HASAN PAŞA (Beşiktaş Muhâfızı Hacı) – İkinci Sultan Abdülhamid devrinin ünlü sîmâlarından ,pâdişâhına sâdakati ile tanınmış,fakat hafiyelik ile aslaa lekelenmemiş merd bir asker,neferlikden müşürlüğe (mareşalliğe) kadar yükselmiş, devrin devrin tâbiri ile bir “alaylı paşa” ;okuması yazması olmadığı söylenir,öyleki adını yazamaz,imzâ atamaz,arab asıllı rakamlarla bir “7” ve bir “8” yazarak aralarına bir çizgi çeker,ve arab asıllı harflerle “Hasan” ismine benzer bir şekil olurmuş,ondan ötürü de kendisine “Yedisekiz Hasan Paşa” denilmşidir.Ayak takımından haşarı gürubu,tulumbacılar,bıçkınlar arasında da sık sık dayağını yedikleri,fakat haksız en küçük bir kötü muamelesini,hattâ bir ağır bir hitâbını işitmedikleri Hasan Paşaya “Paşa Baba” derlerdi. İri yarı esmer bir zat idi,melih bir yüze ve acı bir kuvvete sâhibdi;aslı Çorumludur,1240 (1824-1825) da orada doğdu,babası o kasabanın ileri gelenlerinden Kılınçcızâde Hacı Mustafa Ağadır,14-15 yaşlarında iken babası ile birlikde hacca gitmiş,hac dönüşünde de askerlik kurruası çıkarak İstanbula gelmişdi. Cesâret ve gayreti ile temâyüz ederek alaylı zabit olunca da ordudan ayrılmamışdı.Çırağan Sarayı Vak'asında Ali Süâvî'yi bir sopa darbesi ile öldürmesi İkinci Sultan Abdülhamidin kendisine itimad ve teveccühün sebebi olmşudu (B.: Çırağan ...

HASAN PAŞA (Beşiktaş Muhâfızı Hacı) – İkinci Sultan Abdülhamid devrinin ünlü sîmâlarından ,pâdişâhına sâdakati ile tanınmış,fakat hafiyelik ile aslaa lekelenmemiş merd bir asker,neferlikden müşürlüğe (mareşalliğe) kadar yükselmiş, devrin devrin tâbiri ile bir “alaylı paşa” ;okuması yazması olmadığı söylenir,öyleki adını yazamaz,imzâ atamaz,arab asıllı rakamlarla bir “7” ve bir “8” yazarak aralarına bir çizgi çeker,ve arab asıllı harflerle “Hasan” ismine benzer bir şekil olurmuş,ondan ötürü de kendisine “Yedisekiz Hasan Paşa” denilmşidir.Ayak takımından haşarı gürubu,tulumbacılar,bıçkınlar arasında da sık sık dayağını yedikleri,fakat haksız en küçük bir kötü muamelesini,hattâ bir ağır bir hitâbını işitmedikleri Hasan Paşaya “Paşa Baba” derlerdi. İri yarı esmer bir zat idi,melih bir yüze ve acı bir kuvvete sâhibdi;aslı Çorumludur,1240 (1824-1825) da orada doğdu,babası o kasabanın ileri gelenlerinden Kılınçcızâde Hacı Mustafa Ağadır,14-15 yaşlarında iken babası ile birlikde hacca gitmiş,hac dönüşünde de askerlik kurruası çıkarak İstanbula gelmişdi. Cesâret ve gayreti ile temâyüz ederek alaylı zabit olunca da ordudan ayrılmamışdı.Çırağan Sarayı Vak'asında Ali Süâvî'yi bir sopa darbesi ile öldürmesi İkinci Sultan Abdülhamidin kendisine itimad ve teveccühün sebebi olmşudu (B.: Çırağan Vak'ası,cild 7,sayfa 3936) ;Ali Süâvî,cild 2,sayfa 711).Vak'anüvis Abdürrahman Şeref Efendi “Tarih Müsâhabeleri” isimli eserinde “L295 Senesinde Sadâret Tebeddülleri” başlıklı makaalede şunları yazıyor : “Ali Süâvî Vak'asında Beşiktaş Muhâfızı idi ve rütmesi mirîlivâ (tuğgeneral) idi, ölünceye kadar o vazifede kaldı ve müşürlüğe kadar yükseldi.Ümmî ve hayırhah bir zât olup Sultan Abdülhamidin emniyeti kâmilesini kazanmışdır.Beşiktaş semtinde alenen oruç yiyenleri ve bedmest olarak nâra atanları mâhud sopası ile bir temiz ıslatır ve dayak attığı adamlara Allah ıslah etsin diye can ve yürekden duâ ederdi.Müzevirâne ve hâinâne hiç bir ilkaatda bulunmamış,bilâkis ırz ehli adamlar hakkında verilen bir çok jurnalı ibtal etmiş ve bir çok jurnalcının hakkından gelmişdir ”. Konağı Beşiktaşda Abbasağa Mahallesinde idi,1904 de 80 yaşlarında öldü. Bu namuslu merd adamın torunları “Kılçcı” “Kılıçcı” soyadını taşırlar.