Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
ALABANDA REVÜSÜ
Gerek her bakımdan zenginliği, gerekse halk üzerine yapdığı te’sir bakımından, İstanbulda yapılan ilk -ve bugüne kadar son- büyük revüdür. Türkiye’de ilk revü 1924 de Şehzadeaşında Ferah Tiyatrosunda Muhsin Ertuğrulun idaresine oynanmışdır. Bundan sonra Avrupalı truplar, İstanbulda, çeşitli yer ve zamanlarda, birtakım revüler göstermişlerse de, bunlar, mevzudan tamamen mahrum ve daha birçok noktalardan aksak görünüşlü üçüncü sınıf mahsuller olmakdan ileriye gidememişlerdir. 1941 yazında, Tepebaşı Belediye Bağçesi sahibi Muhiddin Öztuna, birkaç küçük revümsü eser, bilhassa Ziya Şakirin yazıp pianist Şefik Gürmeriç’in musikisini hazırladığı 30 küsur kişilik bir revü sahneye koydurtmuşdu; “Bâkireler Âyîni” adını taşıyan ve Ali Rıza Karayıldız tarafından sahneye konulan bu eser, pek tutuldu. Fakat öncekilerin bâriz noksanları, bunda da mevcuddu. Büyükşehir halkının revüyü çok tutacağını anlıyan ve bu hususdaki boşluğu kapatmak istiyen Muhiddin Öztuna, 1942 yaz mevsiminde, İstanbulun en büyük gazinosu olan Tepebaşı Bağçesinde, şimdiye kadar görülmemiş bir zenginlikde bir revü sahneye koymak kararına varmış ve bu hususda memleketde istifâde edilebilecek şahıslarla temasa başlamışdır. Mutasavver revüyü Ekrem Reşid Bey yazmış, kardeşi Cemal Reşid Rey de bestelemişdir. Türk musikisi kısım...
⇓ Devamını okuyunuz...
Gerek her bakımdan zenginliği, gerekse halk üzerine yapdığı te’sir bakımından, İstanbulda yapılan ilk -ve bugüne kadar son- büyük revüdür. Türkiye’de ilk revü 1924 de Şehzadeaşında Ferah Tiyatrosunda Muhsin Ertuğrulun idaresine oynanmışdır. Bundan sonra Avrupalı truplar, İstanbulda, çeşitli yer ve zamanlarda, birtakım revüler göstermişlerse de, bunlar, mevzudan tamamen mahrum ve daha birçok noktalardan aksak görünüşlü üçüncü sınıf mahsuller olmakdan ileriye gidememişlerdir. 1941 yazında, Tepebaşı Belediye Bağçesi sahibi Muhiddin Öztuna, birkaç küçük revümsü eser, bilhassa Ziya Şakirin yazıp pianist Şefik Gürmeriç’in musikisini hazırladığı 30 küsur kişilik bir revü sahneye koydurtmuşdu; “Bâkireler Âyîni” adını taşıyan ve Ali Rıza Karayıldız tarafından sahneye konulan bu eser, pek tutuldu. Fakat öncekilerin bâriz noksanları, bunda da mevcuddu. Büyükşehir halkının revüyü çok tutacağını anlıyan ve bu hususdaki boşluğu kapatmak istiyen Muhiddin Öztuna, 1942 yaz mevsiminde, İstanbulun en büyük gazinosu olan Tepebaşı Bağçesinde, şimdiye kadar görülmemiş bir zenginlikde bir revü sahneye koymak kararına varmış ve bu hususda memleketde istifâde edilebilecek şahıslarla temasa başlamışdır. Mutasavver revüyü Ekrem Reşid Bey yazmış, kardeşi Cemal Reşid Rey de bestelemişdir. Türk musikisi kısımları ise Sadeddin Kaynak tarafından bestelenmişdir. Bu şekilde eser ortaya çıkdıktan sonra, daha mühim bir safha, yani sahneye koyma safhası gelmişdir. Evvelâ muganniye Safiye Ayla, hayatında ilk ve son defâ olmak üzere bir sahne eserinde rol almış ve Türk musikisi tarzındaki şarkıları okumak üzere tavzif edilmişdir. Haricden kaliteli sahne sanatkârı te’mini kaabil olmadığından, İstanbul Şehir Tiyatrosundan Hâzım Körmükçü ve Muammer Karaca ile anlaşılmış ve bu iki zât, tiyatrolarının nizamnâmesi gereğince, böyle bir eserde oynamak için mühim bir tazminat mukabilinde istifayı kabûl etmişlerdir. Hâzım Körmükçü, revüdeki Yahudi rolüne çıkacakken ölümü ile neticelenecek olan son hastalığına duçar olmuşdur. Bu vaziyetde Muammer Karaca tek başına istifa cesareti gösteremiyerek vaz geçmek istemişse de tazminatının mühim bir mikdarda artdırılması üzerine Şehir Tiyatrosundan çıkarak provalara başlamışdır. Fakat pek mühim Yahudi rolü açıkda kalmışdır. Bu rol için muhtelif kimseler üzerinde durulmuşsa da vaz geçilmiş, nihayet operet muharrirlerinden Beliğ Selönü, Şişli Halkevinde çok müsteid bir genci tavsiye etmiş, Tevhid Bilge ismindeki bu genç celb edilerek hakikaten muvafık görülmüş ve angaje edilmişdir. Baş kadın rollerinin ikincisi için Şehir Tiyatrosundan bir artist ile uzun müzakereler neticesi bir anlaşmaya varılamamış, son anda gene Şehir Tiyatrosundan Anna Papazyan ile anlaşma mümkün olmuş ve bu da istifa ederek, provalara katılmışdır. Danslar, Miss Breit ismindeki bir İngiliz tarafından idare edilmiş, kostümleri Hasan Tahsin Parsadan, dekorları Zemayer hazırlamış, rejisörlüğünü eserin müellifi olan Ekrem Reşid Rey deruhde eylemişdir.
Nihayet 22 haziran 1942 pazartesi akşamı, revü, görülmemiş bir kalabalık ve Büyükşehrin seçkin sîmâları önünde oynamıya başlamışdır. Orkestra ilk güne mahsus olmak üzere Cemâl Reşid Rey, sonraları Yanko Mergen tarafından idare edilmişdir. Eserde Türk musikisi kısımlarını ise, piyasanın tanınmış sâzendeleri icra etmişlerdir. Eser ilk günler çok mufassal oynanmış, sonradan birçok sahneler, Muammer Karaca’ya göre halkın hoşuna gitmediğinden, çıkarılmıştır. Fakat bazı ilâveler de sonradan yapılmış ve nükteler gitdikçe zenginleşmişdir. Revü, Türkiyede hiçbir sahne eserine müyesser olmamak üzere, tam 99 defâ Tepebaşı Bağçesinde oynanmış ve halk bıkmadığından, 35 defâ da o kış İstanbul Gazinosu’nda tekrar edilmişdir. Bu şekilde, 134 defâ oynandığı ve dört buçuk ay sahnede kaldığı anlaşılır.
Revünün 12 kişilik balesi, 10 figüranı, 15 millî oyunlar oynamak üzere Anadoludan celb edilmiş sanatkârı ve 15 e yakın rol sahibi artisti vardı. Bunlara, sahne harici 30 kişilik musiki topluluğu (orkestra ve saz hey’eti olarak) da katmak lâzımdır.
Başlıca roller: Kraliçe Mimoza rolünde Safiye Ayla (ilk defâ alafranga şarkılar okudu), Dursun Reis rolünde Muammer Karaca, Samuel Mertuşa Penpesa rolünde Tevhid Bilge (bu rol ile Türk operetine mal oldu), Prenses Kelebek rolünde Anna Papazyan, Bey rolünde evvelâ pek genç aktör Bülend, sonradan bestekâr Tanbûri Salâhaddin Pınar, iki mâbeyinci rollerinde Zeki Alpan ve Sıdkı Akçatepe.
Revüdeki bazı parçalar, Büyükşehir halkınca çok beğenilmiş ve hâlâ unutulmamışdır. Uvertür “Alabanda”, Karacanın söylediği “Ben durdum, babam geldi”, Sadeddin Kaynakın “Mehtâba bürünmüş gece” (Nihâvend Düyek), Hoy deniz, Karadeniz (Uşşâk Türk Aksağı, müsemmen, 3 kıt’a) şarkıları bu aradadır.
Revü, büyük bir sermâye ile ortaya gelmişdir. Dekor, kostüm, artist ve eleman bakımından tehlikeli bir tarzda para harcanmışsa da, İstanbul halkı bu parayı gösterdiği büyük rağbetle fazlasiyle çıkartdırmışdır. Fakat ilk tecrübe olduğu için, ne de olsa bu husus şüpheliydi. Bundan sonra Muhiddin Öztuna, revü tarzında 3 eser daha sahneye koydurtmuşsa da, bunlara o derece mâlî fedâkârlık yapılmadığı için, Alabandanın yanında sönük kalmışdır. İstanbul Belediyesi de eserin meydana gelmesine müzâhir olmuşdur.
“Alabanda” ismiyle Selâmî Münîr Yurdatap ve Lâtif Dinçbaş tarafından hazırlanmış basit bir risale vardır ki, revünün şarkı güftelerini ve müteaddid resimleri muhtevîdir.
T. Yılmaz Öztuna
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM011103
Tema
Folklor
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 1, sayfalar 568-570
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.