TR
Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
About
Istanbul Encyclopedia
Reşad Ekrem Koçu
Web Project
Entries
❯
Volume 8: Çir-Diş
DEPREM, ZELZELE
İstanbul yüz yıllar boyunca çok dehşetli yer depremlerine (hareketi arz’lara, zelzelelere) sahne olmuş, büyük şehir ağır can kayıplarına uğrayarak geniş ölçüde harab olmuşdur. Tarih kaynaklarımızın kaydettiği başlıca yer depremleri şunlardır. Hicrî 25 rebîülâhir 915 (M. 10 ekim 1509) depremi — Müverrih Solakzâde Hemdemî Mehmed Efendi kendi adına nisbetle anılan meşhur târihinde bu müdhiş âfeti şöylece kaydediyor: “915 cemâziyel ûlâsında, bir rivâyetde de rebiülâhirin 25 inci salı gecesinde (Bu depremi İ. Hâmi Dânişmend “İzahli Osmanlı Tarihi Kronolojisi”nde 29 cemâziyel ûlâ 915 = 14 eylül 1509 tarihi ile kaydediyor) bir zelzele oldu ki Memâliki Osmâniyede Kıyâmeti Sugrâ (Küçük Kıyâmet) diye meşhurdur. Yer kırkbeş gün devamlı deprendi. Halk örtü altına girmeyip bahçelerde ve açık yerlerde yatdılar. Zelzele yalnız İstanbulda değil, etraf memleketlerde de oldu. Edirnede nice nice evler yıkıldı, Anadoluda Çorum kasabasının iki mahallebi yere geçdi, mescidleri, minâreleri yer ile bir oldu. Ama nefsi İstanbulda 19 mecid ve 1070 hâne harab olduğundan başka 5000 kişi öldü. Şehir içinde sağlam minâre kalmadı. Kara tarafında Eğri kapudan Yedikuleye kadar iki kat surlar yıkıldı. Marmara Denizi tarafındaki surlar da Narlı Kapudan başlayıp İshak Paşa Kapusuna (Cankurtarana) kadar yıkılıp a...
⇓ Read more...
İstanbul yüz yıllar boyunca çok dehşetli yer depremlerine (hareketi arz’lara, zelzelelere) sahne olmuş, büyük şehir ağır can kayıplarına uğrayarak geniş ölçüde harab olmuşdur. Tarih kaynaklarımızın kaydettiği başlıca yer depremleri şunlardır. Hicrî 25 rebîülâhir 915 (M. 10 ekim 1509) depremi — Müverrih Solakzâde Hemdemî Mehmed Efendi kendi adına nisbetle anılan meşhur târihinde bu müdhiş âfeti şöylece kaydediyor: “915 cemâziyel ûlâsında, bir rivâyetde de rebiülâhirin 25 inci salı gecesinde (Bu depremi İ. Hâmi Dânişmend “İzahli Osmanlı Tarihi Kronolojisi”nde 29 cemâziyel ûlâ 915 = 14 eylül 1509 tarihi ile kaydediyor) bir zelzele oldu ki Memâliki Osmâniyede Kıyâmeti Sugrâ (Küçük Kıyâmet) diye meşhurdur. Yer kırkbeş gün devamlı deprendi. Halk örtü altına girmeyip bahçelerde ve açık yerlerde yatdılar. Zelzele yalnız İstanbulda değil, etraf memleketlerde de oldu. Edirnede nice nice evler yıkıldı, Anadoluda Çorum kasabasının iki mahallebi yere geçdi, mescidleri, minâreleri yer ile bir oldu. Ama nefsi İstanbulda 19 mecid ve 1070 hâne harab olduğundan başka 5000 kişi öldü. Şehir içinde sağlam minâre kalmadı. Kara tarafında Eğri kapudan Yedikuleye kadar iki kat surlar yıkıldı. Marmara Denizi tarafındaki surlar da Narlı Kapudan başlayıp İshak Paşa Kapusuna (Cankurtarana) kadar yıkılıp ancak temelleri kaldı. Sultan Mehmed Camiinin (Fatih Camiinin) dört büyük sütununun başlıkları çatladı, bir rivâyetde kubbesi de çökdü, sonradan tâmir edildi. Fatih imâret ve medreselerinin nice kubbeleri yıkıldı. Bütün medreselerde ikişer üçer kubbeler yer ile bir oldu. Karaman pazarları başdan başa yıkıldı. Bayazıd Camiinin kubbesi dağılıp çökdü. (Saray da harab olduğundan) Devrin Pâdişahı İkinci Sultan Bayazıda sarayda çatma bir oda yapıldı, on günde tamamlandı. Fakat pâdişah (heyecan ve korkudan) Edirneye gitti; hikmeti Hüdâ, aynı yıl recebinin dokuzuncu gecesi, İstanbuldakinin aynı Edirnede de müdhiş bir zelzele oldu. Şaban ayının üçüncü günü evvelkilerin aynı bir zelzele daha oldu. Pâdişah Edirne Sarayında bir âli divan toplayup vezirlere hiddetle şu hitabda bulundu : — Bu zelzeleler zulüm ve fesâdınızdan mazlumlar âhının sebeb olduğu gazabı ilâhîdir... dedi. (nazım) Aceb m yıksa bu iklîmi Kahhar Reaâyâ cevrinizden oldu bizâr İdersiz zulmü dâim müslimîne Virirsiz dâmenim mazlum eline Demâdem işiniz iyşü tarebdir Harab olmazsa bu kişver acebdir. “Sonra İstanbulun tamiri için müşâvere olundu. Ev başına 20 akçe ve yirmi evden bir adam (amele) alındı; ayrıca Anadolu sancaklarından 37,000, Rumeli sancaklarından da 29,000, cem’an 66,000 amele toplanarak İstanbulda sevkedildi. Bu amelenin başlarına da 3000 yapı ustası tâyin edildi, ayrıca 11,000 kişi kireç yapmaya memur oldu. İstanbulun ihyâsına 18 zilhicce 915 (M. 29 mart 1510) tarihinde başlandı, ve harab olmuş büyük şehrin ihyâsı işi 23 sefer 916 (1 haziran 1510) da (üç ayda) tamamlandı. Bu arada İstanbul surları hemen başdan başa yeniden yapılırcasına ve Galata Kalesi, Anadolu Hisar, Çekmece Köprüleri ve Silivri Kalesi tâmir ve ihyâ edildi. Osmanlı sarayında tencere, sahan, tava gibi mâdenî mutfak eşyası ile tepsi, sini, leğen ve ibrik gibi şeylerin altın ve gümüştdn yapılıp işlenmesi de bu 916 (1510) yılında âdet oldu” (Solakzâde). İstanbulda konak, saray ve evlerin ahşab olarak yapılması da bu müdhiş 1509 yer depreminden sonra başladı. Hicrî 5 Receb 1100 (M. 25 haziran 1689) depremi — “Bir azim zelzele oldu. İstanbulda Bodrum Hanı ile Topkapusunun kemerleri yıkıldı. Kara surları (Eğrikapudan Yedikuleye kadar) yer yer çatladı” (Silâhdar Tarihi, II). Silâhdar Tarihinde hicrî 1102 vekaayii arasında ve muharrem ayı içinde (Ekim 1690) bir büyük zelzele daha kaydedilmişdir; fakat müverrih bu kayıdde yukarıdaki satırları aynen, hattâ harfiyen tekrarlamışdır. Zühal eseri, bir yıl önceki vak’ayı tekrar yazmış olduğu anlaşılıyor. Hicrî 4 şevval 1101 (M. 11 temmuz 1690) depremi — “salı gecesi akşamı namazından sonra büyük bir zelzele oldu. Fatih Camiinin haremi kubbelerinden bir kaçı çatladı. Surlarda Topkapusu ve şehirde daha nice kâgir binalar yıkıldı. Sarsıntı (fâsılalarla) bir kaç gün sürerek halkın rahat ve huzuru kalmadı” (Râşid Tarih, II). Hicrî 5 receb 1131 (M. 24 mayıs 1719) depremi — “Saat beşde (öğleden bir saat kadar önce) bir müthiş zelzele olup tahminen üç dakika kadar sürdü. İstanbul ile civârındaki nâhiyelerde halk dehşet içinde kaldı; pek çok binâ yıkıldı. Sarayı Hümâyunda Yalı Köşkü (B.: Cebeciler Köşkü) yanındaki kayıkhânelerden bâzıları çökdü. Yedikuleden Ahırkapuya kadar Marmara Denizi kıyısındaki surların büyük bir kısmı ve bu kale duvarlarındaki kubbeler (burclar) yıkıldı. Kara surlarının da bir çok yeri, bilhassa Mihriban Sultan Camiin karşısındaki duvarlar çökdü. Bir saat sonra evvelkinden hafifce ikinci bir sarsıntı oldu ve sarsıntılar üç gün kadar devam etti. Mihrimah Sultan Camii ve Medresesinin kubbeleri, daha nice cami ve mescid ve hamamların kubbe ve kemerleri çatladı. Pek çok ev, duvar yıkıldı, camlar kırıldı. Bu muharriri fakir zelzelenin ilk günü sadırazamı (Nevşehirli Damad İbrahim Paşa) hazretleri ile Beykozda Hünkâr İskelesinde bulunuyorduk, çok korktuk. Zelzele İzmitde de çok tahribat yapmış, İzmit gümrükcüsü gümrükhâne ile beraber denize gömülmüş; Karamürselde de mahkeme binâsı yıkılıp nâib binâ helâk olmuş” (Râşid Tarih, V). Hicrî 15 zilkaade 1167 (M. 3 eylül 1754) depremi — “Bir salı gecesi saat üç buçukda (alaturka saat; gün kavuşdukdan 3,5 saat sonra) iki dakika kadar süren çok şiddetli bir zelzele oldu; Fatih ve Bayazıd Camilerinin kubbeleri çatladı; hayli yer yıkıldı, halk dehşed içinde kaldı; sarsıntılar beş altı gün devam etti” (Vâsıf Tarih, I). Hicri 13 zilhicce 1179 (M. 23 mayıs 1766) depremi — “perşembe günü gün doğdukdan yarım saat sonra İstanbul ve civârında çok şiddetli bir zelzele oldu, iki dakika kadar sürdü. Kâgir ve ahşab pek çok binâ yıkıldı; enkaz altında pek çok can kaybı oldu. Yer sarsıntıları üç ay kadar devam etti. Dehşet içinde kalan İstanbul halkı çatı altına girmedi, müsâid genişce yerlere çadırlar kurarak çadırda barınıldı. Yıkılan binâların başlıcaları Fatih Camii, Büyük Kapalı Çarşı, Surlar, Baruthâne, Sarachâne, Tophâne, Yeniçeri Kışlaları ile Saray Hümâyunda bazı yerlerdi. Sultanselim, Şehzâde, Süleymaniye, Nuriosmanıye, Lâleli, Vâlide (Yeni Cami) ve Ayasofya Camileri haric, bütün İstanbul cami ve mescitlerinin ya minâreleri yıkıldı, ya kubbeleri, çatıları çökdü” (Vâsıf Tarih, I). İstanbulun geçirdiği en müdhiş deprem âfetlerinden biridir. Müverrih Vâsıf Efendinin bu felâketi gereği gibi anlatmadığı aydın görülüyor. Fatih Sultan Mehmedin yapdırdığı Fatih Camii bu depremde tamâmen yıkılmış ve devrin pâdişahı Üçüncü Sultan Mustafa tarafından bugünkü Fatih Camii yapdırılmışdır (B.: Fâtih Camii). Hicrî 6 muharrem 1312 (M. 10 temmuz 1894) depremi — Pek çok tahribâta ve can kaybına sebep olan bu âfet tarih kaynaklarımızda “Büyük Haretiarz” diye anılır. Aşağıdaki satırları 11 temmuz 1894 tarihli Sabah Gazetesinden alıyoruz: “Dün saat beşe çeyrek kala (öğleye doğru) şehrimizde evvelâ hafifçe bir hareketi arz hissedilmesinin müteâkib gaayet şiddetli bir darbe ile her taraf sarsılmaya başlamışdır. Hareketin istikaameti cenubî garbîden şimâli şarkîye ve aşağıdan yukarıya doğru olmuşdur. Hareket olduğu zaman şehrimizde gün doğusu rüzgârı esmekde ve sıcaklık derecesi de ızdırab vermeyecek derecede bulunmakta idi. Şiddetli hareket tahminen 10-12 sâniye kadar sürmüşdür. “Deniz gaayet sâkin olduğu halde vapurlar birden bire şiddetli bir dalgaya tesâdifle inip çıkmaya başladığından yolcular ve mürettebât bu müdhiş dalganın neden ileriye geldiğini tahmin edemeyerek büyük bir korkuya kapılmışlardır. Sonra şehrimizin her cihetinden büyük bir toz bulutunun yükseldiğini görenler şiddetli bir zelzele olduğunu anlamışlardır. “Marmara sâhilinde deniz evvelâ 200 metre kadar geriye çekilmiş, sonra şiddetle karaya yürüyerek ne kadar sandal, kayık, ve sâir küçük gemiler varsa hepsini karaya atıp parçalamışdır. “Şiddetli darbeden bir çeyrek kadar sonra kısa fâsılalarla dört defa daha hareket olmuş akşama doğru da iki hareket olmuşdur. Şiddetli hareketden sonra bütün İstanbul halkı sokaklara dökülmüş, evlerde, dükkânlarda, hanlarda, resmî dâirelerde kimse kalmamışdır, ve halk gece çatı altına girmeyerek açıkta sabahlamışdır. Hareket esnâsında halkın kapıldığı dehşeti hiç bir kalem tasvir edemez. Tahribât ve can kaybı çok büyükdür. Muhâbirlerimizin şimdilik toplayabildiği notlar şunlardır: “Edirnekapusunda bir demirci dükkânında bir kişi ölmüşdür. Asmaaltında Yarım Han kısmen yıkılmışdır, 3 kişi ölmüşdür. Eminönü Balıkpazarında İzzet Mehmed Paşa Camiinin minâresi yıkılmış ve altında oturmakda olan iki hammal ölmüşdür. Taşcılarda Tekneciler Camii altındaki yumurtacı dükkânı üstüne çökmüşdür. Tahtakalede Çankırılı Mustafanın kahvehânesi üzerine büyük bir duvar çökmüş ve iki kişi altında kalarak ölmüşdür. “Sarachânebaşında Dülgeroğlu Camiinin minâresi yıkılmış ve Kavafhâne Çarşısında bütün dükkânlar sakatlanmışdır. “Fatihde Şekerci Hanının üst katı çökmüş, yangın çıkmış, 16 oda yanmışdır. Emirbuhâri Camiinin minâresi yıkılmışdır. Karagümrük Camiinin minâresi kubbe üstüne yıkılmış ve kubbeyi parçlamışdır. Kaariye Camiinin minâresinin yarısı yıkılmışdır. “Balatda devrilen bir kavak ağacının altında iki kişi ölmüşdür. “Edirnekapusunda Mihrimahsultan Hamamının kadınlar kısmının kapusu yıkılmış, hamamın içinde bulunan kadınlar güçlükle kurtarılmışdır. Tekfursarayında bir ana kız enkaz altında kalmışdır. “Cerrahpaşa Camiinin son cemaat yerinin kubbeleri çökmüşdür. Dârüşşefakada yıkılan bir duvar altında iki hademe ölmüşdür. Hocakasım Camiinin müezzini ile kantar memuru Mahmud Efendi namaz kılarlar iken üzerlerine minâre yıkılarak telef olmuşlardır. “Çenberlitaşda Vezir Hanının büyük bir kısmı yıkılmış, enkaz altında pek çok kişinin kaldığı söylenmektedir. “Sirkecide İstasyon civarındaki camiin minâresi şerefesine kadar yıkılmış, Sirkeci İskelesi önünde yer, uzunlamasına 42 metre kadar yarılmışdır. “Büyük Kapalı Çarşı bir fâcia yeridir. Hareket esnasında çarpışırken halk ve esnaf evvelâ müdhiş bir korku ile kaçışmaya başlamış, fakat hareketin şiddetinden kapular kapanmış, ve çarşı yer yer çökmeye başlamışdır. “Divan Yolunda Süleymanpaşa Hanı, Tavukpazarında bir çok yer, ve Yemniciler Çarşısı başdan başa yıkılmışdır. “Kapalı Çarşıda Bodrum Hanı ile Kellekesen Hanının bazı yerleri yıkılmış, enkaaz altında 10 ölü vardır. “Gedikpaşa, Kadırga, Kumkapı, Yenikapu ve Langada 1000 ev yıkılmışdır. “Bayazıdda Hasanpaşa Hanının yanındaki meşhur Hasanpaşa Fırını yıkılmış ve içinde 6 hamurkâr ölmüşdür. Hasanpaşa Hanının da üst kısmı artık iskân edilemeyecek şekilde harab olmuş, tehlikeli görülerek belediyece hemen yıkılmasına başlanmışdır. “Koskada Papasoğlu Camiinin minâresinin üst kısmı ve medresesinin çatısı yıkılmışdır. Samatyada pek çok ev ve dükkân yıkılmış, Topkapusunda Ahmedpaşa Camii ağır hasâra uğramışdır, Edirnekapusunda Mihrimah Caminin minâresi yıkılmış ve müezzin efendi ölmüşdür. Demirkapuda Ahmedpaşa Camii yıkılmışdır. Saraçhânebaşında Mimar Ayas Camiinin minâresinin üst kısmı yıkılmışdır. Amıcazâde Medresesinin bâzı odalarının kubbeleri çökmüş, mekteb kısmen yıkılmış ve enkaaz altında bir kız çocuğu ölmüşdür. Demirkapu civarında Küçükkağa Hamamı kısmen yıkılmış ve yine o civarda pek çok ev ve dükkân yıkılmışdır. “Galatada Yeraltı Camiinin minâresi kâmilen yıkılmış, halk panike kapılarak rıhtıma dolmuş, kayıklarla denize açılmışdır. “Adalardaki tahribat da çok büyüktür. Evler, manastırlar, karakollar, oteller yıkılmışdır. Hayırsız adalardan Sivri Adada bir taş ocağında devrilen kayalar altında 6 amele ölmüşdür. Heybeli Adada Şehiremâneti muhâsebecisi Reşad Beyin kerîmesi Hâlet Hanım korkusundan balkona kaçan kızının peşinden koşmuş, balkonda üzerlerine köşkün bacası devrilerek ana kız beraberce ölmüşlerdir (Hâlet Hanım bu ansiklopedinin müellifi R. E. Koçunun halasıdır). “Üsküdarda yazma basmahânesi yıkılmışdır. Kadıköyünde kuyu kazan bir amele toprak kapanıp içinde kalmışdır. “Zınkapusunda Hacımustafa Camii yıkılmışdır. Mektebi Sanayi civarında Güngörmez Camiinin minâresinin üst kısmı yıkılmışdır. Aksarayda Kasâvet Hamamı tamamen yıkılmış. Surlarda Edirnekapusu çökerek bir tütüncü dükkânı ile yemişci dükkânını hurdahâş etmiş, iki kişi ölmüşdür. Lâlelide Çukurçeşme Hamamının kubbe ve duvarları çökmüş, Horhor Hamamının külhanı yıkılmışdır. Koca Mustafapaşa Camiinin kubbesi çökmüş, civarındaki derviş odaları ve hamam kâmilen yıkılmışdır. “Odunkapusunda Çürükelma Camiinin ve Soğancılarda Adilesultan Camiinin minâreleri yıkılmışdır. “Uzunçarşı, Tahtakale, Kutucular, Kantarcılar başdanbaşa bir harabezâra dönmüşdür. “Balipaşa Camiinin üç kubbesi ve mihrab duvarı çökmüş, Abidçelebi Camii ve dergâhı yıkılmışdır. “Zelzele esnâsında hamamlarda yıkanmakda olanlar ve hamam müstahdemleri sokaklara birer peştemalla çıplak olarak fırlamışlardır. “Şimdiye kadar enkaz arasından 700 yaralı ve 70 ölü çıkarılmışdır. Ölü sayısının çok yükseleceği tahmin ediliyor. Bilhassa Büyük Kapalı Çarşıda hafriyat süratle yapılmaktadır. Çarşının Fesciler, Kuyumcular, Yağlıkçılar tarafı tamamen yıkılmışdır. Çarşı civarında Yolgeçen Hanı, Baltacı Hanı, Takkeci Hanı, Sepetçi Hanı artık ikaamet edilemeyecek şekilde harab olmuşlardır. “Şehiremânetinde Şehremini Rıdvan Paşanın riyâsetinde bir komisyon kurulmuş, açıkda kalan fukarâya para, yiyecek ve çadır teminine başlanmışdır..” (Sabah Gazetesi). Zelzele felâketzedelerine iâne olarak altı ay içinde 90,000 altın toplanmış ve en küçük bir suiistimâl olmadan hakikaten muhtac olanların yardımına koşulmuşdur. “Büyük Hareketiarz” rûmî takvim ile 1310 yılına rastlar; Edebiyatı Cedîde’nin genç şâirlerinin en heyecanlı devridir, fâcia yılında 24 yaşında bulunan Tevfik Fikret birkaç yıl sonra “Zelzele” adı ile şu şiiri yazmışdır : Bin üçyüz ondu... henüz dün bu köhne izbeye sen Misâfir olmuşdun, Ki hep sinirli ve hummâlı hastalar gibi yer, Birden İçin için ve uzun Bir ihtilâc ile çırpındı, kırdı, yıkdı... keder Ve korku yüzleri soldurdu; evler, âileler Birer döküntü; kalanlar bütün ezik, hurda; Bir inkisârın huşû en şerefli başlarda.. Minâreler bile serbezemîn; Beşer, bu sadmei meş’ûma böyle uğrar da Biraz tenebbüh eder. Biraz tenebbüh için bin belâ... ne dersi haşin! Sen işte böyle siyah günlerin misâfirisin, Hayâtın elbete Kolay ve neş’efezâ bir seyâhat olmayacak; Lâkin Bu tihi mihnetde Kolay ve neş’efezâ bir seyâhatın ancak Hayâli vardır; uzak bir serâb için koşmak, Nihâyetinde yorulmak, ve boş yorulmakdır; Hayâtı dev hakikatle çarpışan kazanır; Zafer bir az hasar İster; Koşan cihâdı meâliye şanlı, lâkin ağır, Mahuf adımlar atar!.. Önünde zelzeleler, arkasında zelzeleler!.. 1894 de Hâlid isminde ve muhakkak ki tulumbacılığa hevesli bir dekikanlı da büyük vak’aların üzerine destanlar yazılan o devrin âdetince bir “Hareketiarz Destanı” yazmışdır, pek acemice bir manzûmedir, destanın sözlerinden nâzımı Hâlid Efendinin Fâtih Rüşdiyei Askeriyesi talebelerinden olduğu anlaşılıyor: Dinleyin ahvâli başdan ibtidâ İstanbul şehrinde olan kazayı Karalar giymekde ehâli hâlâ Nice baba yiğit gitti ziyâne Muharrem ayında bir salı günü Saat de hemen geçmişdi dörtü Ehâli hemen bir zulum gördü Cihan bulanmışdı toza dumâne Fâtih Rüşdiyesinde ders okurduk Hareket başladı cümlemiz durduk Şiddetli arttırdı hepimiz korkduk Allah diye bağrışdık ulu Yezdâne Zâbitler derki: — Bu ne felâket Varmı bizim için câyi selâmet Ölur ise ancak Mevlâden hidâyet Cümlenin halleri demişdim yamâne Kurtulduk mektebden çok şükür ettik Kimsede hal kalmadı cümlemiz bittik Peder mâderimizi görmeye gittik Hazır olduk ol emrü fermâne Kimisi bırakdı hep kitablarını Kurtarmak için hem canlarını Koşdular görmeye hep hânelerini Hepsinin göz yaşları oldu revâne Teneffüshâne başdan başa yıkıldı Şâkirden zâbit sokaklara döküldü Çok şükür tanrıya hepsi kurtuldu Koç kurban kesildi Rabbü Sübhâne Görün Çırçırlılar yangına geldi Pervâne misâli ateşe daldı Kurtardı çok yerleri kurbanlar aldı Çok şükür ettiler emrül Sübhâne Sandıklar gelmişdi karşı tarafdan Kurtardı cümlesin Bâri Yaradan Lütfünden gösterdi gayret insâne Yıkıldı cümle hâneler hanlar Kalmadı aslan sağlam duvarlar Ehâlinin göz yaşı sel gibi çağlar Çok duâ ettiler ulu Yezdâne Ne çâre bozulmaz takdiri Hüdâ Hemen yardım etsin cümleye Mevlâ Yıkıldı Fâtihin alemi hâlâ Çıkmaz oldu müezzin ezâne Yıkıldı Edirnekapu minâresi Harab olmuşdu civarlar kalesi Kurtulmanın yokdu gayri çâresi Herkes dökülmüşdü bağ ü bostâne Yıkıldı cümle kâgir binâlar Çatladı karakol kışla duvarlar Harab oldu cümle hanlar hamamlar Bu da ibret oldu böyle cihâne Yıkıldı Yeni Câmiin külhânı Billâh söylemem aslaa hilâfı Ey kerem kânı cenâbı Bârî Yazık değil miydi bunca insâne Zelzeleden Çarşı olmuşdu harab Dökülmüş cümle taş ile türab Burada ezilenler gaayet bihesab Leşleri serdiler cümle meydâne Bir kimesne var idi hanın içinde O da kalmışdı bu zulüm dibinde Çıkardılar toz toprak içinde Yazıl elif kaddi döndü kemâne Anı kurtardılar toprak içinden Tuttular hemen iki kolundan Verdi bir sedâ ol derûnundan Çehresi benzerdi bir kahramâne Allah din ü devlete vermesin zeval Cümlesi buldu keyfinde kemâl Ehli servet yardımda etmedi ihmâl Rahmet ettiler ehli islâme Her bir devletten iâne geldi Takdir böyle imiş yerini buldu Nice canlar gül gibi soldu Kara haber gitti bunca cihâne Nasıl hareket desem bu bir zulümdür Söz laf anlamaz böyle bir zâlimdir Kimi babacığım kimi evlâdım der Yeniden gelmişdi sanki cihâne Sene bin üçyüz on iki tamam Takdir bu hâli eyledim beyan Söylesem çokdur hâsılı kelâm Gayret et Hâlid işbu destâne Destanda bahsedilen yangın, Fâtihde Şekerci Hanı yangınıdır Hüsnü KINAYLI Bibl.: Solakzâde Tarihi; Raşid Tarihi, II ve V; Silâhdar Tarihi II; Vâsıf Tarihi, I; Tâhir Alangu, Külhanbeyi Ebediyâtı.
Theme
Event
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Creator
Hüsnü Kınaylı
Identifier
IAM080758
Theme
Event
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Description
Volume 8, pages 4466-4471
See Also Note
B.: Cebeciler Köşkü; B.: Fâtih Camii
Bibliography Note
Bibl.: Solakzâde Tarihi; Raşid Tarihi, II ve V; Silâhdar Tarihi II; Vâsıf Tarihi, I; Tâhir Alangu, Külhanbeyi Ebediyâtı
Theme
Event
Contributor
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
In collaboration with  
Rights Statement
Cookie Policy
LPPD