Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Meyhâne, Meyhâneler maddesi
MEYHÂNE , MEYHÂNELER – “Farsca isim ;Mey,şarab ;Meyhâne,şarab satılan ve içinde şarab içilen ve sâir müskirat içilen dükkân ;Meygede de denilir.Meyhâneci,meyhâne idâre eden,işleten adam”(Şemseddin Sâmi,Kaamûsi Türkî).
Müdâvimlerini işret ve sefâhet ile harab eden yer anlamında meyhâneye “Harâbât”,müdâvimlerine de,eline geçen akçeyi işret yolunda harcayan,knedisine ve evine barkına bakmayan,pejmürde kılıklı adam anlamında “Ehli Harâbât” da denilmişdir (B.:Harâbât,cild ,sayfa ).
Dinimiz sekir verici içkiyi, müskirâtı haram kıldığından,ve onun ticâetini de mezmum,makbul olmayan,mekruh,pis iş gördüğünden,bizde,dolayısı ile İstanbulda meyhâneciler istisnâsız gayri müslim azınlıklardan olmuşdur,çoğunlukla rumlardan,sonra ermeni ve mûsevilerden.Meyhâne uşaklığı,meyhâneci çıraklığı da öyle görülmüşdür.İstanbulda türklerin meyhâne açıp işletmesi,veya bir meyhânede çalışması meşrutiyetin ilânından sonra başlamışdır.
Meyhâneci Çıraklarına,meyhâne sâkilerine de aynı zamanda “Dilber Oğlan” anlamına gelen “Muğbeçe” denilmiştir (B.:Muğbeçe).Onlar hakkında çocuk yaşdakiler için rumca “Pedimu”,nevcivanlar için “Palikar” isimleri de kullanılmıştır(B.:Pedimu,Palikar).İstanbul meyhânelerine yüz yıllar boyunca muğbeçeler (pedimular ve palikarlar) halkının yüz nakışları,vücud yapıları ,el ve ayak dökü...
⇓ Devamını okuyunuz...
MEYHÂNE , MEYHÂNELER – “Farsca isim ;Mey,şarab ;Meyhâne,şarab satılan ve içinde şarab içilen ve sâir müskirat içilen dükkân ;Meygede de denilir.Meyhâneci,meyhâne idâre eden,işleten adam”(Şemseddin Sâmi,Kaamûsi Türkî).
Müdâvimlerini işret ve sefâhet ile harab eden yer anlamında meyhâneye “Harâbât”,müdâvimlerine de,eline geçen akçeyi işret yolunda harcayan,knedisine ve evine barkına bakmayan,pejmürde kılıklı adam anlamında “Ehli Harâbât” da denilmişdir (B.:Harâbât,cild ,sayfa ).
Dinimiz sekir verici içkiyi, müskirâtı haram kıldığından,ve onun ticâetini de mezmum,makbul olmayan,mekruh,pis iş gördüğünden,bizde,dolayısı ile İstanbulda meyhâneciler istisnâsız gayri müslim azınlıklardan olmuşdur,çoğunlukla rumlardan,sonra ermeni ve mûsevilerden.Meyhâne uşaklığı,meyhâneci çıraklığı da öyle görülmüşdür.İstanbulda türklerin meyhâne açıp işletmesi,veya bir meyhânede çalışması meşrutiyetin ilânından sonra başlamışdır.
Meyhâneci Çıraklarına,meyhâne sâkilerine de aynı zamanda “Dilber Oğlan” anlamına gelen “Muğbeçe” denilmiştir (B.:Muğbeçe).Onlar hakkında çocuk yaşdakiler için rumca “Pedimu”,nevcivanlar için “Palikar” isimleri de kullanılmıştır(B.:Pedimu,Palikar).İstanbul meyhânelerine yüz yıllar boyunca muğbeçeler (pedimular ve palikarlar) halkının yüz nakışları,vücud yapıları ,el ve ayak dökümlerinin güzelliği şöhret bulmuş Ege Denizi Adaları rumlarından,bilhassa İmrozdan,Midilliden,Sakızdan sureti mahsusada seçilerek getirilmişlerdi.Müdâvimlerini meyhânelere bağlayanlar da,yerine ve şahsa göre “cemâl âşıklığı”,“kalenderlik”,“mahbubdostluk” denilen alâkalarla,Munbeçeler olmuşdur.
Fetihden önce de,fetihden sonra yüz yıllar boyunca Türk İstanbul da,meyhânelerinin şöhreti bütün Akdeniz memleketlerini tutmuş bir büyük şehir olmuşdur.İstanbul Meyhâneleri divan şâirlerimiz ve halk şâirlerimiz tarafından çok övülmüşdür,gerek meyhâneler ve gerek muğbeçeler hakkında gazeller,şarkılar,türküler,semâiler,destanlar yazılmışdır.
Meyhâneye şarab veya rakı içmek,yemek değil,meze yemek ,rindâne sohbet ve muğbeçeler için gidilirdi.Tanzimatdan sonradır ki,örneği Avrupadan alınarak,“Gazino” adı ile içkili lokantalar kurulmaya başladı.Zamanımızda ise meyhâneri ile meşhur İstanbulda meyhâne kalmamışdır,yerlerini içkili aşcı içkili logantalara,gazinolara bırakmışlardır . VE oralarda rakı işmenin âdâbı ise tamamen unutulmuş,kadeh kaybolmuş,ve rumca olarak karâfâki denilen özel rakı şişecikleri kaybolmuş, sofralara rakı,boru gibi bardaklarla,imhisarlar idâresinin şişeleri ile getirilmeye başlanmışdır.
Bütün esnaf gibi,yüzyıllar boyunca Meyhâneler ve Meyhâneciler “Gedik” usulüne tâbi olmuşlardı.Meyhâne açıp işletebilmek için ellerine bir berat,izin kâğıdı verilen meyhâneler “Gedikli Meyhâneler” diye anılmışdır.Edebî kaynaklarımızda övülen bütün meyhâneler onlardır (B.:Gedek;Gedikli Meyhâneler,cild ,sayfa ).
Gedik dışında kaçak meyhânelerde işletilmişdir,onlara da gizli,kaçak meyhâne anlamında “Koltuk” adı verilmişdir (B::Koltuk,Koltuklar).
Zaman zaman çıkmış içki yasaklarında kapatılan meyhâneler hep Gedikli Meyhânelerdir,yasak kalkdıkdan sonra da Gedikli Meyhânelerin beratları yenilenmişdir(B.:İçki Yasağı).
İstanbul Meyhâneleri üzerine en eski metinlerden biri ,Onaltıncı Yüzyılda yaşamış ve kendi adına nisbetle anılan meşhur bir Şuerâ Tezkiresi bulunan Kastamonulu Lâtifî'nin “Evsâfı İstanbul” isimli eseridir ,onun kaydine göre o devirde İstanbulun en meşhur meyhâneleri Tahtakale semtinde imiş.
Onyedinci Yüzyılda büyük yazar Evliyâ Çelebi de İstanbul Meyhâneleri için şunları yazıyor :
“Esnâfı mel'unânı menhûsânı mezmûman yâni Meyhâneciyan – Kârhâne ve mekkârhâne İstanbulun dört kadılık yerinde 1060 dükkân ve cümlesi kefere ve fecere olarak 6000 neferdir.Şarabın katresi haram kılınmışdır ama devletin masrafları çok olduğundan (vergi geliri çok olduğundan) şarabı yasak etmemişlerdir,müstakil bir eminlikdir.
“İstanbulun dört çevresinde de meyhâneler çokdur,ammâ aşırı çoklukla bulundukları yerler Samatya,Kumkapusu,(Eminönü) Balıkpazarı,Unkapanı,Cibali,Ayakupu,Fener,Balat,Halicin karşı yakasında da Hasköydür.Hele Galata demek Meyhâne demekdir.Oradan tâ Karadeniz Boğazına kadar her köyde meyhâne bulunur.Ama Ortaköy ,Kuruçeşme,Arnavudköyü,Yeniköy,Tarabya,Büyükdere ve Anadolu tarafından Kuzguncuk,Çengelköyü,Üsküdar,Kadıköyünde tabaka tabaka meyhâneler vardır.
“Meyhâneciler mezmum bir halk,mel'un bir kavimdir ki Galata Meyhânelerinde bu kadar hânende,sâzende toplanıp gece ve gündüz safâ ile öterler.Meyhâneci civanlarının tutkunları da,esnaf alaylarında onlarla birlikde mahmur mahmur murabbâlar ırlayarak geçerler.
“Şarabı Şeytânı Lainin tâlimi ile ilk defa Cemşid imal etmişdir.Şaraba filosoflar Rûhi Sânî demişlerdir,nûş iden canların canına can verip şîrâne cünbüşe başlarlar,yüzlerinden utancı atarlar :
Yâre yalvarmaya bir kimse hicâb etse heman
Bir kadeh Mey kişinin cünle hicâbın götürür
“Bunu içenler Arslan Sütü derler.Eski hekimler de : Elma yiyip sabahleyin erkenden bir kâse şarab içenin öldüğüne şaşarız demişlerdir ama saçmadır.Bâdei hakikî,bâdei aşkı ilâhîdir.
“Meyhâne müdâvimleri fakirlik,zaruretden kurtulmazlar,müflis olurlar,âkibetleri korkunçdur.
“Esnafı meyhâneciyanı yahudiyan -100 dükkân 600 neferdir.Bunlar öbür meyhânecilerden ayrı,onların ardından alay gösterirler.Ne kadar mahbubları ve rakkasları varsa toplayıp onları da alaylarında geçirirler.Ancak kendilerinin yapdıkları şarabı içer ve satarlar.Yahudi yahudi meyhânesinden başka yere gitmez.En makbul,en eski,en güzel şarablarda onlarda bulunur...”.
Evliyâ Çelebi Meyhâne için “Hamirhâne,Sâgerhâne,Piyâlehâne,Sâkihâne,Çakırhâne,Fiskhâne,Kânıfâsikan,Kânızürefâ,Mekânıbekriyan,Sohbethâne,Tarabhâne..” gibi tâbirler kullanıyor ki hepsi kendi yakıştırmalarıdır.
Bir de “Dükkânları yokdur,800 neferdir” diyerek Piyâde Meyhâneciler'den bahsediyor ki bunlar geçen asra kadar devam etmiş,ve “Ayaklı Meyhâne” diye anılmış esnafdır (B.: Ayaklı Meyhâne ,cild 3,sayfa 1425).
Her akşam,işinden,memuriyetinden evine dönerken mayhâneye uğramak itiyâdında olanlara İstanbulda “Akşamcı” denilirdi (B.:Akşamcı,Akşamcılar,cild 1,sayfa 551). “Çaylak” lakabı ile meşhur muarrir Mehmed Tevfik Beyin “Meyhâne,yahud İstanbul Akşamcıları” adı ile bir kitabı vardır.
Fatih Sultan Mehmedin divan kâtiblerinden şâir Melihî Tahtakale meyhânelerinin,İkinci Sultan Selim devri devlat adamlarından Nişancı Firuz Bey de koltuk meyhânelerin müdavimlerindendi (B.:Firuz Bey,Nişancı,cild 11,sayfa 5799;Melihî,cild ,sayfa ).
Edebî metinler arasında meyhâne üzerine yazılmış en güzel gazellerden birisi,geçen asrın büyük şâiri ve Galata Mevlevihânesi şeyhi Şeyh Galibin (B.: Galib Dede Efendi,Megmed Esad,cild 11,sayfa 5965) kaleminden çıkmışdır :
Meyhâneyi seyrettim uşşâka mutâf olmuş
Teklîfü tekellüfden sükkânı mûâf olmuş
Bir neş'e gelüb meclib bî havfü hilâf olmuş
Gam sohbeti yâd olmaz sîneleri sâf olmuş
Âşıkda keder neyler gam halkı cihânındır
Koyma kadehi elden söz pîri mugaanındır
Devir devir ünlü şâirler bir meyhânenin müdâvimi olmuşlar,onların etrafında toplanan meclis de o meyhânelerin şöhret bulmasına yol açmışdır (B.:Galib Bey ,Leskofçalı Mustafa ,cild 11,sayfa 5962).
Okullarımız için ilk lugat kitabını yazan,dil bilgini ve şâir Muallim Neci ,temiz imânı,iffeti ve imetiyle tanınmışdı,ama yârânı ile,başda Şeyh Vasfi,akşamları bir meyhânede toplanırlardı,meyhâne bir edebî mahfil olurdu (B.:Naci,Muallim Ömer) ;aşağıdaki beyitler onundur :
Ol kadar çakdım ki tersâzâdegânın aşkına
Berka döndüm neşri envâr eyledim meyhânede
Gönlüme sâkiyi mimâr eyledim meyhânede
Allah Allah kâbe îmâr eyledim meyhânede
Bugün Türkiye bir layik cumhuriyettir,hiç bir şâir böyle terennümü yayınlamaya cesâret edemez. Muallim Naci bu rindâne ????????? beyitleri yazıp yayınladığı devir Türkiyede istibdad idâresi vardı,ama hoş görüldü ve şâir genc denilecek yaşda vefat edince aynı zamanda hâlife unvanını taşıyan İkinci Abdülhamidin emriyle imtiyazla bir kabristan olan Sultan Mahmud Türbesi avlusuna defnedildi.
Yine o devirde,vaizlerinde dâimâ meyheânelerin kapatılmasından bahseden bir vâiz amansız hicivci Eşref (B.:Eşref Efendi,Mehmed,cild 10,sayfa 5382) şunları yazmışdır :
Şarâbı Kevseri andıkca ağzın hiç kapanmazken
Kapansın mı senin emrinle ile meyhâneler vâiz ?
Sanırlar akrabâlarından biri kürsi nişin olmuş
Senin âvâzını duysa eger çingâneler vâiz
Divanlarımızda meyhâne üzerine rindâne ve kalenderâne terennümler hepsi bir araya toplanamayacak kadar çokdur.Bir kaç parçanın nakli ile yetineceğiz :
Raksa dâir nice cünbüşler olur Meygedede
Tekkede ehli simâ' ettiği devrâne döner
(Süruri)
Yâre sun sâki şarâbı nâbden
Kim açılsın çeşmi mesti hâbden
Serfürû kıl zâhidâ meyhâneye
Gör neler var ande şeyhü şâbden
(Nebil)
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Kod
M23A053
Tema
Folklor
Konular
Meyhane, Gin mill, Tavern, Meyhaneler, Gin mills, Taverns, Gedik, Gedikli Meyhaneler, Frequenter, Frequenter Taverns, İçki yasağı, Prohibition, Pedimu, Palikar, Muğbeçe, Ayaklı Meyhane, Akşamcı, Akşamcılar, Firuz Bey, Nişancı, Melihi (Şair), Melihi (Poet), Galib Bey, Leskofçalı Mustafa, Eşref Efendi, Naci Muallim Ömer, Galib Dede Efendi, Mehmed Esad, Evliya Çelebi
Tür
Belge
Biçim
Daktilo yazısı, El yazısı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
İstanbul Ansiklopedisi Met-Mez bölümü için yazılmış metin
Not
Kâğıt üzerine daktilo
Bakınız Notu
Harâbât; Muğbeçe; Pedimu, Palikar; Gedik, Gedikli Meyhâneler, Koltuk, Koltuklar, İçki Yasağı, Pedimu, Palikar, Muğbeçe, Ayaklı Meyhâne, cild 3, sayfa 1425; Akşamcı, Akşamcılar, cild 1, sayfa 551; Firuz Bey, Nişancı, cild 11, sayfa 5799; Melihî, Galib Dede Efendi, Megmed Esad, cild 11, sayfa 5965; Galib Bey, Leskofçalı Mustafa, cild 11, sayfa 5962; Eşref Efendi, cild10, sayfa 5382; Naci Muallim Ömer, Galib Dede Efendi, Mehmed Esad, cild 11, sayfa 5965
Bibliyografya Notu
Şemseddin Sâmi, "Kamûs-i Türkî"
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.