Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
"Surre alayı" başlıklı belge
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Kod
S19059
Tema
Folklor
Konular
Tür
Belge
Biçim
El yazısı
Dil
Türkçe, Osmanlı Türkçesi
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Not
Kâğıt üzerine mürekkep ve tükenmez kalem
Transliterasyon
Üsküdar’a Geçiş «Gökdeki güneşin saçdığı güzel renkler, bu mu’tedil ülke içün sanki onun aşk işaretidir. Ki o memleketde asırlarca gökden inen ışıklara yer yüzünün en sevimli menâzırını ‘arz itmişdir.» James Bird Yunanlıların Chrysopolis [x] dedikleri Üsküdar İstanbul’un tam karşısında bir çıkıntıyı işgâl ider. Eski ismini üzeri karalanmış okunmuyor kadîm târîhde Avrupa’yı istîlâya gelen İrânlıların hazînelerini burada topladılar burada toplamalarından ve burada bâc vermelerinden almışdır. El-yevm Üsküdar vâsi’ mezarlığı dolayısıyla Türklerce hürmet edilen bir mahal olub kasabaya hâkim [x] Altun şehri demekdir güzel kışlası da Frenk seyyahların nazar-ı takdîrini celb eder. Eskiden bu ‘askerî mü’esseseye giden yol İstanbul’daki yolların hepsinden daha genişdir. Ma’mâfiye kışlanın bulundığı düzlüğe geldikden sonra darlaşır ve Karadeniz boyunca ilerleyen Bithynia silsilesinin bir parçası olan Bulgurlu Dağı’nın tepesine kadar sıkıntılı bir yol hâlinde devâm eder. Bulgurlu Dağı’nın eteğinde geniş mezârlık bulunur, bunun bir az ötesinde Mekke’ye giden kervânların mahall-i ‘azîmetleri olan «HacılarSahrası» uzanır. Ba’z-ı mu’ayyen günlerde burada on binlerce mü’min toplanır. Sahra çadır ve bayraklarla donanır. Buradan peygamberin merkadı içün ‘azîmet ederler. – İhrâm, ya’nî libâs-ı mukaddesi giyilmişdir. – Bu dakîkadan i’tibâren hiç bir canlı mahlûku öldüremezler. Bu mevzû’âta o kadar şiddetli merbûtdurlar ki vücûdlarındaki her hângi bir melfûf (3) muzır böcek hakkı ta’cîz edilmez. Bunun netîcesi dervîşler ve hacılar son derece kirlenirler, şehirleri telviyet ederler ve onlara dokunmak bile hastalık kapmak bakımından tehlikeli olur. mu’ahhar teceddüd her ne kadar hacılara gösterilen ehemmiyeti azaltdı ise de Hacı ‘ünvânı yalnız, ka’be ziyâretini muvaffakiyetle itmâm etmiş olanlara verilir, ve bunun husûsî hürmete mazhar olurlar. Bunların Böyle çıkanların çoğu servet sahibi kimselerin yerine hacca giderek dîn kisvesi altında kârî ticâret yapan bir takım «imtiyâzî fâsikler» olub kendilerinden hayli kötülükler zuhûr eder. Kurân’ın hükümlerine göre servet sâhibi kimse kendisini yorucu ve tehlikeli seyâhatden istisnâ eden kurtaran derbeder mutakayyil birini ‘azîm meblağ mukabilinde bedel olarak tutar. Zengîn vatandaşlarının nâm ve hesâbına bu vazîfeyi dünyevîyi yapacak nice serseri ‘âbid ve zâhidler bulunur. Bi’l-hassa bunlar İstanbul’a dönmeleriyle dönüb de ücretlerini aldıkları zemân sokakları ihraz etdikleri eyledikleri (4) mertebe-i kudsiyetlerini ibrâz maksadıyla sokakları telvîs ederler, giceleri ise yine ekseriyâ kendileri tarafından tenzîl-i mertebe ve kudsiyete ma’rûz kalmış mundar hânlarda veya harâb türbelerde yatarlar. Bununla beraber bütün hacıların böyle oldukları anlaşılmasın. Çokları; evlerini ve ‘â’ilelerini, dindârâne bir iştiyâkla terkde Musevî’nin Kudüse, Hristiyân’ın bakdığı gibi Mekke’ye müteveccihen dîndârâne bir iştiyâk, samîmî bir sevgi ile terk ederler; kalbleri ümîd, imân, tahammül ve muhabbet ile doludur; olarak ilerlerler yolda takatsiz düşen dindâşına yardıma hazırdır, mahall-i maksûda vusûlünde verenlerini cânını vermeğe râzıdır. Bir kervânın hareketi pek şerefkârî ve garîb bir manzaradır. Bu satırların muharriri hiç bir zemân buna şâhid olmak olabilme fırsatına nâ’il olamamış fırsatını bulamamış ise de ma’rûf bir seyyâhın tasvîrâtını nakl itmeği şayân-ı arzû görmüşdür: (5) «Senenin ilk baharında İstanbul ve civârındaki hacılar, Üsküdâr’ın ferah geniş sahrasında toplanırlar. toplanırlar. Bu hâdise seyredilmeğe değer olduğından ben de bir kaç arkadaşımla beraber boğazı geçdim. Vâsi’ arâzî, sanki bugün şehr halkı hacca gidiyormuş gibi, mu’azzam ve gürültülü bir galabalık ile örtülmüşdü. Bir aralık, emr olunmuş gibi, ânî sukûnet oldu. Evvelâ hacıların re’îsi göründü. Re’îsi heybetli katırlar arasında taşınan bir sedye ve yâhûd tehtiv tahtırevâna oturmuşdu. Arkasından da başkaları geliyordu. Bundan sonra halk bir tâkım gruplara ayrıldı. Her grubun önünde husûsî işâret bulunan bir bayrak gidiyor, arkalarından da hastalanan veya bayılanları taşımak içün sedyeli bir kaç deve ilerliyordu. yine her grubda adâb ve erkân-ı dîniyeyi ta’lîm ve icrâ etdirmek içün bir imâm bulunuyor, ve bir tâkım şaklabanlar da onları evzâ’ müzahekelerle gülünc evzâ’ ve harekâtlarla arkadaşlarını eğlendiriyorlardı. Bunlardan başka ba’zıları (6) manyağa manyaklara benziyorlardı; köpüklü ağızlarıyla bağırıyorlar, haykırıyorlar, bu hacılık sânki hacılığın te’sîriyle def’-i edilecek bir tâkım habîs rûhların henüz taht-ı tahakkümlerinde imiş gibi haller gösteriyorlardı. Daha sonra Müsellah süvârîlerden bir müfreze geliyordu. Nihâyet yiyecek, eşya ve geceleyin yakılacak meş’aleler ile yüklü deve katarı bulunuyordu.» «Bunların arasında en mühimi; peygamberin merkadı içün örtüyü taşıyan deve idi. Buna benzeyen bir örtü peygamber ahfâdının mezârları ile İstanbul’daki bütün padişâhların snadukaları içün bir malzeme-i esâsiyedir. Mekke’ye giden bu deve; altundan ile kabartma oyma işi işlemeli ba’z-ı ayât-ı kerime bulunan kadife balyaları götürmektedir. Hayvan beyâz renkde olub mukaddes sayılmakda ve başka hiç bir iş içün kullanılmamaktadır. Tâkımları girân-baha, etrafına çıngıraklar mu’allak ve kendisi kırmızı tüylerle müzeyyendir. Halk bu mukaddes hayvana dokunmak içün temasa (7) temâs etmek için can atar. Pek yaklaşamayanlar sarıklarını çözerler de bir ucunu atarlar, hayvana değerse kendilerini takdîs edilmiş sayarlar. Bu insânlar koca hayvanı 'âdetâ avuclamak, kucaklamak yahud sarıklarının altındaki çıplak başlarının üzerinde taşımak isterler. Anladım ki; 'umûmî kanâ'ate göre, bu hayvan deve peygamberi hicret esnâsında taşıyan deve idi, ve cenâb-ı hakkın bu kadar uzun 'ömr bahş etdiği hayvana gösterilen hürmet ve i'tibâr sebebsiz değildi." [x]» [x] Dr. Walsh’un “İstanbul’da İkâmet”inden Residence in Constantinople”
Kaynak
Robert Walsh, A Residence at Constantinople During a Period Including the Commencement, Progress and Termination of the Greek and Turkish Revolutions, Londra: Westley & Davis, 1836
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Folklor
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.