Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
ALİ RUHİ BEY
Divan edebiyatının son büyük şairlerinden; İkinci Abdülhamed devri İstanbulunun edib kalenderlerinden; (H. 1270) 1853 de Bağdadda doğdu; babası Kayseri mutasarrıfı iken bir kaza neticesinde ölen Darbazzâde Veys Paşadır. Muntazam bir tahsil görmedi; çocukluğunda Bağdda hususî muallimler tarafından okutuldu, ilk delikanlılık çağlarında İstanbula geldi; büyük kardeşi Reşid Beyin “Son asır Türk şairleri” müellifi Mahmud Kemal İnal’a gönderdiği (H. 1318) 1900 tarihli bir mektupta belirttiği üzere “Civariyet münasebetiyle Fâtih camiişerifinde halkai tedrisine devam etmediği hoca ve turûki aliyyeden intisab etmediği tarikat” kalmadı. Ateşin bir ruha ve kararsız bir mizaca sahipti. Hoca Şakir Efendinin gönüllü bölüğünde Sırp muharebesine gitti, Aleksinaç fethinde bulundu, nişan aldı; dönüşünde şehremaneti mektubî kalemine, az sonra da Bayazıd belediye dairesi başkâtipliğine tayin edildi; (H. 1297) 1879. da Mekkei MSükerremede mücavir kalmak niyetiyle istikbali parlak görünen memuriyetini bırakarak Hicaza hareket etti, fakat, Hac zamanına kadar bile duramayıp İstanbula döndü; Recaizâde Ekrem Beyin tasviridir, “Bir rindi sâgarkeşi lâübali” idi; “Lemeât” adı altında bir divançe neşrretti, büyük akisler uyandırdı; devrin büyük şöhreti muallim Naci, kendisini alkışlayanların başında geldi, es...
⇓ Read more...
Divan edebiyatının son büyük şairlerinden; İkinci Abdülhamed devri İstanbulunun edib kalenderlerinden; (H. 1270) 1853 de Bağdadda doğdu; babası Kayseri mutasarrıfı iken bir kaza neticesinde ölen Darbazzâde Veys Paşadır. Muntazam bir tahsil görmedi; çocukluğunda Bağdda hususî muallimler tarafından okutuldu, ilk delikanlılık çağlarında İstanbula geldi; büyük kardeşi Reşid Beyin “Son asır Türk şairleri” müellifi Mahmud Kemal İnal’a gönderdiği (H. 1318) 1900 tarihli bir mektupta belirttiği üzere “Civariyet münasebetiyle Fâtih camiişerifinde halkai tedrisine devam etmediği hoca ve turûki aliyyeden intisab etmediği tarikat” kalmadı. Ateşin bir ruha ve kararsız bir mizaca sahipti. Hoca Şakir Efendinin gönüllü bölüğünde Sırp muharebesine gitti, Aleksinaç fethinde bulundu, nişan aldı; dönüşünde şehremaneti mektubî kalemine, az sonra da Bayazıd belediye dairesi başkâtipliğine tayin edildi; (H. 1297) 1879. da Mekkei MSükerremede mücavir kalmak niyetiyle istikbali parlak görünen memuriyetini bırakarak Hicaza hareket etti, fakat, Hac zamanına kadar bile duramayıp İstanbula döndü; Recaizâde Ekrem Beyin tasviridir, “Bir rindi sâgarkeşi lâübali” idi; “Lemeât” adı altında bir divançe neşrretti, büyük akisler uyandırdı; devrin büyük şöhreti muallim Naci, kendisini alkışlayanların başında geldi, esere bir manzum takriz gönderdikten başka, Tercümanı Hakikate yazdığı bir makalede, “Lemeâtı teşkil eden âsar, serâsar kıymettardır; sahibi ise üdebâyi hâzırai Osmaniye için hakikaten medârı iftihardır” diye yazdı. Ali Ruhi, yine bu yıllarda, hakikaten gücünün yeteceği, fakat mizacının hiçbir zaman başaramıyacağı büyük bir işe başvurmuştu, bir şüerâ tezkeresi yazmak istedi. Bu eser bir tasavvurdan, muhteşem bir hayalden ileri geçmedi, kendisine gönderilen birçok kıymetli notlar da, perişan evrakı arasında kaybolup gitti. Bunu ilk keşfedenlerden biri de Recaizâde oldu; Ekrem Bey, Abdülhak Hâmide gönderdiği bir mektupta; Ruhî Bey o tezkireyi meydana getiremiyecek gibi görünüyor. Öyle bir encümeni edeb teşkil etmek kolay değil, güzelce bir şey olsun denirse güçtür. Çalışmak, düşünmek, uğraşmak, yazmak, bozmak, yine yazmak, aramak, usanmamak, ister ki, o da, bir sâgerkeşi lâübalinin kârı değildir” diye yazıyordu (Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri).
Bu muazzam işi bir ömür dolduran yılmaz bir gayret ile Mahmud Kemal İnalın kalemi başardı ki, Ali Ruhiden bahseden bu satırların hemen yegâne kaynağı da, o himmetin âlî mahsulüdür (B. : İbnül-Emin Mahmud Kemal).
Japonya imparatoruna Osmanlı imtiyaz nişanını götürmek ve Bahriye Mektebinden çıkan deniz mühendislerine Uzakşarkı göstermek için Ertuğrul firkateyni Japonyaya doğru yola çıkarken, Ali Ruhi, âvare ruhunu aylarca oyalıyabilecek bir mâcerâ fırsatını kaçırmadı, geminin seyahatnâmasini yazmak vazifesi ile bahriyeliler kafilesine katıldı. Japonyaya varıp vazifesini gördükten sora, dönüşte, Japon denizinde bir tayfun fırtınasına tutulan Ertuğrul, 1890 yılı eylûlünün 19 uncu cuma gecesi, Osima adası kayalıklarına çarparak parçalandı, heyet reisi Osman Paşa, gemi süvarisi Ali Bey kaptan, zabit ve nefer beş yüz bahriyeli ile beraber şair Ali Ruhi de Japon denzinde boğularak şehid oldu (B. : Ertuğrul Firkateyni; Osman Paşa; Ali Bey Kaptan).
Ne kadar hazin bir tesadüftür ki, şair Eşref, Japonyaya giderken Ali Ruhiyi şu kıta ile hicvetmişti:
Mücavir kalmak üzre hacce gitmişken Ali Ruhi
Kudüsten kaçtı geldi geçmeden emma beş on gün de
Uzandı bu sefer biçârenin canı sıkılmıştır
Çıkar ruhi ..tüden, korkarım deryânın üstünde
Süleyman Nazif, Ali Ruhinin, tayfun fâciasında değil de, Singapurda öldüğünü yazar: Yolda ağırca hastalanmış, gemiden burada karaya çıkarıp bir hastahaneye bırakmışlar.. Orada “vatanından binlerce mil dûr ve mehcûr, garip ve bîkes, sükûnzarı ebediye tevdii ruh edip” kalmış... Süleyman Nazif bunu Eşreften işittiğini, Ertuğrul şehitlerinin isimleri arasında Ali Ruhinin adı bulunmadığını da söylermiş.. Eşrefin hicviyesi de, Süleyman Nazifi tasdik eden bir vesikadır. Ali Ruhinin en canlı ve güzel portresini “muharrir, şair, edib” de Ahmed Rasim çizmiştir:
“Asabî, hoşgû idi. Yüzündeki Bağdad çibanının enli nedbesi (yara nişanı), sakalının bir kısmını kazımış, ayağının da bir kısmını yiyip çökertmiş olmakla beraber, veçhen sevimli idi.
“Bir akşam üstü Divanyolundan ağır ağır gidiyordum. Arkamdan birinin koşarcasına gelmekte olduğunu sezinledim. Dönerken burun buruna geldik: Ali Ruhi!
“Siması o derece tagayyur etmişti ki, zekâyi harikulâdesiyle beraber o zekâya yakışan biraz kaçıklığı olduğunu bildiğim için birdenbire çıldırdığına hükmettim. Gözleri hakikaten dönmüş, çiban nişanesinin büzülmiye mukavemeti anûdânesine rağmen yüzünün derileri toplanıp sakalını kaldırmış, bıyıklarına ulaştırmıştı.
— Vay efendim!
bile demiye meydan vermeksizin:
— Dinle!
diyerek koluma vurdu, gözleri devrildi, kolları açıldı, gür bir ses işitilmiye başladı:
Cihanı yakdı o tal’atle yâri can olalı
Cihan bir öyle belâ görmedi cihan olalı!
Bu üç cihan, kumbara gibi patlıyor, gelen geçen bize bakıyor, biraz mütevehhim olanları uzaklaştırıyordu. Ben de uzaklaşacağım ama kim bırakır? O, ayni mahâbetle devam ediyordu:
Anılmaz oldu esâtîri evvelîni cünûn
Cünûni aşkile ben halka dâsitan olalı
Burada aşk kelimesini meksur okuyarak, hattâ aşk ile ayını da çatlattığı için dönüp dönüp bakanlar, dudak bükenler eksik olmuyordu. Meğer daha müthişi de varmış:
Belâ!.. belâ!.. diye aşkınlı sûbesû gezerim
Bu nâr, nâire efrûzi hânüman olalı
Belâ kelimesini işitenler kulaklarını tıkıyorlar, benim belâya tutulduğuma acıyorlar gibi geliyorlardı. Bitirdikten sonra:
— İşte bunu Naci de söyliyemez! Allahaısmarladık!..
Ayrıldı. Yine koşar gibi gidiyordu. Arkasından bin şükür ve hamd ile bakıyordum. Ayni tavır, ayni savletle birini daha yakaladı. Bu defa kollarının harekâtı muhtelifesi görülüyordu”.
Ali Rûhi Bey
(Resim: H. Çizer)
Theme
Person
Contributor
H. Çizer
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM020329
Theme
Person
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
H. Çizer
Description
Volume 2, pages 708-710
Note
Image: volume 2, page 709
See Also Note
B. : İbnül-Emin Mahmud Kemal; B. : Ertuğrul Firkateyni; Osman Paşa; Ali Bey Kaptan
Theme
Person
Contributor
H. Çizer
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.