Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
AKŞAM PİYASALARI (Ramazanda Direklerarası)
Yakın geçmişin çayhanelerile meşhur Direklerarasının (Bugünkü Şehzadebaşında Veznecilerden Nevşehirli İbrahim Paşa sebiline kadar olan kısım) en canlı, üzerinden büyük şehir halkının bir sel halinde akıp geçtiği zamanları Ramazan akşamları idi; büyük muharrir Ahmed Rasimin kaleminden çıkmış olan aşağıdaki satırlar, kıymetine baha biçilmez hâtıralardır:
“Akşam piyasaları şık kaçıyor. Belki iftara doğru uzar korkusile ikindi üstü tıraş olan ne kadar minimini, yosma, fesi kalıplı, yakalığı temiz, paltosu düzgün, pantolonu ütülü, potini boyalı, zülf perişan, gözleri mahmur, (neşe ve handeden mechur), elleri ganteli bey, beyzade, efendi, efendizade var ise cümlesi Veznecilerin Osman baba dergâhı önüne kadar sebilhane bardakları gibi diziliyorlar. Aralarında sarışın, kumral, beyaz, kâfuri beyaz, az esmer, âdeta esmer, buğday renkli, koyu esmer, biraz kahve karışığı, sarı üstüne beyaz, saçı siyah bıyığı kumral, gözleri mavi turresi kara, iri ayak, minyon el, bucur, bodur, kısa, orta boy, iri boy, yağız, lagar, etine dolgun, balık etli, az mülâhham, çıkık karın, şişman, hiraman, nev edâ, nev nihal, nazik endam, paytak, bükük bacak, omuz sallayan, yan giden, bir karış gerdan, mail, dik, yatık, feliksor yakalıklı, düz bağlama renk âmiz kravatlı, bastonlu, şemsiyeli, şemsiyesiz, ipek mendil...
⇓ Read more...
Yakın geçmişin çayhanelerile meşhur Direklerarasının (Bugünkü Şehzadebaşında Veznecilerden Nevşehirli İbrahim Paşa sebiline kadar olan kısım) en canlı, üzerinden büyük şehir halkının bir sel halinde akıp geçtiği zamanları Ramazan akşamları idi; büyük muharrir Ahmed Rasimin kaleminden çıkmış olan aşağıdaki satırlar, kıymetine baha biçilmez hâtıralardır:
“Akşam piyasaları şık kaçıyor. Belki iftara doğru uzar korkusile ikindi üstü tıraş olan ne kadar minimini, yosma, fesi kalıplı, yakalığı temiz, paltosu düzgün, pantolonu ütülü, potini boyalı, zülf perişan, gözleri mahmur, (neşe ve handeden mechur), elleri ganteli bey, beyzade, efendi, efendizade var ise cümlesi Veznecilerin Osman baba dergâhı önüne kadar sebilhane bardakları gibi diziliyorlar. Aralarında sarışın, kumral, beyaz, kâfuri beyaz, az esmer, âdeta esmer, buğday renkli, koyu esmer, biraz kahve karışığı, sarı üstüne beyaz, saçı siyah bıyığı kumral, gözleri mavi turresi kara, iri ayak, minyon el, bucur, bodur, kısa, orta boy, iri boy, yağız, lagar, etine dolgun, balık etli, az mülâhham, çıkık karın, şişman, hiraman, nev edâ, nev nihal, nazik endam, paytak, bükük bacak, omuz sallayan, yan giden, bir karış gerdan, mail, dik, yatık, feliksor yakalıklı, düz bağlama renk âmiz kravatlı, bastonlu, şemsiyeli, şemsiyesiz, ipek mendilli, Hüsnü intihab mağazasında düzinesi on dört on paraya alınan çiriş kolalı yağlıklı, belde kuşak, toka, askılı, kordonlu, kordonsuz, fulârlı, fulârsız, öksürüklü, öksürüksüz, nezleli, baş ağrılı, gülünç, mütebessim, mahzun, âşık, alâkalı, yanık, tutuk, müptelâ, firkatzede, kâmüran, dargın, kavgalı, kazalı, belâlı da bulunuyor. Ya arabadakilere ne dersiniz? Aman Allah!. O vaziyeti ibtilâçûyane! Mutlaka sola yaslanılacak, fes alnın saçlardan ayrıldığı mahallin biraz aşağısına doğru inik, kalıplı duracak. Eğer bıyıklar maşalanmamış, briyantinlenmemiş ise ikide birde kıvrılacak, bükülü durup şayet arabanın içine birinin...... onun nazarı girecek olursa lüstrin botin görünecek (Ah!.. Yaz olsa iskarpinin yırtmacından ipekli çorap ta görünürdü), öyle bir tavır alınacak ki, yanıyorum mânası işrab edilmek istenirse karşı karşıya gelince göğüs âdeta körük gibi işleyip gözler kapanıp açılacak, ve derununa hamızı fahm karışmış olan havâyi hâr dudakların bir kere açılmasile hohh!.. diye dışarı çıkacak. Eğer maksut bir mısraı berceste ise isimsiz kartvizit kâğıdı üzerine meselâ :
Yandım âteşlere ey meh, seni gördüm göreli!
gibi bir şey yazılıp arabaların tekabülünde atılacak. Böyle olmayıp da seni vefasız, seni yalancı demek matlûp ise gözler nîm süzülmek hareketile kelle sallanacak, yok bu da nâ be mahal düşüpte (Sana bir şey söyliyeceğim) hitabı kastediliyorsa sağ elin şahadet parmağı dudaklara dokunur dokunmaz iki üç defa hareket edecek. Olur a, fikri böyle değildir de biz şöyle anlamışızdır.
Sana ey canımın canı efendim
Kırıldım, küstüm, incindim, gücendim,
Benim nevrestei bağı bülendim
Kırıldım, küstüm, incindim, gücendim
şarkısının mazmunu sarfedilecek. Bundan kolayı yok! Baş hafif bir hareketi devriye ile öte tarafa çevrilip tarafı diğerde bulunan gözün kuyruğile bakılacak, bu da haritada var: Teşekkür ederim bandırası çekilecek. Ya el fese kadar gidip düzeltme bahanesile pat çakılacak ve yahut Mahmudpaşa kahvecilerinin bağırdıkları kesme! nev’inden bir boyun büküntüsü gösterilecek. Gönül âlemi bu ya! Neler olmaz, neler olmaz! İşin içinde geleyim mi, gelmiyeyim mi de vardır. Bunun için de evvelâ sol göz kırpılacak. Anlaşılmadı mı ne dersin makamında kafa silkinti suretile sallanacak, Sana hasret kaldım yerine avuç koklanacak. Kıskanıyorum mânasına mendil ısırılacak. Bayıldım efendim bu ne zerafet, ne letafet nüktesini safretmek için birdenbire arabanın arkasına yaslanılacak. Aman göremedim, eyvah kaçırdım işaretini vermek için dahi memelere kadar pencerelerden sarkıp bakılacak. Ne yapalım? İnsan alâkadan usanmazmış, birini bırakıp diğerine gönül verirmiş: Eskisi görülünce müstehziyane gülünecek; tazesine, pek yenisine tesadüf edince gülümsemek şartile öne doğru ağır, ama pek ağır eğilme hareketi icra edilecek. Yayaları sormayın, onlar pastra, çimdik, elleme, omuz vurma, mendil kapma, şemsiye çekme, yolu kapama, yüz kızartma, elmasım, iki gözüm, ah canım, sen benim olsan ben senin olsam, ne de şık, varda destur gibi söz atmalarla demgüzar oluyorlar. Bir eğlence, bir eğlence ki, tarif kabul etmez” (Şehir mektupları).
“Piyasa şık kaçıyor dedim a.. Siz bu sözüme dikkat edin. Acaba hatırınızda kalmış mıdır, bir zamanlar:
Üstü açık faytonda
Gezerim piyasada
Harf atarım kızlara
Bırakırım merakta
Yâr için terelli hah hah hay!.
Yâr için terelelli hah hah hay!.
yolunda bir kanto vardı. İşte bu kantonun medlûlü zî mealini böyle akşamlarda görmek pek ziyade hoşuma gidiyor. Dokuz numara fes, ufak, minyon kulak, çekik kaş, serpme ben, elâ göz, dökme burun, ter bıyık, gonce dihen, dik, önü yarım parmak açık yaka, mavi ipek üzerine beyaz kravat, ala alaman, nîm frize, siyah eldiven, alçı dondurması baston, çizikli siyah pantolon, düz, lustrin botinlerle faytonun bir köşesine kuruluş yok mu, insanda temaşa için takat bırakmıyor. Kalben beni sevmiyen kadında acaba his var mıdır dediğini işrap eden nazarları, gönlüm hiçbirini sevemiyecek diye üzüldüğünü bildiren yan duruşları :
O nevcivanım ki nigâhım vücuhü nisvana
Tenezzülüm sayılan itilâlarımdandır.
beytini terennüm eder gibi görünen dudakları, yakalığın asab ve ev’iyei fekkiyeye vukubulan takıntısını menetmek için kırdığı boyunları görmek kadar zevkâveri vicdan olan bir şey var mıdır?. Hele kendi kendisine ettiği hasbihalleri dinlemek kadar hoş bir müsahabet olamaz. Bakınız, süzülüp süzülüp neler diyor, aman! O siyah carlı ne kadar dikkatli bakıyor! Adeta yiyecek. Of! O lâcivert çarşafın içindeki ne çirkin! O nedir o? O yayvan kupaya kimler binmiş? Hah hah hay!.. Gözlüklü ihtiyara bakın!. Ah iki gözüm!. Hanımefendi geçiyor. Ne kadar naziktir? fakat biraz geçkin!. Bu kadın da her zaman bana gülümser, haline bakmaz da... Aman Allah! Al bir tanesini daha!. Ne de şişman! İnsan yanına varmağa korkar. Ay!. Ay!. Düşüp ölecek, zavallı arabada duramıyor, zaif mi zaif! Çiroz mu çiroz! Çarşafı deri gibi kemiklerine yapışmış! O!.. Madam * * * nin burada ne işi var? Kocası da yanında! Bizim şu âdi piyasayı görmiye gelmişler.. Ah! O âlemler! Salzburgda, Viyanada geçirdiğim akşamları hatırlıyorum! Bu sarışın güzelce hanım kim? Fakat pek kibirli! Kirpikleri seyrek olmasa hakikaten pek güzel olacakmış! Elâman bu siyahilerden! Her arabada bir tane var! Tanıdım eski yadigâr! Şimdi kocaya varmış! Acaba rahat duruyor mu? Ne mümkün! (Bu esnada sağ bacak sol bacak üzerinden inip sol bacak sağ bacak üstüne konacak, bıyıklar hafifçe muayene edilip eldeki baston bir iki sallanacak; arabacı! Osmanbaba türbesini geç, Şehzade camii kapısı önünden dön! Denilecek, ama kır atlı araba görünür görünmez: Dönme!. Dönme!. diye emir verilecek) yine o!.. Birbirimizi göremezsek olmuyor, sevmiyorum, fakat hazzediyorum... İki üç senedir böyleyiz. Adam sende!. Ömür oyalanmakla geçer... Gönlüm bomboş! Bana mağrur diyorlar, bilmiyorlar ki, kendileri de sevilecek mahlûk değillerdir... Ah! Pati. O senin küçücük, minimini pençelerini öptüğüm zaman neler duyuyordum!... Arabacı! Öndeki kır atlıyı bırakma! Yanından geç... Muttasıl yanından geç!.. Evet, bu kadının tebessümünde başka letafet var... Ah!.. Ah!... Ne kadar dekolte giyinmiş! İşte hep böyle olmalı, yalnız çehre seyretmekten ne çıkar?. Of! Yine canım sıkılıyor!. Hiçbir şeyin tadı yok!.” (Şehir mektupları).
Theme
Folklore
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM011082
Theme
Folklore
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 1, pages 556-557
Theme
Folklore
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.