Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Güngörmez Lebibe ile Bindallı Ahmed maddesi
“GÜNGÖRMEZ LEBİBE İLE BİNDALLI AHMED” – 1826 da Yeniçeriliğin kaldarılmasından sonraki devirde İstanbul hayatı üzerine bir meddah hikâyesi ;hikâyeyi ilk defâ anlatan meddahın adı bilinmiyor.
Anadan öksüz ve babadan yetim güzel lebibe teyze elinde büyümüşdür,fakir bir kızdır. Hayır sever konu komşu aracılığı ile evlendirilir.Kocası,o devirde İstanbulda kiymetli kumaşların satıldığı Sandal Bedesteni esnafından Trabzonlu Rıza Efendidir ,Ali Hoca adındaki zengin kumaş tüccarının hem yeğeni,hem tezgâhdarıdır.
Rıza Efendi çok çok kıskanç bir adamdır;Aksarayda Yeşiltulumbadaki evinin eşiğinden gelin olarak giren Lebibeye ,aradan iki yıl geçdiği halde,kapudan çıkıp sokak atlayıp kapu karşıya komşulara bile göndermemektedir.Mahalle halkı genc güzel kadına “Güngörmez” lakabını takmışdır.Lebibe de kaderine razı olmuş,hâlinden hiç şikâyet etmez.bir Zümrüd Ankaa kuşu gibidir,yüzünü değil,kafes arkasında gölgesini gören yokdur.Ama görünmeyen güzelliği dillere destan olmuşdur,öylesine ki Aksaray çarışılarndaki esnafın bıçkınları onun adını dillerinden düşürmezler.Süt bâdemi :
– Güngörmez Lebibenin dişleri bunlar !..
Yarımca kirazını :
– Kiraza bak kiraza..Güngörmez Lebibenin dudakları mısın mübârek !..
Ve kara dutu :
– Bu kara benleri Güngörmez Lebibenin yanağından elimizle topladık teker teker...
⇓ Devamını okuyunuz...
“GÜNGÖRMEZ LEBİBE İLE BİNDALLI AHMED” – 1826 da Yeniçeriliğin kaldarılmasından sonraki devirde İstanbul hayatı üzerine bir meddah hikâyesi ;hikâyeyi ilk defâ anlatan meddahın adı bilinmiyor.
Anadan öksüz ve babadan yetim güzel lebibe teyze elinde büyümüşdür,fakir bir kızdır. Hayır sever konu komşu aracılığı ile evlendirilir.Kocası,o devirde İstanbulda kiymetli kumaşların satıldığı Sandal Bedesteni esnafından Trabzonlu Rıza Efendidir ,Ali Hoca adındaki zengin kumaş tüccarının hem yeğeni,hem tezgâhdarıdır.
Rıza Efendi çok çok kıskanç bir adamdır;Aksarayda Yeşiltulumbadaki evinin eşiğinden gelin olarak giren Lebibeye ,aradan iki yıl geçdiği halde,kapudan çıkıp sokak atlayıp kapu karşıya komşulara bile göndermemektedir.Mahalle halkı genc güzel kadına “Güngörmez” lakabını takmışdır.Lebibe de kaderine razı olmuş,hâlinden hiç şikâyet etmez.bir Zümrüd Ankaa kuşu gibidir,yüzünü değil,kafes arkasında gölgesini gören yokdur.Ama görünmeyen güzelliği dillere destan olmuşdur,öylesine ki Aksaray çarışılarndaki esnafın bıçkınları onun adını dillerinden düşürmezler.Süt bâdemi :
– Güngörmez Lebibenin dişleri bunlar !..
Yarımca kirazını :
– Kiraza bak kiraza..Güngörmez Lebibenin dudakları mısın mübârek !..
Ve kara dutu :
– Bu kara benleri Güngörmez Lebibenin yanağından elimizle topladık teker teker teker !..diye bağırarak satarlar.
Bu sesleri duyan Rıza Efendi büsbütün çileden çıkmaktadır.Fakat genc ve güzel karısının sadâkat ve namusune kesin güveni vardır .Aksaray,çapkınları ile,tulumbacıları ile,baldırıçıplak külhânîleri ile meşhurdur ;Rıza Efendi karısını alıp oradan kaçmayı,meselâ Üsküdara gitmeyi düşünmektedir.
Kahvecioğlu Bindallı Ahmed o tarihlerde İstanbulun en namlı haşarılarından ve mirasyedilerindendir.Şehreminde oturur ;sokaklarda pırpırı kılık dolaşır,meddah onu şöyle tarif ediyor:Başında keçe külâh,külâhında biber oyalı yemeni,çıplak gövdesinde sırmalı câmedan,o kadar kısa ki alt kenarı meme başlarının üstünde kalır, belinde beş endâze şal kuşak,kısa diz çakşırı ,bacak baldır çıplakayaklar çıplak, çıplak ayaklarında Galata yemenisi .Üç büyük kahvehânesi gürül gürül işlemektedir, ve Bindallı Ahmed parasını huvardalık,çapkınlık,uygunsuzluk yollarında harcamaktadır .Güngörmez Lebibenin adını duyar ,“Şu karıyı elde demezsem bana da Kahvecioğlu demesinler..” der.
Çöpçatan Sürtük Zehrâyı bulur,Zehrâ bir “Acûzei Mekkâre” dir ,ona beşyüz altın vaad eder,yüzünü de peşin verir.Ve Zehranan tâlimâtını dikkatle dinler,ve bir gün Sandal Bedestenine gider ve rast gele sözde rast gele Rıza Efendinin tezgâhtarlık dükkâna girer :
– Bana bir entêilik fakat en âlâsından fransız dîbâsı lâzım !.. der.
Rıza Efendi baldırı çıplak milyonere istsdiği kumaşı çıkarır,arşını beş altına ,Bindallı kumaşın parasında değildir,beğenir,fakat o sarıda elinde küçük çubuğu vardır ,sözde kazâ,çubuğunu kıymetli kumaşın üstüne düşürür,kmaşı yakar,tezgâhtar bir çığlık atar ,çapkın ise güler :
– Üzülme efendi üzülme..yakdığım yeri bana ver.. bu kumaşı kendisine ne zamandenberi vaad eder dururum,kapatmam olan bie şıllık yosmaya göndereceğim,bu kadarcık da özürlü olsun !.. der.
Birkaç gün sonra da Sürtük Zehrâ Yaşiltulumbada Rıza Efendinin evinin kapusunu çalar ,ferâcesinin içinde ve koltuğunda bir tarafı yanık üç endẑe fransız dâbası vardır,kapuyu Lebibe açar :
– Aman benim güzel kızım..üstüme bir fenâlık geldi,bir yudum su..
Lebibe koşar,su getirir.
– Hanım nineciğim,içeriye buyurun,biraz dinlenin,size bir de kahve pişireyim..
Acûzeyi soak kapusunun yanındaki küçük odaya alır.Rıza Efendi akşamları eve dönünce akşam namazlarını orada kılmaktadır,o devrin bütün kenar mahallelerindeki küçük enaf evlerinde bu düzen bie gelenek hîaindedir.
– Güzel kızım..kulaklarım da ağır işitir..acaba ikindi ezanı okundu mu ?
– Siz kapuyu çalmadan az önce okundu..
– Öyleyse..sen kahve pişirinceye kadar ben de şuracıkda namazımı kılıvereyim.
Lebibe tanrı misâfiri ihtiyar kadına kocasanın seccâdesini arar serer,oda kapusunu kapayıp kahve pişirmeye gider.Sürtük Zehrâ da sözde ikinci namazı kılar,ve sevab olduğu için namaz kıldığı seccâdeyi de toplar,katlar,uerine koyar ;toy tâzenin getirdiği kahveyi içer,duâlarla teşekkür ederek çıkıp gider.
Akşam olur,Rıza Efendi evine gelir,kapu yanındaki odaya girip namaz kalacaktır,o namaz kılarken de karısı sofrayı hazırlayacaktır.Seccêdesini açınca içinde bir bohça bulur ,bohçayı da açınca içinden ,üç gün önce baldırı çıplak bir çapkına sattığı yanık kumaş çıkar.Şıllık bir kapatmaya hediye entârilik diye alınmış kumaş.Aklını oynatacakdır,fakat cenâbı Hal ona bir metânet verir,hiç bir şey öğrenmek istemez,kapuyu açarak kendisini sokağa atar ve doğruca mahalle imamının evine gider,mahallenin ağır başlılarından iki de şâhid çağırtır,karısını boşar.İamam ve şâhidler şaırırlar,sebebini sorarlar,Rıza Efendi söylemez.
Lebibe de neye uğradığını anlayamaz.Bayılır,ayılır ;nihâyet bir kaç boğça öteberisini,çamaşırı alır,bir komşu evine sığınır.İşin iç yüzünü kimse bilmediği için herkes Rıza Efendinin büyülendiğine kanaat getirir;mahallede bütün kadınlar o gece kocalarını tütsülerler.
Aradan üç gün daha geçer,Sürtük Zehrâ yine bir tanrı misâfiri olarak bu sefer de Lebibenin sığındığı eve gelir ve onu orada görünce sözde şaşırır ve genç kadının ağzından başına geleni öğrenir :
– Büyüdür kızım..hem tez tutmuş kâfir büyüsü..ama ,büyü yapıldığı gibi bozulur,ben seni şimdi alıp meşhur Gürcü Hocaya götüreyim,sana bir okusun,üflesin,üç güne kalmaz kocan olacak nâdan herif yaptığına bin peşimen ,gelir senin ayaklarına kapanır..der.
Güngörmez Lebibeyi peşine takan Zehrâ genc ve güzel kadını Gürcü hocaya götürür.Büyü bozucu nefesi keskin Gürcü Hocanın evi,o zamanlar İstanbulda yeni yeni açılmaya başlamaş Eğrikapu dışında bir “Koltuk”,buluşma,randevu evidir,hocanın kendisi de Bindallı Ahmed.Lebibe o evde üç gün üç gece kapatılır,Ahmed muradına erer,ve tez tutan kâfir büyüsü de şöyle çözülür :
Lebibe sığındığı eve gönderildikden sonra Bindallı Ahmed Sandal Bedestenine gider .Bindallıyı karşesında gören Rıza Efendi bu sfere metânetini pek muhafaza edemez,“Herif eceline geldi..” der,fakat o elini bıçağına atmadan Ahmed konuşur:
– Sorma başıma geleni..hanı senden geçende bir kumaş aldımdı,bizim bunak bacı onu benim şıllığa götürürken yolda bir eve girmiş,orada unutmuş,ne dvi,ne de semti biliyor,kes bakalım o kumaşdan bir entârilik daha!.. der
Rıza Efendi şaşırır,“Benim evde unutulmuş” diyemez,mâhud kumaşdan üç endâze daha keserek Bindallı Ahmede verir,ve dükkândan deli gibi fırlayıp Yeşiltulumbaya koşub sığındığı komşu evinde karısını bulur.Güngörmez Lebibe Gürcu Hocaya okunduğu için mahalleli Rıza Efendiyi zâten beklemektedir.Karısının ayaklarına kapanıp af diler,nikâh tazelenir; ve Rıza Efendi sâdık ve namuslu karısının üstündeki kıskançlık baskısını kaldırır,Lebibe Hâtun artık konu komşu evlerine gidip gelmeye başlar.Hattâ yalnız bir kişi için,Eğrikapulu Zehrâ Hanıma gece yatısı misfirliği için de izin vermeye başlar.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Kod
G12B064
Tema
Kişi
Konular
Tür
Belge
Biçim
Daktilo yazısı, El yazısı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
İstanbul Ansiklopedisi Gün bölümü için yazılmış metin
Not
Kâğıt üzerine daktilo. Madde numarası tükenmez kalemle yazılmıştır.
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.