Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
"Nasib Hanım" başlıklı belge
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Yazar/Üreten
Reşid Halid Gönç
Kod
N3076
Tema
Kişi
Konular
Nasib Hanım, Hânende Nasib Hanım, Hânende, Female singer, Leyla Saz, Dişçi Halid Şazi, Dentist Halid Şazi, Dişçi Mehmed, Dentist Mehmed, Udi Mehmed, Dişçi Mehmed Şevket Bey, Dentist Mehmed Şevket Bey, Hacı Arif Bey, Sarıyer, Kemani Ağa, Müzik, Music, Müzikal, Musical, Sinema, Cinema, Kadın izleyici, Female spectator, Ortaköy, Gündelik hayat, Daily life, Kadın, Woman, Kadınlar, Women, Safiye Ayla, Şarkı sözü, Lyric, Kayışdağı, Uzunçayır, Sroçkin Biraderler, Sroçkin Brothers, Kadıköy, Zambaoğlu, Maks Lender, Sinema salonu, Cinema hall, Movie theatre, Movie theater, Sinema salonları, Cinema halls, Movie theatres, Movie theaters
Tür
Belge
Biçim
El yazısı
Dil
Türkçe, Osmanlı Türkçesi
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Not
Kâğıt üzerine kurşun kalem
Transliterasyon
Nasîb Hânım (Hânende) Devrinin cidden müstesnâ ses san’atkârı idi. Boyu kısa ile orta arasında enine dolgundu. Teni ise esmerdi. Saçları çok seyrek ve kısa olduğundan alnı açık idi. Güzel bir kadın de[ne]mezdi. Fakat sevgili denmeye layık, cana yakın, çok sena senpatik bir yüzü vardı. Onu çok yakından tanımış idim. Elinde büyüdüm. Merdik Merdivenköyü ile Libade arasında Uzunçayır’ın üstündeki köşklerde haftanın en aşağı bir iki gecesinde Leylâ Hânım Efendi (Leyla Saz), Kemânî Ağa, ‘Ûdî Nazuhi, Nasîb’in küçük kardeşi Mehmed (Nasîb’in Mehmed’i Mehmedleri) ve daha birçok tanınmış kimseler saz ‘âlemlerinde behemehâl “Nasîb Hânım” bulundurulurdu. Kendisini arayub bulmak ve köşke gelmesini te’mîn içün etmek vazîfesi de dâ’imâ bana düşerdi. Nasîb’in Mehmedi diye anılan zât herkesin zann etdiği gibi ne oğlu ne kocası idi. Bu kaçbaş küçük kardeşi idi. Gerek Mehmed Bey merhûm merhûmdan ve gerek büyük oğlu Osmandan şu ma’lûmâtı verdiler: “Nasîb Hânım”ın babası Hüseyin Efendi Kanlıca’da bir gazino işletirmiş Nasîb Hânım da orada dünyaya gelmişdir. 1939 senesinde kâ Aralık ayının 29uncu günü de Sarıyer’de 79 yaşında hayata gözlerini kapamışdır. Üsküdâr’da bir sünnet düğününde tanışdığı Dişci Hâlid Şâzî merhûmun mu’âvinlerinden Dişci Mehmed Şevket Bey’le evlenmiş ve bu birleşme neticesi ‘Osmân dünyaya gelmişdir. Nasîb’in annesi de okurmuş Fakat ben tanımadım. Şevket Bey 31 Mart gecesi (1325) ölmüş. Henüz daha küçük iken eline geçirdiği bir meşin meşîn lastiklerini çıkartarak bir tahta üzerine çakdığı çubuklara bağlayub kendine göre ba’z-ı hevâlar çıkarmak sûretiyle mûsîkîye olan isti’dâdını belli etmiş. Çocuğun bu halîni ana ve babasının dikkatini dikkat-i nazarını çekmişdir. Mûsîkî tahsîli içün Ortaköyünden birinden ders almağa aldırmağa başlamışlar, nihâyet sâz üstâdlarının da gözlerine çarparak zamanın “Hacı ‘Arif Bey”, [“]Kemânî Ağa”, Santurî Ziyâ Bey gibi devrinin üstâdlarından uzun müddet dersler ders almışdır. Mûsîkî hakkındaki bilgi derecesini (La) ile (Do)yu ayırt edemeyecek kadar mûsîkî bahsinde pek ‘ümmî olduğundan ölçüye vurmağa kalkışacak değilim. Yalnız kulaklarımla gözlerimin işidüb gördüklerini olduğu gibi anlatmağa çalışacağım.Şarkı söylerken kat’iyyen lüzûmsuz jestler yapmaz, yüzünü buruşdurmaz, ağzını çarpıtmaz, san’at göstereceğim diye lüzûm[suz] nağme yapmağa kalkışmazdı. Yalnız çok büyük bir noksânı vardı. Hiç okuma ve yazması yokdu. Yanında dâ’îma gelini siye Hânımı gezdirirdi. siye Hânım mekteb me’zûnu oldığı gibi ‘ayn-ı zamânda da öğretmen idi. Mûsîkîye merâk etmiş, ka’înanasının yanında iyice olgunlaşmışdı. Hem çalar, hem de usûlüyle hiç de fenâ okumazdı zann ederim. Emekli öğretmen idi. Şimdi bilmiyorum hayatda mı (Nasîb sevici idi ve ‘arab olan gelini severdi) [...] sözünü kayd ediyorum. İ’câb etdikçe de suflörlük vazîfesini ustalıkla çok iyi yapardı Nasîb Hânım, zamanımızda Safiye Ayla gibi kültür sâhibi olsaydı kim bilir neler yapmazdı. Ma’mâfiye besteleri olduğu ve [...] et biraz nazdan nasibim dinleyen kansın nevâ-yı söznigândan gönüller ağlasun yansın la başlayan ve nevâ-yı başlayan şarkısı olduğunu bana kardeşi Mehmed söylüyor. “Nasîb Hânım”a ‘â’id pek çok hatıralarım vardır. Bir iki dânesini yazmağa çalışayım: Bir temmuz mehtâbı idi. O bizi Kayışdağı’ndan dönüyorduk. Yola koyulduğumuz bir zaman Nasîb Hânım’ın sesi yükseldi. Bu yükselir yükselmez acı acı öten bir düdük işitdik arkasından da arabamızın önünde bir polis me’mûru dikildi. - Mukadderât-ı islâmiyeden birisinin bu kadar erkek arasında şarkı söylemesi söylemesi memnû’dur. Büyüklerimiz polisle anlaşamadılar sessiz sedâsız Uzunçayıra Uzu çayıra kadar geldik. O zaman orası çok tenhâ olduğundan hevesi içinde kalan Nasîb Hânım: - Sana i’nâd ilâhi ilâhî polis efendi ben memoyu okuyayım da sen de gör diyerek “Aman memo” diye bir çıkış çıkdı ki kim bilir bu müstesna sesi kim nelere kadar uzandı. Bugün bile o geceki sesi kulaklarımda çınlıyor. İki şeye çok düşkündü: Oğlu Osman ve sinema. Oğlu ‘Osmân’a düşkün olması her ana gibi pek tabi’î idi. Sinemaya düşkünlüğü de şimdi sinema meraklısı genclere taş çıkartacak kadar idi. Hiç bir filmi kaçırmaz, kaçırdığı bir filmi görebilmek içün yapmak lazımsa yapmağa çalışırdı. O zamana yetişmiş olanların çok iyi tanıdıkları Kadıköyü’nde Zamboğlu’nda iki Rus kardeşin işletdiği (isimleri hafızam beni aldatmıyorsa Sroçkin Siroçkin biraderler dirlerdi.) Sinemanın önünde Nasîb Hânım’a rastladım. Nasîb Hânım’aını rastladım. Sinema erkeklere oynuyordu. Nasîb Hânım’ın pek çok görmek istediği o zamanın en meşhur komiği (Maks Lider)in bir filmi idi. Son seansı idi. Bana dedi ki: - Reşîd Bey, ne olur; şu Ruslar sizin ahbabınız. En arkadaki locaların birine karanlık oldukdan sonra beni alıversinler kim görecek İstediğini yapdım. Rusları kandırmak bir hayli zor oldu. Bana diyorlardı ki: - Evvela polisden çekiniriz. Sonra bir müslüman kadının erkekler arasına hem de hem de sinemada oturmasına mâ’a müsâ’ade etdiler diye müştehit bizleri İstanbul’dan sürmeğe kalkar Nasîb Hânım bir tarafdan, ben diğer tarafdan yalvarub yakararak adamcağızları râzı etdik. Karanlık olunca da en arkadaki localarınnın önünde önünde ben gerisinde Nasîb Hânım yer alıverdik. Gerek o ve gerek ben sinema bitinceye kadar bir hayli korku geçirdik. Polis bir görseydi mes’ele yapub lamı cimi yok, bizi karakola götürmek isterdi. İşte o zamanki hükûmet zihniyeti. Nasîb kahkahaları atıyordu. Sesi erkek gibi kalın olduğu içün de kimse farkına varmıyordu. Oğlu ‘Osmân’ın söylediğine göre çok güzel (armonik) çalarmış. Ben çaldığını ne gördüm, ne de işitdim. İşte ‘azîz okuyucularım “Nasîb Hânım[”] devrinin böyle bir mûsîkî ‘âlemlerinde o nâdir sesi senelerce i’tibâr gördü. Ve nihâyet her fânî gibi bu köhne dünyada hoş bir sedâ bırakarak hayata gözlerini ebediyen kapadı. Allah gani gani rahmet eylesün Reşid Halid Gönç
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.