Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
DENİZE GİRMİŞ GÜZELLER (Edebiyatımızda)
Güzel kadının, kızın, şekli kesimi ne olursa olsun, plâjlarda veya her hangi bir deniz kıyısında erkek gözleri önünde yarı uryan denize girmesi, yüzmesi, eğlenmesi, toplum hayatımızda kadının örtü altından çıkarılmasından sonra başlamışdır, yarım asrı bile doldurmamış çok kısa mâziye sâhibdir. Müslüman Türk kadını kızı örtü altında iken, İstanbul sularında, ancak kapalı deniz hamamları içinde denize girebilmişlerdir, bu hamamlar da ya yalıların hususî hamamları, yahud kadınlara mahsus kurulan umumî hamamlar olmuşdur; dışardan, kadının uryan vücudu değil, saçının tek teli ile elinin ayağının tırnağı bile görülmemişdir. Gayri müslim kadınların erkek gözü önünde denize girmesi ise, iffet ve ahlâk, ve amme huzûru için meşrûtiyete kadar yasak ola gelmişdi. Bu şart, durum karşısında, dîvan edebiyatımızda denize girmiş güzeller sânında yazılmış rindâne, kalenderâne şiirlerin mâtûfu, istisnâsız nevcivanlar, dilber delikanlılar olmuşdur; bu yolda nesir olarak en güzel tasvirleri on yedinci asrın büyük muharriri Evliyâ Çelebi yapmışdır; o usta kalem Salacak sâhillerini şöyle anlatıyor: “...cümle dilberan mâhi temmuzda deryâda çimerler...”; Kâğıdhâne Deresi için de şunları yazıyor: “...nice bin dilberan mukaşşer bâdâm (kabuğu soyulmuş bâdem) gül penbe misâl vücudi nâzenînlerim nîlgûn (kırmı...
⇓ Devamını okuyunuz...
Güzel kadının, kızın, şekli kesimi ne olursa olsun, plâjlarda veya her hangi bir deniz kıyısında erkek gözleri önünde yarı uryan denize girmesi, yüzmesi, eğlenmesi, toplum hayatımızda kadının örtü altından çıkarılmasından sonra başlamışdır, yarım asrı bile doldurmamış çok kısa mâziye sâhibdir. Müslüman Türk kadını kızı örtü altında iken, İstanbul sularında, ancak kapalı deniz hamamları içinde denize girebilmişlerdir, bu hamamlar da ya yalıların hususî hamamları, yahud kadınlara mahsus kurulan umumî hamamlar olmuşdur; dışardan, kadının uryan vücudu değil, saçının tek teli ile elinin ayağının tırnağı bile görülmemişdir. Gayri müslim kadınların erkek gözü önünde denize girmesi ise, iffet ve ahlâk, ve amme huzûru için meşrûtiyete kadar yasak ola gelmişdi. Bu şart, durum karşısında, dîvan edebiyatımızda denize girmiş güzeller sânında yazılmış rindâne, kalenderâne şiirlerin mâtûfu, istisnâsız nevcivanlar, dilber delikanlılar olmuşdur; bu yolda nesir olarak en güzel tasvirleri on yedinci asrın büyük muharriri Evliyâ Çelebi yapmışdır; o usta kalem Salacak sâhillerini şöyle anlatıyor: “...cümle dilberan mâhi temmuzda deryâda çimerler...”; Kâğıdhâne Deresi için de şunları yazıyor: “...nice bin dilberan mukaşşer bâdâm (kabuğu soyulmuş bâdem) gül penbe misâl vücudi nâzenînlerim nîlgûn (kırmızı) ibrişim futalara sarub mâhîler gibi gavvaslık iderler...”; Kumkapu sahilleri içinde bir beyit yazıyor:
İstanbul Kumkapusunda
Deniz melekleri oynar!
Onaltıncı asrın seçkin şâirlerinden Hayâlî Mehmed Beyin (ölümü 1556) şu beyti pek güzeldir:
Kenâr itmek diler var ise bir servi dilârâyı
Güzeller gördüğünce el salar her mevci deryânın
Zamanımızda delikanlı, genç kız, genç kadın vücûdunun uryan güzelliği dünya yüzünde ve memleketimizde denizde, plajlarda teşhir edilmektedir; moda yaratıcılarının büyük endişelerinden biri de, kumsallarda oynaşacak, denize girecek olan o güzellikleri imkân ölçüsünde soymakdır. Deniz mevsimleri fotograf makinelerinin, ressam ve karikatürist fırça ve kalemlerinin en çok meşgul olduğu zamandır (B.: Plâj). Eski kalemlerin “saça, sünbül, gamzeye gül, boya şemşâd, nigâha cellâd, nâfe katrei nûr, dest ü pâye kesme billur demişler ise işte onun şânındadır” diye târif ettiği bir “duhteri pâkîzei peri peyker” plâjda bikini ve monikini gibi isimler taşıyan akademik asma yaprağından farksız mayo içinde elbetki türlü velvelelere sebeb olacakdır.
Kadının ve erkeğin ayrı ayrı denize girdikleri eski deniz hamamlarında yarı uryan güzellikler ancak hemcinslerinin gözlerine bediî ziyafet olurdu; kalender meşreb şâirler tarafından deniz hamamlarında bir donca yahud peştemallı çıplak olarak görülmüş nevcilanlar manzumelerle övülmüşlerdir. Zamanımızın, yüzmeden ziyâde eğlence yeri ve çıplak tâze güzellik meşheri plâjlarında ise erkek gözü, uryan kadın güzelliği ziyâfetine, eski romalıların sofrasında oturmaktadır.
R.E. Koçu’nun aşağıdaki mısrâlarında, Büyükdeer rıhtımında âhûyi vahşî çalımı ve nümââyişi ile dolayan bir amazonu tahayyül edebiliriz :
AYAK İZİ GÜZELLİĞİ İÇİN
Kıskandım denizi;
Kızgın rıhtım taşları
Büyük büyük ayaklarının
Nakşolması ile uçması bir
Taban izi
Olabilen koca denizi...
Kıskandım.
Yine aynı kalem Yukarı Boğazda Poyraz Koyunda denizde gördüğü bir güzel şânındaki duygusunu şöyle anlatıyor :
POYRAZLI İÇİN
Onu deniz gibi beklemeli,
Çarpıntılarla
Ve onu deniz gibi öpmeli,
Bir dudak tutumunda her tarafını.
Ondan deniz gibi ayrılmalı,
Sırmalı saçında
Altın pullu derisinde,
Altın kumlu ayaklarında
Rengimiz, kokumuz, tuzumuz.
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Kod
IAM080737
Tema
Diğer
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Tanım
Cilt 8, sayfalar 4435-4436
Bakınız Notu
B.: Plâj
Tema
Diğer
Emeği Geçen
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.