Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Mustafa (Bindallı) maddesi
MUSTAFA ( Bindallı ) - On dokuzuncu asır başlarında yaşamış İstanbul kopuklarından ve külhanî dolandırıcılarından; Gençliğinde meşhur mecmua sâhibi Süleyman Faik Efendinin babasına kapı oğlanlığı, uşaklık etmişti. O zamanlar İstanbulda Hindli dervişlere, İranlı, Buharalı şeyhlere ve hocalara fevkalâde itibar edilirdi; İstanbul bu çeşid serserilerle dolmuştu, efendisi ölünce Bindallı Mustafa da kapısını bırakarak başına bir Özbek dervişi tâcı giymiş, sefâlet ve rezâlet uğruna sarfetmek üzere binlerce safdili zühd ve takvâ maskesi altında iki sene kadar dolandırıp soymuştu. Sonra da hiçbir iz bırakmadan ortalıktan çekilip kaybolmuştu.
On yıl sonra Edirne sahrasına konmuş olan orduyu hümayunda göründü: Bu sefer, yanında derviş kıyâfetinde on kadar derbeder ile bir Özbek şeyhi Salâhattin efendi olmuştu. Sadrazam ve devlet ricâline çatarak kendisine ve dervişlerine ordu hazinesinden aylık, sadrazam mutbağından da tâyinat bağlattı, kendilerine tahsis edilen çadırda altı ay kadar oturdu, ricâlin ihsan ve hediyeleriyle külliyetli mal yaptı. Ordu İstanbula hareket ederken de ağırlıkların geriden nakline memur ricalden Mehmed Beyle beraber Edirne sahrasında kaldı. Bindallı Mustafanın macerâsını buradan itibaren eski efendi zadesi Süleyman Faik efendinin ağzından dinlemelidir:
“Memuriyetle ...
⇓ Devamını okuyunuz...
MUSTAFA ( Bindallı ) - On dokuzuncu asır başlarında yaşamış İstanbul kopuklarından ve külhanî dolandırıcılarından; Gençliğinde meşhur mecmua sâhibi Süleyman Faik Efendinin babasına kapı oğlanlığı, uşaklık etmişti. O zamanlar İstanbulda Hindli dervişlere, İranlı, Buharalı şeyhlere ve hocalara fevkalâde itibar edilirdi; İstanbul bu çeşid serserilerle dolmuştu, efendisi ölünce Bindallı Mustafa da kapısını bırakarak başına bir Özbek dervişi tâcı giymiş, sefâlet ve rezâlet uğruna sarfetmek üzere binlerce safdili zühd ve takvâ maskesi altında iki sene kadar dolandırıp soymuştu. Sonra da hiçbir iz bırakmadan ortalıktan çekilip kaybolmuştu.
On yıl sonra Edirne sahrasına konmuş olan orduyu hümayunda göründü: Bu sefer, yanında derviş kıyâfetinde on kadar derbeder ile bir Özbek şeyhi Salâhattin efendi olmuştu. Sadrazam ve devlet ricâline çatarak kendisine ve dervişlerine ordu hazinesinden aylık, sadrazam mutbağından da tâyinat bağlattı, kendilerine tahsis edilen çadırda altı ay kadar oturdu, ricâlin ihsan ve hediyeleriyle külliyetli mal yaptı. Ordu İstanbula hareket ederken de ağırlıkların geriden nakline memur ricalden Mehmed Beyle beraber Edirne sahrasında kaldı. Bindallı Mustafanın macerâsını buradan itibaren eski efendi zadesi Süleyman Faik efendinin ağzından dinlemelidir:
“Memuriyetle Selânikte idim. Dönüşümde orduyu Edirnede bulamadım. Saray sahrasında Mehmed Beyin çadırına ziyarete gittim. Mehmed Bey : - Acele etme İstanbula beraber gidelim demekle kabul ettim. Bizler bu sohbette ilen mahûr Şeyh Salâhattin meclise geldi. Gördüm ki, bizim Bindallı Mustafa Ağadır. Yüzü buruşmuş, sakalı ağarmış, lisanını İranlı ağzına uydurmuş, o da beni tanıdı: “Aman asrarımı ele verme!” makamında elini boğazına götürdü. Mehmed Bey azamet ve vakar ile yerinden kalkıp Mustafanın elini öptü, o da yerine kuruldu. Biraz sohbetten sonra dedi ki: “Biz İstanbula gideriz demiştik ama bize Şam tarafına seyahat göründü! İstanbula gittiğinizde ricalden filân filân falana aşkı niyaz edin! Bilmem ne yapın.. Filân şöyle olur, falan böyle gider!” diye biraz kerâmet sattı, kalktı gitti. Ben de varayım şu herifi bir güzelce göreyim diye yakında olan çadırına vardım. Meğer Mehmed Bey, herifin bana olan işaretlerinden benim de tavrımdan şüphelenmiş, gizlice arkama adam koymuş. Herifin çadırına vardığımda Bindallı Mustafa elimi öptü, oturduk:
- Bu ne haldir? dedim.
- Dünya tuzağı! dedi.
Asrımızın kibarını ne çeşit aldatıp mallarını aldığını anlattı, öylesine şaşkına döndüm ki ne diyeceğimi bilemedim. “Bu akşam firar edeceğim, zira İstanbula gidersem orada beni tanıyanlar çoktur, yakalanırsam hal müşkül olur” dedi. Kalkıp çadırıma giderken Mehmed Beyin adamı beni alıp cebren Mehmed Beyin çadırına götürdü, vakayı çadır perdesinden seyretmiş, olduğu gibi anlattı. Ben de tastik ettim. Mehmed Bey de hemen Şeyhin çadırına adam yollayıp çağırttı. Herif özür dileyerek gelmemiş ve o gece de firar etmiş. Mehmed Bey İstanbula varıp vakayı ordu ricâline anlattığı zaman da cümlesi herife verdikleri akçelere yanmışlar.. Bindallı Mustafa hâlen nicedir, malumum değildir”.
Bibl.: Cevdet Târihi, IX.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Kupür, Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Kod
M33A008
Tema
Kişi
Tür
Kupür, Belge
Biçim
Baskı, El yazısı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
İstanbul Ansiklopedisi Mustafa bölümü için yazılmış metin
Not
Kâğıt üzerine mürekkep ve tükenmez kalem. Kupür mürekkeple madde başlığının yazıldığı kâğıda yapıştırılıp üzerinde mürekkep ve tükenmez kalemle düzeltmeler yapılmıştır.
Bibliyografya Notu
Cevdet Tarihi, IX
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Kupür, Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.