Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
ÂRİF (Karacaahmed Canavarı Çingene)
İkinci Abdülhamid devri sonlarında Zincirleme cinayetlerin faili azılı bir kaatildir; yıllarca Üsküdar ve civarını dehşet içinde bırakmış, Meşrutiyetin ilânı sıralarında bir cerh vak’asının faili olarak yakalanmış, hüviyeti tevkifinden sonra meydana çıkarak mahkemede bütün suçlarını itiraf etmiş ve Üsküdarda asılarak idam olunmuştur.
Üsküdarlı halk şairi Vasıf Hoca merhum 1950 de İstanbul Ansiklopedisine tevdi ettiği son hâtıra tomarları arasında bu müthiş câni hakkında şu malûmatı veriyor:
“Çingene Ârif ilk kanı Kurbağalıdere döktü, buradaki bostanlardan birinde İncir bekçiliği yapan bir Bulgarı yaralayıp üç sene yattı; çıktıktan sonra Ramazanı şerif gecesi yine Kurbağalıderede koyun kotrasında verdiği iftârdan dönen koyun tüccarı Ali Çavuşu öldürdü. Bu vak’a şu suretle cereyan ediyor:
Çalıp çırpmakla yaşayan ve bütün fenalıkları nefsinde toplamış olan Çingene Ârif o mübarek ve helâl sofraya sokuluyor. İftardan sonra akşam namazı kılınıyor, Ali Çavuş misafirlerinden müsaade alıp Uzun Çayırdaki pay yerinde bulunan çadırına gitmek istiyor. Kotradakiler teravihide kılalım, öyle gidersin diyorlar; Çavuş:
— Vakit geçmeden gidivermeli.. diyor.
Canavarlar gibi fırsat kollayan Ârif:
— Ali Ağacığım, beraber gideriz!.. diyor
“Oradakiler onun ne yaman bir çingene olduğunu bilmedikleri için...
⇓ Read more...
İkinci Abdülhamid devri sonlarında Zincirleme cinayetlerin faili azılı bir kaatildir; yıllarca Üsküdar ve civarını dehşet içinde bırakmış, Meşrutiyetin ilânı sıralarında bir cerh vak’asının faili olarak yakalanmış, hüviyeti tevkifinden sonra meydana çıkarak mahkemede bütün suçlarını itiraf etmiş ve Üsküdarda asılarak idam olunmuştur.
Üsküdarlı halk şairi Vasıf Hoca merhum 1950 de İstanbul Ansiklopedisine tevdi ettiği son hâtıra tomarları arasında bu müthiş câni hakkında şu malûmatı veriyor:
“Çingene Ârif ilk kanı Kurbağalıdere döktü, buradaki bostanlardan birinde İncir bekçiliği yapan bir Bulgarı yaralayıp üç sene yattı; çıktıktan sonra Ramazanı şerif gecesi yine Kurbağalıderede koyun kotrasında verdiği iftârdan dönen koyun tüccarı Ali Çavuşu öldürdü. Bu vak’a şu suretle cereyan ediyor:
Çalıp çırpmakla yaşayan ve bütün fenalıkları nefsinde toplamış olan Çingene Ârif o mübarek ve helâl sofraya sokuluyor. İftardan sonra akşam namazı kılınıyor, Ali Çavuş misafirlerinden müsaade alıp Uzun Çayırdaki pay yerinde bulunan çadırına gitmek istiyor. Kotradakiler teravihide kılalım, öyle gidersin diyorlar; Çavuş:
— Vakit geçmeden gidivermeli.. diyor.
Canavarlar gibi fırsat kollayan Ârif:
— Ali Ağacığım, beraber gideriz!.. diyor
“Oradakiler onun ne yaman bir çingene olduğunu bilmedikleri için işte arkadaş da çıktı diyorlar. Kıpti şikârının dişlerine doğru sokulduğunu görünce türlü diller döküyor, teravihten sonra da yola çıkıyorlar.
“O zamanlar orada büyük bir beylik orman vardı. Harbi Umumide halk tarafından kesildi, kaldırıldı. Ormanın Ahmedpaşa Çiftliği hizasına giden dönemecindeki hendeğe geldiklerinde çingene:
— Ali Ağacığım, sen yürü, ben şurada bir kuşak çözeyim..
Diyerek geri kalıyor. Fakat Ali Çavuş hendeği aşıp düze çıkmadan çözdüğü kuşağı zavallının boynuna atıp boğuyor. Zengin adamın üzerindeki parayı ve para edecek şeyleri aldıktan sonra ormana dalıyor ve yılanlar gibi süzülüp gidiyor.
“Ârif, öldürürdü. Çok gaddar, hain bir firaundu; karşısındaki Zaloğlu Rüstem olsa öldürürdü; çünkü cilız, çelimsiz, nâmerd bir çingene idi. Onu görüp de tanımayanlar ilk nazarda düşkünlüğüne, perişan kılık kıyafetine acırlardı. Çingene bir kaç gün şurada burada gezdikten sonra âşinalarından Karacaahmedli Kırtipil Şükrünün yanına gidip sığınıyor.
“Şükrü Merdivenköyünde öküz arabacısı Ahmed Ağanın oğluydu, üvey babası Mahmudun evinde yatıp kalkardı; tütün kaçakçısı idi. Ârif gibi bir adama muhtaç olduğu için, Ali Çavuşu öldürenin o olduğunu bildiği halde üveybabasını da iknâ ederek kaatili evinde misafir ediyor, hattâ çamaşırını yıkatıyor, üstüne şalvar, ayağına kundra alıyor. Ârif bir müddet sonra nereden ne suretle buldu ise eve yalın ayaklı yarım papuçlu Karagümrüklü Hâfız adında şâbı emred bir oğlan getiriyor:
— Bize el ulağı olarak bu çocuk lâzımdır... diyor.
“Bir gün beş okkalık bir tütün bohçasını yalınayak ve pırpırı kıyâfet Hâfız oğlanın sırtına vurup üçü Karacaahmedde Arnavudun kahvesine geliyor. Kahve müdavimlerinden olup Çingenenin incir bekçisi vak’asından da arandığını bilen Üsküdar İcra Dairesi kâtiplerinden Sarı Ahmed Ârifi görünce polise ihbar etmek üzere kahveden çıkıyor. Şükrü arkasından koşarak yetişiyor ve ihbardan vazgeçirtiyor. Tütünü kahveci Arnavuta teslim edip parasını alıyorlar ve Merdiven köyüne gitmek üzere hemen yola çıkıyorlar. Yine Beylik Ormana giriyorlar, ormanın Mama yakınındaki Kemiklibayır denilen yerine gelince, arkadan yürümekte olan ve daima içinden pazarlıklı bulunan Çingene Ârif her zaman yanında gezdirdiği toplu tabancasını bîgünah hâmisi Kırtipil Şükrünün beynine boşaltıyor, Şükrü can havli ile yüzünü arkasına çevirince, sol elindeki bıçağını da biçarenin gözüne saplayıp yere cansız olarak yıkıyor. Ayrıca ekmeğini yediği bir adama kıydığına kanaat etmiyerek yanındaki oğlanını da cürme iştirâk ettirmek için:
— Bir de sen sapla ulan diyerek!..
Bıçağını Hâfıza uzatıyor; çocuk da maktûlün kalçasında bir yara açıyor. Şükrünün ayağındaki aba kalçın ile yemeniyi oğlanın ayağına geçirttikten sonra Üsküdara kaçıyorlar. İki gün sonra da ormanlara talime çıkmış olan askerler Şükrünün cesedini buluyor. Kâtip Sarı Ahmed zabıtaya müracaat ederek Arnavudun kahvesinde gördüğünü anlatıyor, bu cinayetin failinin de Çingene Ârif olduğunu şüphe götürmez şekilde meydana koyuyor, Hâfız oğlanın da eşkâlini tarif ediyor.
“Bu vak’adan sonra Karacaahmed, İnâdiye, Tunusbağı, Selimiye ve hattâ Duvardibi ve Nuhkuyusu semtlerinde birçok kimseler geceleri korkudan kahvelere çıkamıyor. Akşamları ağalarına, ustalarına hesap verecek olan araba sürücüleri, fırın tablakârları, leblebicilerden nankör bazı delikanlılar akşam biraz karanlıkta döndüler mi:
— Çingene Ârif önüme çıktı, öldürecekti, paraları aldı, canımı kurtardım.. demeğe başlıyorlar. Ağalar da:
— Arabayı, beygirleri de bırakıp kaçsaydın evlâdım!.. diyorlar.
Zabıta seferber faaliyette nâmerdi arıyor. Çingene ise, cinayet gecesini Karacaahmed mezarlığında geçirdikten sonra, cesedin askerler tarafından bulunmasından önce Beykoz yolunu tutuyor, oradan Sarıyere geçiyor, iki gün de Sarıyer bayırlarında dolaşarak Bakırköyüne gidiyor. Nihayet Bakırköyünde bir kundura eskicisi ile kavga ederek adamı yaralıyor ve suç yerinden kaçamıyarak yakalanıyor; hüviyeti henüz meçhul âdi cürümden bir maznun olarak Bakırköy tevkifhanesine atılıyor.
“Bu gidip gelmelerle yaralama arasında her kafadan bir ses çıkıyor:
— Ârifi Seyyidahmed Deresinden Kurbağalıya giderken gördüm...
— Miskinler Tekkesi arkasında önüme çıktı, biçak çekti, ben de tabancaya asıldım, kaçtı!..
— Beylik Ormanının kenarında oturmuş, yanında da tüysüz bir genç vardı, Karagümrüklü Hâfız olacak!..
— Harmanlıkta rastladım, keseyi önüne attım, kaçtım..
“Bu lâflar zabıtayı uzunca bir zaman, bir aydan fazla Üsküdarda oyaladı. Ârifi bilip de gösterene, tutturana mükâfat vadedildi.
“Üsküdarda oturur Vizeli Âguş Mustafa adında uygunsuz güruhundan bir genç vardı, bir zamanlar, Hâfız gibi Çingene Ârifle düşüp kalkmış, Saya ocağında çalışırdı, ahlâksızlığı yüzünden tardedilmişti. Bir gün Dutlukahvede oturuyordum, bu Aguş Mustafaya Bakırköyündeki bir arkadaşından mektup geldi, oğlanın okuması yok, bana okuttu:
“Senin Çingene Ârif burada mevkuf, gel, içeriye düş, gözünle gör, tuttur, belki yine ocağa kabul edilirsin..” diye yazmış.
Mustafa ayaklarıma kapandı, kimseye bir şey söylememekliğim için yalvardı. Söz verdim. Mustafa Bakırköyüne gitti, bir rum bakkalın kafasını yardı, yakalayıp içeri attılar. Ârif Mustafayı görünce delikanlının ayaklarına düşmüş:
— Aman Mustafa beni ele verme!.. demiş.
Fakat Mustafa, Müdüre çıkıp aranılan kaatil Çingene Ârifin elinde bulunduğunu söylemiş. Müdür, Mustafayı derhal serbest bırakmış, ayrıca:
— Oğlum, Saya ocağına seni ben aldırtacağım.
Vaadinde de bulunmuş, Mustafa bir iki gün sonra Üsküdara döndü, Ârif de Cinayet Mahkemesini boyladı. Ali Çavuş ile Kırtipil Şükrüyü kendisinin öldürdüğünü itiraf etti ve idâma mahkûm olarak Üsküdarda asıldı.
“Gittim, gördüm. İdam sehpası iskele meydanındaki Üçüncü Sultan Ahmed Çeşmesinin Paşa Limanı cihetine bakan yanına kurulmuştu. Sabahın alaca karanlığında vapur iskelesine yanaşan bir istimbotdan çıkarılan Çingene doğruca sehpanın yanına götürüldü; fakat oradan geri döndürülerek Postahane yanında polis karakoluna soktular; dinî merasimin icrasından sonra tekrar getirdiler. Çingene son derece metin idi. İstimbottan yırtık bir potur, üstünde bir mintan ve yelek ile, başı açık ve yalın ayak çıkarmışlardı; beyaz gömleği de karakolda giydirdiler. Ağuş Mustafadan tahkikime göre idamında 35 yaşında idi.
“İstanbul Ansiklopedisine gazeteden kesilmiş bir resim veriyorum. Resmin zabtiyede çakilmiş olduğunu tahmin ediyorum. Kaatilin idamından sekiz on gün sonra intişar etmişti; hangi gazeteden kesip saklamışım hatırlıyamıyorum”.
Resmin altında şu satırlar yazılıdır: “Geçenlerde Üsküdarda salben idam edilen Karacaahmed Canavarı denmekle marûf kaatil Çingene Ârif”.
Bibl. : Vâsıf Hoca, Not.
Çingene Ârif
(Resim: Nezih)
Theme
Person
Contributor
Nezih
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM020707
Theme
Person
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Nezih
Description
Volume 2, pages 977-980
Note
Image: volume 2, page 978
Bibliography Note
Bibl. : Vâsıf Hoca, Not.
Theme
Person
Contributor
Nezih
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.