TR
Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
About
Istanbul Encyclopedia
Reşad Ekrem Koçu
Web Project
Entries
❯
Volume 5: Bay-Boğ
BEDRİ (Kafesci Ahmed)
Geçen asır ortalarında namlı bir tululbacı; yarım asırdan fazla devrinin tulumbacıları ile düşüb kalkmış ünlü halk şâiri Üsküdarlı Vâsıf Hoca İstanbul Ansiklopedisine tevdi ettiği notlarda hal tercemesini şöylece tesbit etmişdir: “Bizim yetişip görmediğimiz, görüb bilenlerden dinlediğimiz ağır çardaklı tulumbacılar devrinde Gedikpaşa Sandığının en namlı uşağı imiş, bin delikanlı içinde Kafesci Bedrinin ayaklarına denk koşarlı ayak yokmuş; aslı Beylerbeyli, bir bağçıvanın oğlu imiş, on altı on yedi yaşlarında evini terketmiş, yatağını tulumbacı koğuşuna sermiş, kâh koğuşda, kâh Gedikpaşa Hamamında yatar, baba evine altı ayda, yılda bir uğrarmış, kalender, derbeder, içici, bazan gündüzleri dahi gözleri mahmur mest dolaşırmış, güzel koşma ve semâî okur, temiz kalbli, kimseyi incitmezmiş. Daldığı bekâr uşağı hayatının icablarından olacak mahbub dostluk ile tanınmış; kendisi de erkek güzeli imiş. Meşhur tulumbacı Kafesci Bedrinin kendini vurduğu yerdir diye gösterirlerdi, Tavukpazarında Saraç Hanında bir selâtin meyhâne vardı, halk ağzında adı “Kasabın Meyhânesi”, “Kasabların Meyhânesi” idi, ekseriyâ sâdece “Kasab” denilirdi; anlatacağımız vak’anın geçdiği târihde o civarda kasab dükkânı olan bur rum tarafından işletilir, çırakları hem kasab dükkânında hem de meyhânede çalışırmış. Kaf...
⇓ Read more...
Geçen asır ortalarında namlı bir tululbacı; yarım asırdan fazla devrinin tulumbacıları ile düşüb kalkmış ünlü halk şâiri Üsküdarlı Vâsıf Hoca İstanbul Ansiklopedisine tevdi ettiği notlarda hal tercemesini şöylece tesbit etmişdir: “Bizim yetişip görmediğimiz, görüb bilenlerden dinlediğimiz ağır çardaklı tulumbacılar devrinde Gedikpaşa Sandığının en namlı uşağı imiş, bin delikanlı içinde Kafesci Bedrinin ayaklarına denk koşarlı ayak yokmuş; aslı Beylerbeyli, bir bağçıvanın oğlu imiş, on altı on yedi yaşlarında evini terketmiş, yatağını tulumbacı koğuşuna sermiş, kâh koğuşda, kâh Gedikpaşa Hamamında yatar, baba evine altı ayda, yılda bir uğrarmış, kalender, derbeder, içici, bazan gündüzleri dahi gözleri mahmur mest dolaşırmış, güzel koşma ve semâî okur, temiz kalbli, kimseyi incitmezmiş. Daldığı bekâr uşağı hayatının icablarından olacak mahbub dostluk ile tanınmış; kendisi de erkek güzeli imiş. Meşhur tulumbacı Kafesci Bedrinin kendini vurduğu yerdir diye gösterirlerdi, Tavukpazarında Saraç Hanında bir selâtin meyhâne vardı, halk ağzında adı “Kasabın Meyhânesi”, “Kasabların Meyhânesi” idi, ekseriyâ sâdece “Kasab” denilirdi; anlatacağımız vak’anın geçdiği târihde o civarda kasab dükkânı olan bur rum tarafından işletilir, çırakları hem kasab dükkânında hem de meyhânede çalışırmış. Kafesci Bebri bu meygedede “Kasab Filib” adında bir gencin zülüf kemendine tutulmuş, bir akşam arkadaşları ile beraber İskender boğazında Taş Han meyhânesinde içmiş, kör kütük sarhoş olup arkadaşlarını savmış, yatsıdan sonra Kasaba gitmiş, o zamanlar meyhaneler yatsıda kapanırmış; meygedede yatan çırak Filibe kapuyu açdırmak istemiş; bir misâfiri olan Filib kapuyu açmayınca Kafesci Bedri fazla içkinin tesiri ile bıçağını çekip sağ böğrüne saplıyarak intihar etmiş ağır yaralı olarak Zabtiye kapusuna kaldırmışlar, Filib de tulumbacıyı vurdu töhmeti ile yakalanup getirilmiş, fakat Kafesci Bedri delikanlının mâsum olduğunu, vak’anın bir cinâyet olmadığını söylemiş, gece Gurebâ Hastahânesine götürülür iken yolda, Çakmakcılar yokuşunda ölmüş; cesedi Nakkaş paşa karakoluna bırakmışlar. Beylerbeyindeki babasına haber verilmiş, ertesi gün tulumbacılar ile Beylerbeyli bağçıvanlar tarafından kaldırılıp Edirne kapusu dışında defnedilmiş. Vak’a Abdulaziz devrinde, hicri 1281 (milâdı 1864-1865) yılında olmuş, Kafesci Bedri yirmi yedi yaşında imiş. Bu vak’a üzerine Remzî adında birinin kaleme aldığı 32 kıt’alık bir destan vardır. Kafesci Bedrinin ifâdesi karşısında zaptiye tarafından serbest bırakılan genç Filib Gedikpaşalı tulumbacıların nazarında Bedrinin kaatili olmakdan kurtulamamış, ölümle tehdid edilmiş memleketi olan Sakız Adasına kaçmış”. Kafesci Bedrinin destanı, İstanbul Halk Evi tarafından çıkarılan “Halk Bilgisi Haberleri” dergisini 46 numaralı nüshasında (1935) neşredilmişdir, fakat kimin tarafından da neşredildiği yazılmamıştır; bize Vâsıf Hoca tarafından verilen de destan sûreti ile hayli farklıdır; Vâsıf Hocanın verdiği sûretde şâirin adı “Remzî” dergideki destanda “Hüsmî” olup Kafesci Bedrinin adı da “Ahmed” diye yazılmışdır; dört kıt’a da noksan, 28 kıt’adır, bâzı kıt’alar da hayli değişikdir. Biz daha düzgün bulduğumuz Vâsıf Hoca kopyesini aldık; Remzî bu uzun destanda vakayı evvelâ müntehirin ağzından naklediyor (Kıt’a 1-24), cenâze törenini de kendi ağzından anlatıyor (kıt’a 25-32). Bu son kısımdan Remzînin tulumbacı Bedrinin arkadaşlarından olduğunu, vak’a gecesi Nakkaşpaşa karakolunda cesedi bekliyenler arasından bulunduğunu öğreniyoruz. 1. Dinleyin hâlimi başdan ibtidâ Düşdü gönül sevdi bir dilrübrâyı Aklımı başımdan eyledi yağma Gözleri mestâne çekdi esmâyı 2. Günden güne artdı başımda sevdâ Coşdu deryâ gibi bu aşk ü hevâ Kimseye derdimi demedim ammâ Rûzü şeb çekerdim âhu feryâdı 3. Duramam görmesem yâri bir sâat Aklımda gönlümde el çeşmi âfet Aceb nasıl bulsam tenha selâmet Bildirem kendine bu mâcerâyı 4. Tavuk pazarına yolum uğradı Meygedede gördüm çeşmi cellâdı Muğbecenin Kasab Filibdir adı Satın aldım o püsküllü belâyı 5. Sakiz mahbûbdur yâni adalı Murâhiklik şânı nazlı edâlı Kor misâli dilber yüzünün alı Yakdim şivekâra ol an abayı 6. Bir mahden ziyâde taşındım durdum Yâr elinden bâde içüb oturdum Oldum senli benli yakınlık kurdum Gördüm ol vicandan rûyi vefâyı 7.Elin tutsam bir gez öpsem ayağın Muhabbet eylesek geçmeden çağın İşmar etti yakdı ümid çerâğın Saat bir de dâvet etti gedâyı 8. Olub beraberce bir iki akran İskenderboğazında ettik cevlân Meşhûri âfakdır orada Taş Han Nûş eyledik bir kaç dolu sahbâyı 9. Akşamı eyledik oldu saat bir Yanımdan yoldaşları savdım bir bir Zîrâ budur yâre gitmeğe tedbir Lâkin çekmişdim fazlaca kafayı 10. Meyhânenin kapusuna dayandım Dedim Filip aç kapuyu ben yandım Tahammül kalmadı candan usandım Merhamet et sever isen Îsâyı 11. Lâkin yârim bana cevab vermedi Kulak verdim nedir Filibin derdi Biriyle urumca kelâm ederdi Karardı gönlümün direhşan ayı 12. Üfürdü şamdanı bir zulmet sardı Saat bir buçukdan ikiye vardı Açmadı kapuyu gözüm karardı Çekdim sağ yanımdan sokdum kamayı 13. Oldu dünyâ bana ol vakit zından Tuna seli gibi akdı kızıl kan Kasablar önünde masatlı kurban Baş koydum eşiğe görsün hercâyî 14. Cem oldu başıma bir alay nefer Perişan hâlimi gören âh ider Mahmud Reise de verdiler haber Geldi gördü müşevveş hâli fenâyı 15.Cümle yoldan geçen bir yana durdu Nasıl oldu deyû zabtiye sordu Dediler komşular bana kim vurdu Kim koydu bu hâle bu fukarâyı 16. Sorub soruşdurub tahkik ettiler Keyfiyetin esâsına erdiler Andan sonra beni alub gittiler Merhem koyup sarmak için yarayı 17. Dökülür gözümden nice kanlı yaş Yaram pek sızılar canda bir telâş Sırtdan yere indirip yavaş yavaş Bâbı zabtideye verdik molayı 18. Bakdılar hâlime ettiler divan Dediler çeresim bulamaz Lokman Bir iki mübâşir gönderüb heman Alub getirdiler kaşları yâyı 19. Kalmamış yüzünde hiç kan eseri Korkusundan dolmuş kan dideleri Hâlimi görünce kasab dilberi Figaanı tuttu kubbei semâyı 20. Kanlı yaşı dökme dedim dilbere Yazıkdır sendeki âhû gözlere Seninle işimiz kalsın mahşere Hakkın divânında görem dâvâyı 21. Dedim ki ben ettim kendime kendim Yanmasın nârıma servi bülendim Bu çocuk mâsumdur bilin efendim Etmeyin Filibe cevrü cefâyı 22. Yol verdiler gitti oradan Filib Melûl mahzun olub ben kaldım garib Hastalar yanına ettiler tertib Bulmak için de bu derdime devâyı 23. Zabtiyeden taşra çıkdık ol zaman Çakmakcılar yokuşunda nâgihan Başladı sicmimden çekilmeye can Her yanımdan hicran sardı âzâyî 24. Mürgi can teninde sedâlaşmada Nizâlar kılarak vedâlaşmada Ruhu teslim ettim Çukurçeşmede Aldı nârı hasret, her ehibbâyı 25. Andan doğru hastahâneye vardık Ölmüş idüğünün haberin aldık Nakkaşpaşa Karakolunda kaldık Bir gece bekledik subhü mesâyı 26. Camiin içinde gasleylediler Pederi nerede kaldı dediler Ol Beylerbeyinde haber verdiler Gelsin evlâdını görsün kazâyı 27. Hem Beylerbeyine gitti bir nefer Bulub pederini verdiler haber Bir takım ahbâb alub haber O da geldi kan dökerek ağlayı 28. Dedi açın evlâdımı göreyim Bu yüzümü gül yüzüme süreyim Ben de Hakka emânetim vereyim Hem nideyim şimden gerû dünyâyı 29. Bindirdiler cenâzeyi mahalle Ne kadar ahbabı var ise bile Edirnekapusunu aldılar ele Koydular musallaya ol mevtâyı 30. Pederi yârânı durdu namaza Namazda cümlesi düşdü niyâza Açub yüzün peder bakdı şehbaza Gaayet mahzun etti garib atayı 31. Andan götürdüler mezaristana Yaş yirmi yedide gitti cinana Kafesci Bedri yazdım destana İsmi kaldı ruhu tuttu ukbâyı 33. Sözün bitir Remzî hâsılı kelâm Macerâyı ber tafsil ettim ilâm Sene bin ikiyüzseksen bir tamam Unutmam o nevcivana duâyı Kafesci Bedri (Resim: S. Bozcalı)
Theme
Person
Contributor
S. Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM050082
Theme
Person
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
S. Bozcalı
Description
Volume 5, pages 2375-2377
Note
Image: volume 5, page 2375
Theme
Person
Contributor
S. Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
In collaboration with  
Rights Statement
Cookie Policy
LPPD