1855 ile 1860 arasında Büyük bakkal köylü bir şakîdir; pek çok canlar incitmiş, yol kesib adam soymuş, ırza nâmusa tecâvüz etmiş, bir zabtiye neferini kurşunla katilden îdama mahkûm olmuş ise de bir türlü ele geçirilmemiştir; 1860 senesinde Uzunçayırda bağçıvan Bulgar Danço’nun şâbı emredoğlu Miho’yu cebren tutub Şile ve Ağva tarafına kaçırmış, bir ay kadar dağlarda ormanlarda, kendisine artık tamamen râm olarak şekaavetde refik olmuş görünün bağçıvanoğlu Miho bir çobanın yardımı ile fırsat bulup şâkînin tüfeğini kapub Karabıçak Dimitriyi cerh ve katletmişdir. Merkum oğlan zabtiyedeki ifâdesinde: “Dimitri köylerden çiftliklerden erzak tedârikine giderken ağzını ve ellerini ayaklarını bağlar yere yatırıp kıpırdamamak için ayrıca dört beş kazık ile de bağlarımdan yere çakardı; kendi tüfeğini de gizler ve gideceği yere tüfeksiz, kendisine garib bir köylü süsü vererek giderdi; o gün bir çoban tarafından görüldüm ve kurtarıldım, haydudun tüfeğini aradım ve bulunca intikamımı almak için kaçmak istemedem, pusuya yatub bekledim, adı Salih olan Kandıralı çoban da bir yerde saklandı. Karabıçak gün kavuşmak üzereyken geldi, evelâ tüfeğini sakladığı yere gitti, hemen fırladım ve tam ense köküne nişan alarak tüeği ateşledim, ayak üstünde bir kere döndü ve devrildi” diye anlatmıştır. Karabıçak...

1855 ile 1860 arasında Büyük bakkal köylü bir şakîdir; pek çok canlar incitmiş, yol kesib adam soymuş, ırza nâmusa tecâvüz etmiş, bir zabtiye neferini kurşunla katilden îdama mahkûm olmuş ise de bir türlü ele geçirilmemiştir; 1860 senesinde Uzunçayırda bağçıvan Bulgar Danço’nun şâbı emredoğlu Miho’yu cebren tutub Şile ve Ağva tarafına kaçırmış, bir ay kadar dağlarda ormanlarda, kendisine artık tamamen râm olarak şekaavetde refik olmuş görünün bağçıvanoğlu Miho bir çobanın yardımı ile fırsat bulup şâkînin tüfeğini kapub Karabıçak Dimitriyi cerh ve katletmişdir. Merkum oğlan zabtiyedeki ifâdesinde: “Dimitri köylerden çiftliklerden erzak tedârikine giderken ağzını ve ellerini ayaklarını bağlar yere yatırıp kıpırdamamak için ayrıca dört beş kazık ile de bağlarımdan yere çakardı; kendi tüfeğini de gizler ve gideceği yere tüfeksiz, kendisine garib bir köylü süsü vererek giderdi; o gün bir çoban tarafından görüldüm ve kurtarıldım, haydudun tüfeğini aradım ve bulunca intikamımı almak için kaçmak istemedem, pusuya yatub bekledim, adı Salih olan Kandıralı çoban da bir yerde saklandı. Karabıçak gün kavuşmak üzereyken geldi, evelâ tüfeğini sakladığı yere gitti, hemen fırladım ve tam ense köküne nişan alarak tüeği ateşledim, ayak üstünde bir kere döndü ve devrildi” diye anlatmıştır. Karabıçakın cesedi, sekenesi tamamen rum ve sakî tıynet olan Büyük Bakkal Köyünde tehir edildi, cezâ görmeyecek de olsa mahkemesi sırasında Bakkalköylüler tarafından intikâm almak üzere tâkib edileceğinden Karabıçak Dimitri zabtiye tarafından vurulmuş ve Miho oğlan da kurtarılmış gösterildi. Bibl.: Kolağası Tayfur Ağa, İstanbul civârında eşkıya tâkibatı.