Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
ÂLİ PAŞA (Mehmed Emin)
Tanzimat denilen münevver mutlakiyet devrinin Mustafa Reşid Paşadan sonra ikinci büyük sîmâsı; Abdülmecid ve Abülâzizin sadırâzamlarından; 23 rebiülevvel 1230 (şubat 1815) da İstanbulda Mercanda, Mercanağa Camii karşısında bir evde doğdu, babası Mısırçarşısı attar esnafından, çarşısının ufak bir ücretle kapıcılığını da yapan Ali Riza Efendidir; sonraları, paşanın ikbal devirlerinde muhalifleri kendisine “Kapucuzâde” derlerdi.
Çocukluğu mahrumiyetler içinde geçdi, sağlam tahsil göremedi, mahalle mektebini bitirince kısa bir müddet arabca öğrenmek kasdi ile cami derslerine devam etti, sonra fakri hâl içindeki ailesine bâr olmamak zarureti ile 1830 da henüz onbeş yaşında iken Divânı Hümâyun kalemine girdi ve kalemden, sonsuz gayret ve lûtfi ilâhi olan müstesnâ zekâsı ile yetişdi; biraz da tâlii yâr oldu.
Vücud yapısı ufak tefek, çelimsiz, fakat sîmâsında emniyet telkin eden bir temizlik vardı, gaayet nâzikdi, son derecede terbiyeli idi; kadimden devam ede gelen kalem an’anesi ile “Âlî” mahlâsı verildi. 1833 de Divânı Hümâyun kâtiblerine fransızca dersleri verilmeğe başlanmıştı, bu derslerden en çok faydalanan Âlî Efendi oldu. 1830 da Avusturya imparatoru Birinci Ferdinand’ın cülûsunu tebrik için Fethi Ahmed Paşanın riyâsetinde Viyanaya gönderilen heyet arasında ilk Avrupa seyahatını...
⇓ Read more...
Tanzimat denilen münevver mutlakiyet devrinin Mustafa Reşid Paşadan sonra ikinci büyük sîmâsı; Abdülmecid ve Abülâzizin sadırâzamlarından; 23 rebiülevvel 1230 (şubat 1815) da İstanbulda Mercanda, Mercanağa Camii karşısında bir evde doğdu, babası Mısırçarşısı attar esnafından, çarşısının ufak bir ücretle kapıcılığını da yapan Ali Riza Efendidir; sonraları, paşanın ikbal devirlerinde muhalifleri kendisine “Kapucuzâde” derlerdi.
Çocukluğu mahrumiyetler içinde geçdi, sağlam tahsil göremedi, mahalle mektebini bitirince kısa bir müddet arabca öğrenmek kasdi ile cami derslerine devam etti, sonra fakri hâl içindeki ailesine bâr olmamak zarureti ile 1830 da henüz onbeş yaşında iken Divânı Hümâyun kalemine girdi ve kalemden, sonsuz gayret ve lûtfi ilâhi olan müstesnâ zekâsı ile yetişdi; biraz da tâlii yâr oldu.
Vücud yapısı ufak tefek, çelimsiz, fakat sîmâsında emniyet telkin eden bir temizlik vardı, gaayet nâzikdi, son derecede terbiyeli idi; kadimden devam ede gelen kalem an’anesi ile “Âlî” mahlâsı verildi. 1833 de Divânı Hümâyun kâtiblerine fransızca dersleri verilmeğe başlanmıştı, bu derslerden en çok faydalanan Âlî Efendi oldu. 1830 da Avusturya imparatoru Birinci Ferdinand’ın cülûsunu tebrik için Fethi Ahmed Paşanın riyâsetinde Viyanaya gönderilen heyet arasında ilk Avrupa seyahatını yapdı; bir vezir maiyetinde kâtiblik de olsa bu seyahat diplomatlık yolunda ilk adımı oldu. 1837 de yine Fethi Ahmed Paşanın maiyetinde Petersburg’a gidip geldi, Rusyadan dönüşünün tezine de Divânı Hümâyun fransızca tercümanı tayin edildi. 1838 de yeni ve büyük bir hâmi buldu, hâriciye nazırlığı üzerinde kalmak üzere Londra büyük elçiliğine tâyin edilen Mustafa Reşid Paşa nazarı dikkatini çekmiş olan Âlî Efendiyi sefâret müsteşarlığı ile yanına aldı; paşanın bir ara Parise gitmesi üzerine Londrada Osmanlı Devletini şahsen temsil etdi, henüz yirmi üç yaşında bir genç için göz kamaştıracak mazhariyet idi.
1839 da Abdülmecidin cülûsu üzerine İstanbula döndüler. Âlî Efendiye teveccüh ve itimâdı sonderece artmış olan Reşid Paşa onu diplomasi mesleğinin en yüksek kademelerine sür’atle çıkardı ve bu yolda en yakın yardımcısı, hattâ peyki edindi; hariciye müsteşarı Sâdık Rifat Paşanın vazife ile Mısıra gitmesi üzerine Âlî Efendi 1840 da hariciye müsteşar vekili, bu paşanın sadâret müsteşarlığına nakli ile de asâleten hariciye müsteşarı oldu, birkaç ay sonra, 1841 de de Şekib Efendinin yerine Londra büyük elçiliğine tayin edildi. Londrada üç sene kaldı, 1844 de “İngilterede fazla oturdu” sebebi ile elçilikden çekilib Meclisi Vâlâ azâlığına getirildi; 1845 de, Paris büyük elçiliğinden hariciye nâzırlığına tâyin edilen Reşid Paşa İstanbula gelinceye kadar nâzır vekilliği yapdı, üstadı ve velinimeti vazifeye başlayınca Divânı Hümayun beylikçisi, 1846 da Reşid Paşa sadırâzam, Âlî Efendi de bâlâ rütbesi ile hariciye nâzırı oldu; 1848 de de henüz otuzüç yaşında iken liyâkatinden ötürü vezirlik ve müşirlik ile taltif olundu.
Bu tarihden sadırâzamlık makamında ölümüne kadar yedi defa hariciye nâzırı, beş defa sadırâzam oldu, bu makamlardan ayrıldığı zamanlar yüksek meclisler âzalığı yapdı, fasılalar çok az sürdüğü için iktidarı yirmi yıl sürdü denilebilir. İlk sadırâzamlığı 1852 dedir ki henüz otuzyedi yaşında idi. Diplomasi hayatında yakın arkadaşı Keçecizâde Fuad Paşanın 1869 da ölümünden sonra devlet yükü tamamen omuzlarında kalarak öylesine yıprandı ki nihayet teverrüm etti ve 7 eylûl 1871 de Bebekdeki yalısında öldü, Süleymaniye Camii haziresine defnedildi.
Zamanının iç ve dış vekayiinin çok güzel tonlanmış panoraması ile beraber Âlî Paşanın en vecîz hal tercemesi Ord. Prof. Ahmed Ongunsu tarafından İslâm Ansiklopedisine yazılmıştır.
Derli toplu tahsili olmadığı halde Reşid Paşanın irşadı ve fıtratındaki kabiliyet sâyesinde otodidakt olarak yetişmiş bu büyük Türk diplomatının siyasî hayatının muvaffakiyetleri olarak kaydedilecek hâdiseleri Ongunsu’nun güzel makalesinden kısaltarak alıyoruz:
“1848 ihtilâlinin serpintisi olmak üzere, Memleketeyn’de baş gösteren harekete karşı, Rusya sevkiyat yaparken, Babıâlice de asker sevki sureti ile, ciddî tedbirler alınabilmiş bulunduğu gibi, Macar ihtilâlcilerinin Avusturya ve Rusya kuvvetleri tarafından mağlûbiyeti üzerine, hududumuza iltcâ eden siyasî suçlulardın iadesi bu iki devlet tarafından ısrar ile istendiği ve devlet ricalinin çoğu da bu ısrara karşı mukavemeti tecviz etmediği halde, devletin haricî siyasetinin mes’uliyetini deruhde etmiş olan Reşid Paşa ile Âlî Paşa tarafından, mültecilerin iadesinin reddi hususunda, metânet ve sebat gösterilmiş ve Avrupa muhitlerinde devletin şeref ve itibarının yükselmesi neticesi elde edilmiştir.
“Kırım harbinden sonra Pariste toplanan kongreye sadırâzam ve Osmanlı devletinin birinci murahhası sıfatiyle giderek, 30 mart 1856 Paris muahedesinin imzasına iştirâk eylemiştir. Âli Paşa Viyana sulh mukaddematında kararlaştırılan esaslardan biri olan hıristiyan ahalinin imtiyaz ve muafiyetleri meselesini de halletmiş olmak için 18 şubat 1856 da Islahat Hattı Hümâyununu neşir ve ilân eylemişti.
“Bir taraftan, Girid isyanının, diğer taraftan Sırbistanda Türklerin işgalinde bulunan kalelerin Sırplara terki talebinden doğan meselenin ehemmiyet peyda etmesinden ürken mütercim Rüşdü Paşa istifa edince, Âlî Paşa, 1867 de beşinci defa olarak sadârete getirilmiştir. Ayni zamanda inkişaf eden iki meselenin hallinde Sırplar ve Yunanlıların müşterek hareket etmesi ve zâhiren sâkit bulunmasına rağmen, Rusyanın da tahrikât yaparak, bunlara müzaharet eylemesi ihtimallerini ileri süren Fransanın ve ona ittiba eden İngilterenin nasihatlerini nazara alan ve diğer devletlerin de farklı bir hareket tarzını ihtimal dahilinde göremiyen Âlî Paşa, daha ehemmiyetli gördüğü Girid isyanını daha müsait bir hal tarzına bağlıyabilmek için, kaleler meselesinde müsamahakâr davranmayı tercih etmiş ve meseleyi Meclisi Vükelâda müzâkere ettirerek, kaleler yine kılaı hâkaaniyeden olarak kalıp ve burçlarına saltanatı seniye ve Sırp bayrağı çekilip, hıfz ve idarelerinin Sırp beyinin zâtına ihâlesi ile mustahfız askerinin kaldırılması” keyfiyetini takarrür ettirmek suretiyle, intaç eylemiştir.
“Girid isyanına gelince, asker sevki suretiyle, âsilerin tenkiline ve Yunanlıların yardımlarına sed çekebilmek üzere, Adanın ablokasına çalışılmakla beraber, Yunanlıların mülliyet prensibi namına ileri sürdükleri ilhak talebine Rusya ve Fransa müzaharet ettiğinden, iş ehemmiyet kazanmıştı. Adanın dağlık olması ve denizden kaçakçıların devam etmesi yüzünden, bir türlü kat’î neticeye varılamıyan askerî hareketlerden başka, siyasî tedbirler de alınmasına lüzum görülmüş ve bunun için mahallinde tetkikat yapılarak, icap eden tedbirler alınmakla Devletlerce teklif edilen müşterek teftiş ve tahkikin de önüne geçilebilmesi için, Âlî Paşanın kendisi Giride gitmiş ve oradan yazdığı lâyihalarda müşterek teftişin fena neticeler vermesi ihtimalinden dolayı, meselenin halli için “hıristiyan tebaanın ıslaha muhtaç denilen ahvali her ne ise, anları devlet kendiliğinden olarak yapıp Rusyalunun elinden şu silâh-ı tezvir-ü iğfâli olsun almak” lüzumunu ileri sürmüş ve bu tebeple bir takım müsaade ve imtiyazları ihtiva eden bir nizamnâme hazırlıyarak” Adaya bir nevi muhtariyet verilmesini temin eylemiştir.
“Paşanın Girid seyahatinden sonra, Giriddeki askerî hareketler ile idarî ve siyasî tedbirlerin temin eylediği sükûn ve âsayişi bir kat daha teyid için, bu icraatın Avrupada uyandırdığı müsait tesirden istifade ederek, Yunanistanın o zamana kadar yaptığı propagandalar ile öne sürdüğü ilhak taleplerini berteraf etmek üzere, bir taraftan Yunanistana karşı tehditkâr bir vaziyet almış, diğer taraftan Yunanistanın iştirâki olmaksızın, Pariste devletler arasında cereyan eden müzakereler sonunda artık Griddeki yardım ve tahrik hareketlerinden içtinab etmesi lüzumunun bu devlete tebliğ edilmesini ve bu suretle meselenin tamamen sona ermesini istihsal eylemiştir.
“Tanzimat cereyanına uygun ıslahat hareketine yeniden inkişaf vermek suretiyle, yeni meseleler çıkmasına mâni olmak siyasetini ihtiyar etmiş, bir taraftan idare, maarif ve adliyeyi alâkadar eden yeni teşkilâta ve ekalliyetlerin vaziyetini tanzime çalışırken, diğer taraftan merkeziyet prensibinden mülhem hareketler ile devletin nüfuzunu tahkime gayret eylemiştir.
“Sadâretinin son zamanlarında, Mısır valisi İsmail Paşanın, nüfuz, hukuk ve salâhiyetini genişletmek için, yapmağa çalıştığı emrivakileri metanetle önlemeğe muvaffak olduğunu kaydetmek zarurîdir. Filhakika Hidiv unvanını istihsale muvaffak olan İsmail Paşa, bazı emri vakiler yaparak, bazan da entrika ve para siyasetinde, Avrupa devletleri ile siyasî münasebetlere girmeğe, kara ve deniz kuvvetini, fermanlarla evvelce verilmiş müsaadelerdeki hudutları aşarak, arttırmağa, mezuniyet almaksızı istikrazlar yapmağa kalkışmış ve fakat Âlî Paşa, ciddiyetle hareket etmek suretiyle, pâdişahın hukukunu muhafazaya, hattâ ısmarlanmış olan zırhlıları devlete terkettirmeğe muvaffak olmuştur.
“Âlî Paşa, Bulgarların, Rum patrikliğinden ayrılarak, ayrı bir ekserhane teşkili teşebbüslerine karşı da hayli mukavemet göstermiş ve Bulgarları muhtariyete götürebilecek olan bu eksarhlığın tesisini, esas itibariyle, kabul edinceye kadar, hayli zaman kazanmağa muvaffak olduğu gibi, Ermeni katoliklerinin Papalığa bağlanması teşebbüsünü de akim bırakmıştı”.
Vakanüvis Abdurrahman Şeref Efendi merhum, “Tarih müsahabeleri” adındaki eserinde Âlî Paşanın tercümei halini yazarken çok güzel fıkralar nakleder:
Daima setresi ilikli oturur, yanına bir kalem efendisi dahi girse kıyam eder gibi tavırlar gösterirmiş... Yanında lâübaliyane sözsöylemek veya tavırda bulunmak tehlikeli imiş; derhal edibâne ve nazikâne fakat acı bir lisan ile çarpar imiş..
Tophâne müşiri Halil Paşa Meclisi Vükelâda çantasını yanına alıp dairesine ait evrakın mütalâasiyle meşgul olur ve mecliste müzakere olunan maddeleri dinlemez imiş.. Bir gün mecliste bir mühim mesele müzakere olunmuş. Âlî Paşa: — Efendim, müzakere dağıldı, müşir paşa hazretlerinden rica etsek de müzakereyi toplayıp telhis buyursalar! diye kendine hitab edince zavallı Halil Paşa şaşalamış ve hicabından kıpkırmızı olmuş ve bir daha evrak çantasını beraber almamış..
“Raftan sünger düşse bir tarafı incinecek derecede nahif ve nazik olan bu ufak tefek adam” resmî makamında bir arslan heybeti takınırmış. Teşrifata fevkalâde düşkün imiş.. Abdülâziz, âdi günlerde giyinmez, kürk ile otururmuş.. Âlî Paşayı bir gün o kıyafet ile kabul etmek istemiş, fakat Paşanın odaya girmesi ile çıkması bir olmuş, delâlet eden mabeyinciye: — Efendimiz istirahat buyuruyorlarmış, ne için rahatsız ettik?! diye serzenişte bulunmuş ve doğru vükelâ odasına dönmüş. Abdülâziz Sadırâzamın nereye gittiğini sorunca keyfiyeti anlatmışlar, gülmüş ve hemen elbisesini isteyip giyinmiş, sonra Sadırâzamı kabul etmiş..
Hastalığında hatır sormağa giden bir tabip, kahvaltı tepsisinde paşanın fasulye piyazına ziyade rağbetini görerek, mesleği icabı ihtarda bulunmuş, Paşa: — Şimdi artık ömrü lezizi ömrü azize tercih eder oldum! Cevabını vermiş!
Fevkalâde cömert imiş.. Hattâ cömertliği ısraf derecesinde imiş. Ölümünde terekesi, borçlarına kifayet etmemiş.. Yazı takımını, asrın bir büyük diplomatının hâtırası olarak, terekesinden Almanya İmparatoru birinci Vilhelm aldırtmış.. Müşir Fazlı Paşa anlatır imiş, kendisi hünkâr yaveri iken, ferman götürmek memuriyeti ile Bağdada gidip oradan has ahır için beş on tane cins kısrak ve tay getirmiş, bir tanesini de Âlî Paşaya takdim etmiş. Birkaç gün sonra kethüde efendiden bir dâvet tezkeresi alarak Sadırâzamın konağına gitmiş, Âlî Paşanın huzuruna çıktığında, kendisine teşekkür eden Sadırâzam: — Beni unutmadığınıza ne kadar memnun oldum.. Vefakârlık böyle olur! gibi iltifatlarda bulunmuş.. Fazlı Paşa, bu kadar iltifata bir tay değer düşüncesinde iken kapının arkasında kethüda efendi: — Size lâyık değil ama!.. diyerek eline içinde üç yüz elli altın bulunan bir kese sıkıştırmış..
İkinci Abdülhamid devri ricalinden Hasan Paşa da Abdurrahman Şeref Efendiye anlatmış: Hünkâr yaveri ve mülâzim iken bir donanma akşamı Sadırâzama hemen götürülme üzere eline mabeyin başkâtibi bir tezkere vermiş.. Akşam yakın ve hava yağmurlu imiş.. Âlî Paşa da tedbili hava maksadiyle Bostancının üstündeki köşkünde oturuyormuş.. Hasan Bey kayıkla Üsküdara geçip süvari karakolundan bir hayvan ile yanına iki süvarı neferi alıp köşke gitmiş.. Tezkereyi takdim ettikten sonra istirahat etmesi için kendisine bir oda gösterilmiş, önüne mükellef bir kahvaltı tepsisi ile bir bohça çamaşır getirilmiş, çamaşırını değiştirip kahvaltı edinceye kadar elbisesi ve çamaşırı kurutulmuş.. ütülenmiş, tekrar giyinerek tezkerenin cevabı olup olmadığını sormak üzere Âlî Paşanın yanına girdiğinde: — Beyefendi, ıslandınız ve yoruldunuz, vakit de gecikti, fakat hizmeti velinîmetî ayni nîmettir! gibi sözlerle iltifatta bulunmuş..
Âlî Paşa öldüğü zaman Berlinde bulunan Basiret gazetesi sahibi Ali Efendi şu fıkrayı nakleder:
“Bir hafta mururunda Prens Bismark tarafından dâvet olundum, araba ile bulvardan geçtiğim zaman sokaklarda kemali telâş ile ilâveler satılıyordu. Prensin huzuruna çıktığımda: — Sizi bugün dâvet edişimin sebebi, bu sabah Âlî Paşanın vefat ettiğini kemali teessüfle söylemektir; Türkler bir Sadırâzam kaybetti, Avrupa büyük bir adam kaybetti; Fransa ile ettiğimiz muharebenin nihayetlerine yakın iki tarafı ilk sulhe davet eden Âlî Paşa idi, müşarünileyhin yazdığı uzlaştırıcı mektubu hazinei evrakta hususî bir mahfaza içinde hıfzettirdim!” dedi. Sokaklardaki ilâve gürültüsü, Âlî Paşanın vefatı üzerine borsada konsolid ve sair aksiyonlar düşmüş olduğundan çarşının kalabalığı bu imiş” (İstanbulda yarım asırlık vakayii mühimme).
Rik’a yazıda devrinin en kıymetli hattat kalemine sâhibdi.
Bibl. : A. Şeref, Tarih musahabeleri; A. H. Ongunsu, Âlî, Paşa (İslâm Ansiklopedisi); İnönü Ansiklopedisi; Ali, İstanbulda yarım asırlık vekayii mühimme..
Mehmed Emin Âlî Paşa
(Resim: H. Çizer)
Âlî Paşanın Kabri
(Resim: Behçet)
Theme
Person
Contributor
H. Çizer, Behçet
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM020287
Theme
Person
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
H. Çizer, Behçet
Description
Volume 2, pages 690-694
Note
Image: volume 2, pages 690, 691
Bibliography Note
Bibl. : A. Şeref, Tarih musahabeleri; A. H. Ongunsu, Âlî, Paşa (İslâm Ansiklopedisi); İnönü Ansiklopedisi; Ali, İstanbulda yarım asırlık vekayii mühimme..
Theme
Person
Contributor
H. Çizer, Behçet
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.