(KANLI) SÜREYYA – Sultan Aziz devrinde Tophane ve Galatanın en azılı külhanilerindendir. Ömrünü karı ve oğlan dalaveresi peşinde harcamış, yeri yurdu belirsiz, başlıca meskenleri sabahçı kahve hamamlarile karakollar ve hapisaneydi. Bütün ayakdaşları gibi o da ömrünün sonunu pişmanlık ve sefalet içinde geçirmiş, Salıpazarı deniz hamamında peştemalcılık yaparken ölmüştü. Kanlı Süreyya başından geçen bin türlü macera arasında en tuhafı olarak şöyle bir vaka anlatırmış: İstibdadın son yıllarında, bir gece mutadı üzere Galatada içmiş, sonra kavga etmiş, kavga edince de eli kamasına giderek hasmını vurmuş kaçmağa başlamış ve yolunun zaptiyeler tarafından kesildiğini görünce karanlık bir sokağa dalıvermiş.. fakat burası bir çıkmaz sokakmış... Ne üstünden atlanacak bahçe duvarı, ne gzilenecek bir köşe, ne de açtırılacak bir dost kapısı var. Sokağın ortasında bir çukur görmüş ve içine atlamış.. ve atlamasile beraber gırtlağına kadar pisliğe gömülmüş. Meğer mahallenin lâğımı patlamış, belediye tamir için bu çukuru kazdırmış, lâğım çukuruymuş. Zaptiyeler de Süreyyayı gözden kaybedince aynı sokağa dalmışlar.. fenerler gelmiş.. fakat külhani meydanda yok. İçlerinden biri elindeki feneri lâğım çukuruna tutunca, pisliğin ortasında kabak gibi duran bir kafa görmüşler ve kahkahayı basmışlar. Kanl...

(KANLI) SÜREYYA – Sultan Aziz devrinde Tophane ve Galatanın en azılı külhanilerindendir. Ömrünü karı ve oğlan dalaveresi peşinde harcamış, yeri yurdu belirsiz, başlıca meskenleri sabahçı kahve hamamlarile karakollar ve hapisaneydi. Bütün ayakdaşları gibi o da ömrünün sonunu pişmanlık ve sefalet içinde geçirmiş, Salıpazarı deniz hamamında peştemalcılık yaparken ölmüştü. Kanlı Süreyya başından geçen bin türlü macera arasında en tuhafı olarak şöyle bir vaka anlatırmış: İstibdadın son yıllarında, bir gece mutadı üzere Galatada içmiş, sonra kavga etmiş, kavga edince de eli kamasına giderek hasmını vurmuş kaçmağa başlamış ve yolunun zaptiyeler tarafından kesildiğini görünce karanlık bir sokağa dalıvermiş.. fakat burası bir çıkmaz sokakmış... Ne üstünden atlanacak bahçe duvarı, ne gzilenecek bir köşe, ne de açtırılacak bir dost kapısı var. Sokağın ortasında bir çukur görmüş ve içine atlamış.. ve atlamasile beraber gırtlağına kadar pisliğe gömülmüş. Meğer mahallenin lâğımı patlamış, belediye tamir için bu çukuru kazdırmış, lâğım çukuruymuş. Zaptiyeler de Süreyyayı gözden kaybedince aynı sokağa dalmışlar.. fenerler gelmiş.. fakat külhani meydanda yok. İçlerinden biri elindeki feneri lâğım çukuruna tutunca, pisliğin ortasında kabak gibi duran bir kafa görmüşler ve kahkahayı basmışlar. Kanlı Süreyya da güç halile çukurdan çıkıp ellerini kelepçeye uzatmış. Fakat serseriye kelepçe vurup da bu iğrenç pisliği ile hangi karakola götürülebilir. Çırılçıplak soyulsa caddeden nasıl geçilir, o geceki vakası da ehemmiyetsiz bir cerh imiş, karakolda hakkı olan dayağı oracıkta çektikten sonra başlarından defetmişler, Süreyya da soluğu deniz kenarında almış.