Entries
		Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
	Volumes
		Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
	Archive
		Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
	Discover
		Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
	DESTAN, DESTAN SATICILARI
					
					
									İstanbulun seyyar gazete satıcılarının öncüsü olmuş ayak takımından mürâhik yahud dört kaşlı gencler idi; İstanbulun ilk gazeteleri sucu ve tütuncu dükkânlarında satılır iken destancılara (B.: Destan, Destancılar) Galata Köprüsünün üstünde, Köprünün iki başındaki meydancıklarda, Yeni Camiin arkasında, Mahmudpaşa Yokuşunda, hattâ Kapalı Çarşıda Bitpazarında rastlanırdı; hepsi uçarı, pırpırı, başda kalıpsız fes, kâküller perişan, perçemler afili, omuzdan düğmeli yelek, kuşağın ucu belden aşağı sarkık, yarım fransız pantalon, çoğu çorabsız çıplak ayaklarda yumurta ökçeli şıpıdık, gözler mahmur, bakışelar baygın, sakal tıraşı ihmal edilmiş, yayık ağızla, çatlak sesle, bâzıları da makamlı makamlı nağmeler yaparak ellerinde penbe, mavi, yeşil, sarı kâğıdlara basılmış destan varakpâreleri ile dolaşırlardı. Destanların en revaç bulanları bıçkınlık, kopukluk, tulumbacılık, külhânbeylik mâcerâları idi; kabadayılık yolunda kahbece öldürülmüş “Sandıkcı Şükürün Destanı”, “Yorgancı Sadıkın Destanı”, “Hacı Rizanın Destanı”, ince hastalıkdan ölen meşhur tulumbacı “Çiroz Alinin Destanı”. Destancı semâî kahveleri okuyucusu ağzı ile farazâ şöyle başlardı :
Gûşeden ağlasın zulmü feleği
Hangi ferdin olmaz ciğeri sûzan
Ne hâle uğradı dünyâ meleği
Bırakdı cümlenin kalbine hicran
Esrarkeşlerin dalga d...
								⇓ Read more...
								
									İstanbulun seyyar gazete satıcılarının öncüsü olmuş ayak takımından mürâhik yahud dört kaşlı gencler idi; İstanbulun ilk gazeteleri sucu ve tütuncu dükkânlarında satılır iken destancılara (B.: Destan, Destancılar) Galata Köprüsünün üstünde, Köprünün iki başındaki meydancıklarda, Yeni Camiin arkasında, Mahmudpaşa Yokuşunda, hattâ Kapalı Çarşıda Bitpazarında rastlanırdı; hepsi uçarı, pırpırı, başda kalıpsız fes, kâküller perişan, perçemler afili, omuzdan düğmeli yelek, kuşağın ucu belden aşağı sarkık, yarım fransız pantalon, çoğu çorabsız çıplak ayaklarda yumurta ökçeli şıpıdık, gözler mahmur, bakışelar baygın, sakal tıraşı ihmal edilmiş, yayık ağızla, çatlak sesle, bâzıları da makamlı makamlı nağmeler yaparak ellerinde penbe, mavi, yeşil, sarı kâğıdlara basılmış destan varakpâreleri ile dolaşırlardı. Destanların en revaç bulanları bıçkınlık, kopukluk, tulumbacılık, külhânbeylik mâcerâları idi; kabadayılık yolunda kahbece öldürülmüş “Sandıkcı Şükürün Destanı”, “Yorgancı Sadıkın Destanı”, “Hacı Rizanın Destanı”, ince hastalıkdan ölen meşhur tulumbacı “Çiroz Alinin Destanı”. Destancı semâî kahveleri okuyucusu ağzı ile farazâ şöyle başlardı :
Gûşeden ağlasın zulmü feleği
Hangi ferdin olmaz ciğeri sûzan
Ne hâle uğradı dünyâ meleği
Bırakdı cümlenin kalbine hicran
Esrarkeşlerin dalga duman hâli, kılıbık erkeklerin ahvâli, bir iş tutup baltaya sap olamayan âvâre gencin mâcerası, kaynana gelin geçimsizliği, gaco evinde zamparanın basılması gibi mizah vâdisindeki destanları da, kendileri de o yolda kanad çırparak farâzâ şöyle bağırırlardı :
— İmam Efendiye gönül verip kırk yıllık karısından ayıran, dızgallıya çatır çatır varan dokuz kocadan arta kalmış yengemin destanı.. on para!..
— Üç otuzdan sonra komşunun delikanlı oğluna abayı yakan, kara sevdâ getirip kendini Kızkulesinden denize atan kaynanamın destanı... on para!..
İdâreci Mahsusanın köhne teknelerinden bir vapuru Karadenizde batmış, pek çok gemici boğulmuşdu, 8-9 yaşlarında idim, lala gibi yanımdan ayrılmaz 15-16 yaşlarında Beşir adında zenci bir uşağımız vardı; “genc yaşında Karadenizin kara sularına gömülüp üç öksüzünü boynu bükük bırakan lostromo Kasımpaşalı Câferin Destanını” okuyup ağlaşdığımızı hiç bir zaman unutamam.
Zamanımızda zâbıta vak’alarını hikâyeleşdiren muhâbirlerle röportaj muharrirleri destan şâirlerinin pabucunu dama attı. Artık destanlar çok ender olarak yazılıyor, pek o kadar rağbet de görmüyor. Destancılara da iş kalmadı; onların yerlerini, yine aynı yerlerde, bilhassa Köprü üzerinde “yeni çıkan şarkılar” diye risâleler satan ve hepsi istisnâsız hâneberduş serserîler aldı.
Sermed Muhtar ALUS
Destan satıcı delikanlı 
(Resim: Sabiha Bozcalı)
								
							Theme
							Folklore
						Contributor
							Sabiha Bozcalı
						Type
							Page of encyclopedia
						Share
							X
									FB
									
								Links
							→ Rights Statement
								→ Feedback
								
							Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
														
						TÜM KAYIT
						Creator
						Sermed Muhtar Alus
					Identifier
						IAM080861
					Theme
						Folklore
					Type
						Page of encyclopedia
					Format
						Print
					Language
						Turkish
					Rights
						Open access
					Rights Holder
						Kadir Has University
					Contributor
						Sabiha Bozcalı
					Description
						Volume 8, pages 4523-4524
					Note
						Image: volume 8, page 4523
					See Also Note
						B.: Destan, Destancılar
					Theme
						Folklore
					Contributor
						Sabiha Bozcalı
					Type
						Page of encyclopedia
					Share
						X
								FB
								
							Links
						→ Rights Statement
							→ Feedback
						Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
						
					
