EN
Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Hakkında
İstanbul Ansiklopedisi
Reşad Ekrem Koçu
Web Projesi
Maddeler
❯
5. Cilt: Bay-Boğ
BENDE
Farsca “bend” kökünden bağlanmış anlamında; dilimizde mecâzen “kul, köle, esir, uşak, hizmetkâr, bir kimsenin adamı, müntesib”. İstanbul ağzında nezâket ve hürmet yolunda yaşca ve mevkice büyüklere karşı “bendeniz” diye bir klişe hâlinde hâlâ da kullanılır, bu takdirde, ne uşaklık, ne de kulluk, kölelik ifâde eder. Yakın geçmişe kadar yine böyle nezâket ve hürmet yolunda “evim” yerine “bendehâne” denilirdi: “Bendehâneyi teşrif ederseniz ihyâ edersiniz...” gibi. İmparatorluk devrinde, hattâ meşrutiyet zamanında mülkiye ve askeriye mensupları üst makamlara yazılan resmî tezkirelerde imzalarının üstüne bir “bende” kelimesini ilâve ederlerdi. “Bende” lâfzı bazan da “Bendei dîrîneleri”, “Bendei çâkerîleri”, “Bendei kemîneleri” diye biraz daha tumturaklı küçültülürdü. Adamlarını koruyan efendilere, maiyetindeki memurları koruyan âmirlere “Bendeperver” adamlarına, maiyetindekilere tatlı dil ile iyi muamaele edenlere “Bendenüvaz” denilirdi. Babasının iyilik gördüğü, himâye gördüğü, ekmeğini yediği, kapusundan yetişdiği kimselere oğullar kendilerini “Bendezâde” diye takdim ederlerdi. Esir pazarından para ile satın alınmış köleye “Bendei direm haride” denilirdi; bazan kölelerin kulaklarına kölelik nişanı olarak bir gümüş veya altın halka takılırdı, onlara da “Bendei halka begûş” denilirdi,...
⇓ Devamını okuyunuz...
Farsca “bend” kökünden bağlanmış anlamında; dilimizde mecâzen “kul, köle, esir, uşak, hizmetkâr, bir kimsenin adamı, müntesib”. İstanbul ağzında nezâket ve hürmet yolunda yaşca ve mevkice büyüklere karşı “bendeniz” diye bir klişe hâlinde hâlâ da kullanılır, bu takdirde, ne uşaklık, ne de kulluk, kölelik ifâde eder. Yakın geçmişe kadar yine böyle nezâket ve hürmet yolunda “evim” yerine “bendehâne” denilirdi: “Bendehâneyi teşrif ederseniz ihyâ edersiniz...” gibi. İmparatorluk devrinde, hattâ meşrutiyet zamanında mülkiye ve askeriye mensupları üst makamlara yazılan resmî tezkirelerde imzalarının üstüne bir “bende” kelimesini ilâve ederlerdi. “Bende” lâfzı bazan da “Bendei dîrîneleri”, “Bendei çâkerîleri”, “Bendei kemîneleri” diye biraz daha tumturaklı küçültülürdü. Adamlarını koruyan efendilere, maiyetindeki memurları koruyan âmirlere “Bendeperver” adamlarına, maiyetindekilere tatlı dil ile iyi muamaele edenlere “Bendenüvaz” denilirdi. Babasının iyilik gördüğü, himâye gördüğü, ekmeğini yediği, kapusundan yetişdiği kimselere oğullar kendilerini “Bendezâde” diye takdim ederlerdi. Esir pazarından para ile satın alınmış köleye “Bendei direm haride” denilirdi; bazan kölelerin kulaklarına kölelik nişanı olarak bir gümüş veya altın halka takılırdı, onlara da “Bendei halka begûş” denilirdi, Hakaanî Mehmed Bey, gökdeki hilâli, kulağı halkalı kölesine benzetiyor : Doğalı gün gibi ol mâh cemâl Bendei halka begûşiydi hilâl!.. Boğazı lâleli, zincirli kölelere de “Bendei gerden beste” denilirdi. Edebiyatımızda âşık şâirler kendilerini sevdikleri güzellerin bendesi, “kölesi, esiri, hizmetkârı, uşağı” gibi göre gelmişlerdir, mısalleri onsekizinci asrın büyük şâiri Nedîm’den alalım : ŞARKI Sevdiğim bendene düşerse hizmet Kapunda kul olmak cânıma minnet Göre idim sende bûyi muhabbet İstediğim budur sen bî vefâdan ŞARKI Aman pek yârelendim ol nigâhı şûh evbâşe Kapıldım doğrusu ol yâl ü bâle ol güzel kaaşe Geçersen semtimizden yolun uğrarsa Beşiktâşe Efendim gel mürüvvet kıl senindir bende vü hâne HAMAMİYEDEN BİR BEYİT Dedim ey güli nevhizi nâzü işve sana Fedâ Nedim gibi bendeler hezar hezar Pâdişahlara, vezirlere, velînîmetlere yazılan kasîdelerde, bu zâtlerin yaptırdıkları saraylar, yalılar, konaklar ve hayır eserleri için yazılan tarih manzumelerinde de şâirler kendilerini ekseriyâ bende olarak göstermişlerdir, misalleri yine Nedim Divânından alıyoruz; Sadırâzam Damad İbrahim Paşa şanında bir kasîdede: Nedimâ bendesi olsun hemişe menkibethânı Devrinin kıymetil bir hattatı olanÜçüncü Sultan Ahmedin yazdığı bir yazıya târih kasideden : Bu mısra ile Nedimâ bendene Hâtif didi târih Bu nâzik hattı Sultan Ahmede bak da düâ eyle Kethüdâ Mehmed Paşanın yeni yalısına târih manzumesinden: Bu mısrâ ile Nedimâ bende tahrir etti târihin Divân şâirleri gibi halk şâirleri de sevgililerinin bendesi olmuşlardır; aşağıdaki kıt’a haytalık, külhânîlik yolunda pek çok destan bırakmış olan Tophâne kâtibi Üsküdarlı Âşık Râzinindir: Daha ne isterdim bıçkınım benden Koca Âşık Râzi olmuşken benden Vefâ umdum senin gibi yaramaz Yalın ayak kaldırım tependen (Serencam Destanı) Bende oldum efendi o canbaza Döndüm bir haftada yolunmuş kaza (Reşid Efendi, Hezeliyat)
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM050247
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 5, sayfalar 2491-2492
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
  İş birliğiyle
Kullanım Şartları
Çerez Politikası
KVKK