Gecen asır sonlarında yaşamış kopuk bir genç; kalender halk şâiri Üsküdarlı Âşık Râzi: “Giridli idi, zan ederim ki rum dönmesi idi, belki de ihtidâ bile etmemişdi, müslümanlık zeyninde dolaşırdı, Leskofçalı Galib Bey tarafından o adadan uşak olarak getirilmişdi, sonra her ne sebebden ise şâirin hizmetinden ayrıldı; esmer, gaayetle dilber bir genç olup ilk defa Vezir Hanı Meyhânesinde Leskofçalı’nın sofrasında hizmet ederken görmüşdüm (B.: Galib Bey, Leskofçalı, cild 11, sayfa 5933); bu Gaazi Bey hizmetinden ayrılınca şâir, gaayet sadık ve vefakâr Mustafa adında bir uşak bulmuşdu, ona da Mustafa Bey derdi. Gaazi tulumbacılık taslardı, ama bir sandığın kayıtlı uşağı olmamışdı, bir müddet koğuşlarında misâfir olarak yatırırlar ve yangınlara koşdururlardı, ayakları da koşarlı idi. Duyduğuma göre Giridli bir rum kaptanın zenânesi olup İstanbul’dan ayrılmışdır..” diyor. Şu manzûme de Âşık Râzi’nindir: Giridden mi Cennetden mi aceb nerden geldin sen Hançerle mi kirpikle mi bağrım neyle deldin sen Beyzâde mi pırpırı mı müslüman mı kâfir mi Hangi yeldir hangi hava o serkeş başda esen Virâne mi kâşâne mi nerde yatar kalkarsın Donca gezer yeleğine gümüş köstek takarsın Bugün çıplak hâneberduş yarın süslü apiko Her kılıkda kıyâfetde çapkın canlar yakarsın Meydânı aşk serdârısın Gaazi olmu...

Gecen asır sonlarında yaşamış kopuk bir genç; kalender halk şâiri Üsküdarlı Âşık Râzi: “Giridli idi, zan ederim ki rum dönmesi idi, belki de ihtidâ bile etmemişdi, müslümanlık zeyninde dolaşırdı, Leskofçalı Galib Bey tarafından o adadan uşak olarak getirilmişdi, sonra her ne sebebden ise şâirin hizmetinden ayrıldı; esmer, gaayetle dilber bir genç olup ilk defa Vezir Hanı Meyhânesinde Leskofçalı’nın sofrasında hizmet ederken görmüşdüm (B.: Galib Bey, Leskofçalı, cild 11, sayfa 5933); bu Gaazi Bey hizmetinden ayrılınca şâir, gaayet sadık ve vefakâr Mustafa adında bir uşak bulmuşdu, ona da Mustafa Bey derdi. Gaazi tulumbacılık taslardı, ama bir sandığın kayıtlı uşağı olmamışdı, bir müddet koğuşlarında misâfir olarak yatırırlar ve yangınlara koşdururlardı, ayakları da koşarlı idi. Duyduğuma göre Giridli bir rum kaptanın zenânesi olup İstanbul’dan ayrılmışdır..” diyor. Şu manzûme de Âşık Râzi’nindir: Giridden mi Cennetden mi aceb nerden geldin sen Hançerle mi kirpikle mi bağrım neyle deldin sen Beyzâde mi pırpırı mı müslüman mı kâfir mi Hangi yeldir hangi hava o serkeş başda esen Virâne mi kâşâne mi nerde yatar kalkarsın Donca gezer yeleğine gümüş köstek takarsın Bugün çıplak hâneberduş yarın süslü apiko Her kılıkda kıyâfetde çapkın canlar yakarsın Meydânı aşk serdârısın Gaazi olmuş nâmın hem Cevrü cefâ selsebildir muhabbet dirhem dirhem Hançerinle şerha şerha açdığın yârelere Döner gelir bir iltifât ile olursun merhem Topuk kakup âşıkına kaçar gidersin çapkın Bir gün ayak öpüdürsün olup yakından yakın Germâbede ağyâr ile virânede yâr ile Gez güzelim tâzelikde ne yaparsan yap hakkın Sen topuk vur salın yürü Âşık Râzi peyderpey Her caka her çalımına atup nârâyı hep hey Bir mücevher târih yazsun lâyık olsun şânına “Kopukların serverisin bir dânesin Gaazi Bey” 1283 (M. 1866-1867)