HIRKAİŞERİF KONAĞI – İstanbulun XVII.Yüzyıldan kalmış en eski konağı idi;İstanbula hicrî 1027 (M.1628) de Peygamberimizin ikinci hırkasını getirmiş olan Şükrullah Efendinin konağı idi. Topkapusu Sarayındaki hırka ramazan ayının onbeşinci günü pâdişah,devlet ve saray erkânı,asker ocakları büyükleri tarafından ziyâret edilir idi; Şükrullah Efendi ise getirdiği hırkayı,ramazan ayı boyunca bütün İstanbul halkına ziyâret ettirdi ve halk ağzında konağına “Hırkaişerif Konağı” denildi,kendisinden sonra oğulları ve torunları bu geleneği 1851 yılına kadar,ikiyüz seneden fazla devam ettirdiler,1851 de mübârek hırkanın muhafazası ve ziyâreti için Abdülmecid tarafından Hırkaşerif Camii yaptırıldı Şükrullah Efendinin getirdiği hırka,Peygamberimizin,kendisine deli gibi aşık âşık Yemenli Veysel Karânî'ye göndermiş olduğu hırkadır.Dinî edebiyatımızın en güzel fıkralarından biri bu hırka üzerine anlatılır. Yemenli Veysel,künyesi Üveys bin Âmir,Peygamberimize,görmeden âşık olmuş bir mü'mini sâdık idi.Hazreti Muhammed (S.A.) bir gün yârânına : - Yemenden Karn Kabîlesinden Üveys adında bir kimse gelecekdir,vücudunda nişan olarak dirhem büyüklüğünde alaca bir leke vardır,sizlerden her kim ona mülâkî olursa ondan duâ ve istiğfar etsin..buyurmuşdu. Bu söze Hz.Ömer (R.A) bilhassa dikkat etmişdi.Yemenden ...

HIRKAİŞERİF KONAĞI – İstanbulun XVII.Yüzyıldan kalmış en eski konağı idi;İstanbula hicrî 1027 (M.1628) de Peygamberimizin ikinci hırkasını getirmiş olan Şükrullah Efendinin konağı idi. Topkapusu Sarayındaki hırka ramazan ayının onbeşinci günü pâdişah,devlet ve saray erkânı,asker ocakları büyükleri tarafından ziyâret edilir idi; Şükrullah Efendi ise getirdiği hırkayı,ramazan ayı boyunca bütün İstanbul halkına ziyâret ettirdi ve halk ağzında konağına “Hırkaişerif Konağı” denildi,kendisinden sonra oğulları ve torunları bu geleneği 1851 yılına kadar,ikiyüz seneden fazla devam ettirdiler,1851 de mübârek hırkanın muhafazası ve ziyâreti için Abdülmecid tarafından Hırkaşerif Camii yaptırıldı Şükrullah Efendinin getirdiği hırka,Peygamberimizin,kendisine deli gibi aşık âşık Yemenli Veysel Karânî'ye göndermiş olduğu hırkadır.Dinî edebiyatımızın en güzel fıkralarından biri bu hırka üzerine anlatılır. Yemenli Veysel,künyesi Üveys bin Âmir,Peygamberimize,görmeden âşık olmuş bir mü'mini sâdık idi.Hazreti Muhammed (S.A.) bir gün yârânına : - Yemenden Karn Kabîlesinden Üveys adında bir kimse gelecekdir,vücudunda nişan olarak dirhem büyüklüğünde alaca bir leke vardır,sizlerden her kim ona mülâkî olursa ondan duâ ve istiğfar etsin..buyurmuşdu. Bu söze Hz.Ömer (R.A) bilhassa dikkat etmişdi.Yemenden hacı kaafilesi geldikce: - Ey Yemenliler !..içinizde Üveys bin Âmir var mıdır ?..diye sorarmış. Bir yıl Yemenli ihtiyar bir hacı : -Benim Üveys adında bir birâderzâdem var..fakat huzurunuza getirilecek kimse değildir yâ Ömer..deve çobanlığı yapar !..deyince Hz.Ömer atılmış : - Aman nerede ?..diye sormuş .İhtiyar : - Arafat taraflarında olacak...demiş. Hz.Ömer XXXXX koşmuş,ve deve çobanı Yemenli Üveysi bulmuş,vücudunda Peygamberimizin söylediği nişanı görmüş,ve ondan hemen şefaat reca etmiş.Bu esnâdâ Hz.Ali (R.A.) da yanında imiş,o da aynı niyazda bulunmuş. Bu vaka Hz.Muhammedin XXXXX son yıllarına rastlar.Üveys ile Resülullah hâli hayatlarında buluşamamışlardır. Bir seferinde Medîneye gelen Üveys gazvede olan Peygamberi görememiş,“Kendisine âid bir şey yok mudur ki onu ziyâret edeyim..” demiş,peygamberin bir dişini göstermişler,hemen kendi otuz iki dişini sökrek o tek dişin yanına koymuş,ve Yemene dönmüş;gazveden dönen Resülullaha vakayı anlatmışlar ve dişleri göstermişler,Peygamber bu büyük aşkın karşısında :“Sübhânallah !.” demiş.Rivâyet edilir ki 33 dânesi olan tespih o dişlerin hâtırasından kalmış. Hz.Ömer (.....) zamanında büyük islâm fütuhatı başlayınca Üveys bin Âmir Yemenli mücâhidler arasında Hicaza gelmişdir,Hz.Ali (.....) zamanında da Kûfede yerleşmişdir,Sıffîn Muhârebesinde Hz.Alinin yanında döğüşmüş ve o muharebede şehid olmuşdur. Mehmed KOÇU