MEHMED PAŞA (Aksaç ) – İkinci Abdülhamid devrinde uzun zaman Bâbu Seraskerî Süvâri Dâiresi reisliğinde bulunmuş, zekâsı , ve bilhassa tatlı sohbetleri ile tanınmış ??????? bir askerdir ; 1830 da İstanbulda Aksarayda doğmuşdur ; askeri rüşdiyelerin ?????? 1851 de Harbiye Mektebinden sınıfının ikincisi olarak erkânı harblikle çıkmışdır. Gencliğinde muhtelif kıt'alarda bulunmuş , Abdülaziz zamanında ??? olarak Şamda fırka kumandanlığı yapmış, oradan yukarıda kaydedilen vazifeye getirilerek ölünceye kadar orada kalmışdır. Konağı Lâlelide idi; 1305-1306 (M.1887-1889) arasında vefat etmişdir .Aksaç lakabı kırkını bulmadan saçının sakalının kar gibi ağarmış olmasından. Mizâcı üzerine nakledilen fıkralardandır : Bir gün Serasker paşanın ziyâretinde dâire reisleri meclisi toplanmış ; levâzım dâiresi reisi bir yüzbaşının mağdurluğundan bahsetmiş , terfîi gerekdiğini söylemiş , “şöyle ??? ve gayyurdur,böyle halûk ve müstakimdir” diye medhetdikden sonra bir de fıkra nakletmiş : -Öyle bir adamdır ki on sene kaldığı Trabzondan İstanbula dönerken Pars Vapurundan Sirkeci İskelesine çıkacakları sırada zevcesinin ayağı kayıp denize düşmüş , hemen elbisesi çizmesi ile vapurun güvertesinden kendini denize atarak minâre boyu kadar deniz dibinden karısını yakalayub çıkarmış, kurtarmışdır !.. demiş. Me...

MEHMED PAŞA (Aksaç ) – İkinci Abdülhamid devrinde uzun zaman Bâbu Seraskerî Süvâri Dâiresi reisliğinde bulunmuş, zekâsı , ve bilhassa tatlı sohbetleri ile tanınmış ??????? bir askerdir ; 1830 da İstanbulda Aksarayda doğmuşdur ; askeri rüşdiyelerin ?????? 1851 de Harbiye Mektebinden sınıfının ikincisi olarak erkânı harblikle çıkmışdır. Gencliğinde muhtelif kıt'alarda bulunmuş , Abdülaziz zamanında ??? olarak Şamda fırka kumandanlığı yapmış, oradan yukarıda kaydedilen vazifeye getirilerek ölünceye kadar orada kalmışdır. Konağı Lâlelide idi; 1305-1306 (M.1887-1889) arasında vefat etmişdir .Aksaç lakabı kırkını bulmadan saçının sakalının kar gibi ağarmış olmasından. Mizâcı üzerine nakledilen fıkralardandır : Bir gün Serasker paşanın ziyâretinde dâire reisleri meclisi toplanmış ; levâzım dâiresi reisi bir yüzbaşının mağdurluğundan bahsetmiş , terfîi gerekdiğini söylemiş , “şöyle ??? ve gayyurdur,böyle halûk ve müstakimdir” diye medhetdikden sonra bir de fıkra nakletmiş : -Öyle bir adamdır ki on sene kaldığı Trabzondan İstanbula dönerken Pars Vapurundan Sirkeci İskelesine çıkacakları sırada zevcesinin ayağı kayıp denize düşmüş , hemen elbisesi çizmesi ile vapurun güvertesinden kendini denize atarak minâre boyu kadar deniz dibinden karısını yakalayub çıkarmış, kurtarmışdır !.. demiş. Mehmed Paşa : -Beni geç birâder ,ben bu herifin kolağalık mazbatasına mührümü basamam.. denizin dibine giden başının belâsını hayatını tehlikeye koyarak yine başına oturtan budalayı mükâfatlandıramam !.. deyince meclisdekiler kahkahayı bırakmış , fakat bir de bakmışlar ki Mehmet Paşa harıl harıl yüzbaşının terfi mazbatasını yazmaktadır. Aksaç Mehmed Paşanın yâverliğinde bulunmuş bir Hasan Bey vardı , o anlatmışdır. Bir gün arkalarında ??????? nefer, at ile Aksaray hazarından geçiyorlarmış. Paşa, on iki on üç yaşlarında yalın ayaklı , kıyâfeti perişan , fakat kara kaşlı, kara gözlü ve gözlerinde zekâ ışıkları ile güzel bir küfeli hammal çocuk görmüş ; hemen durmuş, konuşmuş, çocugün ??? bir garib olduğunu öğrenince : - Mektebe gitmek, okumak istermisin ? diye sormuş ; küçük hammal :“Elbet isterim” cevâbını verince: - Atla neferin terkisine !.. demiş. Yaver: - Paşam.. başınıza derd aldınız !.. demiş. - Neden ? - Bu çocuklar okumazlar.. Paşa acı bir tebessüm ile: - Halt ettin.. neferin terkisindeki oğlan yarının Karakaş Mehmet Paşasıdır !.. cevâbını vermiş. Yine Hasan Bey anlatmışdır : “Bayramların ilk günü bulunmak mecburiyetinde olduğu resmî tebriklerden, merâsimden sonra Kahveci Ali Ağa adında birinin kabrini ziyârete giderdi,kendi kabrini de onun ayak ucunda hazırlatmışdı. Bir gün : - Neniz olur? diye sordum; -Velinimetim !..dedi”. Sermed Muhtar ALUS