Riza dayı ( Saatçi ) - Doğum târihi bilinmiyor, aslen Rizenin Yanıktaş köyünden olup İkinci Abdülhamidin devrinde Rüşdiye tahsilini ve yüksek tahsilini yapmak üzere İstanbula gelmiş ve tahsilini ikmalden sonra da Küçükmustafapaşada yerleşmiş. Birinci Cihan harbinden evvel Fenerlar idâresine intisap etmiş,senelerce senelerce idaresinde o idârede mütehassıs olarak çalışmış,Yemen'e ve Bingaziye kadar uzanan o vakitlerin kıyı emniyet teşkilâtında hayli hizmeti olmuş,bilumum kıyı fenerlerinin çakma ayarlarını mükemmel şekilde yapmış,takdir kazanmış bir zat idi .Tekaüt olduktan sonra ölümüne kadar saat tamirile uğraşmış tır . Paraya kıymet vermezdi,bu yüzden satın aldığı evleri kardeşinin üzerine yaptırmasına riza göstermişti;hiç evlenmemişti ,semt kahvesinde ekseri yalınız oturur,etrafındakilerle konuşmaz ,kendikendine konuşur gibi mırıldanırdı . İçtiği çaya daima bir aspirin atar eritirdi; ekseri hasta olduğu görülmemiştir olmazdı , İnsanların ilâç kullanmalarını doğru bulmazdı ve bilhassa zarar, ameliyat olan kimselere de yarım insan derdi sayılacağını ve çok yaşayamayacaklarını söylerdi. 1937 yılında İstanbulda vuku bulan tifo salgınında sokakların polis tarafından kesilerek gelen geçene zorla tifo aşısı yapıldığı zamanlarda dahi iğne yaptırmamış,bu yüzden bir hayli hırpalanmıştı ....

Riza dayı ( Saatçi ) - Doğum târihi bilinmiyor, aslen Rizenin Yanıktaş köyünden olup İkinci Abdülhamidin devrinde Rüşdiye tahsilini ve yüksek tahsilini yapmak üzere İstanbula gelmiş ve tahsilini ikmalden sonra da Küçükmustafapaşada yerleşmiş. Birinci Cihan harbinden evvel Fenerlar idâresine intisap etmiş,senelerce senelerce idaresinde o idârede mütehassıs olarak çalışmış,Yemen'e ve Bingaziye kadar uzanan o vakitlerin kıyı emniyet teşkilâtında hayli hizmeti olmuş,bilumum kıyı fenerlerinin çakma ayarlarını mükemmel şekilde yapmış,takdir kazanmış bir zat idi .Tekaüt olduktan sonra ölümüne kadar saat tamirile uğraşmış tır . Paraya kıymet vermezdi,bu yüzden satın aldığı evleri kardeşinin üzerine yaptırmasına riza göstermişti;hiç evlenmemişti ,semt kahvesinde ekseri yalınız oturur,etrafındakilerle konuşmaz ,kendikendine konuşur gibi mırıldanırdı . İçtiği çaya daima bir aspirin atar eritirdi; ekseri hasta olduğu görülmemiştir olmazdı , İnsanların ilâç kullanmalarını doğru bulmazdı ve bilhassa zarar, ameliyat olan kimselere de yarım insan derdi sayılacağını ve çok yaşayamayacaklarını söylerdi. 1937 yılında İstanbulda vuku bulan tifo salgınında sokakların polis tarafından kesilerek gelen geçene zorla tifo aşısı yapıldığı zamanlarda dahi iğne yaptırmamış,bu yüzden bir hayli hırpalanmıştı . Ebcet hesabını bilir ve bu şekilde fal bakardı Kültürü bilhassa ansiklopedik malumatı fazla idi;onun için kendisine her sorulan suale cevap verirdi,bunun için semt sakinleri tarafından daima saygı görürdü.1946 senesinde hayli yaşlı olarak vefat etmiştir . Mehmet Şükrü Silân