Entries
Examine all the Istanbul Encyclopedia entries from A to Z.
Volumes
Browse A to G volumes published between 1944 and 1973.
Archive
Discover Reşad Ekrem Koçu's works for the entries between letters G and Z.
Discover
Search by subjects or document types; browse through archival docs that are open access for the first time.
DAĞHAMAMI CİNAYETİ
Derviş Hanım hicrî 1255 ile 1260 arasında (milâdî 1839-1844) Üsküdarda Dağhamamı semtinde oturan ve “Sultan Ebesi” diye anılır bir ebe kadındır. Bir canâyetin kurbânı olmuş ve mâcerası belki yarım asır masal gibi anlatılmıştır.
Derviş Ebe o tarihlerde altmış yaşlarında, hem şöhret, hem de servet sâhibi imiş, eli de gayet uğurlu bilinirmiş. Çağırıldığı doğumlarda anayı da, bebeği de sıhhat içinde kurtarırmış. Uzun ebelik hayatında tek kazâ, ölüm işidilmemiş. Gençliğinde çok güzelmiş, “cami yıkılmış, mihrabı yerinde”, günahı anlatanların, gönlü taze gözleri de oynaşda bir eski yosma imiş. Semtin saka gediği olmayan, yâni her isteyen garibin evlere su taşımakta serbest olduğu çeşmesine genç bir saka gelmiş, Ilgaz Dağı’ndan kopmuş tuvana bir delikanlı. Bütün esnaf civanları gibi, İstanbulun kalender meşreb şâirleri tarafından sakalar da övülmüşdür:
Hizmet ider Kelâmı Hak üzere
İltifat eylemez sîm ile zere
Pehlivan heyetli delikanlıdır
Yanağının rengi gülün alıdır
Söz yok kaşa, göze hem ebrûvana
Gönül akar su gibi ol civana.
Ebe Kadının da gönlü adı Mehmed olan Ilgazlı dağlıya su gibi akmış. Mahallenin imamına hem derdini, hem de kesesini açınca, oğlan yola gelmiş. Derviş Hanım Saka Mehmedle evlenmiş. Can yoldaşı, gönül eğlencesi garib bekâr uşağını giydirmiş, kuşatmış koynunda altı...
⇓ Read more...
Derviş Hanım hicrî 1255 ile 1260 arasında (milâdî 1839-1844) Üsküdarda Dağhamamı semtinde oturan ve “Sultan Ebesi” diye anılır bir ebe kadındır. Bir canâyetin kurbânı olmuş ve mâcerası belki yarım asır masal gibi anlatılmıştır.
Derviş Ebe o tarihlerde altmış yaşlarında, hem şöhret, hem de servet sâhibi imiş, eli de gayet uğurlu bilinirmiş. Çağırıldığı doğumlarda anayı da, bebeği de sıhhat içinde kurtarırmış. Uzun ebelik hayatında tek kazâ, ölüm işidilmemiş. Gençliğinde çok güzelmiş, “cami yıkılmış, mihrabı yerinde”, günahı anlatanların, gönlü taze gözleri de oynaşda bir eski yosma imiş. Semtin saka gediği olmayan, yâni her isteyen garibin evlere su taşımakta serbest olduğu çeşmesine genç bir saka gelmiş, Ilgaz Dağı’ndan kopmuş tuvana bir delikanlı. Bütün esnaf civanları gibi, İstanbulun kalender meşreb şâirleri tarafından sakalar da övülmüşdür:
Hizmet ider Kelâmı Hak üzere
İltifat eylemez sîm ile zere
Pehlivan heyetli delikanlıdır
Yanağının rengi gülün alıdır
Söz yok kaşa, göze hem ebrûvana
Gönül akar su gibi ol civana.
Ebe Kadının da gönlü adı Mehmed olan Ilgazlı dağlıya su gibi akmış. Mahallenin imamına hem derdini, hem de kesesini açınca, oğlan yola gelmiş. Derviş Hanım Saka Mehmedle evlenmiş. Can yoldaşı, gönül eğlencesi garib bekâr uşağını giydirmiş, kuşatmış koynunda altın saati, parmağında elmas gül yüzüğü, yalın ayağı, yarım pabuçlu oğlanı bir ağa yapmış. Hezel yollu türküler bile çıkmış:
Ebe Kadın saka besler kafesde
Aman aman sakası
Bitli yeni yakası
Bir de mâvi püskül gerek al fesde
Boynuna da muskası.
Göze gelmez sakası.
Bir yıl mesud yaşamışlar. Garib oğlanın ikbâlini çekemeyen bir kaç bıçkın müstesnâ, yaşlı ebe kadının zeberdest delikanlı âguşundaki saadeti mahalleli tarafından da hoş görülmeye başlanmış.
Fakat Derviş Hanım ile dildârı saka oğlan bir kaç gün ortalıkda görünmeyince mahalle halkının içine kötü bir şüphe düşmüş. Belki uzakça bir semtte lohusaya gitmişdir, denilmiş, bir hafta beklenmiş, yine ses çıkmayınca zâbıtaya haber verilmiş. Evin kapusu kırılarak içeriye girildiğinde, fecî bir cinâyetle karşılaşılmış. Derviş Hanım yatağında bir kuşakla boğularak öldürülmüş; cesed yarı uryan, vücudunun muhtelif yerlerinde, hattâ ayaklarının tabanlarında bıçak ucu ile açılmış yaralar görülmüş ki, boğulmasından önce, her halde parasının yerini söylemek için hayli işkence yapıldığı anlaşılmış. Sandıklar, dolaplar, Konsol ve masa gözleri açık ve içleri darmadağın imiş. Kadıncağızın mücevher ve para nesi varsa götürülmüş. Saka Mehmedin de ortalıkta izi, nişanı yok. Semt halkı da zâbıta da kaatilin o nankör delikanlı olduğu kanaatine varmış, hattâ kalem erbâbından biri (eski ebced hesabı ile yalnız noktalı harfler kıymetlendirilerek) şu mücevher tarihî söylemiş:
İşte Saka Mehmed ki o âhûyi muhabbet
Dağlı şehbaz civanlar hûnî olurlar sakın
Katrei yâkut ile şu târihi şehâdet
“Kıydı Kaabile Derviş Kadına bak şol çapkın.”
1259
Fakat Saka Mehmed her tarafta arandığı halde bulunamamış. Aradan bir kaç ay geçerek beytülmala kalan ebenin evi satılmış, evin eşyâsı da ayrıca satılmış Evi alanlar bir merdiven altında bir bakır güğüm içinde 500 altın bulmuş diye bir lâf yayılmış, önce inkâr etmişler ama ebenin evini alanlar birden zengin olup parlayıvermişler.
Cinâyetten altı, yedi ay kadar sonra da Saka Mehmed’in csedini Kısıklıda bir kör kuyu içinde yarı çürümüş bir halde bulmuşlar, onu da ebe kadın gibi kuşakla boğmuşlar.
Üç beş yıl kadar sonra, ricalden bir zât Sivasa vali olup o tarafa gider iken yolda bir handa hancının parmağında bir elmas yüzük görmüş ve vaktiyle kızının doğumuna çağırılmış olan Ebe Derviş Kadına hediye olarak verdiğini o yüzüğü derhal tanımış. Hancıyı yakalatıp sorguye çektiklerinde ebe kadın ile kocası genç sakanın kaatillerinden biri olduğu meydana çıkmış. Hancı:
“— Mehmed bizim hemşehrimizdi. Zengin olduğunu duyunca İstanbula gittik, onu bulduk, para istedik, yüz vermedi, biz de gece eve girip Mehmed’i karısıyla beraber yatakta bastırıp boğduk, önce Mehmed’i boğduk, karıya parasının yerini söyletemedik, bıçakla ölüm tehdidllerimizden korkmadı, Mehmedime kıydınız, ben onsuz zâten yaşıyamam, dedi. Şüpheyi onun üstüne atmak için de Mehmedi’in ölüsünü Kısıklıda bir kuyuya attık...” diye anlatmış, diğer üç şerikini de ele vermiş.
Kaatillerin dördü de Üsküdarda İskele Meydanında o devrin âdetince bir gün sabahdan, akşama kadar halka teşhir edildikten sonra Üsküdarın muhtelif yerlerinde asılarak idam olunmuşlar.
Ebe Kadının kimsesi yokmuş, Saka Mehmed’in ise köyünde bir fakir dul anası varmış, bir avukat çıkmış, kadını İstanbula getirtmiş ve oğlunun vârisi olarak, ebenin mahlulden satılmış evi ile ev eşyasının bedelini hazineden o bîçâreye almaya muvaffak olmuş.
Vâsıf HİÇ
Ebe Hanım ile Saka Mehmed
(Resim: Sabiha Bozcalı)
Theme
Event
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.
TÜM KAYIT
Creator
Vâsıf Hiç
Identifier
IAM080320
Theme
Event
Type
Page of encyclopedia
Format
Print
Language
Turkish
Rights
Open access
Rights Holder
Kadir Has University
Contributor
Sabiha Bozcalı
Description
Volume 8, pages 4199-4200
Note
Image: volume 8, page 4199
Theme
Event
Contributor
Sabiha Bozcalı
Type
Page of encyclopedia
Share
X
FB
Links
→ Rights Statement
→ Feedback
Please send your feedback regarding Istanbul Encyclopedia records to istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org.