Maddeler
İstanbul Ansiklopedisi'nin A harfinden Z harfine tüm maddelerini bir arada inceleyin.
Ciltler
1944 ile 1973 yılları arasında A harfinden G harfine kadar yayımlanmış olan ciltlere göz atın.
Arşiv
Reşad Ekrem Koçu'nun, G ve Z harfleri arasındaki maddelerle ilgili çalışmalarını keşfedin.
Keşfet
Temalar veya belge türlerine göre arama yapın; ilk kez erişime açılan arşiv belgeleri arasında gezinin.
GAUTIER (Théophile)
(Teofil Gotye); ünlü Fransız yazarı. İstanbul’a dair nâdir güzellikte bir eserin sahibi.
1811 de Tarbes’de doğdu, 1872 de Neuilly’de öldü, Genç yaşta Paris’e geldi. Önce resme çalıştı. Sonra şiirde karar kıldı. Victor Hugo’yu tanıyınca romantizmin heyecanlı bir hayranı oldu. Kırk yıl birbiri peşine arkeoloji, roman, şiir, sahne eserleri ve tiyatro kritiği türlerinde pek çok eserleri yayınlandı. Bunların başlıcaları şunlardır. Şiirde: Albertus (1833); Comédie de la mort (1838); Espana (1845); Emaux et camées (1852); Roman’da: Jeune - France (1833); Mile de Maupin (1833); Fortunio (1838); Roman de la Momie (1858); Capitaine Fracasse (1863) ve Roi Candaule ve Arria gibi hikâyeleri. Gazetede çıkan kritik yazılarını “Rapport sur la poésie en France en (1868)”, “Histoire du romantisme (1874)” ve “Histoire de l’Art dramatique depuis vingtcinq ans (1858)” isimli kitaplarında toplamışdır. Notices yazıları ise daha çok Balzac ve Baudelaaire üstüneydi. Bunlardan başka daha bir çok manzum komedileri, ortak yazılmış piyesleri ve bale librettoları vardır. İspanya, İtalya ve Rusya seyahatnameleri de çok beğenilmiş ve okunmuştu.
Parlak ve orijinal giyimleri, kedileri ve canlı, heyecanlı yaşamı ile ondokuzuncu yüzyıl Fransasının bu dikkate değer kişisini ve Fransız dilini en çok geliştiren ve ren...
⇓ Devamını okuyunuz...
(Teofil Gotye); ünlü Fransız yazarı. İstanbul’a dair nâdir güzellikte bir eserin sahibi.
1811 de Tarbes’de doğdu, 1872 de Neuilly’de öldü, Genç yaşta Paris’e geldi. Önce resme çalıştı. Sonra şiirde karar kıldı. Victor Hugo’yu tanıyınca romantizmin heyecanlı bir hayranı oldu. Kırk yıl birbiri peşine arkeoloji, roman, şiir, sahne eserleri ve tiyatro kritiği türlerinde pek çok eserleri yayınlandı. Bunların başlıcaları şunlardır. Şiirde: Albertus (1833); Comédie de la mort (1838); Espana (1845); Emaux et camées (1852); Roman’da: Jeune - France (1833); Mile de Maupin (1833); Fortunio (1838); Roman de la Momie (1858); Capitaine Fracasse (1863) ve Roi Candaule ve Arria gibi hikâyeleri. Gazetede çıkan kritik yazılarını “Rapport sur la poésie en France en (1868)”, “Histoire du romantisme (1874)” ve “Histoire de l’Art dramatique depuis vingtcinq ans (1858)” isimli kitaplarında toplamışdır. Notices yazıları ise daha çok Balzac ve Baudelaaire üstüneydi. Bunlardan başka daha bir çok manzum komedileri, ortak yazılmış piyesleri ve bale librettoları vardır. İspanya, İtalya ve Rusya seyahatnameleri de çok beğenilmiş ve okunmuştu.
Parlak ve orijinal giyimleri, kedileri ve canlı, heyecanlı yaşamı ile ondokuzuncu yüzyıl Fransasının bu dikkate değer kişisini ve Fransız dilini en çok geliştiren ve renkler ve armonilerle zenginleştiren bu usta edebiyatcısını Doğu’nun merkezi İstanbul’a çeken şey, kişisel ve toplumsal nedenlerin bir araya gelmesiydi.
İngiliz - Fransız - Osmanlı anlaşması ile İstanbul Batıda daha çok duyulmağa başlamış ve Doğu’ya yolculuk, biraz moda haline gelmişti. Gérard de Nerval’in seyahatnâmesi de 1851 Haziranında yeni çıkmış ve ün yapmışdı. “Ondokuzuncu Yüzyılda bir gelin odası kadar süslü olduğu” bilinen İstanbul da, bütün sihrini sürdürüyor, birçok artist, sanatcı ve müzisyen Osmanlı başkentine gelmeğe koyuluyordu.
O sıralarda Théophile Gautier, çocuklarının annesi olan kantatris Ernesta Grisi ile yaşıyor, fakat onun kızkardeşi olan dansöz Carlotta Grisi’yi seviyordu.
Ernesta, biraz para kazanmak ihtiyacı ile, konser vermek üzere Stanislas Boisselot refakatinde İstanbul’a gitti. Journal de Constantinople 4 Ocak 1852 tarihli sayısında bunların gelişini haber verir. Boisselot angajmanlarını yerine getirmeyince Ernesta İstanbul’da büsbütün parasız kaldı. Gautier bazı dostları ile para gönderdikten sonra 9 Haziran’da Paris’den yola çıktı ve 12,5 günde Leonidas vapuru ile İstanbul’a vardı. 24 Haziran 1852 tarihli Journal de Constantinople sanatcının İstanbul’a gelişi haberini vermekteydi. Yolcular arasında Paris Operasının mimarı Charles Garnier’nin de bulunduğunu öğreniyoruz. Gautier Ernesta’yı, Tepebaşı mezarlığı yakınında (Petit Champs des Morts) “Hotel de Péra” da buldu. Ailenin para durumuna göre burasının mütevazi bir yer olduğunu tahmin edebiliriz. Nitekim mektuplarında, İstanbul’un İtalya’dan daha pahalı olduğundan bahsetmektedir. Mektuplarını, babasına ve La Presse gazetesindeki sütununu bırakdığı meslekdaşı Louis de Cormenin’e yazmaktaydı. O zamanlar Paris - İstanbul postası 15 gün sürüyor ve her ayın 1, 11 ve 21 inde Marsilya’dan vapur kalkıyordu. Makaleleri (kendisi döndükten sonra) 1 Ekim 1852 den itibaren La Presse’de çıkmağa başlamış, 2 - 6 sayfalık feuilleton’lar halinde 3 Kasım 1853 e kadar devam etmişdir. 1853 de bunlar “Constantinople” başlığı ile kitap halinde yayınlanmıştır.
Yalnız bunda Türk Tiyatrosu bölümü yokdur. Sonradan “l’Orient” ın birinci cildiyle yayınlanmıştır.
Gautier 28 Ağustos 1852 de Lloyd Autrichien kumpanyasının İmparatore vapuru ile Trieste’ye hareket etti.
Bize dair ölümsüz eseri, deniz yolundaki yerlerden sonra İstanbul’a ait ilk sayfalarında, kendisinin gümrükten çıkıp otele yerleştikden hemen sonra, dikkati çekmeden şehri rahatca dolaşabilmek için, altı aylık sakalı, güneşten yanmış yüzü, fesi ve redingotu ile bir “reform devri Türk’ü” halinde sokaklara düşmesi ile başlar.
Tophânenin batak ve bozuk yollarını geçip ilk indiği pansiyon, Grand Rue de Péra (Beyoğlu Cadde-i Kebîri) ile Tepebaşı arasındaki ara yolların birindedir. Evlerin numarası ve sokakların isim levhaları yoktur. Pansiyonun adresini sorarak öğrenir: Derviş Sokağı. Önce Tepebaşından Haliç tarafına iner. Gördüğü bulunmaz ve inanılmaz panoramaların, (sonra renklendirip boyamak üzere) önce kroki ve eskizlerini anlatır. Karşıda İstanbul yamaçları, bir opera dekoru kadar güzeldir; gerçekliğinden şüphe edilecek kadar. Fakat bu resmin perspektifi yokdur: Yaklaşınca tahta evler başkalaşmaktadır.
İlk geceyi, bir Ramazan gecesidir, Tophâne’de geçirir. Bu sayfalar, sabaha kadar açık tutulan, ışıklar içindeki şekerlemecilerin, tatlıcıların, meyvecilerin, kahvehânelerin, yollarda şerbet ve kar suyu satanların coşkunluk dolu bir anlatımıdır. Yazar, lâcivert sularda sandalla bir gezinti yaptıkdan sonra gece geç vakit, ömründe ilk defa gördüğü bin renkli bir âlemin bütün ışıklarını ve pırıltılarını içinde taşıyarak pansiyona döner ve gözlerini yumduğunda hepsini tekrar yaşayarak güçlükle uyur.
101 - 110. sayfalarda, şehrin kahvehâneleri hakkında bilgiler buluruz.
120 - 130. sayfalar, bugünümüzün gözü çıkaran ampulleri, neonları ve plexiglasları girmezden önceki esrarlı, sâkin ve soylu Kapalıçarşı’nın, loşluklar içindeki ipek, halı, gümüş ve altın dolu dünyâsını verir.
Tünel başındaki Galata Mevlevîhânesinin âyinini hayranlıkla seyreder: Uçuşan beyaz tennûreleri ile dervişleri, Java’nın açmış iri beyaz çiçeklerine benzetir ve genç bir dervişin, yüzündeki ifadeye, Batı’nın en usta dinî portreler ressamının erişemeyeceğini yazar.
Sonra, bu kıyılarda geçen yüzyıl yaşamakta olan, rafine bir toplum, kristal bir avizenin ışıkları gibi, Gautier’nin sayfalarında yansır durur: Üsküdar’da beyaz, leylâkî ve toz pembesi çarşaflı kadınlar mor kadife döşemeli müzehheb arabalar ve kayıklar; Topkapı Sarayının esrârı; bayram alayında Abdülmecid’in fesinde parıldayan elmaslar ve hünkârın ressamca çizilen sîmâsı; bitmek üzere olan Dolmabağçe Sarayında ressam paletinin renkleri gibi altın, vişne çürüğü, lâciverd perdeler, mobilyalar, tavanlar; buğulu hamamlar; surlarda uhrevî sessizlik ve tahta evler; gündüz ve gece yangınları, bütün bu Ondokuzuncu yüzyıl İstanbul’u Gautier’nin kaleminden çağıldar. 72 gün kaldıktan sonra ayrılacağı bu şehre, kiraladığı bir at ile çıktığı Okmeydanı’ndan son defa bakarken yazdığı son satırlar şudur: “Bir daha görülemeyecek olan bir şehirden ayrılırken kalbi saran tarif edilmez sızı”.
Çelik GÜLERSOY
Th. Gautier’nin oturduğu pansiyonun bulunduğu Derviş Sokağı Caddei Kebir ile Tepebaşı Caddesi arasında idi, evlerinin çoğu pansiyon hâlinde kullanılıyordu, pansiyonları işletenler de bir yabancının bilhassa gönül işlerinde her türlü münâsebetlerine cömertce göz yuman takımdandı (B.: Derviş Sokağı Cinâyeti, cild 8, sayfa 4512).
Th. Gautier’nin İstanbul seyahati hâtıraları bu satırların matbaaya verildiği gün Çelik Gülersoy tarafından (B.: Gülersoy, Çelik) “İstanbul Kitaplığı” yayınları arasında “İstanbul” adı ile bir kitap olarak çıkarılmış bulunuyordu (B.: İstanbul Kitaplığı Yayınları).
Theophile Gautier
(Resim: Sabiha Bozcalı)
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.
TÜM KAYIT
Yazar/Üreten
Çelik Gülersoy
Kod
IAM110385
Tema
Kişi
Tür
Ansiklopedi sayfası
Biçim
Baskı
Dil
Türkçe
Haklar
Açık erişim
Hak Sahibi
Kadir Has Üniversitesi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tanım
Cilt 11, sayfalar 6012-6014
Not
Görsel: cilt 11, sayfa 6013
Bakınız Notu
B.: Derviş Sokağı Cinâyeti, cild 8, sayfa 4512; B.: Gülersoy, Çelik; B.: İstanbul Kitaplığı Yayınları
Tema
Kişi
Emeği Geçen
Sabiha Bozcalı
Tür
Ansiklopedi sayfası
Paylaş
X
FB
Bağlantılar
→ Kullanım Şartları
→ Geri Bildirim
İstanbul Ansiklopedisi kayıtlarıyla ilgili önerilerinizi istanbul.ansiklopedisi@saltonline.org adresine gönderebilirsiniz.