Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
AHMED PAŞA (Gedik)
On beşinci asrın büyük vezirlerinden ve sadrazamlarından; İstanbulun büyük ve kalabalık bir semti hâlâ onun lâkabı ile anılagelen, tarihimizin fütühat devrinin en öndeki şöhretlerinden, burada Gedik Ahmed Paşanın hal tercümesi, Türkiye tarihi üzerinde en geniş salâhiyetle söz sahibi olanlardan Profesör Mükrimin Halil Yınanç İslâm Ansiklopedisine yazdığı Gedik Paşa makalesinde, paşanın menşeini şöylece anlatıyor:
“Muasırı olan Türk tarihçileri, onun asıl ve menşe’i hakkında hiçbir şey söylemiyerek, Fatih Sultan Mehmed’in hasbendlerinden olduğunu bildirirler. Garp menbalarından bazıları onun, Rum cinsinden bulunduğunu ve hattâ daha ileriye giderek, bazıları da kendisinin Arnavud devşirmesi bir yeniçeri olduğunu naklederler. XVI. ve XVII. asırlarda yazılan tarihler onun yeniçerilikten yetiştiğini ve muharebelerde şecaat ve besâletle temayüz ederek, kat’i meratip ettiğini bildirirler. Bu zatın Anadolu beylerbeyi oluncaya kadar katettiği rütbeleri ve bulunduğu vazifeleri de bilemiyoruz. Muhakkak olarak bildiğimiz şey (865) 1461 den itibaren Gedik Ahmed’in, Rumeli beylerbeyliğine naklounan Şarabdar Hamza’nın yerine, Anadolu beylerbeyi oluşudur.”
Fatih Sultan Mehmed Amasra, Sinop ve Trabzon seferinde bulundu. Karaman ülkesinin fethinde büyük hizmeti görüldü, yeni fethedilen bu memlekete...
⇓ Read more...
On beşinci asrın büyük vezirlerinden ve sadrazamlarından; İstanbulun büyük ve kalabalık bir semti hâlâ onun lâkabı ile anılagelen, tarihimizin fütühat devrinin en öndeki şöhretlerinden, burada Gedik Ahmed Paşanın hal tercümesi, Türkiye tarihi üzerinde en geniş salâhiyetle söz sahibi olanlardan Profesör Mükrimin Halil Yınanç İslâm Ansiklopedisine yazdığı Gedik Paşa makalesinde, paşanın menşeini şöylece anlatıyor:
“Muasırı olan Türk tarihçileri, onun asıl ve menşe’i hakkında hiçbir şey söylemiyerek, Fatih Sultan Mehmed’in hasbendlerinden olduğunu bildirirler. Garp menbalarından bazıları onun, Rum cinsinden bulunduğunu ve hattâ daha ileriye giderek, bazıları da kendisinin Arnavud devşirmesi bir yeniçeri olduğunu naklederler. XVI. ve XVII. asırlarda yazılan tarihler onun yeniçerilikten yetiştiğini ve muharebelerde şecaat ve besâletle temayüz ederek, kat’i meratip ettiğini bildirirler. Bu zatın Anadolu beylerbeyi oluncaya kadar katettiği rütbeleri ve bulunduğu vazifeleri de bilemiyoruz. Muhakkak olarak bildiğimiz şey (865) 1461 den itibaren Gedik Ahmed’in, Rumeli beylerbeyliğine naklounan Şarabdar Hamza’nın yerine, Anadolu beylerbeyi oluşudur.”
Fatih Sultan Mehmed Amasra, Sinop ve Trabzon seferinde bulundu. Karaman ülkesinin fethinde büyük hizmeti görüldü, yeni fethedilen bu memlekete vali tayin olunan şehzade Mustafa Çelebi’ye atabey (lala) tayin edildi. (1469).
1470 te Fatihin maiyetinde olarak, Eğridoz fethine iştirak etti ve bu seferde pek büyük şecaat gösterdi; mükâfaten vezirliğe terfi etti
1471 de Alâiye kalesinin fethine memur oldu, kalenin sahibi Kılıç Arslan’ı teslim olmağa ikna etti. Ayni yıl içinde de Silifke ve havalisini de fethetti.
1472 de Uzun Hasana karşı yapılacak harp için padişahın topladığı meşveret meclisinde bulunmak üzere İstanbula çağrıldı. Otlukbeli muharebesinde (11 ağustos 1473) sağ cenah ordusuna kumanda eden şehzade Bayezid’in maiyetinde bulundu ve emsalsiz bir şecaat ve mehareti ile galibiyete sebep oldu.
1474 de Karaman vâlisi Şehzade Mustafa vefat etti, süratle Konyaya dönmüş ve Şehzadenin cenazesini Bursaya göndermişti. Atabegi bulunduğu Şehzadenin ölümünden Karaman valiliğine tayin edilen küçük Şehzade Cem’e de Atabey oldu ve pek az sonra, idam olunan Mahmud Paşa’nın yerine, veziri âzam olarak İstanbula geldi.
1475 de Karadenizdeki Ceneviz müstemlekelerinin fethine memur edildi, donanma ile Kırıma giderek Kefe, Azak ve Menkûb kalelerini aldı; Kırım hanlığının Türkiye himayesine girmesini ve Karadenizin Türk gölü haline getirilmesini sağladı. 1476 da padişah ile birlikte, Boğdan seferine gitti; sonra İşkodranın fethine memur edildi, bu vazifeyi kabulde gevşek davranınca azil ve Rumelihisarında hapsedildi. Veziri âzamlık Nişancı Karamanî Mehmed Paşaya verildi. Az sonra af edilen Ahmed Paşa Geliboluya gönderildi, donanma kumandanı ve Selânik sancağı beyi oldu. Limni adasını 1478 de Limni’yi fethetti. Geliboludan Yunan denizine sefere memur edildi. Kefalonya, Zanta ve Aya Mavra adalarını zaptetti. Ertesi sene, kapudanlık ve Avlonya sancağı beyliği ile Napoli kırallığının fethine memur edildi. Gedik Ahmed Paşa bu işi de büyük muvaffakiyetle başardı. Otrantoyu zaptetti. (11 ağustos 1480) Cenubî İtalyanın içerlerine yürürken Fatih Sultan Mehmed öldü, yeni Padişah İkinci Sultan Bayazıt tarafından geri çağırıldı. İstanbulda veziriâzam Karamanî Mehmed Paşa yeniçeriler tarafından parçalanınca İshak Paşa sadrıazam olmuştu. İsyan iden Karaman valisi Şehzâde Cem hemen bütün Anadoluya hâkim olmuştu. Ceme karşı İtalyadan gelen Gedik Paşa gönderildi. Yenişehir muharebesinde, fevkalâde yararlık göstererek, Cem’in hezimetine sebep oldu.
Fakat, Cemi yakalamağa memur edilince, vaktiyle hizmetinde bulunduğu şehzâdenin kaçmasına fırsat verdi. Vezirlerden Nişancı Hamza beyoğlu Mustafa Paşa Sultan Bayazıda onu gizli bir Cem taraftarı olarak gösterdi. Ahmed Paşa İstanbula çağrıldı ve öldürülmek üzere, sarayda kapuarasına hapsedildi ve İshak Paşanın şefaat Karamanoğlu Kasım Bey başta Gedik Ahmed olmak üzere, ümeranın kendisine taraftar olduklarını yazarak Mısırda bulunan Şehzâde Cem’i Anadoluya getirtdi. Bu yeni tehlikeyi de yeniçerilerin çok bağlı oldukları Gedik Ahmed Paşa önliyebilirdi. Ahmed Paşa bu vazifeyi Nişancı Mustafa Paşanın idamı şartı ile kabul etti. Mustafa Paşa idam olundu.
Ahmed Paşa Karamanoğlu ile Cem’e karşı hareket ederken, şehzâdeye iltihakından korkulduğu için oğlu rehine olarak İstanbulda alıkonuldu.
Mükrimin Halil Yınanç, Paşanın son yıllarını da şöyle anlatıyor: “Evvelce Gedik Ahmedin maiyetinde bulunan sancak beylerinden bir kısmı da Cem’e iltihak etmişlerdi. Bu vaziyet ötedenberi Gedik Ahmedden şüphesi olan padişahı büsbütün kuşkulandırdı. Cem’in gelişini Ahmed Paşanın münafıkane ve muvazaalı hareketine atfetti. İstanbulda bulunan bütün kapıkulu askerlerini alarak, Anadoluya geçen ve Anadolu beylerinin kuvvetlerini kendine ilhak eyliyen padişah bizzat Cem üzerine yürüdü. Padişahın şübhesi haksız yere ve yayılan şayialar üzerine idi. Ahmed Paşa gibi sert, eğilmez ve bükülmez micazlı bir kimsenin verdiği sözü bozması ve boynundaki biat bağını söküp atması imkân haricinde idi. Hattâ onun bu seciyesini bilen Cem, zahiren onun ile sulh müzakeresi yapmak ve hakikatte gafilen bastırmak üzere bazı teşebbüste bulundu ise de, muvaffak olamadı. Cem’in tarafdarlarının külliyen mağlûbiyetinden onun Rodosa firarından sonra, Gedik Ahmed, padişahın emri ile, Rodasa bir elçi göndererek, şövalyeler ile, Cem hakkında, müzakereye girişmeyi teklif etti. İstanbula gelen elçiler ile müzakereye girişen Gedik Ahmed, muayyen bir para mukabilinde, Şehzadenin iadesini istemiş; fakat, bu teklifin kabul edilmemesi üzerine, müzakereden çekilmiş ve Mesih Paşa müzakereye devam ederek, bunlar ile bir muahede akteylemişti. Kendisi ise gerek bunu, gerek Venedikliler ile yeniden aktedilmiş olan muahedeyi devletinin şan ve şerefini ihlâl edecek bir mahiyette görüyor ve şedid tenkidatta bulunuyordu. Padişah, kapıkulu askeri üzerinde fevkalâde nüfuzu ve ordu içinde fazla şöhreti olan bu namâğlûp kumandanın, kaynatası ile birleşerek hiyanet etmesi ihtimalinden endişe ettiğinden, onu ortadan kaldırmağa kararlaştırdı. Fakat kapıkulu askerinin merkezi olan İstanbulda Gedik Ahmedi öldürmeyi mahzurlu gördüğünden, bütün vüzerası ve erkânı saltanatı ile birlikte, Edirneye gitti ve (6 şevval 887) 18 kânunuevvel 1482 pazar gecesi, Yenisarayda bütün erkânı devletin davetli olduğu bir ziyafetin hitamında diğer vüzeraya hil’atler verildiği halde, Gedik Ahmede ölüm alâmeti olmak üzere, siyah bir kaftan verildi ve biraz sonra öldürüldü. Sarayın odalarının birinde veya hamamda öldürüldüğüne dair ihtilâflar mevcut olduğu gibi, boğdurulmak veya hançerletilmek sureti ile ifna edildiğine dair rivayetler de vardır. Nâşı, Edirnede defnolunmuştur.
“En müşkül işleri başarmış, en ağır tehlikeleri alt etmiş olan bu zat, sert ve hattâ haşin tabiatlı, fikir ve kanaatlerini hiç bir zaman saklamaz, mert ve dürüst, fakat kindar ve son derecede haris ve harpcû idi. Ölümü, Edirne’de yeniçerilerin isyanına sebep olduğu gibi, halk tarafından pek ziyade sevilmiş bir şahsiyet olduğu için, halk arasında da derin bir elemi mucip olmuştu. Hâlbuki türk aristokrasisi ve ulema sınıfı, devşirmelerin o zamanki bu en kuvvetli şahsiyetinin ölümünü memnuniyetle karşılıyorlardı.
“Gedik Ahmed’i öldürmek ile muvaffakiyetli bir iş gördüğünü zanneden Bayezid, İstanbul’da bulunan İskender Paşa’ya “kulum İskender biti asna vasıl olduğu gibi bilesinki Gedik’i depeledüm” diye, bu ölümü tebsir ederken şimdiye kadar onun himayesi ve nüfuzu sayesinde berhayat bırakıldığı anlaşılan şehzade Cem oğlunun öldürülmesini emrediyordu. Gedik Ahmed’in ölümünü müteakip, onun kaynatası, eski hamisi ve müttefiki olan İshak Paşa da vezir-i âzamlıktan azil ve tekaüd edilmişti. XV. ve XVI. asır İtalyan menbalarında ve onlardan naklen XVII. ve XVIII. asır müelliflerinde, Gedik Ahmed’in ölümü sebebi hakkında roman kabilinden yazılan şeyler zikre değmez.
“Gedik Ahmed İstanbul’da bazı hayrat yapmış ve bundan dolayı şimdiki Gedikpaşa semti, onun adını taşımaktadır. Bugün kendi adını taşıyan bir hamamdan başka bir şey kalmamıştır. Diğer eserlerinin, meselâ cami ve medresesinin, çok eskiden harap olduğu anlaşılıyor. Zamanındaki tarihler onun Afyonkarahisar’da hâlâ mevcut olan bir imaret, bir medrese ve kütüphane yaptırdığından, Konya’da ise, Mevlâna Celâleddin rumî vaziyesini tamir ve tecdit ettirdiğinden bahsederler.
“Ahmed Paşa’ya verilen Gedik lâkabına gelince, Âşık Paşazade onu eskeriya Gedik Eri Ahmed diye zikreder ve hattâ onu medheden bir şiirinde:
Bu Ahmed Kim gedüklerin eridür
Nice gedükleri berkitti Ahmed
beytini söyler. Âşık Paşa-zadenin ifadelerinden, onun bu unvanı, kal’a açmak ve kal’a tamir ve inşa etmek maharetinden dolayı, almış olduğunu anlıyabiliriz. Avrupa müelliflerinin söyledikleri veçhile, diş veya her hangi bir uzvunun eksikliğinden dolayı, bu unvanı aldığını muhtemel görmüyoruz.”
Theme
Person
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM010904
Theme
Person
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 1, pages 406-408
Theme
Person
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.