Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Husrev Sübaşı (Receb Paşa Matracısı) maddesi
HUSREV SÜBAŞI (Receb Paşa Matracısı) – XVII. asrın ilk yarısında Dördüncü Sultan Murad zamanında bir yeniçeri çorbacısı olub bu pâdişah ile garib bir mâcerâsı vardır ; vak'ayı müverrih Naimâ Efendi meşhur tarihine Şârihülmenarzâdeden almış , ona da adı kaydedilmeyen biri şöylece anlatmışdır :
Sultan Murad'ın Bağdad seferinde (Hicrî 1048, Milâdî 1638), Ordu Konya sahrâsına konmuştu. Yeniçeri çorbacılarından Husrev Sübaşı ile ikimiz ordugâh kenarında oturur idik, Pâdişah tebdil kıyâfetle önümüzden geçdi ve bize doğru hiddet ve gazabla bakdı. Aklımız başımızdan gitti, gazabının sebebi ne olduğunu bilmedik. Otâğı Hümâyuna varır varmaz yeniçeri ağasına bir ferman göndermiş, “Husrev Sübaşıyı çağır ve hemen başını kes” diye. Ağa da bu işi kethüdâbeye havâle etmiş. O zamanlar kethüdâ olan meşhur Bektaş Ağa idi (B.: Bektaş Ağa), “Ben hakkından gelirim” demiş ve işi akşama, karanlığa bırakmış. Akşam üstü başçavuşu göndermiş, Husrevi çağırtmış. Çorbacı çadırından çıkıp giderken: “Bektaş Ağa beni bu vakit neden ister?.. Bugün Pâdişaha rastgeldim, bana gazabla bakdı bu dâvetin sonu kötü olsa gerek” diyerek dönmüş, çadırından kısa bir pala alarak sırtındaki kısa kürkünün koltuğualtına gizlemiş ve kethüdâbeyin çadırına varmış. Çadır kalabalıkmış, selâm vermiş, bir iki kişi selâmını almış, öbür...
⇓ Devamını okuyunuz...
HUSREV SÜBAŞI (Receb Paşa Matracısı) – XVII. asrın ilk yarısında Dördüncü Sultan Murad zamanında bir yeniçeri çorbacısı olub bu pâdişah ile garib bir mâcerâsı vardır ; vak'ayı müverrih Naimâ Efendi meşhur tarihine Şârihülmenarzâdeden almış , ona da adı kaydedilmeyen biri şöylece anlatmışdır :
Sultan Murad'ın Bağdad seferinde (Hicrî 1048, Milâdî 1638), Ordu Konya sahrâsına konmuştu. Yeniçeri çorbacılarından Husrev Sübaşı ile ikimiz ordugâh kenarında oturur idik, Pâdişah tebdil kıyâfetle önümüzden geçdi ve bize doğru hiddet ve gazabla bakdı. Aklımız başımızdan gitti, gazabının sebebi ne olduğunu bilmedik. Otâğı Hümâyuna varır varmaz yeniçeri ağasına bir ferman göndermiş, “Husrev Sübaşıyı çağır ve hemen başını kes” diye. Ağa da bu işi kethüdâbeye havâle etmiş. O zamanlar kethüdâ olan meşhur Bektaş Ağa idi (B.: Bektaş Ağa), “Ben hakkından gelirim” demiş ve işi akşama, karanlığa bırakmış. Akşam üstü başçavuşu göndermiş, Husrevi çağırtmış. Çorbacı çadırından çıkıp giderken: “Bektaş Ağa beni bu vakit neden ister?.. Bugün Pâdişaha rastgeldim, bana gazabla bakdı bu dâvetin sonu kötü olsa gerek” diyerek dönmüş, çadırından kısa bir pala alarak sırtındaki kısa kürkünün koltuğualtına gizlemiş ve kethüdâbeyin çadırına varmış. Çadır kalabalıkmış, selâm vermiş, bir iki kişi selâmını almış, öbürleri almamış. O zaman işin kötüye sardığını anlamış, hemen kaçmak lâzım, çadır kapusundan çıkılmaz, muhakkak tutulmuştur, demiş, koltuğu altındaki palayı sıyırınca Başşçavuşun üstüne yürümüş, o ve etrafındakiler Husrev Sübaşının ölüm eri olduğunu görünce kaçmışlar, çadırın içine dalmış, boş ve karanlık bir bölmeden çadırın iplerini kesmiş ve geceden istifade ile tabanlarını kaldırıp Konya sahrâsına düşmüş. Meram semtinde yoldan uzak bir taşlık içinde gizlenmiş. O gece ve ertesi gün etrafa adamlar salınmış aramışlar, bulamamışlar. İki gece orada aç ve susuz kalmış, sonra ihtimal verilmez bir bağda saklanmış. Bu bağda bir yanaşma oğlana bir miktar para verip, çorbacılardan bir sâdık dostuna yollamış, o çorbacı da kellesini koltuğuna alub dostluk hakkını çiğnememiş, bir mikdar harçlık ile bir at ve bir az azık tedarik ederek bağ yanaşması oğlanla Husrv Sübaşıya yollamış. Hüsrev Sübaşı da atlanıp bir meçhul semte kaçmış, kurtulmuş.
“Meğer Sultan Murad'ın Hüsrev Sübaşıya gazabının sebebi şu imiş: Hüsrev Sübaşı vaktiyle Recep Paşanın matracısı imiş, Paşanın sadâretinden evvel ki, henüz nev hat bir genç imiş, bir gün Sultan Murad onu Recep Paşanın yanında bir defa görmüş, sîmâsını aradan şu kadar yıl geçdiği ve nevhat delikanlının yüzü de hayli değişdiği halde unutmamış. Recep Paşalı olmak da Sultan Murad'ın gazab ve intikam kılıcına baş vermek için kâfi sebebdi.” (B.: Receb Paşa,Topal)
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Kod
H41A010
Tema
Kişi
Konular
Tür
Belge
Biçim
Baskı, El yazısı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
İstanbul Ansiklopedisi Hus-Huz bölümü için yazılmış metin. Naima Tarihi'nden Şârihülmenarzâde'nin alıntılarının yer aldığı bir kupür belgeye yapıştırılmıştır.
Not
Kâğıt üzerine tükenmez kalem. Kupür belgeye yapıştırılmıştır. Kâğıtların arka tarafında Belediye Şehir Rehberi'ne ilişkin notlar yazılmıştır.
Bakınız Notu
Bektaş Ağa; Receb Paşa (Topal)
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.