EN
Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
Hakkında
İstanbul Ansiklopedisi
Reşad Ekrem Koçu
Web Projesi
Maddeler
❯
8. Cilt: Çir-Diş
DİLÂVER AĞA (Karapınarlı)
Konya Karapınardan bir halk şâiri; Memleketinden pek küçük yaşda bir jandarma kolağasının evlâdlığı öksüz ve yetim olarak çıkmış, sonra hâmisinin yanından da kaçarak 1870-1875 arasında 14-15 yaşlarında İstanbula düşmüş, Ayasofya Hamamında natır yamaklığı, uzunca bir müddet devrin ünlü vezirlerinden Münif Paşa Konağında uşaklık yapmış, sonra işini tamâmen ayyaşlığa vurarak bir hâneberduş olmuş, yıllarca meyhâne meyhâne dolaşarak kahvehâne, hamam peykelerinde yatmış, 1900-1905 arasında elli yaşlarında hasta olarak sığındığı Dârülacezede ölmüşdür; ülfet, sohbet ve muhabbetleri ile haşrolduğu meyhâne miçoları ve meyhâneler üzerine yedi koşması vardır; bu koşmalar, yukarıya naklettiğimiz kısa hal tercemesi ile beraber Üsküdarlı halk şâiri Âşık Râzinin evrâkı metrûkesi arasında bulunmuşdur; Râzi, Karapınarlı Dilâver Ağanın bir dîvanı bulunduğunu kaydetmiyor. Koşmalarından Dilâver Ağanın ortanın çok üstünde bir şâir olduğu görülmektedir. I Yolunu tez buldum hoş kokusundan Dedi bir nevcivan dîdeler rûşen Girdim de meygedenin dar kapusundan Dışdan harab ammâ içinde gülşen Mektebi hikmettir tezgâhın başı Eflâtun pişirmiş mercimek aşı Güzelin çehresi gözleri kaşı Âşık mahzun gerek mâşukları şen Vardır bir oynaşı her kalenderin İlmi muhabbetin şerhi pek derin Pâyi mihrâbı aşk olmuş dilbe...
⇓ Devamını okuyunuz...
Konya Karapınardan bir halk şâiri; Memleketinden pek küçük yaşda bir jandarma kolağasının evlâdlığı öksüz ve yetim olarak çıkmış, sonra hâmisinin yanından da kaçarak 1870-1875 arasında 14-15 yaşlarında İstanbula düşmüş, Ayasofya Hamamında natır yamaklığı, uzunca bir müddet devrin ünlü vezirlerinden Münif Paşa Konağında uşaklık yapmış, sonra işini tamâmen ayyaşlığa vurarak bir hâneberduş olmuş, yıllarca meyhâne meyhâne dolaşarak kahvehâne, hamam peykelerinde yatmış, 1900-1905 arasında elli yaşlarında hasta olarak sığındığı Dârülacezede ölmüşdür; ülfet, sohbet ve muhabbetleri ile haşrolduğu meyhâne miçoları ve meyhâneler üzerine yedi koşması vardır; bu koşmalar, yukarıya naklettiğimiz kısa hal tercemesi ile beraber Üsküdarlı halk şâiri Âşık Râzinin evrâkı metrûkesi arasında bulunmuşdur; Râzi, Karapınarlı Dilâver Ağanın bir dîvanı bulunduğunu kaydetmiyor. Koşmalarından Dilâver Ağanın ortanın çok üstünde bir şâir olduğu görülmektedir. I Yolunu tez buldum hoş kokusundan Dedi bir nevcivan dîdeler rûşen Girdim de meygedenin dar kapusundan Dışdan harab ammâ içinde gülşen Mektebi hikmettir tezgâhın başı Eflâtun pişirmiş mercimek aşı Güzelin çehresi gözleri kaşı Âşık mahzun gerek mâşukları şen Vardır bir oynaşı her kalenderin İlmi muhabbetin şerhi pek derin Pâyi mihrâbı aşk olmuş dilberin Yükselir o güzel ayağa düşen Dilâver sen de var çek şu fetâyı Nigâhı mestâne şu mahlikaayı Pirpiri kıyâfet bürehne pâyı Hayat bir rüyâdır dâim değişen II Rıhtı hüsnün ile beri gel dilber Doldur ey sâki şu şişhâneyi Kalender âşıka bâdedir rehber Rûşen iden sensin bu meyhâneyi Gümüş topuklarla dayı revişli Kalem parmaklarla keklik sekişli Şıkırdımlık şânı pek nümâyişli Gel ihyâ et sâki bu mestâneyi Kadei çeşmiden içenler serhoş Doldur doldur da gel sâki durma koş Sensiz bu meygede ruhsuz cansız boş Yak şem’i hüsnünde bin pervâneyi Örtme mecburunden örtme ey âhû Nukli bâde olsun şu çakır pehlû Acı Dilâvere insaf be yâhû Kes âşık aldatan o terâneyi III Balıkpazarında nedir bu hâlet Her sokakda iki sıra meygede Durmuş kapularda bir perî sûret Gelüb geçenleri dâvet itmede Ah miçolar ah o rum kopilleri Ne de tatlıdır be peltek dilleri Gönül yuvasının ebâbilleri Karanfilli güllü tâze akîde Adalıdır cümle yosma uşağı Topukla öpüşür şalvarın ağı Türlü cilve yapuk naz tumturağı Çatık kaşları var üstelik bir de Tâlimli pedimu fındıkcı canbaz Kevresi lâ’lini bedâva sunmaz Dilâver onlardan bıkmaz usanmaz Küser barışırlar ikide birde IV Oldukda şâribülleyli vennehar Balıkpazarına vardım seheri Gözle gönül tâze derdim bîşümar Gördüm şebçırağı hüsün bir perî Bir yalun ayaklı yalun yüzlü şah Sakız mahbubundan onbeşinde mah Sarmış etrâfını bir nice gümrah Put gibi taparlar urum dilberi Saçı kız kesimi bir hoçca uzun El ayak kesimi ne güzel mevzun Ya yosma kesimi körpe horozun Çileden çıkarmış bu Dilâveri V Bir şıkırdım kopuk haylaz elinden Bu şeb tâ be sabah koltukda çakdım Pâyi müşekkele zülfü telinden Ergirili ruma abayı yakdım Ormanos’un şâhım körpe fidanı Esmerin güzeli pek sıcak kanı Söyle hamamcıya yaksun külhanı Zîrâ gamzesinden işmarı çakdım Dilâver dil aldın kâfir elinden Sarsıldı meygede tâ temelinden Hem kor hem kıskan seher yelinden Menzilinde mihmam işte şıkırdım VI Biri Kumkapuda biri Balatda Biri Galatada Hasköyde biri Ârü nâmusunu pazarda sat da Sevüb kopukları dolaş serserî Pandeli Hiristo Tomayla Eftim Meyhâne miçosu dört yosma kesim O boy bos güzellik dördü de resim İkisi adalı ikisi şehrî Sonu yok deryâyı aşkda dalganın Biri Ormanos’un biri Zından’ın Biri Sarnıçlı’nın biri Taşhan’ın Uşakları yektâ urum dilberi Zangoç keşiş despot perverdesi hep Sâkii şarâbı kevser şekerleb Akıllar oynatır hüsnü müzehheb Germâbede bir gör o dört kişmiri Şehri İstanbula mahsus güzeller Şânına yazılmış koşma gazeller Kopsun sazındaki şu çelik teller Raksa topuk vurur iken her biri Miçolar yolunda olduk da müflis Gülerler hâline şimdi bak kis kis Dört perî sûretin dördü de iblis Yolduk dirler imiş kaz Dilâveri VII Adalım adalım şalvarın ağı Sallanur yürürken sen tıkır tıkır Nidem sen var iken altun başağı Yolunda iflâsla kaldım tam takır Çimşir nalınlarla dayı revişin Hîle düzen üzre her sözün işin Ayan işmarını verirsin peşin Kaçarsın sonra hey pençesi çakır Ey Vezirhanının sâkîsi âfet Nedir bu nîm uryan câzib kıyâfet Bir de raksa çıksan kopar kıyâmet Sen topuk vurdukca gökyüzü yankır Adalım adalım kara şalvarlım Yeter Dilâvere bu caka çalım Gel seninle biz buradan kaçalım Altun adım olsun seninçün bakır Karapınarlı Dilâver Ağanın, bir uşak da olsa, Münif Paşa gibi ilim ve irfan sâhibi bir vezirin konağında hayli mürekkeb yaladığı aydın olarak görülüyor. Bu koşmalar üzerinde Âşık Râzinin de tashih yollu bir az kalem oynattığı tahmin edilebilir. Vâsıf HİÇ
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Yazar/Üreten
Vâsıf Hiç
Kod
IAM080970
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 8, sayfalar 4567-4568
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
  İş birliğiyle
Kullanım Şartları
Çerez Politikası
KVKK