Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
AHMED NAZİF EFENDİ (Hacı Selim Ağa zâde)
Birinci Abdülhamidin gözdesi, bu hükümdarın güven ve sevgisini şahsî nüfuz ve serveti uğrunda kullanmış devlet adamı; zamanında, serveti, hususî hayatı ve türlü entrikalarile İstanbulun halk ağzına düşmüş büyük şöhretlerindendir. Hacı Selim Ağa, Tavukçubaşı damadı Hacı Mustafa Efendinin İrandan satın alıp, sonra hizmetine mükâfat olarak azad ettiği ve kendi boyundan bir azadlı cariye ile evlendirdiği kölesiydi; Ahmed Nazif Efendi bu izdivaçtan doğmuştu. Defterdarlık kaleminden yetişmişti. Birinci Abdülhamidin şehzadeliği zaanında istifraş ettiği bir cariyeden doğmuş olup İstanbul halkınca “Ahretlik Hanım” diye meşhur olan kızı, “Dürrüşehvar Hanım Sultan” ile evlenmiş, kaynatasının tahta çıkmasile, birden büyük bir siyasî nüfuz sahibi olmuştu. Kısa bir zaman içinde masraf kâtipliğinden sadırazam kethüdalığına kadar yükselmiş, babasını darbhâne emini, bilâhara tersâne emini tayin ettirmiş, küçük kardeşi Mehmed Emin Efendiyi de “mal celbine”, yâni kolaylıkla ve bol rüşvet alınaak memuriyetlere kayırmış idi.
Vakanüvisin anlattığına göre “İş bitirmek için kapılarına başvurmak, mahvolmak için de kendilerine muhalefet etmek” kâfi idi. Ahmed Nazif Efendinin yalısı Çengelköyünde idi, arkadaki korunun içinde, tepede de bir mükellef köşk yaptırmıştı; ki bu arazi; en son, Altıncı Mehmed Vahd...
⇓ Read more...
Birinci Abdülhamidin gözdesi, bu hükümdarın güven ve sevgisini şahsî nüfuz ve serveti uğrunda kullanmış devlet adamı; zamanında, serveti, hususî hayatı ve türlü entrikalarile İstanbulun halk ağzına düşmüş büyük şöhretlerindendir. Hacı Selim Ağa, Tavukçubaşı damadı Hacı Mustafa Efendinin İrandan satın alıp, sonra hizmetine mükâfat olarak azad ettiği ve kendi boyundan bir azadlı cariye ile evlendirdiği kölesiydi; Ahmed Nazif Efendi bu izdivaçtan doğmuştu. Defterdarlık kaleminden yetişmişti. Birinci Abdülhamidin şehzadeliği zaanında istifraş ettiği bir cariyeden doğmuş olup İstanbul halkınca “Ahretlik Hanım” diye meşhur olan kızı, “Dürrüşehvar Hanım Sultan” ile evlenmiş, kaynatasının tahta çıkmasile, birden büyük bir siyasî nüfuz sahibi olmuştu. Kısa bir zaman içinde masraf kâtipliğinden sadırazam kethüdalığına kadar yükselmiş, babasını darbhâne emini, bilâhara tersâne emini tayin ettirmiş, küçük kardeşi Mehmed Emin Efendiyi de “mal celbine”, yâni kolaylıkla ve bol rüşvet alınaak memuriyetlere kayırmış idi.
Vakanüvisin anlattığına göre “İş bitirmek için kapılarına başvurmak, mahvolmak için de kendilerine muhalefet etmek” kâfi idi. Ahmed Nazif Efendinin yalısı Çengelköyünde idi, arkadaki korunun içinde, tepede de bir mükellef köşk yaptırmıştı; ki bu arazi; en son, Altıncı Mehmed Vahdettin tarafından satın alınmıştır. Vakanüvis Cevdet Paşa (H. 1196) 1781 vekayii arasında şöyle bir kayıt düşer: “Çengelköy üstündeki kasri hümayun ki o vakit Nazif Efendi yalısının köşkü olup aralıkta Sultan Abdülhamidi evvel oraya teşrif ile tenezzüh buyururlardı”.
Bu hükümdarın sadrıazamlarından Halil Hamid Paşa, Ahmed Nazif Efendinin iftira ve entrikalarına kurban olmuş seçkin bir vezirdir; Paşanın nüfuz ve şöhretini kendi ikbali için tehlikeli gören Ahmed Nazif Efendi, zevcesi Dürrüşehvar Hanıma, sadrazamın yeniçeri arasına fitne koyup şehzade Selimi tahta çıkarmağı kurduğunun Yeniçeri ağası tarafından babası Hacı Selim Ağaya ihbar edildiğini anlatmış, Dürrüşehvar Hanım da bunu Birinci Abdülhamidin kızkardeşi büyük Esma Sultana söylemiş, o da padişaha arzederek Halil Hamid Paşa, ertesi sabah idam olunmuştu (B. : Halil Hamid Paşa).
Birinci Abdülhamidin ölümü ve Üçüncü Selimin cülûsu bu ailenin felâketine sebep oldu; istisnasız hemen herkesin, bu arada bilhassa pek çok bulunan düşmanlarının beklediği feci âkibet, düşman ağzile “zuhur edecek kahrı ilâhi” saltanat tebeddülünün pek tezine olldu.
Cülûsta, Ahmed Nazif Efendi ve kardeşi Emin Efendi orduyu hümayun ile Ruscukta bulunuyordu. (15 Şaban 1203) 11 Mayıs 1789 pazartesi sabahı tersâneye gelen Üçüncü Selim, inşa edilmekte olan büyük bir kalyonda kendisi için hazırlanan yere oturduktan sonra; “Tersâne emini Hacı Selimi getirin!” diye emretmiş, Selim Ağa huzura getirilince de söz söyletmeyip cellâtlara işaret etmekle “Hemen iki ellerin arkasına çevirip işini tamam” etmişlerdi. Orduyu hümayuna da Ahmed Nazif Efendi ile biraderinin tevkif edilerek İstanbula gönderilmesi için bir ferman yollamıştı. Selimağazadeler İstanbulda birkaç gün kendi evlerinde hapsedilmiş, bütün mal ve mülkleri müsadere olunmuş; Ramazanın yirmi yedinci gecesi de Ahmed Nazif Efendi “bazı hususun müzakeresi için” Babıâliye davet edilmişti. Efendi varan adama: — Paşa hazretlerine selâm edin, pek bitâblığım var, bayramdan sonra mülâkat ederiz!” demiş ise de kaymakam paşa: “Şimdi buyursunlar, maslahatı mühimme zuhur etmiştir!” diye tekrar haber yollamış, Ahmed Nazif Efendi de çaresiz atına binerek Babıâliye gelmiş ve Babıâlinin ard kapısından girecek oldukta Bostancılar odacıbaşısı: — Bizde misafiretle memursunuz! diyerek Soğukçeşme kapısından saray avlusuna sokmuş, Bostancıbaşı, Ağaya götürmüş, o da: — Kapı arasında hapsiniz ferman olunmuştur! diye kapı arasına alıp cellâda teslim etmişti; ertesi sabah da kesik başı Babıhümayun önüne konularak teşhir edilmişti. Kardeşi Emin Efendi de hapse atılmış ise de, bir müddet sonra, babası ve kardeşi yanında sığıntı suretinde yaşadığı ve hiçbir cünhası olmadığı anlaşılarak affedilmişti.
Üçüncü Selimin gözdesi ve şehzadeliğinden bendesi meşhur kaptanı deryâ Küçük Hüseyin Paşa anlatırmış; Sultan Selim kafeste iken (B. : Kafes), Çuhadar Hüseyin ağa ile pencereden sohbet edermiş; Selim Ağa tarafından görülmüş ve pencere kapatılmış; o vakit Sultan Selim kendisinin eğlencesi yalnız bu pencere olduğundan kapatılmamasını Selim Ağaya söyledikte iradei seniye iktizasından kapatmağa mecbur olduğunu ifade eylemiş; bir rivayette Şehzade Selime çok kaba bir lisan ile hitabetmiş, Sultan Selim de bu muameleyi unutamamış.
Câbi Said Efendi de şöyle bir dedikodu nakleder:
“Sultan Selim şehzadeliğinde, çocukluğundanberi, enderunlarında Hacı Şakir Ağa, Osman efendi, Defterdarzâde İzzet Bey, Sırrı Selim Efendi ve Safiye Sultanın üvey oğlu İshak Bey ile tezkereler yazıp sohbet ederdi. Sırrı Selim Efendi enderun çavuşlarından idi; bir gün Şehzadeye harçlık lâzım olmuş, kendisine bir tezkere yazmış, fakat lâkabını “çavuş başı Selim Ağa” diye yazmıştı. Sırrı Selim Efendinin memuriyeti icabı unvanı ağalık ise de kendisi şehirli olduğundan efendilikle meşhurdu; Şehzadenin tezkeresi yanlışlıkla Ahmed Nazif Efendinin babası Hacı Selim Ağanın eline geçti. O da encamını düşünmeyip heman atına binmiş ve tezkereyi sadrazama vererek Şehzadenin harçlığı kalmadığını bildirmişti. Sadrazam da tezkereyi okuyup Şehzade Selimin şu kadar altın harçlık matlubudur diye padişaha arzetmişti. Birinci Abdülhamid de elinde tezkeresile kafese girip Sultan Selimi tekdir yollu:
— Oğlum, senin harçlığın mı kalmadı, ben dururken başkasından akçe istemişsin, ayıptır! demişti. Şehzade fevkalâde mahcup olup içinden: “Hoş imdi papaz!. Ben de padişah olursam inşallah seni katledeyim” diye ahtetti. Bunu oğlu Nazif Efendi işittikte: — Tuh bre, ziyade hamakat etmişsin, amma ne çâre... Size değil belkim bizim cümlemize Sultan Selim bu maddeden adâvet besler. Padişah olacak bir Şehzadeyi Padişaha tazir ettirmeğe sebep oldun, diye aralarında bir çok defalar konuşmuşlar. Ahmed Nazif Efendi Şehzadenin gazabından halâs olmak için helâkine kastetmiş. Cariyeler alıp Enderuna göndermiş, bunlardan iki cariye Sultan Selim dairesine verilmiş. Sultan Selimi zehirlemeğe memur etmişler. Kendilerine bir çok vaitlerde bulunulmuş ve zehir dahi verilmiş. Birgün Şehzade şerbet istemiş. Mezkûr cariye de kilerci olduğundan şerbeti hazırlamış ve zehiri dahi içine atmış. Lâkin Şehzade genç ve güzel olmakla cariye Şehzadeye gönül vermiş... Bir ah çekerek gözleri yaş ile dolmuş... Sultan Selim: — Sana ne oldu? Keyfin mi yok? Diye sorunca; cariye zehir meselesini olduğu gibi anlatmış.. İşte, Sultan Selimin cülûsunu müteakip Selim Ağanın ve Ahmed Nazif Efendinin katline sebep budur”.
Ahmed Nazif Efendinin konağı, Şehzadebaşında Acemioğlanlar kışlası civarında idi (H. 1196) 1781 büyük Cibali yangınında yanmış. Bilâhara pek mükellef bir surette yeniden yaptırılmıştı. Ahmed Nazif Efendi bu konağı Çavuşoğlu adında bir zattan satın almıştı.
Bibl. : Câbi Said Vekâyihânesi; Cevdet Ta., I, II, IV.
1900 de Ayasofya Kahvehâneleri
(Warwick Goble’nin suluboya resminden S. Bozcalı eli ile)
Theme
Person
Contributor
S. Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Identifier
IAM010892
Theme
Person
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
S. Bozcalı
Description
Volume 1, pages 400-401
Note
Image: volume 1, page 400E1
See Also Note
B. : Halil Hamid Paşa; B. : Kafes
Bibliography Note
Bibl. : Câbi Said Vekâyihânesi; Cevdet Ta., I, II, IV.
Theme
Person
Contributor
S. Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.