Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
"Şerif Ağa" başlıklı belge
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Madde Başlığı
Kod
SS9035
Tema
Kişi
Konular
Şerif Ağa, Şerif Agha, Vasıf Hoca (Üsküdarlı), Üsküdarlı Vasıf Hoca, Namlı kabadayı, Notorious swashbuckler, Harmankapı, Arabacı, Coachman, Demirci, Hammersmith, Marangoz, Carpenter, Ağa Kahvehanesi, Hacı Ziya'nın Gazinosu, Casino of Hacı Ziya, Kerpiçhane Kahvesi, Kerpiçhane Coffeehouse, Hüseyin Pehlivan, Üsküdar, Abdülhamid II (Sultan)
Tür
Belge
Biçim
El yazısı
Dil
Türkçe, Osmanlı Türkçesi
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Not
Kâğıt üzerine mürekkep ve kurşun kalem
Transliterasyon
Bosna ahâlisinden olub, çocukluğunda İstanbul’a gelmiş şurada burada çalışdıkdan sonra bir aralık kavaslık etmiş, nihâyet Harmanlık’da büyücek bağçeli bir ev edinerek altında bir de kahvehânesi bir yer açmış; iri kalıblı, yaz kış gocuk giyer, fakat bir kolu içeride bir kolu dışarıda, elinde bir savatlı ve kehribarlı sigara ağızlığı, gözünün birisi kapanık şekilde bakar, sevdiği bir kimse geçerken gel bire müslümanın evlâdı! diye seslenir, hoşlanmadığı bir kimse geçerken; akreb bulsun kafanı edebsiz, diye bağırır; akşamları çalışırdı, Ağa nâmıyla ma’rûf bir adamdı. O târîhlerde o mevki’de ‘araba, demirci ve marangoz dükkânları vardı. Bir gün “Kuşlokumu revânî!” diyebaşında tablası bir adamcağız geçiyordu: “Gel bire müslüman! Senin işlerin ‘arş-ı â’lâyı tutdu!” diye bağırdı ve oturtdu; revânîyi demircilere ve marangozlara yedirdi: “Yiyin be kefereler! Ağanıza du’â ediniz!” diye pike üstünde bir dirsek sofasına uzandı. Revânici para sevdâsında, ağa uyku safasında, hemân yarım sâ’at kadar geçdi, şekercibaşının mahdûmu rahmetli Bekir Bey seslendi: “Ağa! Bu adam para bekliyor! Ağa doğruldu, para kisesini satıcıya atdı; “Bir dubara bir dubara asılaydı Ağa bir aralık zebûn, çelimsiz bir merkeb aldı, gaz sandızklarından bir de ‘araba yapdırdı. Ba’z-ı akşamlar biner meskenişyle dergâhı önünden Saraçlar Çeşmesi’ne inen yoldan –vakit pek bozuk ‘araba işleyemezdi- İbrahîm Ağa Kehvehânesi’nin önüne iner, orada ‘arabayı bırakır, demiryolu üzerindeki [...] inşâ edilmiş Hâcî Ziyâ’nın gazinosuna gider, kafayı çeker, çıkar, ‘arabaya atlar -Sarraçlar Çeşmesi önüne döner, Miskinlere doğru uzayan bayur karşusuna çıkar, merkebin adı, Pır Pır, başlar: “Aman bire Pır Pır! Deh bire Pır Pır! Eve gelir. Yine o civârda Ağa’ya elli metro kadar eve mesâfede Kerpiçhâne Kerpiçane Kerpiçhâne kahvesinde yanında bir ahur bir de ‘arabalık var, Hasan nâmında birisi, üç faytonunu oraya çeker, başka arabalarda gelir mecmû’ı, yediyi sekizi bulur. ‘Arabalıkda ortalarından kesilmiş beş büyük yağ fıçısı konmuş, Hasanında, Hüseyin isminde Sivaslı Pehlivân fiyakasında bir ahur seyisi vardı. Ağa iki üç günde bir Hasan’a seyis Hüseyin’i şikâyet eder: “Hasan Bey be, bu senin seyisin bana akşamlar hayır olsun demiştir. kefere midir? Ne der o edebsiz [mi]dir? Hasan da seyisine tenbîh eder: Her akşam ağanın merkebine iki avuç kadar arpa götür! Bu tenbîhi yerini bulunca Ağa o gümüş savatlı ağızlık, ya ağzında ya elde: Hasan be! Ne müslüman adamdır seyisin be çok helâl karının oğludur! derdi. Ağanın karısı siyâhî idi: Evinin altındaki kahvehâneyi de bir aralık Kuşcu Hüseyin Pehlivan kiralamışdı; bir gün ömr-i hakk vâki’ oldu bağçesinin arka tarafında mazenneden Melek Baba’nın yanına defn itdirdi Ertesi gün Hüseyin Pehlivân’ın üç oğlu da kahvede idi. En küçükleri ‘Alî’nin kulağından tutdı [...] ‘Alî Pehlivân latîfe olduğunu ve sevdiğinden nâşî kulağından tutduğunu bilenlerdendi. Yoksa Ağayı paramparça ederdi [...] Kapudan çıkardı, birkaç müşteri de arkasından yürüyerek, ‘Alînin kulağı daha elde, hâtunun kabri önüne gelince, yeleğinin cebinden bir ikilik çıkardı: “Al şu çil parayı! Oku bu edebsize kırk yasin-i şerif! dedi Cenâbullah cümlesine mağfiretler ihsân buyursun”
Provenans
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Kadir Has Üniversitesi ve Salt iş birliğiyle erişime açılmıştır.
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Belge
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.