Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
ABDULLAH ZÜHDİ
Muharrir, 1869 da İstanbulda doğdu, 20 Mayıs 1925 te yine bu şehirde, Beyoğlunda Tomtom sokağındaki evinde kalb sektesinden öldü.
Ticaret ve Nafia Nezareti Başkâtiplerinden Osman Tevfik Efendinin oğluydu, 1890 da Galatasaray Sultanîsini bitirdikten sonra Nuri Efendinin Saadet gazetesinde matbuat hayatına atıldı, İkinci Meşrutiyetin ilânına kadar Tarik, Tercümanı Hakikat, İkdam ve Sabah gazetelerinde roman tercümeleri, tercüme ve telif hikâyeler, müsahabeler yazdı. Sabah’da uzun zaman yazı işleri müdürlüğü yaptı. Maarif Nezaretindeki Tetkik -i- Müellefat Encümenine de aza tayin edildi. Meşrutiyetin haftasında (17 Temmuz) “Gazete” ismile günlük bir gazete çıkardı; idarehanesi Bâbıâli caddesinde Karabet Kütüphanesinde idi, fakat sahibinin bu kütüphaneye emniyeti olmadığından, nüshası on paraya satılan ve günlük geliri her gün yeni bir kavga ve gürültüye sebep olan “Gazete” yirmi sayı kadar çıktı, sonra adı “Yeni Gazete” ye değiştirilerek idarehanesi de Karabetin kütüphanesinden “Bâbıâli karşısında 8 numaralı dairei mahsusa” ya nakledildi ki yeri vilâyetin karşısındaki Hatman apartmanıdır. (Bu blok son imar istimlâkinde yıkılmış, yeri caddeye alınmıştır). O zamanlar burada üç katlı ahşap bir yapı vardı; muharrirler odası alt katta idi, orta kat sofamsı bir yerdi, muharrirler otururdu...
⇓ Devamını okuyunuz...
Muharrir, 1869 da İstanbulda doğdu, 20 Mayıs 1925 te yine bu şehirde, Beyoğlunda Tomtom sokağındaki evinde kalb sektesinden öldü.
Ticaret ve Nafia Nezareti Başkâtiplerinden Osman Tevfik Efendinin oğluydu, 1890 da Galatasaray Sultanîsini bitirdikten sonra Nuri Efendinin Saadet gazetesinde matbuat hayatına atıldı, İkinci Meşrutiyetin ilânına kadar Tarik, Tercümanı Hakikat, İkdam ve Sabah gazetelerinde roman tercümeleri, tercüme ve telif hikâyeler, müsahabeler yazdı. Sabah’da uzun zaman yazı işleri müdürlüğü yaptı. Maarif Nezaretindeki Tetkik -i- Müellefat Encümenine de aza tayin edildi. Meşrutiyetin haftasında (17 Temmuz) “Gazete” ismile günlük bir gazete çıkardı; idarehanesi Bâbıâli caddesinde Karabet Kütüphanesinde idi, fakat sahibinin bu kütüphaneye emniyeti olmadığından, nüshası on paraya satılan ve günlük geliri her gün yeni bir kavga ve gürültüye sebep olan “Gazete” yirmi sayı kadar çıktı, sonra adı “Yeni Gazete” ye değiştirilerek idarehanesi de Karabetin kütüphanesinden “Bâbıâli karşısında 8 numaralı dairei mahsusa” ya nakledildi ki yeri vilâyetin karşısındaki Hatman apartmanıdır. (Bu blok son imar istimlâkinde yıkılmış, yeri caddeye alınmıştır). O zamanlar burada üç katlı ahşap bir yapı vardı; muharrirler odası alt katta idi, orta kat sofamsı bir yerdi, muharrirler otururdu. Yeni Gazetede en faal yardımcısı, en yakın arkadaşı Mahmud Sadık idi; büyük hiciv şairi Eşref de yazı ailesinin en kuvvetli uzuvlarından idi; Cenab Şahabeddin, Süleyman Nazif, Mehmed Rauf, Übeydullah Efendi, Hakkı Behiç, Abdülgani Seniy, Ali Suad, Doktor Şükrü Kâmil, Fatma Aliye Hanım, kardeşi Emine Hanım, Ahmed Emin Yalman ve Saffeti Ziya, Yeni Gazetenin serbest muharrirleri arasında idi (B.: Bütün bu isimler) Yeni Gazetenin poletika yüzü İngiliz dostluğu idi, Kıbrıslı Kâmil Paşaya müzaheret ederdi; Kâmil Paşanın oğlu Amiral Said Paşanın bu gazeteye malî yardımlarda bulunduğu da o devrin rivayetlerindendir; ayrıca Prens Sabahaddinin liderlik ettiği Ahrar Fırkasının da neşir vasıtası olarak görülürdü. İttihadcıların Bâbıâli baskını günü (23 İlkkânun 1913) 1564 numara altında son sayısı çıktığı çok vehimli ve korkak olan Abdullah Zühdü gazetesini kapadı, gazeteciliği de bıraktı. Bir ara antikacılık yaptı; Yeni Gazetenin unutulduğuna kanaat getirdikten sonra tekrar Bâbıâlide göründü, İkdamda ve Sabahda çalıştı, fakat makalelerine imza koymadı. Mütarekeden sonra Mahmud Sadık ile beraber Yeni Gazeteyi tekrar kurdu, lâkin eski zengin muharrir kadrosunu toplıyamadı, parlak sürümünü temin edemedi, kapamağa mecbur oldu. Sabahda serbest muharrirlik etti, antikacılık işlerile uğraştı.
Ali Kemal Sabahdan ayrılınca, gazetenin sahibi Mihranın başmuharriri olarak ilk hatırladığı, eski muharriri Abdullah Zühdü oldu; Sabahdaki bu yeni faaliyeti de ancak bir kaç ay devam etti. 1920 de dört ay kadar da (Nisan - Temmuz) Matmuat Umum Müdürlüğü etti; bu vazifeden istifasını muharrir Konsolidci Asaf şöyle anlatır:
“Zühdü korkaktı, vesveseliydi; bir gün başta kâhyaları olduğu halde İstanbul hammalları kalabalık bir kafile halinde Dahiliye Nezaretine gelerek bazı isteklerde bulundular. Koridorlara müthiş bir gürültü ile doldular. Ben Zühdünün yanında idim. Ne oluyoruz Asaf! diye yerinden fırladı, yüzü sapsarı olmuştu; kapıya kadar gitti, fakat açıp da dışarıya bakamadı: İttihadcılar mı bastı?. Alimallah bizi kıtır kıtır keserler!.. dedi; zavallı, Balkan harbindeki Bâbıâli baskınını hatırlamıştı.. Vaka anlaşıldı, fakat Abdullah Zühdüyü teskin etmek mümkün olamadı, hemen o gün istifa etti, evine kapandı ve tam üç ay dışarı çıkmadı”.
Ömrünün son üç yılında muharrirlik hayatından tamamen ayrıldı, bir antikacı olarak bilhassa eski Türk ev eşyaları ve döşemeleri üzerinde derin bir bilgi sahibiydi: Vakit gazetesinde bu mevzu üzerine birkaç makalesi, bugün kıymetli bir vesika olmuştur denilebilir. Matbuat tarihinde de, yorulmaz bir mütercim ve kuvvetli bir muhasebeci hatırası bırakmıştır.
Abdullah Zühdü hakkındaki hatıraların en kuvvetlisini Hüseyin Cahid Yalçın yazmıştır: “Abdullah Zühdü Sabah matbaasında daha ziyade Baba Zühdü diye anılırdı. Teklifsiz tavrı, açık ve saf hissini veren kalbi ile derhal insana sempati telkin eden bir sima idi. “Bohème” idi. İşin oluruna bakardı. Ve bunu o kadar kalenderce, o kadar tatlı bir surette yapardı ki kızmak kabil olamazdı.
“Baba Zühdü ile Mihran arasındaki münasebet hakikaten tuhaftı. Gayrımeşrû bir münasebetle senelerce bir arada yaşamış, birbirlerinden ayrılamaz bir hale gelmiş bir çift münasebetini andırıyordu; ne Mihran Zühdüden memnundu, ne Zühdü Mihrandan, fakat yine birbirlerinden ayrılamazlardı.
“Ceketini üstünden atarak, kollarını sıvayan, büyük bir aşk ve şevkle yazıya sarılmış gibi görünen Baba Zühdünün mümkün olduğu kadar az çalışmaktan başka bir arzusu yoktu. Kendi hissesine düşmesi lâzım gelen yazıları başkalarına tahmil etmekte büyük bir maharet ve ihtisası vardı. Mihranın hikâye yazmağa mecbur ettiği Abdullah Zühdü için mevzu bulmak müşkilâtı çıkarsa, eski yazmış olduğu hikâyeleri başka isimlerle tazelemek ona pek tabiî görünürdü. Bu kurnazlığı Mihrana yutturduğu bir gün, Zühdünün en neş’eli zamanlarından birini teşkil ederdi. Maamafih bu yüzden büyük kavgalar çıktığı da olurdu. Sahibi imtiyazla muharrir bağrışırlar, hafif tertip söğüşürler, kalemler bir tarafa atılır, kapılar vurulur, bir gürültü, bir patırtı. Artık bu defa kat’î bir dargınlık olacak zannedersiniz. Fakat ertesi gün ortalık süt liman.
“Abdullah Zühdünün en çok sevdiği şey bol bol lâf atmaktan ibaretti. Tatlı bir konuşması vardı. En çok sevdiği mevzu da aşk maceralarıydı. Zühdüde gayet santimantal bir ruh göze çarpardı. Ucuz aşk âleminin bayağılıkları arasında yürüdüğü halde hassasiyetini, teessür kabiliyetini kaybetmemişti. Zühdü her dakika âşıktı. Sevdiği kadınlar değişebilir, fakat sevgi ihtiyacı bir türlü değişmezdi. Bir gün anlatıyordu: İstanbula bir Fransız operet kumpanyası gelmişti. Zühdü her akşam tiyatroda ve bittabi kırk kuruşluk paradide. Çünki artistlerden madmazel Violette’e âşık. Kız sahneye çıktıkça avuçları patlıyacak kadar alkışlıyor. Fakat sanatkâr başını kaldırıp da paradinin kalabalığı arasında Zühdüyü nereden görecek?.. Zühdü artık çıldırmak derecesinde. Sevgilisine kendisini göstermek için münasip bir çare düşünüyor. Tiyatronun en tepedeki ucuz kısmı bütün locaların üstünü kaplıyarak tâ sahneye kadar uzanıyor. İşte Zühdü bu parçanın en ucuna gidiyor ve oyunun en heyecanlı bir dakikasında fesini sahneye düşürüyor, herkeste bir kahkaha. Madmazel Violette de başını kaldırarak yukarı bakıyor!” (Edebî Hatıralar).
Abdullah Zühdü İstanbulu çok iyi bilen bir muharrirdi; küçük hikâyelerinde ve romanlarında bu büyük şehir yer yer eşsiz bir kudretle tasvir edilmiştir; tipleri, hakiki hayattan alınmıştır; Galata zevk ve eğlence âlemlerini, fuhşa sürüklenmiş kızların hazin hayatını, kendi Bohème hayatının yaprakları içinden alarak tasvir etmiştir; Galata balozları, bu muharririn uzun zaman eğlence yerlerinden olmuştu; Buralarda İstanbulun namlı serserilerile düşüp kalkmıştı; bu bakımdan “Güller ve Dikenler”, “Rehgüzârı Matbuatta”, “Şikeste Beste” ve “Sârâ” adını taşıyan eserleri çok kıymetlidir. Bunlardan son ikisi, gazetede tefrika edilmiş kitap olarak basılmıştır. Abdullah Zühdünün en çok satılan eseri 35 bin basılan “Şanlı Asker” olmuştur, 18987 Türk - Yunan harbi içinde yazılıp Sabahda tefrika edilen eser, gazeteye de 5 bin fazla baskı temin etmişti.
Süleyman Tevfikle beraber yazıp Sabahcı Mihran tarafından neşredilmiş bir de “1314 Devleti Osmaniye ve Yunan muharebesi” vardır ki kıymetli bir tarih vesikasıdır. Bu velud muharririn büyüklü küçüklkü, tercüme ve telif doksana yakın eserinden başlıcaları şunlardır: Kadın Hisleri, Muharrinin Zevcesi, Bahrımüncemidi Şimalide, Leydi, Madmazel Yüzmilyon, Buhar (Rus edebiyatından dilimize çevrilen ilk eserdir).
Bibl. : M. S. Çapanoğlu, Not; H. C. Yalçın, Ebedi hâtıralar.
Abdullah Zühdi
(Resim: H. Çizer)
Tema
Kişi
Emeği Geçen
H. Çizer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM010176
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
H. Çizer
Tanım
Cilt 1, sayfalar 54-56
Not
Görsel: cilt 1, sayfa 54
Bakınız Notu
B.: Bütün bu isimler
Bibliyografya Notu
Bibl. : M. S. Çapanoğlu, Not; H. C. Yalçın, Ebedi hâtıralar.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
H. Çizer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.