SÜLEYMAN ( Dellâk Kalyoncu ) - Hicrî 1098 (Milâdî 1686-1687) de İstanbulda hamamcılar kethüdâsı bulunan Derviş İsmail Efendinin “ Dellâknâmei Dilküşâ ” mânasındaki eserinde hal tercemelerini kaydettiği onbir nefer hamam uşağından biridir.Aşağıdaki satırları bu eserin hicrî 1323 (M.1905) yılında istinsah edilmiş ve 4.Pidakis adında bir ressama sulu boya resimlerle resimlendirilmiş nushasından kısaltarak alıyoruz. “ Biri dahi Kalyoncu Süleymandır ;Kasımpaşada Piyâlepaşa Hamamında âdem ejderhâsı zeberdest yiğit idi; nümâyişi gaayet ziyâde olub ellerinin ve ayaklarının parmaklarına ve pençelerine ve topuklarına kına yakardı ve perçemine altınlu turna telleri takardı ; kibârın ve âyânın makbûli idi. Kul cinsi gürcü olub eyyamı mercivânisinde bir kaptanın abdi müşterası olduğundan Kalyoncu demişlerdi ; dayı perverdesi, nice zaman kanca atub ????? bağlamış, deryâ zahmeti çekmiş , Hasköy İskelesinde Tâhir Beşerinin kahvehânesinde yalın ayak baldır bacak çıplak , sine uryan , gönül püryan levendâne oturmuş hâline ağlar ve yürek dağlar iken şehrimiz hamamcılarının eşbehlerinden Piyâlepaşa Hamamcısı Hasan Ağa görüb tamam bana böyle serkeş serenbaz candalaz bir sezerbest dellâk lâzımdır deyub ve akçesini kaptana yektahtada sayub Tâhir Beşe kahvehânesinden kaldurub Piyâlepaşa Hamamına götürüb...

SÜLEYMAN ( Dellâk Kalyoncu ) - Hicrî 1098 (Milâdî 1686-1687) de İstanbulda hamamcılar kethüdâsı bulunan Derviş İsmail Efendinin “ Dellâknâmei Dilküşâ ” mânasındaki eserinde hal tercemelerini kaydettiği onbir nefer hamam uşağından biridir.Aşağıdaki satırları bu eserin hicrî 1323 (M.1905) yılında istinsah edilmiş ve 4.Pidakis adında bir ressama sulu boya resimlerle resimlendirilmiş nushasından kısaltarak alıyoruz. “ Biri dahi Kalyoncu Süleymandır ;Kasımpaşada Piyâlepaşa Hamamında âdem ejderhâsı zeberdest yiğit idi; nümâyişi gaayet ziyâde olub ellerinin ve ayaklarının parmaklarına ve pençelerine ve topuklarına kına yakardı ve perçemine altınlu turna telleri takardı ; kibârın ve âyânın makbûli idi. Kul cinsi gürcü olub eyyamı mercivânisinde bir kaptanın abdi müşterası olduğundan Kalyoncu demişlerdi ; dayı perverdesi, nice zaman kanca atub ????? bağlamış, deryâ zahmeti çekmiş , Hasköy İskelesinde Tâhir Beşerinin kahvehânesinde yalın ayak baldır bacak çıplak , sine uryan , gönül püryan levendâne oturmuş hâline ağlar ve yürek dağlar iken şehrimiz hamamcılarının eşbehlerinden Piyâlepaşa Hamamcısı Hasan Ağa görüb tamam bana böyle serkeş serenbaz candalaz bir sezerbest dellâk lâzımdır deyub ve akçesini kaptana yektahtada sayub Tâhir Beşe kahvehânesinden kaldurub Piyâlepaşa Hamamına götürüb soymuş dellak futasını beline kendi eliyle sarmış bağlamışdır , dört senei kâmile hizmeti şart koşub azad kâğıdını dahi eline vermişdir. Sadakat üzere aşkı şevk ile hizmetde iken sene 1093 (1682) de şakirdi Hasan Ali oğluna ziyaret ettiklerinde (B.: Hasan Ali, Dellâk Seyis) bugün ona ise yarın bana diye harfe düşüb Hamamdan firar ve bî nâmu nişan oldu ”.