HALİL ( Kasab ) – Geçen asır sonlarında yaşamış namlı kabadayı ve ayyaşlardan, Fatih Camii meydanında salaş dükkânlarda kasablık yapardı,1895 ile 1900 arasında yaşı altmışına yaklaşmışdı,kürd civanı bir de tâze çı çırağı vardı, her gece beraberce ve mutlaka ayrı ayrı semtlerde bir meyhâneye giderler,edeb ve terbiyeleri ile içerler,körkütük sarhoş,çırak ustasına,usta çırağına destek olarak bekâr hanındaki odalarına dönerlerdi.Yalnız ramazanları ağızlarına içkinin katresini koymadıkdan başka beş namaz vaktinde de cami cami dolaşırlardı. Kasab Halil deve tüyü renginde şalvar ve cebken giyer,beyaz kuşak sarar,başında en alâ cinsinden ve dâimâ kalıplı bir fes bulunurdu; masadını ve beyaz fildişi kabzalı bıçağını da kuşağında taşırdı;uzun boylu,esmer,dudakları morarmış ve alt dudağı yırık,yüzü çiçek bozuğu,sakalı matruş,pos bıyıklı,ama güler yüzlü ve tatlı dilli bir adamdı.Çırağı da karayağız,vahşî bakışlı,ustasının muhabbet zinciri altında bir kaplan yavrusu gibiydi.Onların ahvâli için söylenmiş beyitlerdir : Çırak kürdün yavuzu Kaplanken olmuş kuzu İtliğinden kinâye Eğri durur omuzu Nuh der peygamber demez İnadcının domuzu Çırak ondokuz Halil Bulmuşdur çift otuzu Çırakda türkü mâni Halil çalar kopuzu Hâricden yan bakana Bababekir topuzu Fatih Medreselerindeki softalar toplanmı...

HALİL ( Kasab ) – Geçen asır sonlarında yaşamış namlı kabadayı ve ayyaşlardan, Fatih Camii meydanında salaş dükkânlarda kasablık yapardı,1895 ile 1900 arasında yaşı altmışına yaklaşmışdı,kürd civanı bir de tâze çı çırağı vardı, her gece beraberce ve mutlaka ayrı ayrı semtlerde bir meyhâneye giderler,edeb ve terbiyeleri ile içerler,körkütük sarhoş,çırak ustasına,usta çırağına destek olarak bekâr hanındaki odalarına dönerlerdi.Yalnız ramazanları ağızlarına içkinin katresini koymadıkdan başka beş namaz vaktinde de cami cami dolaşırlardı. Kasab Halil deve tüyü renginde şalvar ve cebken giyer,beyaz kuşak sarar,başında en alâ cinsinden ve dâimâ kalıplı bir fes bulunurdu; masadını ve beyaz fildişi kabzalı bıçağını da kuşağında taşırdı;uzun boylu,esmer,dudakları morarmış ve alt dudağı yırık,yüzü çiçek bozuğu,sakalı matruş,pos bıyıklı,ama güler yüzlü ve tatlı dilli bir adamdı.Çırağı da karayağız,vahşî bakışlı,ustasının muhabbet zinciri altında bir kaplan yavrusu gibiydi.Onların ahvâli için söylenmiş beyitlerdir : Çırak kürdün yavuzu Kaplanken olmuş kuzu İtliğinden kinâye Eğri durur omuzu Nuh der peygamber demez İnadcının domuzu Çırak ondokuz Halil Bulmuşdur çift otuzu Çırakda türkü mâni Halil çalar kopuzu Hâricden yan bakana Bababekir topuzu Fatih Medreselerindeki softalar toplanmışlar,bu sarhoş kasabları buradan kaçırtıp atalım demişler.“Pehlivan” kalabı ile anılan Osman adındaki kayyumu Halil ile çırağı aleyhine kışkırtmışlar.Pehlivan Osman salaş dükkâna gelip bir hâdise çıkaracak oldukda çırak oğlan ustasından destur alıp dev gibi Osmanı göğsüne bir baş vurması ile yere devirmiş,üzerine sakdıran diger üç softa ile boğuşurken Halil nârayı atıp bıçağını çekince hepsi dağılıp kaçmışlar ;fakat istedikleri de olmuş,huzuru kaçan Kasab Halil dükkânını Taktakaleye nakletmişdir.Şu mâni o zaman söylenmişdir : Medresede yurdunuz Meşvereti kurdunuz Kasab Sarhoş Halili Bize çok mu gördünüz Zamanında geniş bir muhitin şöhreti olmuş bu adamın ölüm tarihini tesbit edemedik. Münir Süleyman ÇAPANOGLU