sonlarında yazıldığını tahmin etdiğimiz manzum bir bıçkın târifnâmesi vardır; gençlere nasihat yollu yazılmış ve Cemiyet ilmî bakımından kıymetli bir vesika olan bu manzûme şudur: DER VASFI BIÇKIN Şartı evvel şu ki Şehir Uşağı Onbeş üstünde otuzdan aşağı Şartı sâni âr ve nâmus olmaya Şartı sâlis âsâ ana babaya Şartı râhi sırrım gibi hem çâlâk Şartı hâmis ola gaayetle bilbâk Kaş göz yerinde ola altıncı şart Meftun ola gören er ile avrat Ola hem vücûdu özürden sâlim Diyeler ona Yûsuf misâlin Yedinci şart mey nûş ide rûz ü şeb Sâki ola meclisde ol şekerleb Bir şart dahi şâkird ola bir eyyâm Tahsil ide birnice naksi piyâm Dahi üstâd oldukda şâkirdi bula Bir tâzerü servi dilârâm ola Şartı diğer tiz el ata hançere Hem destinden bıçak düşmeye yere Dahi merdlik dâvâsını gütmeye Hasmı kavi olanyere gitmeye Kabadayı görünce ol dâimâ Âriyet kisvedir üstünde ammâ Perçemi kakülü külahdan taşa Hak budur yaraşuk o şâhin başa Belinde beş arşun ola kuşağı Çarlı urur yürürken şalvarın ağı Nazinesi kuşâde sayf ile şitâ Çakılbaş memeler görünsün hatâ Baldır çıplak ola itlik nişânı Eli ayağı yalın olmakdır şânı Akçelerin basub göstere topuk Şanlıdır topuğun pek vuran kopuk Kahvehâne mesken meyhâne mekân Ayyâmı şitâda hamamda külhan Âdemiyei şânın heder etmişdir Nefis havâsı râhine gitmişdir Âsâb ola hidâyet ol gümrâha Tövbe ide geçmiş cümle günâha Ey oğul sen emrin futa gel Hakkın Ayağın uydurma bıçkına sakın Bakmayasın ana baba sözünden Nüri imam silinmesin özünden Bağıra çıkarma altun adını Hedef etme lânete ecdâdını Bıçkın, memleketimizde İstanbula mahsus bir tipdir, bu kelime de yalnız İstanbul ağzında kullanılmışdır. Yukarıdaki manzûmenin ilk mısrâsında bıçkını “Şehir Uşağı” olarak göstermesi yanlışdır; bıçkını pek güzel târif eden şâirin, bu tâbir ile bıçkın tipinin ancak İstanbulda yetişebileceğini kasdettiği söylenebilir. Zirâ İstanbula köpre yaşlarında iş için gelmiş bekâr uşakları arasında bıçkınlık yoluna sapmış gençler pek çokdur. Bilhassa yeniçeriliğin son devrinde İstanbulun Bağçekapusu, Yemiş İskelesi, Tahtakale, Küçük pazar, Kumkapusu, Saraçhane, Gedikpaşa, Yedikule, Çeşmemeydanı, Tophâne, Fındıklı, Salı pazarı bekâr uşağı yatakları, bıçkın oğlanları ile meşhur semtlerdi. Burada da Tersânenin kalyoncu bıçkınları pek namlı idi. İkinci Abdülhamid devrinde de bıçkın gençler, son nesil olarak pek çoğalmışdı. O devrin “Ceridei Mahâkimi Adliye” ve “Ceridei Mahâkini Askeriye” gibi çok kıymetli kaynakları bıçkın gençlerin vukuuâtı ile doludur. O zamanların gençliği sarmış olan tulumbacılık hevesi, bıçkınlığa açılmış geniş bir kapu olmuşdur. bir nevi bıçkınlıkdır. Yanıldığımızı zan etmiyoruz, “ekziztansiyalist gençler”de bıçkının kibârıdırlar. Üsküdarlı halk şâiri Vâsıf Hoca merhum da bize tevdi ettiği bir notunda şunları yazıyor: “Pek çok bıçkın ve bıçkın meşreb genç gördüm, tanıdım. Hatırlayabildiklerimin isimlerini, bilebildiğim kadar da hal tercemelerini, bir kaçının da saklanmış resimlerini Ansiklopedimize veriyorum. Kimi tövbekâr, kimi rûhi isyanda âlemi bekaaya göçüp gittiler, cümlesine gariki rahmetler, Tanrı gafûr ve rahimdir. Bıçkın, arada mühim farklar olmakla berâber fransızların “Apache = Apaş”ıdır. Zamanımızda kullanılan “âsî gençlik” tâbiri de. “Tanıdığım bıçkın meşreb gençlerin içinde timsâli iffet ve ismet ve güzellikde âfeti devran ve hem tulumbacılıkda da bir tâne Toygarlı Rizâdır ki pek sevdiğim nûri didem idi, eğer bu günahkârın râhi müstakimi gösterir nâsihatleri olmasaydı onun altın adı da bakır olurdu. Bir gece yangına giderken o arslan yavrusu Paşalimanındaki hammal kürd Dâvudun hançeri gadri ile şehid edildi, kabri pür nûr, makaamı Cenet olsun. (B.: Riza, Taygarlı). “Vatanımız Üsküdarın bir bıçkın meşreb genci de tersâneli İsmail Hakkıdır, bir imanın oğlu idi. “İmamın İsmail” de derlerdi, küdrü kıymetini bilmedi, nasihat dinlemedi, bir sofu adamın oğlu olduğu halde akrânı olmayanlarla gezip tozmadan, meyhânelere gitmeden, ökçe basup paça sıvamadan, fes kenarından kakül, perçem çıkarmadan, şakağına çiçek takmadan, hulâsa hep boş nimayuşden kanunlar tarafından tutulur, dayağı yer, hapse girer, firar eder, yakalanırdı; gençliğini güzelliğini heder etti. Şu semâi, şiirlerini “Berki” mahlâsı ile neşretmiş Üsküdarlı Gözluklu Nûri Bey tarafından onun hakkında yazılmışdır: Geçen bir meşrebi bıçkın bana nâzü edâ itdi Süzüb mahmuri çeşmin aklı başdan cüdâ itdi Tebessüm hezar cilve dökerek merhâbâ itdi Şermesârâne sultânım kelâma ibtidâ itdi Gülüşüb oynaşub hakkaa bu gönlüm pür safâ itdi Öpüxüb koklaşub şûn o dem zevkü gidâ itdi Yemiş elma Amasyada kızarmış lebleri gaayet Aceb Orduda mı kırmış neden fındıcılık âdet Atar şeftaliden taşlar muhaldir eylemek tâket Gülüşüb oynaşub hakkaa bu gönlüm pürsafâ itdi Öpüşüb koklaşub şûhum o dem zevki gedâ itdi “Üsküdarın namlı bıçkınlarından biri de Kozlucalı Tâhir idi. Balaban İskelesinde hezele gürûhundan Laz Mehmedin kahvehânesine çırak diye getirip teslim ettiklerinde yüzüne bakılamayacak kadar dilber ve gaayetle mâsum bir çocukmuş, ben o devrini bilmem, Kozlucalıyı tanıdığımda bütün Üsküdarlının yaka silkdiği bir itti, ben onbeş yaşlarında idim, Tâhir yirmilik yakışıklı bir gencdi. O zamanlar herkes fotoğraf çıkaramaz, çıkaranlar da fotoğraf hânelere giderdi; Laz Mehmed fotoğrafcı getirtmiş, dükkânın önünde, Kozlıcalı Tâhir besedt, bıçkını ile beraber resim çıkartmış bu resmi de çerçiveletip kahvehânesine asmışdı. İbretle temâşâya değerdi; elin gül gibi evlâdını, eline hançer vererek şerirliğe teşvikden üstün şenat ve mel’amet olmasa gerek. “Zamanımızda şantaj denliyor, Laz Mehmed çırağını ileri sürerek pek çok kişiden büyük paralar sızdırmışdır ki işte bıçkınlık budur. Oğlan yıllarca yalınayak, sine uryan kâkül, perçem havasında yalancı nümayiş ile sürtmüş durmu. Laz Mehmed de sandığa altın istif etmiş ise de Kozlucalı Tâhir sonra bunları Lazın burnundan fitil fitil getirdi. İşittiğimiz vak’a şöyledir; Laz bekâr, kahvehânenin üstündeki odada yatar, artık otuz yaşlarına gelmiş, Tâhiri bir behâne bularak yanından uzaklaşdırmağa karar vermiş, evvelâ oğlanın yatağını kendi odasından kaldırtıp kahve heykesine indirtmiş. Tahir de işin farkında, pencesi ustanın bileğini bükecek hâle gelmiş; evvelâ bir arzuhalciye giderek: “Çırağın Kozlucalı Tâhire yanımda çalışdığı şu kadar senelik hizmetinin hakkı olarak yüz altın verdim” diye bir sened yazdırmış, sonra Lazın odasına bir anahtar uydurmuş, sabaha karşı ustası derin uykuda iken içeri girip yatakda göğsüne oturmuş, hançeri gırtlağına dayamış, yastık yatak altından silâhlarını almış, sandığı açdırmış, yüz altını alarak senede parmak bastırmış: Laz Mehmed de yabana atılır adam değil ama altmışını aşkın, Tâhir ise otuz yaşında zehri kaatil. İşte bu da bir bıçkın işidir. “Bu vak’adan sonra Kozlucalı Tâhir tövbekâr oldu, bir manav dükkânı açdı, nâmusu ile geçindi. Laz Mehmed Tâhiri vurdurmak için çok çalışdı, eski bıçkını pusuya düşüremediler. Mehmed kahrından öldü, Kozlucalı Tâhir ise çok yaşadı. Son zamanlarında uzun boylu iki büklüm, sakalı matruş, pos bıyıklı, dâimâ hâki renkli çuha giyer, fesine ağabâni sarar, mûnus bir ihtiyardı, görenler bir vaktın bıçkını olduğunu asla tahmin edemezdi. “İstanbul Ansiklopedisinin vesâki arasındaki manzum bıçkın târifnâmesini bana çok tesir etti. Şu Kozlucalı Tâhirin ahvâli için ben de bir destan yazayım dedim: 1. Âdet edeb erkânı Önce bir Hak selâmı Okuyorum meydânı Moruk dinle kelâmı 2. Güzel Allahım sever Derler dâim güzeli Bu kulunu halk eyler Düzgün ayağı eli 3. Kaşım gözüm yerinde Albenim var letâfet Çıkdım günün birinde Karşıma ey bed tıynet 4. Çeküb bin dereden su Sensin aklımı çelen Nâmus iffete pusu Kurub beni düşüren 5. Tâze filiz oğlandım Sen yapdın bıçkın beni Öpdüm nârına yandım Kesilesi elini 6. Kandım ustamdır dedim İtlikde namlı adın Acemiydim toy idim Tepe tepe kullandın 7. O güzel altun adımı Bakıra çıkdı heman Uydurdum sana adım Kötü yolda daltaban 8. Kahve hamam külhanı Bıçak usturpa kama Gevreterek imamı Pençe attın yakama 9. Nice mâsum bigünak Gördü benden cefâyı Göz yaşları âh ü vah Sardı ben mehlikaayı 10. Neler yapdırdım neler Yağdı üstüme lânet Hamamlar meyhâneler Harac verdi bi minnet 11. Kepâze yağlı kara Rezillerin serbâzı Nâmusu yok bir para Oldum uyuz bir tazı 12. Şehâbetle hüsnü an Harcandı müft yerine Zorbalık yalan dolan Sil kasab süngerine 13. Kemiğe geldi bıçak Hem aklım da başıma Yalnayak kayış bacak Basdım otuz yaşıma 14. Kopuna it bağlasan Bir kemik atarsın be At katır eşek alsan Yemle doludur heybe 15. Köle miyim, esir mi Aç çıplak koşdur beni Kullanmayın elimi Sökerim ciğerimi 16. Oskiyi uçlan dayı Çıkmasın bir maraza Sen aldın aslan paya Ağız açdım poyraza 17. Alayın son haracı Sen üstâdım morukdan Varsın azıcık acı Olsun şarab korukdan 18. Otur gel şu hesâba Aç kara kıl keseyi Canın değilse caba Gözetirsin enseyi 19. Yüz altın bir tahtada Say dayım şıkır şıkır Sap olsun bir baltaya Bıçkın kalaysız bakır 20. İdüb tövbe istigfâr Secdeye koyam yüzüm Sığındığım bir Gaffâr Hikâyet ister özüm 21. Nârı cahim yakmasın Atam tavkı lâneti Olam azabdan masun Muhammedin ümmeti İkinci Abdülhamid devrinde en namlı bıçkın tiplerinden biri azılı kaatil Bıçakcı Petri’dir, ki şerir delikanlı o zamanın en ünlü kantocu yosmalarından Peruz’un pek körpe çağlarında belâlısı idi. (B.: Petri, Bıçakcı; Peruz). Bir ara Petri Kuledibi kızlarından Marika adında bir yeni metres edinmişdi; zâbıta tarafından şiddetle aranan Pernini Marika ile münâsebet tesisi, bir gönül alâkasından ziyâde kendisine sığınacak bir yer bulmuş olması idi. Peruz ise bir akşam sahnede sözde bıçkın üzerine bir kanto söyleyerek Petri’nin yerini zâbıtaya ihbar, etmişdi; şerir yine tutulamamış, Peruzun genç kız kıskanclığı ile yaptığı ihbârı da af etmemiş; Peruz, muhakkak birgün katledilmekden o sıralarda Petrinin kafelonyalı can düşmanları tarafından öldürülmesi ile kurtulmuşdu. Mâhud kanto şudur: Bıçkının ben yamanım Var mı yan bakan imanım! Gacoların peşinde gezirim Bıyık burar göz süzerim. Nerde akşam orda sabah Harac alır gezerim Zirâ bıçkın bekârım. Kimde iş var çıkarım. Galatada kahve hamam Meyhâne balozlar bittamam Harac verirse bıçkına Bıçağını koyarım kına. Aldığım paraları paraları Veririm gece kumara. Yine olurum cebi delik maskara. Kumarda, yemez kapdırmazsam Marikamın evinde kurlur masam Alâ mastika düz rakı Mezem de al yanak, gerdanın akı Marikanın aşkına çakarım ama Elimde tabanca yenimde kama Kuledibinde de varmalı varmalı Gece Marikamda kalmalı kalmalı Yosma Marikam körpeden körpe Kulağına takdım elmas küpe Severim bıçkınları aman aman gel Bıçkın Petri cümleden güzel!. Kalyoncu bıçkın (Resim: Sabiha Bozcalı) Bıçkın Oturuşu (Resim: Sabiha Bozcalı) Bıçkın Kozlucalı Tâhir ile Kahveci Lâz Mehmed (Sabiha Bozcalının Kompozisyonu)
Theme
Folklore
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM050577
Theme
Folklore
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Sabiha Bozcalı
Description
Volume 5, pages 2748-2752
Note
Image: volume 5, pages 2748, 2749, 2751
See Also Note
B.: Riza, Taygarlı; B.: Petri, Bıçakcı; Peruz
Theme
Folklore
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
In collaboration with  
Rights Statement
Cookie Policy
LPPD