HÜSNÜ BEY (Hacı) – Tanzimat devrinin dürüstlüğüile tanınmış bir hapishâne müdürü ki,o zamanların tabiri ile “Tomruk Müdürü”. Hicrî 1263 M.1847 yılında bir gece Tomruk denilen Zabtiye Kapusu hapishânesinden meşhur bir hırsızın kaçdığını müdür Hacı Hüsnü beye haber verdiler. O tarihte, İstanbulun etrafını çeviren surlar yer yer çöküp yıkılmamıştı,askerî kıymeti kalmamış da olsa, kale kapıları, zabıta tâkibatı bakımından hizmet ederdi, kapılar geceleri kapanır, seher vaktinde açılırdı. Hacı Hüsnü Bey şehrin bütün kapularına birer memur göndererek firarî hırsıza dikkat edilmesini, şehirden dışarı çıkmasına imkân verilmemesini emretti. Kapulara giden memurlar vazifelerini talimata göre yaptılar. Fakat Yenikapıya giden zaptiye neferi, Zaptiye Nâzırından emir gelinceye kadar kapının açılamıyacağını söyledi. Birkaç saat içinde İstanbul'da: “Kale kapıları kapanmış!..” diye bir dedikodu yayıldı. Halk sebepsiz bir heyecana, korkuya düştü. Bu dedikodu Bâbıâliye kadar aksetti. Sadrazam Mustafa Reşid Paşa meseleyi Zaptiye Nâzırı Hafız Paşadan sordurttu, ve ayrıca; halkı dehşet ve telâşa düşüren Tomruk Müdürünün azledilmesini nâzır paşaya emretti. Hafız Paşa derhal Bâbıâliye geldi, Sadrazamın huzuruna çıkarak: - Müdürün bir cürmü, kasdi yoktur.. emri hüsnü niyetle vermiş, emri tatbik eden bir c...

HÜSNÜ BEY (Hacı) – Tanzimat devrinin dürüstlüğüile tanınmış bir hapishâne müdürü ki,o zamanların tabiri ile “Tomruk Müdürü”. Hicrî 1263 M.1847 yılında bir gece Tomruk denilen Zabtiye Kapusu hapishânesinden meşhur bir hırsızın kaçdığını müdür Hacı Hüsnü beye haber verdiler. O tarihte, İstanbulun etrafını çeviren surlar yer yer çöküp yıkılmamıştı,askerî kıymeti kalmamış da olsa, kale kapıları, zabıta tâkibatı bakımından hizmet ederdi, kapılar geceleri kapanır, seher vaktinde açılırdı. Hacı Hüsnü Bey şehrin bütün kapularına birer memur göndererek firarî hırsıza dikkat edilmesini, şehirden dışarı çıkmasına imkân verilmemesini emretti. Kapulara giden memurlar vazifelerini talimata göre yaptılar. Fakat Yenikapıya giden zaptiye neferi, Zaptiye Nâzırından emir gelinceye kadar kapının açılamıyacağını söyledi. Birkaç saat içinde İstanbul'da: “Kale kapıları kapanmış!..” diye bir dedikodu yayıldı. Halk sebepsiz bir heyecana, korkuya düştü. Bu dedikodu Bâbıâliye kadar aksetti. Sadrazam Mustafa Reşid Paşa meseleyi Zaptiye Nâzırı Hafız Paşadan sordurttu, ve ayrıca; halkı dehşet ve telâşa düşüren Tomruk Müdürünün azledilmesini nâzır paşaya emretti. Hafız Paşa derhal Bâbıâliye geldi, Sadrazamın huzuruna çıkarak: - Müdürün bir cürmü, kasdi yoktur.. emri hüsnü niyetle vermiş, emri tatbik eden bir cahil nefer hatâ etmiş.. bu işte devletçe bir mesuliyet görülüyorsa, mesul olan bütün zaptiye teşkilâtının âmiridir, benim!... dedi. Sadrazam suçsuz müdürün azlinde ısrar etti. Hafız Paşa da: - Ben kabahatsiz bir memuru azletmekten hicab ederim!... diyerek istifa etti. Nâzırın istifasını öğrenen Tomruk Müdürü Hacı Hüsnü Bey de istifa etti ve ondan sonra devlet kapusunda memuriyet kabul etmedi. Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi.