Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
ANADOLUHİSARINDA MEŞRÛTA YALI, AMUCAZÂDE HÜSEYİN PAŞA YALISI
Sivil mimârimizin zamanımıza kadar intikal edebilmiş nâdir örneklerinden olan bu binâ, onyedinci asrın sonlarında, 1697 de sadârete getirilmiş bulunan Köprülü ailesinden Amucazâde Hüseyin Paşa aiddir. Binânın vakfiyesi H. 1112 (M. 1700) tarihlidir. Bu vakfiyeye nazaran yalının bu tarihten bir iki sene evvel inşâ edildiği tahmin edilebilir.
İnşa tarihi için H. 1111 (M. 1699) yılını kabul etmek lâzım gelir. Prof. Dr. Feridun Nafiz Uzluk’un belirttiğine göre Fâzıl Divanında bu binâ için yazılmış bir manzumede tarih mısraı şudur:
Bahr üzre zîbâ câyi Hüseyin Paşâ
(Tâmiyesi olmayan mısra ebced hesabı ile hicri 1113 yılını gösterir. İst. Ansiklopedisi).
Asrın vak’anüvislerinden biri 1699 da imzalanan Karlofça Muahedesi münasebeti ile Nemçe sefirine bu yalıda verilmiş olan ziyâfeti şöylece anlatmaktadır:
“Davetliler bayraklarla süslenmiş üç büyük gemiye râkiben geldiler, bunlardan en büyüğü, süferâyı hâmil bulunan, üçyüz kürekçi tarafından çekiliyordu. Bir taraftan bunların zincir gürültüleri, diğer taraftan coşkun bir âhenkle çalıp söyliyen yüzlerce sâzende ve hânendenin sesi birbirine karışıyor, mehib bir gulgule hâlini alıyordu. Evvelâ kemankeşler, müteakiben pehlivanlar, mâhir kılıç, kalkan oyuncuları hünerlerini gösterdiler; hokkabazlar, İranlı bir çengi zevk ve neş’eyi arttırdıla...
⇓ Read more...
Sivil mimârimizin zamanımıza kadar intikal edebilmiş nâdir örneklerinden olan bu binâ, onyedinci asrın sonlarında, 1697 de sadârete getirilmiş bulunan Köprülü ailesinden Amucazâde Hüseyin Paşa aiddir. Binânın vakfiyesi H. 1112 (M. 1700) tarihlidir. Bu vakfiyeye nazaran yalının bu tarihten bir iki sene evvel inşâ edildiği tahmin edilebilir.
İnşa tarihi için H. 1111 (M. 1699) yılını kabul etmek lâzım gelir. Prof. Dr. Feridun Nafiz Uzluk’un belirttiğine göre Fâzıl Divanında bu binâ için yazılmış bir manzumede tarih mısraı şudur:
Bahr üzre zîbâ câyi Hüseyin Paşâ
(Tâmiyesi olmayan mısra ebced hesabı ile hicri 1113 yılını gösterir. İst. Ansiklopedisi).
Asrın vak’anüvislerinden biri 1699 da imzalanan Karlofça Muahedesi münasebeti ile Nemçe sefirine bu yalıda verilmiş olan ziyâfeti şöylece anlatmaktadır:
“Davetliler bayraklarla süslenmiş üç büyük gemiye râkiben geldiler, bunlardan en büyüğü, süferâyı hâmil bulunan, üçyüz kürekçi tarafından çekiliyordu. Bir taraftan bunların zincir gürültüleri, diğer taraftan coşkun bir âhenkle çalıp söyliyen yüzlerce sâzende ve hânendenin sesi birbirine karışıyor, mehib bir gulgule hâlini alıyordu. Evvelâ kemankeşler, müteakiben pehlivanlar, mâhir kılıç, kalkan oyuncuları hünerlerini gösterdiler; hokkabazlar, İranlı bir çengi zevk ve neş’eyi arttırdılar, nihâyet nefîs ve mükellef bir sofra çıkarıldı”.
Ziyâfetten uzun uzadıya bahseden müverrih binanın göz alıcı güzelliğini, zerâfetini de anlata anlata bitiremiyor.
Pierre Loti de 1910 da şöyle yazmaktadır.
“Boğazın çöken, göçüb kaybolan târihî eserleri içerisinde bilhassa bir dânesi, eski hükümdarların süferâya tahisis ettikleri Köprülü Yalısı, ne bahasına olursa olsun kurtarılmalıdır. Metrûk ve köhne rıhtımından denize sarkan bu bîtâb yalının her önünden geçen, her geçişinde kayığı yavaşltır; bugün artık eşsiz san’âtı, nefis arkaik resimleri, muhayyel çiçeklerin teşkil ettiği rozasları görmeye çalışır. Orada şimdi kimse oturmuyor, büyük mâzinin bu eşsiz hâtıralarına artık kimse ilgi göstermiyor, bu yüzden de kim bilir kaç yaşmaklı dilberin dâüssılalarına melce olan bu zarif bağçe, kumaş gibi işlenmiş beyaz mermer çeşmesi ve diğer husisiyetleri ile beraber yavaş yavaş bakımsız vahşî bir çalılık hâline geliyor”.
Senelerdir devam eden ihmal ve lâkaydî bu emsalsiz eseri kemirmiş, tahrib etmiştir. Asıl yalı ve harem kısmına 1293 (1874) Rumeli bozgununda muhacir yerleştirilmesi yüzünden pek kısa bir zamanda harabolmuş ve sonraları yıktırılarak ortadan tamamen kaldırılmıştır. Geri kalan divanhâne ise, senelerce damı bile aktarılmadığından, elîm bir harâbîye düçar olmuş, tezyinâtının mühim kısmı yer yer dökülmüş, kaybolmuştur.
Plânı “T” şeklindedir; oldukça büyük satıhları kalın kirişlere ihtiyaç hissettirmeden kapamak imkânını veren bu tarz, çok eski devirlerdenberi kesretle kullanılmıştır. Burada, bu sâyede bir nevi cihannümâ teşekkül eder ki, üç cepheye bakan fasılasız pencerelerinden Boğazın mebdeini, müntehâsını ve karşıya rastlanan Rumeli Hüsarını muhteşem bir panorama hâlinde görmek mümkündür.
İstalâktidli kornişlere, köşebendlere tutturulmuş kornişlere, duvar boyunca imtidad eden silme desteklerine o devrin bu ayardaki diğer evlerinde de rastlamak belki mümkün olabilirdi. Fakat bilhassa boya ile yapılmış tazyinatının fevkalâdeliği, eşsiz üstünlüğü muhakaktır. Pencerelerin üstünde kalan kısım ahşab frizler vâsıtası ile panolara bölünmüş ve sivri kemer üslûbunda kâzib nişler tersim edilmiştir. Müşabih ve muttarid, fakat iç sıkmayan çiçek, dal, yaprak tezyinatı mükemmel bir zevkle her tarafı süslemiştir. Bu temsilî nişlerin fonunda; içerisinde kırmızımsı, kurşunî hattâ beyaz (belki bunlar aslında yeşilimsi, tirşe idi) yapraklar arasında güller, lâleler, karanfiller, sarı ve beyaz papatyalardan mürekkeb bir büyük buket bulunan mâvi desenli beyaz çini bir vazo resmedilmiştir. Bütün bunlar da tabiî ağaç rengi bir zemin üzerinde tecessüm etmiştir.
Bu tezyinat, altın varak işçiliğinin de iltihakı ile bilhassa merkez kubbenin kasnak kornişlerinde ve diğer tavanlarda en yüksek mertebesine erişmiştir.
Divanhânenin ortasında murabbâ şeklinde, işlenmiş küçük bir bedene oturmuş bir nevî kubbeden müteşekkil bir fıskiye vardır.
Meşrûta olması dolayısı ile devlet eliyle onarılmasında mevzuat bakımından güçlükler arzeden bu binâ, 1947 de “Türkiye anıdlarının korunmasına ve onarılmasına yardım derneği” tarafından temin edilen beşbin lira gibi pek çüz’î bir ödenek ile bir müddet için hiç olmazsa yıkılmadan kurtarılmıştır. Bu meyanda âdetâ mesnedsiz kalmış olan binâ; molozlaşmış duvarın temelden yani deniz içinden itibaren takviye edilmesi, artık işe yaramaz hale gelmiş direklerin yerine, aslında olduğu gibi, eliböğründe’lere müşâbih eğri ağaçlar konulması sureti ile mümkün olduğu kadar sağlamlaştırılmış, bir müddet sonra binânın çatısı da ele alınmıştır.
Fakat bu yapılanlar asla kâfi değildir. Resmî ve hususî teşekküller ve memleketin nâmını ibkaa etmeğe iş arayan erbâbı serveti elele verip müşterek bir himmetle Amucazâdehüseyinpaşa Yalısı Divanhânesini, bu eşsiz sanat eserini restore ettirmesi ve sonra da koruması lâzımdır.
Y. Mimar Cahide Tamer
Amucazâdehüseyinpaşa Yalısı Divanhânesinin son âcil tamiri, İstanbul Ansiklopedisine yukarıdaki makaleyi yazan yüksek mimar Câhide Tamer tarafından yapılmıştır. Bu muhteşem divanhâne-salon İstanbul Ansiklopedisi adına 1946 yılında gezilmiş ve aşağıdaki not tesbit edilmişti:
Ortasında mermer fıskıyeli bir mermer havuz bulunan ve bir parçası kazıklar üstünde denize doğru çıkmış, fıskıye üstüne rastlıyan kısmı küçük bir ahşap kubbe ile örtülü, ve heyeti umumiyesi kiremit örtülü bir çatı altındadır; dışarıdan kırmızı aşı boyalı basit ve harap bir yalı manzarası arzeder; içerisi serâpâ münakkaş ve müzehheptir. Salonun, ziyaret edildiği 1946 yılında bahçeye açılan kapısı, vaktiyle muhakkak ki ayni üslûbun bir eseri olup ayni ihtişam ve servet ile tezyin edilmiş bulunan asıl yalının bir sofasına açılıyordu. Yıkılan haşmetli yalının yerine, geçen asır içinde büyükçe bir ahşab yalı yapılmıştır; 1946 da bu yalıdan eski muhteşem divanhâneye bir kapı açılmıştır.
Salonun pencere pervazları, kapı ve dolap kanatları ve pervazları fildişi ve sedef nakışlı olup son zamanlarda içinde oturanlar tarafından ancak vandalizm ile izah edilmesi kabil bir tecavüze uğramış ve sökülmüştür.
Bütün duvarlar, nakışlar ve altın yaldızlı panolarla kaplıdır, bu panolarda bir çiçek şişesine konulmuş gül, karanfil, lâle buketlerinden mürekkep bir motif kullanılmıştır ki, çiçek şişelerinden bazılarının üzerinde karşı sahildeki Rumelihisarının resmi aydın olarak seçilmektedir.
Küçük kubbenin ve tavanın sair aksamının üslûblaşmış ve gayet tatlı renkler kullanılmış ve altın yaldıza gömülmüş nakışları harikulâde nefis bir sanat eseridir ki bu tavan ve duvarlardaki panolar bir müzeye yeni bir kıymet ilâve edebilir. Fakat ne kadar yazıktır ki, basit bir dam aktarması ihmali yüzünden yer yer çürümüş, büyük bir kısmı harap olmuştur; hele kubbe mahvolmuştur denilse yeridir.
1944 denberi Meşruta Yalıda oturmakta bulunan Köprülü ailesinin damadı Mecdi Akasya 1926 yılına kadar bu sanat hazinesi yalı salonunun bütün taravetini muhafaza ettiğini derin bir teessürle anlatmış, eşsiz kıymetteki eserin kendisinden evvel Amucazâde Hüseyin Paşa evkafı mütevellileri ile yalıya kiracı olarak girenlerin ihmal ve tecavüzlerine kurban olduğunu ilâve etmiştir.
Mütareke yıllarında bir ara yine bu yalıda oturmuş olan Mecdi Akasya’ya bir Amerikan koloneli tavan ile duvar panolarına seksen bin dolar teklif etmiş, fakat satın almıya muvaffak olamamıştır.
Salonun restore edilmesi ve büsbütün çökmekten kurtarılması için pek az zaman kalmıştır ve hattâ 1946 ve 1947 kışı bu nefis sanat eseri için son kahhâr darbeyi vuracaktır denilse mübalâğa edilmiş olmaz. Şöylece yapılan bir tahmine göre, elli bin lira ile bugünkü durum muhafaza edilebilir.
Asıl Amucazâde yalısının harâbesi Birinci Cihan Harbi içinde yıktırılmıştır. Yeri denizden bakıldığına göre salonun sağına düşen arsadır.
1946 da Mecdi Bey ailesinin oturduğu gerideki ahşap yalı 95 - 100 yıllık bir eser olup onun da arkasında bir küçük hamam harabesi, hamamın önünde tonoslu yapı tarzı kendisine mahsus bir kuyu ve yalının yukarı Boğaza bakan medhali karşısında ve bahçede fıskıyeli bir havuz vardır. Anadoluhisarındaki Amucazâde Hüseyin Paşa Meşrutası yalı salonunun eski halini gösteren Adalbert de Beanmont’un tablosundan yapılmış Catanacci’nin güzel bir resmi vardır.
Anadoluhisarında Meşruta Yalının divanhânesi
(Resim: Catanacci’nin gravüründen Nezihin eli ile)
Anadoluhisarında Meşruta Yalının eski hâlini gösteren tasvirî resim
(Resim: Reşad Sevinçsoy)
Anadoluhisarında Meşruta Yalının divanhânesi
(Plân: Reşad Sevinçsoy)
Anadoluhisarında Meşruta Yalının divanhânesinin maktaaı
(Resim: Reşad Sevinçsoy)
Anadoluhisarında Meşruta Yalı
(Resim: Reşad Sevinçsoy)
Anadoluhisarında Meşruta Yalı, 1946
(Resim: Abdullah Tomruk)
Meşruta Yalının bağçesindeki havuz
(Resim: Abdullah Tomruk)
Meşruta Yalıda Hamam
(Resim ve plân: Reşad Sevinçsoy)
Theme
Building
Contributor
Nezih
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM020483
Theme
Building
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Nezih
Description
Volume 2, pages 822-827. By Nezih from Catanacci’s engraving
Note
Image: volume 2, pages 822, 823, 824, 825, 826, 827
Theme
Building
Contributor
Nezih
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.