HIDIR HOCA (Eyyublu) – 1830 ile 1850 arasında büyük şöhret sâhibi bir mutatabbib ; Yemiş İskelesinde bir dükkânı vardı,hastalıkları kendine mahsus ilâaclarla tedâviye çalışır,bilhassa yara ve çıban tımar timar eder ,ilâclarını,merhemlerini de kendisi yapardı.Bâzı günler Hıdır Hocadan derman aramaya gelenler dükkânı önünde sıra beklerlerdi . 1889 da Altıncı Ordu topcu miralayı iken Bağdadda vefâat eden oğlu Mustafa Bey anlatmışdır : Tophânede bir kazâ olmuş,tuvana ve erkek güzeli bir topcu neferinin eli kopmuş , cerrahlar eli kesmek istemişler, delikanlının çavuşu : “Mâdem ki el kesilecekdir , izin verin bir kere de Yemiş İskelesinde Eyyublu Hızır Hıdır Hocaya götürelim..” demiş , ve topcu neferini bir teskere ile baygın halde şöhretli mutatabbibe getirmişler, ana kan damarının zedelenmemiş olduğu gören Hızır Hıdır Hoca kopuk eli kola dikmiş , mir merhem sürmüş ve bir takım nebat yaprakları ile sarmış , bağlamış ve her sabah Tophâne Kışlasına giderek hastasını görmüş , ağır yara kangren olmamış , kopuk el bileğe yapışmış, kaynaşmış , delikanlının kesilmesine karar verilen elini kurtarmış . Çolak bile kalmayan genc nefer tamamen iyileşdiğinde Yemiş İskelesindeki dükkâna gelerek :“ Hoca efendi , ben senin hakkını başka türlü ödeyemem , gel seni sırtımda taşıyarak hacca götürüp geti ...

HIDIR HOCA (Eyyublu) – 1830 ile 1850 arasında büyük şöhret sâhibi bir mutatabbib ; Yemiş İskelesinde bir dükkânı vardı,hastalıkları kendine mahsus ilâaclarla tedâviye çalışır,bilhassa yara ve çıban tımar timar eder ,ilâclarını,merhemlerini de kendisi yapardı.Bâzı günler Hıdır Hocadan derman aramaya gelenler dükkânı önünde sıra beklerlerdi . 1889 da Altıncı Ordu topcu miralayı iken Bağdadda vefâat eden oğlu Mustafa Bey anlatmışdır : Tophânede bir kazâ olmuş,tuvana ve erkek güzeli bir topcu neferinin eli kopmuş , cerrahlar eli kesmek istemişler, delikanlının çavuşu : “Mâdem ki el kesilecekdir , izin verin bir kere de Yemiş İskelesinde Eyyublu Hızır Hıdır Hocaya götürelim..” demiş , ve topcu neferini bir teskere ile baygın halde şöhretli mutatabbibe getirmişler, ana kan damarının zedelenmemiş olduğu gören Hızır Hıdır Hoca kopuk eli kola dikmiş , mir merhem sürmüş ve bir takım nebat yaprakları ile sarmış , bağlamış ve her sabah Tophâne Kışlasına giderek hastasını görmüş , ağır yara kangren olmamış , kopuk el bileğe yapışmış, kaynaşmış , delikanlının kesilmesine karar verilen elini kurtarmış . Çolak bile kalmayan genc nefer tamamen iyileşdiğinde Yemiş İskelesindeki dükkâna gelerek :“ Hoca efendi , ben senin hakkını başka türlü ödeyemem , gel seni sırtımda taşıyarak hacca götürüp geti götürüb getireyim !..” demiş. Hacışeyhoğlu Ahmed Kemal