MEHMED ( Suçıkdılı ) – 1882 ile 1885 arasında Aydın dağlarında türemiş bir çetesinin sekaavet çetesinin efrâdından bir delikanlı ;beş kişiden mrekkeb olan bu çete soygunlar,baskınlar,vahşiyâne cinâyetlerle üç yıl o havâliye dehşet saçmış,nihâyet şiddetli ve amansız bir tâib ile tenkil edilmiş,dördü musâdemede jandarmalar tarafından öldürülmüş,yalnız Suçıkdılı Mehmed diri yakalanmış.Yakalandığında henüz 17 yaşında bulunduğu için,şekaavete de haydudlar tarafından köyünden zorla kaldırılarak sürüklendiği sebebi ile îdama bedel yirmi yıl pranga bendliğe mahkum olmuş ,cezâsını çekeceği Sinob Zındanına gönderilirken İstanbula getirilmiş.Devrin kalender halk şâiri Üsküdarlı Âşık Râzi şöylece anlatıyor : “ Köprüden Üç jandarma arasında köprüden geçirilirken gördüm.Pek güzel bir delikanlıydı,üstünde bir gömlekle bir iç donu,beyaz renkleri kapkara olmuş,ikisi de lîme lîme ;baş açık,saç üstüne bir çevre dolamış, sarış bağlamış,ayaklar çıplak; o kadar yorgun görünüyordu ki yürürken sık sık tökezlenmekde,arada bir jandarmaları tarafın : -Yürü ulan !..diye itilmekde idi.Halk seyretti,acıyanlar,hattâ ağlayanlar oldu.Ben peşlerine takılarak genc haydudun kayığa bindirileceği Sirkeciye kadar gittim,kayıkla gemiye,gemi de onu zındanına gireceği Sinoba görütecekdi..”. Âşık Râzi bu hâtırasına dört ...

MEHMED ( Suçıkdılı ) – 1882 ile 1885 arasında Aydın dağlarında türemiş bir çetesinin sekaavet çetesinin efrâdından bir delikanlı ;beş kişiden mrekkeb olan bu çete soygunlar,baskınlar,vahşiyâne cinâyetlerle üç yıl o havâliye dehşet saçmış,nihâyet şiddetli ve amansız bir tâib ile tenkil edilmiş,dördü musâdemede jandarmalar tarafından öldürülmüş,yalnız Suçıkdılı Mehmed diri yakalanmış.Yakalandığında henüz 17 yaşında bulunduğu için,şekaavete de haydudlar tarafından köyünden zorla kaldırılarak sürüklendiği sebebi ile îdama bedel yirmi yıl pranga bendliğe mahkum olmuş ,cezâsını çekeceği Sinob Zındanına gönderilirken İstanbula getirilmiş.Devrin kalender halk şâiri Üsküdarlı Âşık Râzi şöylece anlatıyor : “ Köprüden Üç jandarma arasında köprüden geçirilirken gördüm.Pek güzel bir delikanlıydı,üstünde bir gömlekle bir iç donu,beyaz renkleri kapkara olmuş,ikisi de lîme lîme ;baş açık,saç üstüne bir çevre dolamış, sarış bağlamış,ayaklar çıplak; o kadar yorgun görünüyordu ki yürürken sık sık tökezlenmekde,arada bir jandarmaları tarafın : -Yürü ulan !..diye itilmekde idi.Halk seyretti,acıyanlar,hattâ ağlayanlar oldu.Ben peşlerine takılarak genc haydudun kayığa bindirileceği Sirkeciye kadar gittim,kayıkla gemiye,gemi de onu zındanına gireceği Sinoba görütecekdi..”. Âşık Râzi bu hâtırasına dört kıt'alık bir de manzume eklemişdir : Gördüm bir eşkiyâ güzeli mâhı Suçıkdılı Mehmed denilen şâhı Tutacakdır bunca mazlumun âhı Zından bekler elbet alub silâhı Dağa çıkan böyle şâhı gümrâhı Çul çaput içinde ayaklar yalın Zincirler sürür ki bilekden kalın Yüzünde yazısı kara bir alın Zından bekler elbet alub silâhı Dağa çıkan böyle şâhı gümrâhı Yansın ana baba oğul uşağa Şakî adı kalır yedi kuşağa Dolu vurdu yazık altun başağa Zından bekler elbet alub silâhı Dağa çıkan böyle şâhı gümrâhı Yirmisinde hüküm yirmi yıl kürek Dayanmaya taşdan bir vücud gerek Âhû gözler bakar vahşetle ürkek Zından bekler elbet alub silâhı Dağa çıkan böyle şâhı gümrâhı