Son yarım asır içinde “Tecvid ve Kıraat” alanında yurdumuzun nâdir yetişdirdiği sîmâlardan; Kur’an kıraatine bağlı ilimlerle diğer islâmi ilimlerde tam salâhiyet sahibi âlim; garb medeniyetinin hayranı, gençleri garb dillerini öğrenmeğe teşvik eder islâm aydını, güzel sesli hâfızları kendi eli ile musikişinaslara götürerek “Allah aşkına şuna musiki öğretin” diye çırpınan sanat âşıkı; 1888 de Kastamonuda doğdu, genç yaşında İstanbula geldi, feyzini Büyükşehirde, zamanının üç üstâdı kâmilinden aldı, Tokadlı yahud Tekirdağlı Hâfız Ali Riza Sâbir’den Tecvid, Kumbarahâneli Hâfız Süleymandan Aşere ve Takrib tahsil etdi, her sahada bilgisini genişleten üstadı da Fâtih müciz dersiamlarından ve Fâtih Camii başimamı Geyveli Hâfız İbrahim oldu; bu sonuncu hocasına öyle sargın sevgi ile bağlandı ki Hâfız İbrahim yetmişbeş yaşında olduğu halde İttihadcıların zulüm ve gadrine uğrayarak 1913 de Sinoba sürgün gittiğinde Hâfız Ömer de peşinden giderek ihtiyara menfâsında esir pazarından alınmış köle gibi hizmet etdi. Son derecede geniş hâfızaya sahibdi, Buhârî ve Müslim gibi muteber hadis kitabları ezberinde idi. Kur’anın kelimelerini, harflerini ve noktalarını birer birer hikmetlerile beraber hâfızasına nakşetmiş, son zamanlarında uzun yıllar İstanbul Müftlüğünde Mushafları Tedkik Heyeti başkanl...

Son yarım asır içinde “Tecvid ve Kıraat” alanında yurdumuzun nâdir yetişdirdiği sîmâlardan; Kur’an kıraatine bağlı ilimlerle diğer islâmi ilimlerde tam salâhiyet sahibi âlim; garb medeniyetinin hayranı, gençleri garb dillerini öğrenmeğe teşvik eder islâm aydını, güzel sesli hâfızları kendi eli ile musikişinaslara götürerek “Allah aşkına şuna musiki öğretin” diye çırpınan sanat âşıkı; 1888 de Kastamonuda doğdu, genç yaşında İstanbula geldi, feyzini Büyükşehirde, zamanının üç üstâdı kâmilinden aldı, Tokadlı yahud Tekirdağlı Hâfız Ali Riza Sâbir’den Tecvid, Kumbarahâneli Hâfız Süleymandan Aşere ve Takrib tahsil etdi, her sahada bilgisini genişleten üstadı da Fâtih müciz dersiamlarından ve Fâtih Camii başimamı Geyveli Hâfız İbrahim oldu; bu sonuncu hocasına öyle sargın sevgi ile bağlandı ki Hâfız İbrahim yetmişbeş yaşında olduğu halde İttihadcıların zulüm ve gadrine uğrayarak 1913 de Sinoba sürgün gittiğinde Hâfız Ömer de peşinden giderek ihtiyara menfâsında esir pazarından alınmış köle gibi hizmet etdi. Son derecede geniş hâfızaya sahibdi, Buhârî ve Müslim gibi muteber hadis kitabları ezberinde idi. Kur’anın kelimelerini, harflerini ve noktalarını birer birer hikmetlerile beraber hâfızasına nakşetmiş, son zamanlarında uzun yıllar İstanbul Müftlüğünde Mushafları Tedkik Heyeti başkanlığında bulundu. Asıl mesleğinde de birçok camilerde imamlıklarda buluna buluna Fâtih Camii başimam ve hatibliğine kadar yükseldi. Sesi güzel ve tatlı değildi, yükseklere de çıkamazdı, fakat tecvidi sâyesinde okuduğu zaman huzû ve huşû ile dinlenirdi. Sesinde öyle bir tokluk kalınlık vardı ki hoparlöre ihtiyaç göstermez, Fâtih Camiinin minberinde hutbe okurken sesi koca mâbedin her tarafından anlaşılarak işidilirdi. Gaayet vekarlı, öyle ki vekaarı bazan kibir ve nahvet derecesine vardırırdı; yolda herkese selâm vermez, konuşurken hatır ve gönül saymaz, doğru özlü tok sözlü idi; camide etvârını lâybâli bulduğu bir müezzini “eşek” hitabı ile azarladığı görülmüştür, fakat bu halleri muhitinde yadırganmaz, azarladığı kimseler hallerini düzeltirler, ona kırılmazlardı. 1951 de İstanbulda İmam ve Hatib Okulunda bir muallimlik aldı; 1952 temmuzunda Kastamonudan Ankaraya giderken bindiği otobüs devrilerek kazada öldü, na’şi İstanbula getirildi, Edirnekapısından Eyyubsultana giderken mezarcı kulubesinin arkasında yol kenarına defnedildi. Ali Rıza Sağlam Hâfız Ömer Aköz (Resim: S. B.)