Zamanımızda İstanbulda Gemici meyhânesi değil, meyhâne kalmamışdır; yakın geçmişe kadar, müşterilerinin çoğunluğunu kayıkcıların ve gemi tayfalarının teşkil ettiği meyhâneler bilhassa Galatada ve Beyoğlunda Kalyoncu Kolluğunda toplanmışdı, ayak takımı yerleriydi. Müdavimlerinin bir kısmı da uygunsuz gencler, büyük şehrin haytalarıydı. İstanbul limanına gelmiş yabancı gemiciler de o meyhânelerde işret ederlerdi. Bâzılarına da kaptan meyhânesidir diye âdetâ bir üstünlük verilmişdi, çoğu Galata rumlarından bir takım uygunsuz gençlerde bir kaptan zenânesi olmak hevesi ile oralara devam ederlerdi. En büyüğü, en meşhuru da Galatada Lavirentos Meyhânesi idi (B.: Lavirentos Meyhânesi; Meyhâne; Gedikli Meyhâneler). Ahmed Midhat Efendi “Dürdâne Hanım” isimli romanının ilk sayfalarında öyle bir meyhâneyi tasvir ederken: “. .Kalyoncuların ve sandalcıların damarlarında dolaşan kan gazab ateşiyle kaynadığı zaman cinayetlere yol açar.. birer karış kamaları kıçları üzerine kuşak arasındadır, ceblerinde de altı ateşli küçük tabancalar bulunur..” diyor; yakın geçmişin günlük gazetelerinde o ayar yerlerde geçen vak’alar üzerine haberler görülür. Tarih kaynaklarımız arasındaki vekaayinâmelerde de bâzı kayıdlar görülür. Hâtıra yollu yazılar da vardır: “..Galata Şehrinde Keştîban harâbâthâneleri (Gemi...

Zamanımızda İstanbulda Gemici meyhânesi değil, meyhâne kalmamışdır; yakın geçmişe kadar, müşterilerinin çoğunluğunu kayıkcıların ve gemi tayfalarının teşkil ettiği meyhâneler bilhassa Galatada ve Beyoğlunda Kalyoncu Kolluğunda toplanmışdı, ayak takımı yerleriydi. Müdavimlerinin bir kısmı da uygunsuz gencler, büyük şehrin haytalarıydı. İstanbul limanına gelmiş yabancı gemiciler de o meyhânelerde işret ederlerdi. Bâzılarına da kaptan meyhânesidir diye âdetâ bir üstünlük verilmişdi, çoğu Galata rumlarından bir takım uygunsuz gençlerde bir kaptan zenânesi olmak hevesi ile oralara devam ederlerdi. En büyüğü, en meşhuru da Galatada Lavirentos Meyhânesi idi (B.: Lavirentos Meyhânesi; Meyhâne; Gedikli Meyhâneler). Ahmed Midhat Efendi “Dürdâne Hanım” isimli romanının ilk sayfalarında öyle bir meyhâneyi tasvir ederken: “. .Kalyoncuların ve sandalcıların damarlarında dolaşan kan gazab ateşiyle kaynadığı zaman cinayetlere yol açar.. birer karış kamaları kıçları üzerine kuşak arasındadır, ceblerinde de altı ateşli küçük tabancalar bulunur..” diyor; yakın geçmişin günlük gazetelerinde o ayar yerlerde geçen vak’alar üzerine haberler görülür. Tarih kaynaklarımız arasındaki vekaayinâmelerde de bâzı kayıdlar görülür. Hâtıra yollu yazılar da vardır: “..Galata Şehrinde Keştîban harâbâthâneleri (Gemici Meyhâneleri) ki hamlacı (kayıkcı) ve kalyoncu haşerâtı ile dolar boşalır.. Hasodalı sırkâtibi yamağı Lezgi Dilâver Ağa ki meclisi rindan çerâğı idi, nâil olduğu bunca iltifâtı kavrmiyeti icâbı ferâmuş ile ol harâbâthânelerde işret ile nâmûsi enderunu pâyümâl eylediği mertebei sübuta varmakla falakacılara bitteslim..” (Sicilli Enderun). Son zamanlarda Galatada Karaköyde Ziraat Bankası binasının arka sokağında Hamdi Baba adında birinin işletdiği bir içkili lokantanın adı da “Bahriya Lokantası” idi, ama eski gemici meyhânelerine benzer hiç bir yeri yokdu; 1950 etrafında kapanmışdır. Yine o tarihlerde Galatada Necatibey Caddesinde bir rum tarafından işletilir “Birol Birahânesi” vardı, oraya da akşamları İstanbul Limanına gelen ecnebi vapurlarının gemicileri dolardı, türlü şımarık kepâzelikle ve gürültülü sohbetle içerler, aralarında rezilâne şakalar yaparlarrdı. Hüsnü KINAYLI