Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
İsmail (Loncalı Köçek), (Kıpti) maddesi
İSMAİL (Loncalı Köçek) (Kıbti) - Onsekizinci Yüzyıl sonlarında İstanbulun en namlı meyhane köçeklerinden bir kıpti oğlan ; Haliç yalısında Ayvansaray arkasında “Lonca” adı ile meşhur çingene mahallesindendi (B.:Ayvansarayda Lonca, cild 3, sayfa 1644) mahallesine, semtine, kız gibi uzun saçlarına, koyu esmer derisine nisbetle hayranlarının ağzında “Loncalı”, “Ayvansaraylı”, “Geysûdâr” İsmail, “Kişmir Şah”, “Hindû Şah” diye anılmışdır. Hayranlarından ve devrin ünlü şairi Enderunlu Fâzıl Bey (B.:Fâzıl Bey,Enderunlu,cild 10,sayfa 5589) “Defteri Aşk” isimli eserinde bu Kıbti İsmail hakkında 167 beyit yazmışdır. Köçek İsmailin hikâyesi Defteri Aşkın beşinci ve son faslıdır.
Hicrî 1199 (M.1784-1785) yılında İsmail şöhretinin en parlak devrini yaşıyoru, 17-18 yaşlarında idi; Fazıl Bey onu ilk defa bir Galata meyhanesinde gördü ve ilk işi adını öğrenmek oldu:
İsmine dirler imiş İsmâil
Çengilerden meğer ol şûhi cihan
Hüsn ile bulmuş idi şöhretü şan
Vücut yapısı harikulâde kıvrak ve nârindi, derisi anber renginde, koyu esmerdi, şairlerce pek makbul olan “Kişmîri” dedikleri boyada idi, saçının, kaşının, kirpiğinin tellerinden ayağında topuğa ve tırnağına varınca kusursuzdu, ayıpsızdı:
Aybı ancak bu ki, ol cânâne
Milleti olmuş idi çingâne..
Kıbtilik ayıbına rağmen ona bağlandı:
Gerçi kıb...
⇓ Devamını okuyunuz...
İSMAİL (Loncalı Köçek) (Kıbti) - Onsekizinci Yüzyıl sonlarında İstanbulun en namlı meyhane köçeklerinden bir kıpti oğlan ; Haliç yalısında Ayvansaray arkasında “Lonca” adı ile meşhur çingene mahallesindendi (B.:Ayvansarayda Lonca, cild 3, sayfa 1644) mahallesine, semtine, kız gibi uzun saçlarına, koyu esmer derisine nisbetle hayranlarının ağzında “Loncalı”, “Ayvansaraylı”, “Geysûdâr” İsmail, “Kişmir Şah”, “Hindû Şah” diye anılmışdır. Hayranlarından ve devrin ünlü şairi Enderunlu Fâzıl Bey (B.:Fâzıl Bey,Enderunlu,cild 10,sayfa 5589) “Defteri Aşk” isimli eserinde bu Kıbti İsmail hakkında 167 beyit yazmışdır. Köçek İsmailin hikâyesi Defteri Aşkın beşinci ve son faslıdır.
Hicrî 1199 (M.1784-1785) yılında İsmail şöhretinin en parlak devrini yaşıyoru, 17-18 yaşlarında idi; Fazıl Bey onu ilk defa bir Galata meyhanesinde gördü ve ilk işi adını öğrenmek oldu:
İsmine dirler imiş İsmâil
Çengilerden meğer ol şûhi cihan
Hüsn ile bulmuş idi şöhretü şan
Vücut yapısı harikulâde kıvrak ve nârindi, derisi anber renginde, koyu esmerdi, şairlerce pek makbul olan “Kişmîri” dedikleri boyada idi, saçının, kaşının, kirpiğinin tellerinden ayağında topuğa ve tırnağına varınca kusursuzdu, ayıpsızdı:
Aybı ancak bu ki, ol cânâne
Milleti olmuş idi çingâne..
Kıbtilik ayıbına rağmen ona bağlandı:
Gerçi kıbtî idi ol servi sehî
Aşk kıldı anı gönül padişehî
Köçek İsmail gündüzleri Ayvansaraydan kayıkla Galataya geçer ve her birinde hayranların bekleşdiği meyhâneleri dolaşırdı.
Dolaşır nâz ile her meygedeyi
Şâd ider lûtf ile mihnetzedeyi
Akşam üstü de Balat meyhânelerinde görünürdü, azıcık gecikse, bekleyenleri merak ve telâş alırdı:
Hangi mecliste aceb câm oldu
Ol peri gelmedi akşam oldu
Hangi meyhâneye girse:
Cem olur seyrine envaî beşer
Sahnı meyhâne olur bir mahşer..
O yıllar Yeniçeriliğin de son devridir. Yeniçerilerin elinde olan İstanbul âsâyişi kalmamış, Balat meyhânelerinde müşterilerinin çoğunu ocaklı dayılar teşkil etmekte, İsmailin son olarak girdiği meyhânedeki âlem, tâ seher vaktine kadar sürerdi; nasıl sürmesin ki hem oynar, hem de hayranlarına eliyle bâde sunardı:
Anda mahpâre olur ta beseher
Raksa başlar idi ol cânâne
Kâh ayağı üzre sunar peymâne
En sık uğradığı yerler de “Servili” “Sarnıçlı”, ve bilhassa “Gümüş Halkalı” ile “Çizmeli” meyhâneleriydi:
Hem “gümüş halkalı” alsa kuşağı
“Çizmeli”den kesilir mi ayağı..
Gün doğarken meclis dağılırdı, o zaman üftâdeleri için yapılacak iki şey kalırdı, hasretle ertesi akşamı beklemek:
Hûn ile didei hasret dolsun
Tâ ki ferdâda mülâkaat olsun..
Yahud Fazıl Beyin yapdığı gibi fırsatı bulmak ve kaçırmamak:
Felek olursa müsâid kâhi
Götürürdük hânemize ol mâhi.
Kışın kibar ve zengin konaklarındaki helva sohbetlerine çağırılırdı. Bahar mevsimlerinde Köçek İsmailsiz düğün sönük kalırdı:
Kâh helvâya gider vakti şitâ
Kâh düğünlerde gezer vakti bahar
Her gittiği yerde tapulan ayaklı bir put gibi dolaşır, dolaştırılırdı:
Bir ayaklı senem eyler deveran
Ve meşhur köçek oğlanın günleri böylece geçmekde iken bir gün İstanbul'a bir haber yayıldı: Köçek İsmail evleniyormuş.. diye..
Emsalsiz oyunları ve eşsiz güzelliği ile İstanbulda dillere destan olan Köçek İsmail, şöhretinin en parlak devrinde evlenmek istedi ve İstanbul'da şöhretli güzel oğlanın şânına denk bir çingene kızı bulunamadı:
Edirne şehrine gitti pederi
Gezdi hep andeki çingâneleri
Kalbur üstünde kalan kıptiden
Buldu bir duhteri pâkize beden
Edirnede bulunan güzel bir çingene kızı, bir boz eşek üstünde ve kalabalık bir çingene alayı ile İstanbul'a getirildi. Köçek dâmâd da gelini, İstanbul çingenelerinden kalabalık bir kaafile ile sur dışından karşıladı; boz eşeğin yularını eliyle tutarak gelin kızı indirdi:
Kurulur çergeleri sahrâda
Cânibi semti Davudpâşâda
O civan aldı eliyle reseni
Harden indirdi o nâzik bedeni
İstanbul halkından binlerce meraklı “Kişmir Şah” ın düğün alayını seyretmek için Davutpâşâ sahrasına gitmişti. Ayrıca bir de nikâh çadırı kurulmuştu. Nikâhı da oba çingenelerinden “Orhan Şeyhi” ve “Kıbtiler Müftüsü” denilen bir ihtiyar kıydı:
Kurulur encümeni akdi nikâh
Çağırılır meclise pîri seyyah
Yâni ol şübheküşâyi çingân
Kıbtiyan Müftüsü Şeyhi Orman
Sadre geçdi o kitabsız hâce
Sırtında koç derisi ferrâce.
Oğlan kıza ağırlık olarak bir el değirmeni, bir tarak verdi ve nikâhta şart koşuldu ki, İsmail karısını boşayacak olursa, güzel uzun saçlarını kestirecek ve o saç tellerinden bir kıl elek yaptırıp verecektir. Fazıl Beyin alayı da olsa pek şirindir.
Gelin tekrar boz eşeğe bindirildi, önde Loncadan gelmiş davulcular ve zurnacılardan bir mızıka takımı, düğün alayı şehre girdi, gelini Loncaya, Ayvansaraya getirdiler. Eğri kapudan Ayvansaraya kadar bütün sokaklar seyirci ile dolmuştu. Loncanın sokaklarında düğün sofraları kurulmuştu. İstanbulun bütün seçkin akşamcıları, bütün meyhaneciler, bütün köçek oğlanlar veçalgıcılar İsmail'in düğününe davetli idi. Enderunlu Fazıl bey de aralarında:
Çekdi bir sofrai şâhâne nizâm
Tâ ki yâran didi isrâf haram!
Bir hay huy ile yenilip içildi. Bir şevk ve şetâret içinde gece yarısı oldu. Tam Köçek İsmail zifafa konulacak, kızın babası aksilik çıkardı:
Pederi geldi misali ejder
Hâneye girdi elinde hançer
Özge feryâdü figan eyleyerek
Yüz yemin ile bunu söyleyerek:
Virmezem kızımı ben öldürürüm
Yüzerim postunu da tuz doldururum!
Çingene geleneği, düğün, danışıklı döğüş muazzam bir çingene kavgası gösterisi ile sona erecekti. Bir tarafta Edirneliler, öbür tarafta Loncalılar, öylesine bir kavga yaptılar ki, gulgulesi gece yarısı gökyüzünü tuttu. Davetliler gülmekten kırılır, bayılıp katılırdı.
Nihâyet:
Kodular bir odaya ol mihrü mehi
Sarılup yâsemene servi sehî
Açdı rûyindeki pûşîdesini
Evvelâ öpdü iki dîdesini
Fakat bu düğün Köçek İsmailin güzelliği ve hünerli oyunları için bir dönem noktası oldu. Edirneli gelin çok ateşli idi, Loncalı oğlan nârin ve çelimsizdi:
Mâ hasal soldu güli handânı
Kalmadı câzibe-i hüsnü ânı
Kalmadı raksa dahi imkân?..
“Güzelim!. Eyleme israf meded! Nakdi cânâ ne buitlâf meded!.” diyen eşinin dostunun, âşıklarının sözünü, nasihatını dinlemedi, eski oyunlarını oynayamaz, gözleri ve gönülleri eskisi gibi kendine çekemez oldu, rağbet göremedi, iltifat göremedi ve hünerini kaybetmiş ayaklarını meyhanelerden çekmeye mecbur oldu ve çok geçmedi yüzlerce binlerce benzeri gibi unutuldu.
Ayvansaray düğününden altı yıl kadar sonra Enderunlu Fazıl Bey yârânı ile birlikte Haydarpaşa Çayırına gitmişti. Şimdi koca bir gar'ın bulunduğu o sâha o zamanlar namlı bir mesîredir. Yanlarına kayış yüzlü, gulyabanî kılıklı bir ayıcı çingene geldi:
Bir kaval sokmuş efendim belde
Geldi ol meclise def elde
Hemen ol âyû gibi çingâne
Hey ağalar diyerek yârâne
Başladı kâre bed âvâze ile
Ayı oynattı o âgaaze il?..
Oyundan sonra uzattığı define alay ve hakaaretle birkaç mangır attılar, fakat kalender şair, ayıcı çingenenin gözlerine dikkatlice bakınca, köçek İsmail'i, Kişmir Şahı derhal tanıdı:
Dikkat ettim yüzüne ben o zaman
Çeşmü ebrûsuna kıldım im'an
O civan olduğunu fehmettim
Belki benzetme deyû vehmettim
Eyledim ismini bir kere suâl
Meğer İsmail imiş ol bedhâl!
Hüsnü KINAYLI
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Yazar/Üreten
Hüsnü Kınaylı
Kod
I15A021
Tema
Kişi
Konular
İsmail (Loncalı Köçek), Loncalı Köçek İsmail, İsmail (Kıpti), İsmail (Copt), Meyhane, Tavern, Gin mill, Ayvansaray, Lonca Mahallesi, Lonca Neighborhood, Ayvansaraylı, Geysudar, Kişmir Şah, Hindu Şah, Enderunlu Fazıl Bey, Galata, Balat, Yeniçeri, Janissary, Servili Meyhane, Servili Tavern, Servili Gin Mill, Sarnıçlı Meyhanesi, Sarnıçlı Tavern, Sarnıçlı Gin Mill, Gümüş Halkalı Meyhanesi, Gümüş Halkalı Tavern, Gümüş Halkalı Gin Mill, Çizmeli Meyhanesi, Çizmeli Tavern, Çizmeli Gin Mill, Hüsnü Kınaylı
Tür
Belge
Biçim
Baskı, El yazısı
Dil
Türkçe, Osmanlı Türkçesi
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
İstanbul Ansiklopedisi İsmail-İsmail Bey bölümü için hazırlanmış metin
Not
Kâğıt üzerine baskı ve daktilo. Kupür belgeye yapıştırılmıştır. Tükenmez kalem ve renkli kurşun kalemle düzeltmeler ve eklemeler yapılmıştır.
Bakınız Notu
Ayvansarayda Lonca, cild 3, sayfa 1644; Fâzıl Bey (Enderunlu), cild 10, sayfa 5589
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.