1870 ile 1875 arasında Azabkapusunda bir rum dövmeci; vücudlarına dövme yaytırmada bilhassa gemiciler en ön safda geldiği için İstanbulda dövmesi nakkaşlar Tersâne civârında, Azebkapusu ile Galatada toplanmışlardı; Pierre Loti “Aziyade” (Âzâde) isimli romanında (B.: Aziyade) Dimitrâki adındaki bir rum dövmeciden şu satırlar ile bahsediyor: “Eyyub İskelesinde Ahmed Azabkapu için bir kayığın fiatını pazarlık etti. Pazarlık hitam bulunca beni bindirdi. Bana ciddiyetle: - Otur, Loti, dedi. “Ve hareket ettik. “Azabkapuda katran, eski makara ve tavşan derisi ticaretile meşgul kimselerin iskân ettiği çamurlu, siyah ve korkunç dar sokaklarda Ahmedi tâkib ettim. Kapıdan kapıya giderek, hâli tarif edilmez bir oda içinde kendisini nihayet bulabildiğimiz bir ihtiyar Dimitraki'yi sormuştuk. “Bu, üstü başı parça parça, sakalı beyaz ve haydut edâlı bir ihtiyar rumdu. “Ahmed kendisine üzerinde Aziyadenin ismi yazılmış bir kâğıt verdi ve Homer'in lisanında anlayamadığım bir uzun nutuk irâdetti. “İhtiyar murdar bir kasadan küçük kamalarla dolu bir nevi deste çıkardı ve pek te emniyet vermiyen bir hazırlıkla bunların arasından en sivri uclularını intihab ediyor göründü. “Ahmede ders hatıralarımın anlayabilmek imkânını verdiği şu kelimeleri söyledi: - Bana yeri gösteriniz. “Ve gömleğimi açarak Ahmed...

1870 ile 1875 arasında Azabkapusunda bir rum dövmeci; vücudlarına dövme yaytırmada bilhassa gemiciler en ön safda geldiği için İstanbulda dövmesi nakkaşlar Tersâne civârında, Azebkapusu ile Galatada toplanmışlardı; Pierre Loti “Aziyade” (Âzâde) isimli romanında (B.: Aziyade) Dimitrâki adındaki bir rum dövmeciden şu satırlar ile bahsediyor: “Eyyub İskelesinde Ahmed Azabkapu için bir kayığın fiatını pazarlık etti. Pazarlık hitam bulunca beni bindirdi. Bana ciddiyetle: - Otur, Loti, dedi. “Ve hareket ettik. “Azabkapuda katran, eski makara ve tavşan derisi ticaretile meşgul kimselerin iskân ettiği çamurlu, siyah ve korkunç dar sokaklarda Ahmedi tâkib ettim. Kapıdan kapıya giderek, hâli tarif edilmez bir oda içinde kendisini nihayet bulabildiğimiz bir ihtiyar Dimitraki'yi sormuştuk. “Bu, üstü başı parça parça, sakalı beyaz ve haydut edâlı bir ihtiyar rumdu. “Ahmed kendisine üzerinde Aziyadenin ismi yazılmış bir kâğıt verdi ve Homer'in lisanında anlayamadığım bir uzun nutuk irâdetti. “İhtiyar murdar bir kasadan küçük kamalarla dolu bir nevi deste çıkardı ve pek te emniyet vermiyen bir hazırlıkla bunların arasından en sivri uclularını intihab ediyor göründü. “Ahmede ders hatıralarımın anlayabilmek imkânını verdiği şu kelimeleri söyledi: - Bana yeri gösteriniz. “Ve gömleğimi açarak Ahmed parmağını sol tarafa, kalbimin üstüne koydu. “Ameliyat büyük bir ıztırap duymadan hitam buldu ve Ahmed sanatkâra Aziyadenin kesesinden gelen on kuruşluk bir kağıd tevdi etti. “İhtiyar Dimitraki acımadan iş görme ve isâbetle tersim iktidarı gaayetle şayanı dikkattı. “O dükkândan göğsümün üzerinde bilâhara kapanınca Aziyadenin Türk ismini güzel bir mavi ile göstermiş olan ıştıraplı, kırmızı, binlerce tırmıktan mürekkep bir küçük pilâka götürdüm. “Müslüman itikadına nazaran, dünyevî bedenimizin diğer her vasfı veya kusuru gibi bu dövme de beni ebediyete takip eyliyecekti.” (B.: Dövme, Dövmeciler).