GÜNSELİ BAŞAR – 1952 de önce Türkiye ,sonrada Avrupa Güzellik Kıraliçesi seçilmiş,türk kadınlığının medârı iftihârı bir sîmâ ;kökü kafkasyalı bir âileye mensub Albay Ziya Başar Bey ile Serez’in köklü bir âilesinden Hamdiye Hanımın kızıdır,1932 de asker olan babasının vazife icabı bulunduğu Diyârıbakırda doğdu; Peykân adında bir kız kardeşi vardır,evli olan Peykân Dalbasar Hanım mimardır . 1971 de Hayat Mecmuasının muhâbirine (Yavuz Turgul) şunları anlatmışdır: “Babam subay olduğu için çocukluğum Anadoluda şehir şehir dolaşmakla geçdi.İlk okula Afyonda başladım,İstanbulda devam ettim,Eskişehirde bitirdim bitirdim ;İstanbulda Erenköy Kız Lisesinin orta kısmını bitirdikden sonra Güzel Sanatlar Akademisinin lise bölümüne girdim,o zamanlar Güzel Sanatlar Akademisinin lise bölümü vardı.Hayatımın genc kızlık döneminin hayal ve heyecanları içinde yaşıyordum ve akademinin moda desenleri kısmında çalışıyordum ,1952 xxxxx xxxxx xxxxx yılında hürmet ettiği hocam Prof.Kenan Temizan bir gün beni çağırarak o yıl yapılacak Türkiye güzellik kıraliçeliği yarışmasına katılmamı ısrarla teşvik ile söyledi.Arkadaşlarım teşvik etti,âilem de muvafakat edince yarışmaya katıldım.Yarışma Spor ve Sergi Sarayında yapıldı,yarışmaya 180 kız katılmışdık,numaram 97 idi,jüri ile çok kalabalıklı,150 kişi.Jürinin ö...

GÜNSELİ BAŞAR – 1952 de önce Türkiye ,sonrada Avrupa Güzellik Kıraliçesi seçilmiş,türk kadınlığının medârı iftihârı bir sîmâ ;kökü kafkasyalı bir âileye mensub Albay Ziya Başar Bey ile Serez’in köklü bir âilesinden Hamdiye Hanımın kızıdır,1932 de asker olan babasının vazife icabı bulunduğu Diyârıbakırda doğdu; Peykân adında bir kız kardeşi vardır,evli olan Peykân Dalbasar Hanım mimardır . 1971 de Hayat Mecmuasının muhâbirine (Yavuz Turgul) şunları anlatmışdır: “Babam subay olduğu için çocukluğum Anadoluda şehir şehir dolaşmakla geçdi.İlk okula Afyonda başladım,İstanbulda devam ettim,Eskişehirde bitirdim bitirdim ;İstanbulda Erenköy Kız Lisesinin orta kısmını bitirdikden sonra Güzel Sanatlar Akademisinin lise bölümüne girdim,o zamanlar Güzel Sanatlar Akademisinin lise bölümü vardı.Hayatımın genc kızlık döneminin hayal ve heyecanları içinde yaşıyordum ve akademinin moda desenleri kısmında çalışıyordum ,1952 xxxxx xxxxx xxxxx yılında hürmet ettiği hocam Prof.Kenan Temizan bir gün beni çağırarak o yıl yapılacak Türkiye güzellik kıraliçeliği yarışmasına katılmamı ısrarla teşvik ile söyledi.Arkadaşlarım teşvik etti,âilem de muvafakat edince yarışmaya katıldım.Yarışma Spor ve Sergi Sarayında yapıldı,yarışmaya 180 kız katılmışdık,numaram 97 idi,jüri ile çok kalabalıklı,150 kişi.Jürinin önünden önce tuvaletle geçdik,sonra mayo ile.Denize bile plajlarda değil,eş dost yalılarından girerdim,düşünün o andaki heyecanımı.Soyunma odasında tek başıma oturuyordum ki kıraliçalığa beni seçdiklerini öğrendim. Jüri heyeti arasında 1939 kraliçesi Keriman Hâlis Hanım da vardı,ve kız kardeşi bizimle birlikte yarışmaya glemişdi, Keriman Hanımın: Güzel xxxxx ama ben reyimi sana verdim.. xxxxx xxxxx unutulmaz hatıralarım arasındadır. Avrupa güzellik yarışması İtalyada yapılacakdı;türlü kuşku ve heyecan içinde İtalyaya gittim,güzeller Romada toplandı,oradan Napoliye gittik ve jüri önüne 14 gün sonra çıkdık,Avrupa Güzeli seçildiğimi öğrendiğim zaman,hatırladığım tek şey ağladığımdır,nçiz şahsımda türk kadınlığını temsil etmeyi başarmaşdım. Amerikadan ve Fransadan film teklifleri aldım,kabul etmedim.İtalyan filmcilerinin hazırlayıp getirdikleir mukaveleyi de imzalamadım,o mukaveleyi benim yerime 1949 da İtalyanın ikinci güzeli seçilmiş bir genc aktris imazaladı ki o kız az sonra dünyanın sinema yıldızı şöhretlerinden olmuş Gina Lollobrigidadır..”. “Güzeller tâlihsiz olur” diye bir türk ata sözü vardır,bu söz Günseli Başarın hayatında da tecelli etmişdir.İstanbula döndükden az sonra evlendi,mesud olamadı ve ayrıldı.1958 de İzmir Belediye Başkanı Faruk Tunca ile evlendi,1960 da bir kızı oldu (Aslı Hanım), yine mesud olamadı,fakat ikinci evliliği 1966 yılına kadr sürdü,boşanmanın o kadar gecikmesinin hikâyesi,Günseli Başar’ın türk kadınlığının güzelliği kadar türk kadınlığının asâletini de temsil ettiğinin hikâyesi delilidir, aşağıdaki satırları Hürriyet Gazetesinden alıyoruz :“ Evlendikdan kısa bir zaman sonra tahammül edilmez geçimsizlik karşısında kaldı,bir de kızı olduğu halde ayrılmaya karar verdi,fakat 27 mayıs 1960 hükûmet darbesi üzerine tevkif edildi,kocasını o durumda terketmek istemedi,Faruk Tunca hürriyetine kavuşuncaya kadar bekledi,ve 1966 da ayrıldılar”(Orhan Kantoğlu,Hürriyet,haziran 1966). Babasını 1957 de kaybetmişdi.Bu satırların yazıldığı sırada (eylül 1972) kızı Aslı ve annesi Hamdiye Hanımla oturmakda ve kızını yetişdirmekle meşgüldü; 1.72 boyunda,zarif ve asîl,kendine has çizgileri ile yine çok çok güzeldi.