İstanbul Fatihlerinden kırk bir şehidin kabri bulunan bu semtin halkı, Millî Mücadelede bu mukaddes hâtıralar arasında büyümüş insanlara lâyık fedakârlıklar göstermişlerdir. Aslı Refahiyeli, kendisi doğma büyüme İstanbullu olan Ahırkapılı Yusuf Konuk, ki 1945 yılında Kumkapı iskelesi hamallar kâhyası idi, İstanbul Ansiklopedisi müelliifne anlatmıştır. “Millî Mücadele, Ahırkapılılar, on üç, on dört yaşında oğlancıkları da dahil büyük devletlerin işgal kuvvetleri tarafından yapılacak her türlü tazyik ve işkenceye göğüs gererek Anadoluya silâh kaçıran teşkilâtın, isimleri her hangi bir defterde kayıtlı olmıyan ve hizmetleri karşılığı hiç bir maddi mükâfat beklemeyen fedaileri olmuştur. Ahırkapı surlarının her kovuğu, semtin bakkal dükkânları ve kahveleri, hemen bütün evleri birer silâh ve cephane deposu idi. 1945 de beton bir ilkokul haline konulan bir bina vardır ki, içinde o zamanlar bir şimendifer taburu varmış... Millî müdafaanın İstanbuldaki gizli mümessilliği tarafından, Yusuf Kâhyanın emrine bu taburdan on sekiz yirmi nefer verilmiş.. hepsi de güçlü kuvvetli ve yürekli olan bu yiğitler Yusuf-kâhya ile beraber Anadoluya silâh ve cephane kaçırmağa memur edilmiş.. “Şehremanetinde memur olan Emin Bey adında bir genci, evinde Anadoluya kaçırılacak silâh vardır diye işgal kumandanl...

İstanbul Fatihlerinden kırk bir şehidin kabri bulunan bu semtin halkı, Millî Mücadelede bu mukaddes hâtıralar arasında büyümüş insanlara lâyık fedakârlıklar göstermişlerdir. Aslı Refahiyeli, kendisi doğma büyüme İstanbullu olan Ahırkapılı Yusuf Konuk, ki 1945 yılında Kumkapı iskelesi hamallar kâhyası idi, İstanbul Ansiklopedisi müelliifne anlatmıştır. “Millî Mücadele, Ahırkapılılar, on üç, on dört yaşında oğlancıkları da dahil büyük devletlerin işgal kuvvetleri tarafından yapılacak her türlü tazyik ve işkenceye göğüs gererek Anadoluya silâh kaçıran teşkilâtın, isimleri her hangi bir defterde kayıtlı olmıyan ve hizmetleri karşılığı hiç bir maddi mükâfat beklemeyen fedaileri olmuştur. Ahırkapı surlarının her kovuğu, semtin bakkal dükkânları ve kahveleri, hemen bütün evleri birer silâh ve cephane deposu idi. 1945 de beton bir ilkokul haline konulan bir bina vardır ki, içinde o zamanlar bir şimendifer taburu varmış... Millî müdafaanın İstanbuldaki gizli mümessilliği tarafından, Yusuf Kâhyanın emrine bu taburdan on sekiz yirmi nefer verilmiş.. hepsi de güçlü kuvvetli ve yürekli olan bu yiğitler Yusuf-kâhya ile beraber Anadoluya silâh ve cephane kaçırmağa memur edilmiş.. “Şehremanetinde memur olan Emin Bey adında bir genci, evinde Anadoluya kaçırılacak silâh vardır diye işgal kumandanlığına ihbar ederler .Bir Kadir gecesi Emin Beyin Ahırkapıdaki evi basılır, her taraf aranıp haber verilen silâhlar, bulunmadığı halde delikanlı kelepçeye vurulup ihtiyat tedbiri olarak ktevkif edilir. O sırada Yusuf kâhyanın eline şöyle bir tezkerecik gelir: “Yusuf ağabey.. Beni götürüyorlar. Sofadaki çiviye asılı havlunun arkasındaki deliğin içinde 28 tüfek var. Evi aramak için yine geleceklerdir. Sen bu tüfekleri bizden kaldır ve hemen karşıya attır”. Bu yirmi sekiz tüfek çuvallara doldurulup güpegündüz Ahırkapı iskelesine taşınır. Tam sandala konulacağı sırada altı yedi tane Fransız neferi belirir. Bunlar, her gün oraya gelir surların dibinden denize girerlermiş. Çuvallar içinde ne olduğu besbelli. Namluların bir kaçı, yırtıklarından dışarı çıkmış... Şimendifer taburu erlerinden bir Çorlulu Emin varmış; tosun gibi, tığ gibi bir delikanlı: Yusuf ağabey!. Demiş.. Ben bunların hepsini şişiririm... Tüfeklerle beraber beni de karşıya atabilir misin?!..” Yusuf kâhyanın cevap vermesine meydan kalmadan Fransız neferleri çuvalları şöyle bir gözden geçirince kâhyaya yaklaşmışlar, içlerinden biri: — Kemalist?!.. Bom bom??!. Diye sormuş.. Kâhya da Allaha sığınıp: — Vuy müsyü! Demiş.. Bu sefer, Fransızlar hep birden: — Bon!. Bon!. Diye bağırışarak kâhyayı hararetle tebrik etmiştir..” Büyük inkılâbın kanlı yıllarında yurtlarını yabancı orduların ayakları altından kurtarmış bir milletin evlâdı olan bu Fransız askerleri cedlerinin başından geçenleri hatırlayı pkıymetlendirmekle kendi hayatlarını bir Çorlulu Eminin elinden kurtarmış olduklarını belki de hiç sezmemişlerdi. Ahırkapı Sokağında Millî Mücadele yıllarında Anadoluya kaçırılan silâhlara depo olan tarihî sıra evler. (Resim: Nezih)