Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
Mustafa (Sosyete Tazısı Çıplakayaklı) article
MUSTAFA ( Sosyete Tazısı Çıplakayaklı ) – R.E.Koçunun “Sosyete Tazısı Çıplak Ayaklı Mustafa” uzun hikâyesinin hakiki hayattan alınmış kahramanı:yazar, “Anadolu yakasında demir yolu boyunda bie köy” demekle yetiniyor,biz kendisinin elli yıldanberi oturduğu Göztepe köyü olduğunu kesinliğe yakın yazabiliriz,çek çek arabası süren ve sarhoşluğundan kinâye “Perişan” ve “Baygın” lakabları ile anılan bir arabacının oğlu.İlk okulun son sınıfında iken babası ölmüş,âileyi geçindirmek için Mustafa okulu bırakıp babasından kalan arabada arabacılığa başlamışdır.
Aşağıdaki satırları uzun hikâyenin ön sözü yerindeki bölümden alıyoruz:
“Hayat göz nuru ve el emeği ile kazanılır bilirdim,ayak emeği ve hüneri ile de kazanılırmış.Mustafa,ayaklarının hüneri,mârifeti ile şimdilik bir apartıman katı ve bir özel otomobil sahibi olmuşdur..”.
Ustaca dizilmiş yirmi üç bölümden oluşan uzun hikâye şu satırlar ile başlıyor :“ Sosyete Tazısı Çıplak Ayaklı Mustafanın mâcerâlı hayatı,Fenerbağçesi ile Tuzla arasında Anadolu kıyısı plajlarından birinde başlar.
“1950 lerde,oğlan o zaman onaltı yaşında idi;1,75 boyunda esmerin güzeli bir küçük ve hırpani kılıklı delikanlı.Temmuz ayının sonlarında bir çarşanba günü öğleden sonra plaja müşteri götürmüşdü,çoluklu çocuklu kalabalık bir âile.Arabayı plaj önünde,yol kenarı...
⇓ Read more...
MUSTAFA ( Sosyete Tazısı Çıplakayaklı ) – R.E.Koçunun “Sosyete Tazısı Çıplak Ayaklı Mustafa” uzun hikâyesinin hakiki hayattan alınmış kahramanı:yazar, “Anadolu yakasında demir yolu boyunda bie köy” demekle yetiniyor,biz kendisinin elli yıldanberi oturduğu Göztepe köyü olduğunu kesinliğe yakın yazabiliriz,çek çek arabası süren ve sarhoşluğundan kinâye “Perişan” ve “Baygın” lakabları ile anılan bir arabacının oğlu.İlk okulun son sınıfında iken babası ölmüş,âileyi geçindirmek için Mustafa okulu bırakıp babasından kalan arabada arabacılığa başlamışdır.
Aşağıdaki satırları uzun hikâyenin ön sözü yerindeki bölümden alıyoruz:
“Hayat göz nuru ve el emeği ile kazanılır bilirdim,ayak emeği ve hüneri ile de kazanılırmış.Mustafa,ayaklarının hüneri,mârifeti ile şimdilik bir apartıman katı ve bir özel otomobil sahibi olmuşdur..”.
Ustaca dizilmiş yirmi üç bölümden oluşan uzun hikâye şu satırlar ile başlıyor :“ Sosyete Tazısı Çıplak Ayaklı Mustafanın mâcerâlı hayatı,Fenerbağçesi ile Tuzla arasında Anadolu kıyısı plajlarından birinde başlar.
“1950 lerde,oğlan o zaman onaltı yaşında idi;1,75 boyunda esmerin güzeli bir küçük ve hırpani kılıklı delikanlı.Temmuz ayının sonlarında bir çarşanba günü öğleden sonra plaja müşteri götürmüşdü,çoluklu çocuklu kalabalık bir âile.Arabayı plaj önünde,yol kenarındaki akasyaların gölgesine çekmiş,atının boynuna yem torbasını takmış,kendisi de plaja girmişdi.
“Biraz yüzmek,kumlarda uzanıp yatmık,pırpırı oğlanın elbet ki hakkı idi.Partal pabuçları ve dökük esvabı ile akran ve emsâli arasında zebun ve boynu bükük Mustafanın soyunuk çıplak vücudunda mayo,plajdan kira ile de alınmış olsa,ona yaşıdı gencler arasında eşidlik değil,hattâ üstünlük asğlamışdı.Altın yaldızlı güneş yanığı çıplak vücudu ile tığ gibi arabacı oğlanın,kendisine alıcı gözle bakan anası yerinde bir hanımefendiye bir gülümsemesi de ,hayat akımının yolunu değiştirmişdi :
- Küçükbey !
- Buyurun efendim..
- Arkadaşınız var mı ?
- Yalnızım..
- Ben de yalnızım..Kavalyem olur musunuz plajda ?
“ Mustaanın bildiği Kavalye,dans eden çiftin erkeği.Plajda cajband yok,dans yok.Demek ki Kavalyenin başka manası da vardı,ama hanımefendiden sorup öğrenmeye utanmışdı ve:
- Olurum efendim..demişdi.
“ Beraber yüzmüşler,kumsalda yan yana yatmışlar.Oğlan,hanımefendinin vücuduna güneş kremi sürmüş,ve hanımefendi heyecanlı,durmadan konuşmuş,ve arabacı oğlanın güzelliğini,onun anlamadığı bir dille övmüşdü :
- İzin verir misiniz size Batil diye hitab edeyim..
- Pırıl pırıl,fakat şimşekli gözleriniz var..
- Hem korkutan hem de ümid veren bakışlarınız var..
- Fildişinden boynunuzun üstünde aman ne güzel bir baş,Adonis'in başından güzel..
“ Elini Mustafanın göğsünde gezdirmiş :
- Hermes'in göğsü..
“Oğlanın kalçalarını okşamış :
- Polluks'un kalçaları..
“ Ve Mustafanın iri kıyım ayaklarına bakmış,bakmış :
- Apollo'nun ayakları..demişdi.
“ Mustafanın güzel başı hanımefendinin dizinde idi,neden sonra :
- Beni o kadar heyecanlandınız ki Batilciğim ne işle meşgul olduğunuzu soramadım..dedi.
“ Mustafadan,belki de ,şimdilik sizinle diye bir sosyate esprisi bekliyordu ,
Mustafa :
-Arabacıyım .. deyince hanımefendi fırlar gibi bir hareketle kendisini geriye atmış ve dizindeki oğlan başı yere,kum üstüne düşmüşdü :
- Arabacı mı ?..bunu bana niçin gelir gelmez söylemedin ?
- Sormadınız ki..
- Benim için büyük,çok büyük skandal..
“ Mustafa da yerinden fırlamış,gözlerinde şimşekler çakmış,bakışları korkutmuş,ve Apollo'nun ayaklarına benzeyen iri kıyım güzel ayakları ile kaçmak isterken hanımefendi :
- Dur !.. demişdi.
- ...
- Araban burada mı?
- Burada..
- Müşterin var mı ?
- Yok..ne olacak ?..diye sormuşdu Mustafa,gaayet serkeşce.
- Beni plaj kapusunda bekle de eve götür..
“Horlanmış güzel Mustafa beklerim dememişdi ama beklemişdi.Sırtında basma mintan,üstünde bir yelek,yelek cebinde ikinci cıgara paketi,aslı beyaz iken kirden kararmış kaba yelken bezinden bir Pantolon,çıplak ayaklarında ökçeleri basık partal pabuçlar,kaşlar çatık,bakışlar sert,plajdan çıkan hanımefendi genc arabacıyı giyimli görünce de heyecanlanmış :
- Tellement pittoresqu..adorabl !.. demişdi.
“Yolda hiç konuşmadılar.Mustafa o akşam hanımefendiyi o civarda bir ahbab villasına poker partisine götürdü ve yine o gece,gece yarısından sonra gelerek o kumar toplantısından alıp kendi kâşânesine götürdü..”
Aşağıdaki satırları uzun hikâyenin çeşidli bölümlerinden alıyoruz :
“..Mustafanın hanımefendisi plaj çıplağı iken güzel ve hırpânî kıyafeti içinde daha da güzel arabacı oğlanın cazibesinden kurtulamıyordu,heyecanını gizlemeye çalışarak sık sık saatine bakıyordu.Kendisini sosyeteye sokan milyoner kocası ile evlendiğinde kendisi 20-21 yaşında,kocası da 52 yaşında imiş ve beyfendinin gönül tezgâhında başka bezler dokunmakda imiş,tahsilli güzel kadın,milyonerin evine,bir zevceden ziyâde,şıkırdım bezlerinin dokunduğu tezgâhların önüne süslü bir paravana olmuş,ve yaşlı kocası ile çok iyi anlaşmış.Hanım efendi Mustafayı gördüğünde kırk yaşını aşkındı. Hanımı saymayan şımarık şıkırdım uşaklar,beyin göz bebeği olsakaşanede barınamadılar. Hanımefendi o akşamki poker partisinde,şampanya,viski,konyak,şarab ve rakı çok içmişdi.Arabacı oğlan sözünde durup gece yarısından sonra kendisini almaya gelecek miydi?..
“ Saat 1,poker masasından kalkdı.Bin lira kaybetmişdi.Adam akıllı sarhoşdu.Bir uşak tenbih ettiği arabacının geldiğini söyledi.Bahçeye sarhoş yalpası ile çıkdı.Mustafa söz verdiği yere vaktinden çok evvel gelmişdi.Arabanın iki yan minderini orta boşluğa indirmiş,arkadaki küçük kapuyu da açmış,çıplak ayakları arabadan dışarı çıkmış,derin uykuda idi.Hanımefendi oğlanın çıplak ayaklarını şefkatle okşayarak Mustafayı uyandırdı (Mustafanın Hanımefendisi).
“ Oğlan minderleri yerine koyacak oldu.Hanımefendi :
- Bırak bırak,benim de uzanmaya ihtiyacım var..dedi.
“ Ve az önce arabacı oğlanın yattığı minderlere hanımefendi uzandı.Mustafa arka kaputu kapayarak yerine geçdi.Hanımefendi yolu tarif etti:
- Doğru git..soldaki ilk sokağa sap,sonra sağa sap,sonra sola,doğru git,deniz kıyısına kadar..
“Son sapdıkları bozuk bir toprak yoldu.İn yok cin yok.Sokağın iki yanı iki yüksek bağçe duvarı.Yolun bitimi deniz ve denide vahşi bir şıpırtı.Mustafa ürkdü, anası yerinde kadını :
- Hanımefendi,hanımefendi..diye uyandırdı.
- Mustafa,söndür arabanın fenerini..
“ Mustafa arabanın fenerini söndürdü ve çıplak ayakla yere atladı.Etrafı dinledi,yaprak bile kıpırdamıyordu.Arkadaki küçük kapuyu açarak kendi arabasına hırsız gibi girdi ve arabanın iki yanındaki muşamba perdeleri indirdi.
Benimle bir gececik câmehâba girmez misin
Beni günâha sokub sen sevâba girmez misin
“Vücud yapısının encoşkun serpilme çağındaki hırpânî arabacı,o gece,yalnız kavalyenin değil,dam'ın da ne demek olduğunu bil fiil öğrendi.Suç mu işlemişdi,mükâfâtını göreceği bir hizmetde mi bulunmuşdu,farkında değildi.Doyamadığı bir tad ve aşırı korku içinde idi.Mustafam Mustafam diye sayıklar gibi söylenen hanımefendisinin kollarından nezâketle sıyrılan genc arabacı :
- Seni eve götüreyim artık.. dedi ( Araba ).
“ Kumarda bin lira kaybeden fakat aşkda kazananı hanımefendi için Arabacı Mustafanın değeri yüzbin lira idi,ama aslında bir yüzlük kâğıd bile Mustafa için büyük para idi.
“ Kâşâneye geldiklerinde gün ağarıyordu.Bağçeye poker partisinden dönüyormuş gibi girdiler .Mustafanın ağzında adı Abla olmuş Hanımefendi,çok erken kalkan kocasına :
- Bu sabah arabası ile Hızır gibi önüme çıkdı şu oğlan..dedi.
“ Mustafayı perçeminden çıplak ayaklarına kadar hemen değerlendirerek gören milyoner de :
-Size sabah kahvesini elimle pişireyim..otur Şâhım şuraya.. dedi.
“ Ve o sabah kahvesinden sonradır ki Beyefendi,saati olmadığını öğrendiği arabacı oğlana kendi altın kol saatini hediye etti:
- Hanımablanın hediyesi,öp elini..dedi (Altın Saat ve Ablanın Tenbihleri).
“ Mustafaya Sosyete Tazısı lakabını, sosyetede B.B.(Brigitte Bardot) denilen şımarık Işın takmışdı (Sosyete Tazısı).
“ Ve Mustafanın çıplak ayakları,yine o kızın baldırına attığı amansız bir çimdikden sonradır ki sosyetede şöhret oldu,ve kadınlar kızlar o ayak çimdiğinin tadını tatmak için âdetâ nöbete girdiler (İlk Çimdik).
“Mustafanın ayakları iri kıyım,ince bilekli ve gülle topuk dökümlü idi (hareteke çok kaabiliyetli köçek ayağı tipi) ve parmakları kalem kalemdi.Parmak araları açık açık,ve ikinci parmağı da baş parmakden uzundu.Bir masa altından,karşısındaki kadının baldırına uzanıp,o iki parmağı ile,yengeç kıskacı gibi,müdhiş çimdiğini atıyordu (Mustafanın Ayakları ).
Sosyete hayatına zengin ablasının oynaşı (B.: Hanım Oynaşı,cild ,sayfa ) olarak giren Arabacı Musatfa,muhabbet saatlerinin dışında,o kadının himmetiyle bilgi ve görgüsünü de genişletti.Abla,kopuk arabacının kafasını bir kuyumcu gibi işlemiş ve Mustafa gün günden bir şöhret olmuşdu.Şöhretinin başında da meşhur ayak çimdikleri geliyordu.Yakın şarklı bir prenses,o çimdiklerden aldığı tadın bedelini,Mustafaya,Şişlide aldığı bir apartıman katı ile ödemişdi.Çıplakayaklı Mustafa ,prenses tarafından zevkle döşenmiş yeni evine yerleşdikden sonra mahremiyetine bazı erkek dostlar da girdi; bir alman arkeolog,bir ingiliz şileb kaptanı,Mustafayı arabacılığından tanıyan Keskin Murad Ağa,bir hafif batı müziği topluluğnun çocuk yaşdaki davulcusu gece yatısına alakonulan dostların başında idi.
Şu satırları uzun hikâyenin son kısımlarından alıyoruz : “ Güneyli bir Ağa kadına kıza dayanamazdı. Her yaz İstanbula gelirdi,deniz kenarı gazinoları çok severdi ve altın anahtar koynunda olduğu için her gittiği yerde sonsuz itibar görürdü ve o gazinolarda âmiyâne zevklerle eğlenirdi.Yanında taşıdığı sosyete İstanbul hanımlarına içki masaları üstünde göbek attırır,viskisini onlardan birinin iskarpinine koydurarak içerdi.Ağa, bir akşam,Akıntıburnunda bir gazinoda Sosyete Tazısı Çıplakayaklı Mustafaya rastladı.
“ Ağa,gazinoya gece yarısına yakın gelir,ve kepenkler kapandıkdan sonra sabaha kadar eğlenirdi.O akşam da öyle olmuşdu,Akıntıburnuna üç otomobil ile saat birde gelmişdi.Birinde kendisi,ikinci arabada dört İstanbul Hanımı,birinde de üç dalkavuğu vardı.
“ Gazino boşalmışdı ,yalnız dipde bir masada Mustafa ile küçük davulcusu vardı, rakı içiyorlardı.Dalkavuklardan biri Ağaya onları gösterdi.Ağa patronu çağırdı ve önceden haber gönderip gazinoyu sabaha kadar kapattığını hatırlattı.Patron :
- Çok kibar müşterimizdir,sosyetinin göz bebeğidir..dedi,
“ Ve Ağanın kulağına Müstafanın ayak çimdiği hünerini anlattı :
- Bakınız dedi,nekadar şık giyindiği halde iskarpinini çorabsız giymiş yine..
“ Ağa Mustafa ile davulcusunu masasına dâvet etti ve :
- Küçükbey müsaade ederseniz size şampanya açdırayım..dedi.
“ Ve bir ara Mustaanın kulağına eğilerek :
- Mustafa Bey oğlum..şukarıların birine bir ayak çimdiği at,göreyim seni arslanım..diye fısıldadı.
“ Mustafa da yine fısıltı ile :
- Emret babacığım.. dedi.
“ İçki âlemi tam kıvamına girmişdi ki masada Mustafanın tam karşısında oturan hanımlardan biri müdhiş bir çığlık atarak yerinden fırladı.Masanın altına bakanlar bir şey bulamadılar.Mustafa mâsum duruyor,Ağa kahkahalarla gülüyordu.Nihâyet:
-Küçükbey,dile benden ne dilersen..dedi.
“ Mustafa iyice sarhoşdu Ağanın elini öptü :
- Bir otomobil isterim babacığım..dedi.
- Aldım sana otomobili küçükbey..
“ Ağa huvardalığının ne olduğunu bilmeyen Mustafa :
- Sözmü ?.. dedi.
- Söz..
- Ne zaman ?
- Müstâmel kabul edersen hemen şimdi,bu gece al git benim arabayı (Ağa ; Otomobil)
Çıplak ayaklı Arabacı Mustafanın sosyete mâcerâları,delikanlının ağzından dinlenilerek kalem diline verilmişdir,yaşanmış hayatdan sahnelerdir.
Theme
Person
Contributor
Type
Document
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Article Title
Identifier
M33A058
Theme
Person
Subject
Type
Document
Format
Typewriting, Handwriting
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Text written for the Mustafa chapter of Istanbul Encyclopedia
Note
Typewriting and pen on paper. Typewritten text is edited with pen.
See Also Note
Hanım Oynaşı
Provenance
Istanbul Encyclopedia Archive has been opened to access in cooperation with Kadir Has University and Salt.
Theme
Person
Contributor
Type
Document
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.