Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Mustafa (Kahvecioğlu Burunsuz) maddesi
MUSTAFA (Kahvecioğlu Burunsuz ) - On dokuzuncu asrın ilk senelerinde Galatanın Yeniçeri eşkiyası ile Tersaneli haytaları bıçağının kuvvetine inandırarak on yıl kadar Kasımpaşa ile Galatanın haracını yemiş olan bir zorba; Tersâne Başağası idi.
Mihaliçli idi. 1784 yılında İstanbula geldiği zaman onaltı yaşında idi, ayağında pabucu yoktu, İstanbul kaldırımlarını yıllarca yalın ayak çiğnemişti. Hemşehrilerinin işlettiği bekâr kahvehanesi peykesinde yattı. Yirmibeş sene sonra Kasımpaşanın en mükellef konaklarından biri onundu. Galatada müzeyyen ve mükellef iki büyük kahvehanesi ve denizde büyüklü küçüklü kırkbeş parça gemisi vardı. Mihaliçte aldığı bir çiftlik, nakdi, mücevheratiyle bir kaç milyonluk servetini bir anarşi devrinde kelleyi koltuğa alıp kınından çıkardığı bıçağına yapdırtmıştı.
Yeniçeriliğin çığırından çıkıp Ocağın haşarat yatağı olduğu devirdi. İstanbulun bütün ayak takımı ve bütün esnafı ocakta kayıdlı idi. Mihaliçli Mustafa da Tophanede kahveci çırağı iken Galatanın âsayişine memur 25 inci Yeniçeri ortasına kaydolunmuştu. Tersanelilerin ayakları yalın, baldır bacak çıplak, göğüs bağır açık afili bıçkın kılık ve kıyafeti de yaradılışına uygun olduğu için ayrıca tersaneye de kalyoncu neferi kaydolunmuştu. Emsali pek çoktu, Orduyu hümeyun sefere çıkarken bu itler:
- Kaly...
⇓ Devamını okuyunuz...
MUSTAFA (Kahvecioğlu Burunsuz ) - On dokuzuncu asrın ilk senelerinde Galatanın Yeniçeri eşkiyası ile Tersaneli haytaları bıçağının kuvvetine inandırarak on yıl kadar Kasımpaşa ile Galatanın haracını yemiş olan bir zorba; Tersâne Başağası idi.
Mihaliçli idi. 1784 yılında İstanbula geldiği zaman onaltı yaşında idi, ayağında pabucu yoktu, İstanbul kaldırımlarını yıllarca yalın ayak çiğnemişti. Hemşehrilerinin işlettiği bekâr kahvehanesi peykesinde yattı. Yirmibeş sene sonra Kasımpaşanın en mükellef konaklarından biri onundu. Galatada müzeyyen ve mükellef iki büyük kahvehanesi ve denizde büyüklü küçüklü kırkbeş parça gemisi vardı. Mihaliçte aldığı bir çiftlik, nakdi, mücevheratiyle bir kaç milyonluk servetini bir anarşi devrinde kelleyi koltuğa alıp kınından çıkardığı bıçağına yapdırtmıştı.
Yeniçeriliğin çığırından çıkıp Ocağın haşarat yatağı olduğu devirdi. İstanbulun bütün ayak takımı ve bütün esnafı ocakta kayıdlı idi. Mihaliçli Mustafa da Tophanede kahveci çırağı iken Galatanın âsayişine memur 25 inci Yeniçeri ortasına kaydolunmuştu. Tersanelilerin ayakları yalın, baldır bacak çıplak, göğüs bağır açık afili bıçkın kılık ve kıyafeti de yaradılışına uygun olduğu için ayrıca tersaneye de kalyoncu neferi kaydolunmuştu. Emsali pek çoktu, Orduyu hümeyun sefere çıkarken bu itler:
- Kalyoncuyuz!..
Ve donanmayı hümayun denize açılırken de:
- Yeniçeriyiz!.
Derlerdi, ve işleriyle güçleriyle meşgul olarak cenge gitmezler, payıtahtta kalıp türlü rezalet ve kepazelik, fuhuş ve şenaat ile yuğrularak haşrolurlardı.
Burunsuz Mustafa cahil, fakat zeki idi, hoş sohbet, girgin adamdı, vücud yapısı da gösterişli idi. Burnu ezik olmasa yüzüne de güzel denilebilirdi, fakat muhakkak ki, şirin, sevimliydi, ve nefsinde bahadır, korku nedir bilmezdi.
Devrin padişahı Sultan Selimin fevkalâde itimadını kazanmış Küçük Hüseyin Paşa Kaptanı Deryâ olunca, ki, zıpır ve külhani tiplere, baldırı çıplak şehbazlara karşı garip bir sempatisi olan bir devletli adamdı, “Bu gibiler okşanırsa kendilerinden umulmadık büyük hizmetler görülür” derdi, bir gün tersânede bir tesadüf eseri ayakları koşarlı Burunsuz Mustafayı gördü, tığ gibi delikanlı hoşuna gitti ve bu kalyoncu neferini hemen o gün tersane çavuşu yapıp yanına aldı. Az sonra başçavuş yaptı, arası çok geçmedi, tersane başağası tâyin etti.
Burunsuz Mustafanın zorbalığı, paşasına arka vererek tersâne çavuşluğu ile başladı, ki o zaman yaşı otuzuna basmış bulunuyordu.
O devirde zorbalığın son haddi, limana gelen tüccar gemilerini haraca bağlamaktı. Diğer bütün işler bunun yanında sönük kalırdı.
Zorba, mensup olduğu Yeniçeri ortasının nişanını, elâmeti farikasını büyük bir tahta üzerine oyma levha hâlinde yaptırır ve resim gibi yağlı boya ile boyatırdı, bu nişan levhasına “Balta” derlerdi. İstanbul limanına tüccar malı getiren bir gemi gelir gelmez, zorbaların adamları kayıklarla gidip geminin burnuna, burnundaki mahmuza bu levhayı, haltayı asarlardı. Bir kerre balta asıldı mı, o malı indirmek, komisyonunu alıp devretmek, dilediğine dilediği fiyata satmak zorbanın hakkı idi, hattâ isterse perâkende satışını bizzat kendisi yapardı, mal üzerinde sahibinden ziyade tasarruf hakkı olan tufeylî bir ortak olurdu. Gemi kaptanı asılan baltayı indirtemez, mal sahibi tüccar ağzını açamazdı.
Bir tüccar gemisine asılan bir zorba baltasını ancak bıçak üstünlüğüne güvenen bir başka zorba indirebilirdi. Bu yüzden de evvelâ hemen oracıkta, sonra tesbit edilen bir gün ve yerde her iki taraf tam kadro ayakdaşlariyle, avenesi ile bir bıçak döğüşü, hakiki bir düello, hattâ bir sokak muharebeciği yapardı. Zorbalarla adamları, fedaileri arasında yapılan bu kanlı kavgalara “bıçak altından geçirme” denilirdi. Kendi ağızlariyle “çöplükte horoz bir olur” derlerdi.
Her zorba kendisinin ve tayfasının takat ve kıymetini bilir, etrafı gücünün yetebildiği ölçüde haraca keserdi.
Burunsuz Mustafa daha tersâne çavuşu olmadan, neferliğinde, bıçak altından geçirme kavgalarında kendisini göstermişti. Tersane çavuşu olunca da kendi baltasını asmağa başladı. İndirmeğe teşebbüs edenler Burunsuzun bıçağını yediler, karşısında dize geldiler. Kahvecioğlu da İstanbulun en namlı zorbalarından biri oldu.
Sonra Galatada iki mükellef kahvehane yaptırdı ve bu dükkânları döşeyip dayamak için cebinden bir akçe, tek bakır mangır bile harcamadı. Galata zenginlerinin ve tüccarlarının bir defterini yaptırdı, herkesin kahvehanelerine ne gibi hediyeler vereceğini tesbit etti ve defteri zehir gibi iki baldırı çıplağın eline verdi, adı defterli kimselere gönderdi. Bu serseriler her vardıkları kapıda zoraki ikram ve iltifat gördüler:
- Baş üstüne.. Hediyemizi hemen gönderelim!.. cevabını aldılar.
Koskoca iki kahvehane, birkaç gün içinde altın yaldızlı kafeslerde kanarye kuşlarına ve papağanlara varınca döşenip dayandı.
Burunsuz Mustafa kahvehanelerini emrindeki baldırı çıplak haytalarına, itlerine, çomarlarına in yerinde açmışdı. Kahvehâneleri birer sarıca arı yuvasıydı. Parmağını oynatsa ejderha misali sekiz on şaki:
- Lebbeyk ağam!. diye karşısında elpençe divan duruyordu.
Bir kaatil veya hırsız Burunsuz Mustafa Ağaya sığınsa, onu kahvehânesinden hiç bir kuvvet alamazdı. Devlet ricaline sokulmasını ve yaranmasını da çok iyi bilen ve başaran tersâne başağası, icap ettiği zaman, bu devletlilerin haytaca görülecek işlerini de tabanı yarık kopuklarına havale edip hallediyordu. Bu bakımdan da devlet erkânı arasında kıymeti vardı, itibarı yüksekti.
Üçüncü Selimin tahtından indirilmesine varan Yeniçeri ihtilâlinden sonra İstanbuldaki siyasî havanın gittikçe karardığını gören Kahvecioğlu, servetini de kâfi bulmuş, yağdan kıl çeker gibi kendisini bu hâyi huy girdabından çekmiş, ailesini alarak Mihaliçteki çiftliğine gitmişti. Onun İstanbuldan ayrılmasından az sonra da Üçüncü Sultan Selimi tahta çıkarmak emeliyle İstanbula gelen Alemdar Mustafa Paşa bir hükûmet darbesi yapmış, Sultan Selim düşmanları tarafından sarayda şehit edildiği için, Alemdar Paşa henüz onsekiz yaşında bulunan İkinci Sultan Mahmudu tahta oturtmuştu. Genç padişah da mührü hümayununu Mustafa Paşaya vermişti .
Alemdar Mustafa Paşanın ilk işi paytahttaki zorbaları ve zorbaların baldırı çıplak ayakdaşlarını temizlemek oldu. Serseriler, haytalar, kopuklar:
- Burunsuz Mustafa ağa burada olsaydı Sadrâzam kendisinden çekinir, bizleri dilediği gibi baskı altına koyamazdı!.. diye âmiyâne sözlerle Kahvecioğlunu dile düşürdüler.
Bu sözler, Burunsuza şu adar yıl haraç vermiş bağrı yanıklar tarafından Alemdar Paşanın kulağına aksettirildi. Kimseden pervâsı olmayan Paşa Rumeli ağzı ile:
- Abe bu ne ıslah itmiş.. diyerek bir bölükbaşısını yirmi nefer seçkin askeri ile bir ateş kayığına bindirdi ve Burunsuz Mustafayı getirmek üzere Mihalice gönderdi.
Kahveci oğlunun da İstanbulda sadık dostları, kendisinden iyilik görmüş sevenleri vardı, “Vezirin sana kasdi mukarrerdir, kaç, saklan” diye haber uçurdular. Fakat Kahvecioğlu kaçıp saklanmaktan ise Alemdar Paşaya ilticayı uygun gördü. Paşa ile yüzyüze geleceğini umuyordu. Alemdarın bölükbaşısı Mihaliçe gelmeden hemen ailesiyle beraber İstanbula döndü. Yanındakileri gemide bırakıp bir kayığa atladı ve tersaneye gitti, fakat tesaneye ayak basıp da liman reisinin odasına girer girmez karşısına bir bölükbaşı dikildi:
- Davranına!.. diye bağırdı.
Ellerini arkasına bağladılar ve ellerinin bağlı olduğunu göstermemek için omuzlarına kürkünü atıp Kasımpaşadan Galataya götürdüler. Kahvecioğlu en küçük bir mukavemette bulunmadı, hâlâ sadrâzamı göreceğini zannediyordu. Galatadaki kahvesinin önüne gelince boynunu vurmak için diz çökerttiler. Burunsuz Mustafa ancak o zaman başına gelenin farkına vardı ve:
- Yeniçeri yok mu?! Yeniçeri yok mu?.. Bre beni öldürüyorlar!... diye bağırmaya başladı.
Burunsuzun kahvehanesi hıncahınç dolu idi: fakat başlarını çevirip bakmağa bile cesaret edemediler. Burunsuz Mustafa kahvehanesinin önünde idam olundu ve cesedi orada bırakıldı.
Burunsuzun idamından az sonra kahvehânede tek serseri kalmadı, hepsi can kaygusuna düşüp çil yavrusu gibi dağıldı.
Vakayı öğrenen ailesi cesedin kaldırılması için sadrâzama müracaat etti, Alemdar Mustafa Paşa onlara da:
- Bu makuule herif defnolunmaz, it lâşesidir, dursun, ayakdaşı çomarlar görsün, sonra denize atarlar!.. dedi.
Fakat o saatlerde genç padişah İkinci Sultan Mahmud bir serdengeçti kıyafetinde Galatada tedbil dolaşıyordu; yolu Burunsuz Mustafanın kahvehanesi önüne uğradı ve cesedi gördü:
- Kimdir?.. diye sordu.
Kahvecioğlunun hal tercemesini kısaca anlattılar, padişah:
- Kaldırın, bir yere gömün!.. dedi.
Bu iradeyi işitenler adetâ müjdeci gibi kahvecioğlunun evine koştular; ailesi de zaman kaybetmedi, hemen ceseri kaldırttı. Gasil, teçhiz ve tekfin gibi dinî vecibeler yapıldı, namazı kılınıp Kasımpaşa ile Beyoğlu arasındaki Aşıklar mezarlığına defnedildi.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Kupür, Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Kod
M33A029
Tema
Kişi
Konular
Tür
Kupür, Belge
Biçim
Baskı, Daktilo yazısı, El yazısı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
İstanbul Ansiklopedisi Mustafa bölümü için yazılmış metin
Not
Kâğıt üzerine daktilo ve tükenmez kalem. Kupür daktiloyla yazılan metnin arasına yapıştırılmıştır. Daktilo metni üzerinde tükenmez kalemle ekleme ve çıkarmalar yapılmıştır.
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Kupür, Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.